Yunanistan gerginliği: 'Babadan kalma sorunlar'

Prof. Dr. Hasan Ünal Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Sakis Mitrolidis/AFP/

Benim neslim Türk-Yunan sorunlarının adeta içine doğdu (1959) ve yıllarını bu sorunları anlamaya çalışarak geçirdi/geçiriyor.

Bizden önceki en az bir nesil de Ankara-Atina hattındaki gerilimleri takip ve tahlil etmeye çalıştı/çalışıyor.

Benim açımdan Yunanistan'la yaşadığımız gerginlikleri 'babadan kalma sorunlar' olarak değerlendirmek yerinde olur.

Hatta bizden bir sonraki nesil de bu meseleler üzerine epeyce kafa patlatacak gibi görünüyor.


ABD ve AB, Yunanistan'ı üzerimize sürüyor olabilir mi?

Acaba Yunanistan'ı askeri bir çatışma çıkarması amacıyla özellikle ABD üzerimize sürüyor olabilir mi?

İlk bakışta bu tezi destekleyecek yeterli veri var gibi görünebilir.

Son yıllarda Amerika'nın bir ucu Girit'te öbür ucu da Türkiye sınırındaki Dedeağaç'ta (Alexandroupoli) olmak üzere, ülkenin neredeyse bütün toprakları üzerinde üsler kurmasının veya mevcut üsleri genişleterek kullanmaya başlamasının rahatsız edici olduğuna şüphe yok.
 

afp.jpg
ABD ve Yunanistan, Ekim 2021'de Karşılıklı Savunma İşbirliği Anlaşması'nı imzaladı. Böylece, Yunanistan'ın birkaç yıl öncesine kadar neredeyse hiç kullanılmayan Dedeağaç Limanı, Doğu Avrupa'da askeri varlığını artıran ABD için önemli bir merkez oldu / Fotoğraf: AFP

 

Bu yığınağı ABD tarafı Rusya'ya karşı olarak nitelemekte ve bazen buradaki tatbikatlara bizim hava kuvvetlerimiz de eşlik etmekle birlikte bu kadar geniş bir yığınağın olası bir Türk-Yunan çatışmasında nasıl bir rol oynayabileceği soru işareti olarak karşımızda duruyor.

Öte yandan Yunanistan'ın Fransa ile geliştirdiği askeri yakınlaşma, bu ülkeden gelişmiş Rafale savaş uçakları ve harp gemileri alması, Türkiye'ye verilmeyen F-35 savaş uçaklarının Yunanistan'a verilmesi amaçlı başta ABD Kongresi ve etkili çevrelerde dile getirilen görüşler vs. bu teoriyi doğrulamak amacıyla ileri sürülebilir. 

Amerika'nın Ukrayna'da Rusya'ya karşı bir vekalet savaşı yürüttüğü, Tayvan'da da Çin'e karşı bir vekalet savaşını kışkırtmakta olduğu böyle bir dönemde Yunanistan'ı Türkiye'ye karşı askeri manada kullanması, kısa ve kontrollü birkaç günlük deniz ve hava savaşının ardından Atina'nın bir takım oldu bittiler gerçekleştirmesini, hatta bunu seçimler öncesinde yaptırarak Erdoğan'ın kaybetmesine zemin hazırlamak istediğini/isteyebileceğini bile ileri sürmek mümkün.

Fakat bunun aksine görüşler de oldukça mantıklı. Örneğin Ukrayna'da Batı dünyasının Rusya'nın yaptırımlar karşısında ekonomik olarak çökeceği, savaşı sürdüremeyeceği hatta Rus halkının Putin'i alaşağı edeceği varsayımlarının tamamen boş çıktığı, Tayvan'da Çin'in adayı işgali ve/veya benzeri bir senaryo sonucu kapsamlı bir savaşın çıkması ihtimalinin oldukça ciddiyet kazandığı, dünyanın kaçınılmaz bir şekilde çok kutupluluğa dönüştüğü böyle bir dönemde Amerika'nın bir Türk-Yunan savaşı istemesi pek de akla yatkın görünmüyor. İçinde bulunduğumuz çok kutuplu dünya düzeninde bir Türk-Yunan savaşı başlarsa, bunun nasıl ve ne zaman biteceğini garanti etmek mümkün olmayabilir. 
 

aa.jpg
Ege ve Doğu Akdeniz'de görev uçuşu yapan Türk jetlerine, Yunanistan'a ait S-300 hava savunma sistemi tarafından radar kilidi tılarak taciz edildi, 28 Ağustos 2022 / Fotoğraf: AA

 

Örneğin Yunanistan'ın ani bir hava ve deniz saldırısı ile başlatacağı bir çatışmalara Türkiye anında kapsamlı biçimde karşılık verecek ve istediklerinin tamamını veya büyük bir bölümünü elde etmeden ateşkes çağrılarına uymayacaktır.

Kaldı ki, BM Güvenlik Konseyi'nden Türkiye'ye rağmen ateşkes çağrısı çıkması da kolay olmayabilir; çünkü Moskova'nın, Ankara'nın bu konuda yapacağı girişimleri dikkate alması ihtimalini yabana atmamak gerekir.

Böyle bir savaşta Türkiye'nin Ege ve Akdeniz'deki Yunan egemenliğinde olup anlaşmalara aykırı olarak silahlandırılan adaların çoğunu ele geçirmesi ve Ege'nin ortay hattının doğusunda olup egemenliği anlaşmalarla Yunanistan'a verilmemiş olan adalar, bitişik-adalar ve kayalıkların büyük bir kısmını kontrolü altına alması oldukça olasıdır.

Hatta savaşın Kıbrıs'a sıçraması ve Rumların ciddi kayıplarıyla sona ermesi ihtimali de göz ardı edilemez. 


NATO'da büyük çatlak oluşur

Amerika'nın NATO dayanışmasına hem askeri hem de politik olarak şiddetle ihtiyaç duyduğu çok kutuplu dünya düzeninde Yunanistan'ı Türkiye'ye karşı böyle bir savaşa kışkırtması ihtimali pek akıllıca olmaz.

NATO'daki Türk-Yunan çatlağı genişler ve bu durum önlenemez bir şekilde bu iki devletin pek çok kararı birbirlerine karşı veto etmeleri sonucu doğurabilir.

Veya zayıf bir ihtimal olmakla birlikte, savaşta yenilgiye uğrayacak Yunanistan'ın kendisine yardım edilmediği için bir kez daha küserek NATO'nun askeri kanadından çekilmesi dahi söz konusu olabilir. 

NATO ülkeleri arasında dışarıdan bakıldığında pek fark edilmeyen gruplaşmalar ortaya çıkar.
 

nato.jpg
Fotoğraf: Reuters

 

AB'nin bölünmüş bir adayı fütursuzca üye yapmasıyla iyice çetrefil hale gelen Kıbrıs meselesi AB açısından içinden çıkılmaz bir sorun haline gelebilir ve AB üyesi ülkeler bir yandan Türkiye'ye karşı Birlik dayanışması sergilese de Türkiye'nin aynı ülkelere karşı bireysel ve NATO içinden vereceği karşılıklar sonucunda Batı Bloku çok büyük oranda güç ve prestij kaybeder.

Böyle bir Batı dünyasının çelişkilerini Rusya ve Çin gibi devletlerin kullanması ihtimali artabilir.

Kısacası siyasi tarih ve askeri tarihin en büyük öğretisinde olduğu gibi, savaşı başlatmak kolaydır ama nasıl, ne zaman ve hangi şartlarda biteceğini bilmek oldukça zordur.


Yanlış hesap/planlama sonucu savaş çıkabilir 

Bütün bunlar Yunanistan'ın başlatacağı bir silahlı çatışma olmayacağı anlamına gelmez; zira Yunan liderler Amerika'dan aldıkları ve alacaklarını varsaydıkları yardım ve desteği abartarak yapacakları bir planlamanın sonunda böyle bir çatışmaya sebebiyet verebilirler.

Yıllardır ekonomik krizle boğuşan Yunan tarafının, Türkiye'deki kumpas davaları ile Türk Silahlı Kuvvetleri yıpratılırken ve sonrasında özellikle de 15 Temmuz öncesi ve hemen sonrasında yeterince hazırlıklı olmadıklarından dolayı epeyce hayıflandıklarını ciddiye almak gerekir.
 

15 temmuz 1974.jpg
15 Temmuz 1974 tarihinde Yunanistan'daki askeri cunta desteği ile Kıbrıs'ta Enosis'e yönelik milliyetçi Rumların III. Makarios'u devirmesi ve 20 Temmuz 1974'te Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kıbrıs'a harekât düzenlemesine neden olan askerî müdahaleydi. Darbe sırasında 91 kişi öldü, 250 kişi yaralandı / Fotoğraf: Neakypros

 

Yunan cuntası ve Kıbrıs'taki askeri uzantılarının 15 Temmuz 1974 tarihinde gerçekleştirdikleri askeri darbe sıkışmış durumdaki liderlerin/yönetimlerin ne tür yanlış hesap ve planlama yapabileceklerine dair çarpıcı bir örnektir.

Kâğıt üzerinde fevkalade iyi çalışılmış görünen darbe girişimi sonucunda Yunanistan ve Kıbrıs Rumları 1963-74 yılları arasında elde ettikleri bütün kazanımlarını 20 Temmuz günü yani sadece beş gün sonra adaya çıkarma yapan Türkiye'ye ve Kıbrıs Türklerine fazlasıyla geri vermek zorunda kalmışlardı. 


Yunanistan politikamızın esasları nasıl olmalı?

Atina'da da şu anda böyle bir ihtimal olabilir. Yunanlar Amerika'dan elde ettikleri ve edeceklerini varsaydıkları yardım/desteği abartarak böyle bir hata yapabilirler.

Türkiye'nin başta İsrail, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır ile kavgalı seyreden ilişkilerine son vererek Suriye ile de uzlaşacağına dair açıklamalar yaptığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Fransız meslektaşı Macron'la polemiğe çoktan son verdiği bir dönemde Yunanistan'ın böyle bir çılgınlık yapması intiharı olur; ancak ihtimallerin böyle olacağından hareketle yapmayacağı varsayımına dayalı bir politika izlemek doğru olmaz.

Türkiye bir yandan Yunanistan'ı askeri olarak çok yakından izlemeli -ki, bunu gayet titizlikle yapıyor-, öte yandan da bu ülkeye yönelik askeri/politik tarafları çok kutuplu dünya düzenine göre iyi çalışılmış yeni bir siyaset belirlemelidir.

Amacı barışçı yollarla Yunanistan'ı maksimalist taleplere dayanan politikadan vazgeçirmek olacak böyle bir siyaset esas itibarıyla Atina'nın mücadele azmini kırmayı ve askeri/ekonomik açılardan bu mücadeleyi sürdürülemez derecede maliyetli hale getirmeyi hedeflemelidir.

Aslında Yunanistan'ın, yarattığı gerginlikle birkaç açıdan Türkiye'nin ekmeğine yağ sürdüğünü söyleyebiliriz.
 

aa.jpg
Fotoğraf: AA

 

Örneğin F-16'larımıza Girit'te konuşlu S-300 füzelerinin radar kilidi atması Türkiye'nin neden S-400 aldığı ve kime karşı kullanacağı sorularını otomatikman cevaplandırmış oldu.

Krizi tırmandırarak S-400'leri Ege'ye uygun bir yere konuşlandırıp zaman zaman tatbikat yapmak ve hava kuvvetlerimizin Yunan uçaklarına yaptığı önlemelerine ilave olarak S-400'lerle de radar kilidi atmak gayet yerinde olabilir. 

Gerginliğin tırmanmasıyla birlikte Türkiye, Amerika'dan almak için girişimde bulunduğu ancak giderek yılan hikayesine dönüşen F-16'lara alternatif olarak Rusya-Çin ve/veya Fransa-İngiltere gibi ülkelerle de beşinci nesil uçaklar için görüşmeler yapabilir.

Eğer kendi Milli Muharip Uçağımız envantere girinceye kadar bir ara dönem için ilave uçak almak gerekiyorsa, bu işi çok taraflı hem Rusya-Çin hem de İngiltere-Fransa ile görüşmek gayet mantıklı ve dengeleyici olur.

Hatta taktiksel olarak S-400'lerin ikinci partisinin alımı veya S-500 füze sistemlerinin alımı/ortak üretimi Fransa ve İtalya ile yürütülen SAMP-4 füze görüşmelerine paralel olarak sürdürülebilir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Yunanistan gerginliği Türkiye'ye, Rusya ile KKTC pazarlığı fırsatı da verir. Rusya ile Yunanistan ve Rumların ilişkilerinin olabildiğince 'düşmanca' hale geldiği böyle bir dönemde Moskova tek devlet esaslı her çözümün Kıbrıs adasını önce AB sonra da muhtemelen NATO toprağı yapacağını gayet iyi bilir.

Dolayısıyla iki devletli çözüm Rusya açısından en doğru olanıdır; çünkü böylece NATO içerisindeki Türk-Yunan çatlağı kalıcı hale gelir ve Kıbrıs'ın AB ve NATO toprağı olması engellenir. 

Bu konuda Rusya tarafı adım atmaya çok yakın olabileceğini değişik vesilelerle göstermesine rağmen, Amerika ve AB ile ilişkileri fazlaca germemek adına Ankara'nın beklemesine de gerek kalmaz; çünkü gerginliği başlatarak krize sebep olan Yunan tarafıdır.

Rusya'nın KKTC'yi tanıması ve ardından Ermenistan ile imzalayacağı bir barış anlaşmasını müteakiben Azerbaycan ve diğer devletlerin benzeri adımlar atması Yunan/Rum tarafının mücadele azmine/psikolojisine çok ciddi darbeler vurur. 


Yunan tarafı Türkiye'ye karşı yürüttüğü güç mücadelesini yıllar önce fiilen kaybetti.

Aramızdaki nüfus dengesi yedi buçuk misli ve toplam ekonomik büyüklük olarak en kötü zamanımızda bile Yunanistan'ın iki katı haline geldik; ama Kıbrıs sorununun başladığı 1950'lerde aramızdaki milli güç dengesi bu denli ezici oranda değildi.

Bu uzun ve sorunlu dönemde Yunanistan'ın kendisini İsrail bizi de Arap devletlerinden birisi olarak tanımlama fantezisi ise, sadece bir rüya olarak kendi hatıralarında kaldı.

Kısacası, mademki Atina gerginliği başlattı, savaşa gerek olmadan üzerine gitmek ve sonuç almak için şartlar gayet uygun.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU