"Demir yumruk" şimdi değilse ne zaman?

İhsan Sefa Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Netanyahu hükümetinin başında bulunduğu İsrail, saldırgan politikalarıyla tüm Ortadoğu ve Müslüman dünyasını büyük bir savaşın içine çekmek istiyor.

İsrail, Güney Lübnan, Güney Suriye ve tabii ki Filistin devletinin topraklarını işgale devam ediyor.

Tel Aviv, açık ki bunlarla da yetinmeyecek ve saldırganlığını şiddetlendirecek ve işgalini genişletecek.


Türkiye öncelikli hedef

Bunun emarelerini her şekilde görüyoruz.

Tüm dünyada "Sırada hangi ülke var?" sorusu sorulmaya başlandı bile.

Her ne kadar "İran" cevabı öne çıksa bile Türkiye, İsrail'in hedefinde en az Tahran kadar bulunuyor.

Bunu anlamak için müneccim olmaya, gizli planları deşifre etmeye gerek yok.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Türkiye'ye bombardıman üzerinden verilen mesaj

İsrail, yaptığı açıklamalarla ve hatta eylemleriyle bunu net bir şekilde gösteriyor:

İsrail ordusu, Esad'ın devrilmesinden sonra Suriye'de başladığı işgale yoğun bombardımanla devam ediyor.

İsrail, Suriye'de aralık ayından bugüne kadar 700'den fazla saldırı gerçekleştirmiş.

Son dönemde özellikle hedefinde T4 (Tiyas) Hava Üssü var.

Bu üssün Şam hükümeti tarafından Türkiye'ye verilmek istendiği dünya basınına yansımıştı.

İsrail'in bundan rahatsız olduğu kesin.

Tel Aviv, Suriye'deki olası bir Türk üssünü kendi saldırgan amaçları önünde bir engel olarak görüyor.

İsrail Savunma Bakanı Katz, Şam'ı "düşman güçlerin Suriye'ye girmesine izin verirseniz, ağır bedel ödersiniz" şeklinde tehdit etmiş, İsrail Ordu Radyosu da bombardımanın Erdoğan'a bir mesaj olduğunu açıklamıştı.

Buna benzer açıklamalar sonrasında da birbirini takip etti.


Netanyahu'nun baş müttefiki

Elbette Netanyahu, bu saldırgan tutumunda yalnız değil.

Ukrayna cephesinden geri çekilmeyi planlayan ABD de Doğu Akdeniz'e odaklanıyor.

İsrail basınının Suriye'ye yönelik bombardımanları analiz ederken Türkiye'nin ruhen artık NATO'nun müttefiki olmadığının altını çizmesi de boşuna değil.

İsrail'de ABD'yle toplantılar, Netanyahu'nun Washington ziyareti birbirini takip ediyor. 

Tartışmasız İsrail, Suriye'de istikrarlı ve üniter bir yönetim istemiyor.

Burada da önünde en büyük engel olarak Türkiye'yi görüyor.


Doğu Akdeniz'den kuşatma

Suriye'de üniter yapıyı savunan Türkiye engeli kaldırmak isteyen İsrail, sadece Suriye'yi işgal ve bombalamakla yetinmiyor, ayrıca Doğu Akdeniz üzerinden de Türkiye'yi kuşatmaya çalışıyor.

Son dönemde bu bölgede yapılan askeri tatbikatlar, İsrail'in Kıbrıs Rum Kesimi'ndeki yoğun faaliyetleri dikkat çekiyor.

Hatta İsrail, yanına Katar'ı bile alabiliyor.

Kıbrıs Rum Kesimi'nin İsrail'e Yunanistan'dan fazla güvenmesi de bundan kaynaklanıyor.

Hatırlayacak olursanız Güney Kıbrıs Savunma Bakanı Vasilis Palmas, İsrail'in ülkesindeki üsleri kullanmada ayrıcalıklı olacağını belirterek, "Yunanlılar kardeşimiz olabilir ama İsrail bizim komşumuzdur. İsrailliler tamamen yanı başımızdadır. Üç dakika içinde Kıbrıs'a gelebilirler" açıklamasını yapmıştı.

Önceki gün ABD Temsilciler Meclisine sunulan "2025 Amerikan-Helen-İsrail Doğu Akdeniz Terörle Mücadele ve Deniz Güvenliği Ortaklığı Yasası" adıyla sunulan tasarı esasen Türkiye'ye karşı oluşturulmuş ittifakın resmileşmesine yöneliktir.  

Bakmayın siz Trump'ın Erdoğan'a övgülerine.

Türkiye Doğu Akdeniz'deki kuşatılmaya bölgesel ittifaklarla cevap vermelidir.

Mısır, Lübnan Suriye, Irak, İran Azerbaycan ve Rusya Türkiye'nin ittifak potansiyelidir.

Türkiye bu potansiyeli değerlendirmelidir. 


"İkinci İsrail" planı hâlâ yürürlükte

İsrail, diğer taraftan Suriye'de vekil güçlerini de tahkim etmeye devam ediyor.

İsrail açısından PKK/PYD'nin silah bırakması asla kabul edilemez.

Hatta Esad'ın yıkılmasından sonra doğan fırsatı kendi lehlerine çevirmek de istiyorlar.

İsrail, "İkinci İsrail'le komşu olacağı yeni bir harita çizmeye çalışıyor.

Suriye topraklarındaki işgallere bakarak bunu görmek mümkündür.

PKK/PYD'ye silah sevkiyatı sürüyor.

Beyaz Saray da Suriye'den çekilmek bir kenara Ortadoğu'daki askeri gücünü artıracağını açıkladı.


İsrail'in savaş hazırlığı

Bütün bunların bir savaş hazırlığı olduğu açık.

İsrail'in barış ve kendi güvenliğini sağlama peşinde olduğuna zaten inanan kalmadı.

Ancak savaşı bitirmemenin de ötesinde Netanyahu, daha büyük bir savaş başlatmaya hazırlanıyor.

İsrail, Türkiye için ciddi bir güvenlik sorunu haline geliyor.

İsrail saldırganlığını ya da herhangi bir savaşı nutukla durdurmak mümkün değil. Tecrübeyle sabit.

Hatta İsrail, bunu bir zafiyet olarak görüyor.

Karşısında sözden öte ciddi bir hareket ya da "Demir Yumruk" görmedikçe de geri adım atmak bir kenara daha da şiddetli ve pervasız davranmaya devam ediyor.

Ekonomik yaptırımların da etkisi sınırlı kalıyor.


Savaşı durduracak birincil güç: TSK

Açık ki bir saldırganlık ya da savaş, o tehdide denk bir güç ve onu kullanabilecek irade gösterisiyle durdurulabilir.

Türk ordusu bu tehdit karşısında Türkiye'nin en büyük güvencesi.

Türk ordusu bu tehlike karşısında her zaman hazır olmalı.

Bu hazırlık NATO'ya alternatif silah ve savunma teknolojileriyle de desteklenmeli.

Milli savunma sanayimiz de bu açıdan gözbebeğimiz.

Elbette NATO dışındaki gerçek ortaklarımızla da bu çerçevede ilişkiler geliştirilmeli.

Öte yandan Türkiye'nin elinde Kürecik Radarı gibi bir kozu var.

Kapatıldığından İran Balistik Füzelerine karşı İsrail'in gözünü kör edecek, "Demir Kubbesi"ni etkisiz kılacak önemli bir radardır.

Türkiye'nin kapatmayı telaffuz etmesi bile İsrail'i endişelendirecektir.


İsrail saldırganlığı sadece Suriye hükümetiyle durdurulabilir mi?

Bu denk gücü yaratmak, diğer taraftan uluslararası ittifaklar manzumesini inşa etmekten de geçiyor.

Hele hele karşında İsrail, ABD gibi büyük güçlerin liderlik ettiği bir blok söz konusuyken.

Şara hükümetiyle ilişkiler elbette önemli.

Peki, ABD ve İsrail saldırganlığı Şara hükümetiyle durdurabilir mi?

Yeni Şam iktidarı, şimdiye kadar İsrail işgaline karşı kılını kıpırdatmadı, kıpırdatamadı.

Diğer taraftan eti ne budu ne?

Şara güçleri Şam'a girerken fırsatçı İsrail Suriye'nin Esad'dan kalan tüm askeri alt yapısını, hava savunma sistemlerini mühimmat depolarını yok etmişti.

Bugün Şara'nın elinde piyade silahları dışında bir şey yoktur. 

Türkiye'nin Suriye'nin toprak bütünlüğü konusunda anlaşabileceği Rusya ve İran'la soğuyan ilişkilerini de acilen canlandırması, dağıttığı Astana masasını toplaması ve Doğu Akdeniz'de kendine sağlam müttefikler kazanması gerekiyor.

Yoksa istediğiniz kadar iradeniz olsun, nutuk atmak dışında başka seçeneğiniz kalmıyor.
 


"İkinci İsrail" projesini mezara gömmek şart

Elbette bunun sahada da bir karşılığı var.

İsrail planlarına vurulacak en önemli darbe "ikinci İsrail" projesini bir daha canlanamayacak şekilde mezara gömmek.

Yani PKK/PYD'yi tam olarak bitirmek. Bu da silah işi.

Silahsızlandırmak da sadece mektuplarla ya da kamuoyuyla mümkün olmadığı görülüyor.

PYD'nin bağlı olduğu KCK'nın başındaki Abdullah Öcalan'ın grupların silah bırakma mektubu İsrail desteği ile savsaklanmaktadır.  

Mazlum Abdi ile Şara anlaşmasının işlemeyeceğine dair emareler PYD'nin giderek artan talepleri ile yavaş yavaş ortaya çıkmaktadır.

Artık Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözünü ettiği "demir yumruk" seçeneği gündeme gelmeli.

Yani, İsrail'in bölgedeki vekili PKK/PYD'ye gereken darbe vurulacağına yönelik kararlılık gösterilmeli, geri adım atılmaması durumunda da tereddütsüz demir yumruk vurulmalıdır.  

Bunun uluslararası koşulları var.

Önemli olan o stratejiye sahip olmak ve askeri olarak harekete geçmek.


Tüm insanlığın öncüsü olmak

Türkiye'nin güvenliği ancak böyle sağlanabilir, İsrail'e haddi ancak böyle bildirebilir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen bayram namazı sonrasında yaptığı açıklamada, "Rabbim, Siyonist İsrail'i kahrı perişan eylesin" demişti.

Katıldığımız bu dileğin sözde kalmaması ve gerçekleşmesi atılacak bu adımlara bağlıdır.

Ayrıca Türkiye, bu hamlesiyle sadece kendi güvenliğini sağlamış olmayacak, bölgede İsrail yayılmacılığını da önleyerek Ortadoğu'da özellikle de Müslümanların koruyucusu rolünü kelimenin gerçek anlamıyla hayata geçirmiş olacaktır.

Aslında sadece Müslümanların ve Ortadoğu'nun değil… Avrasya'dan Afrika'ya, Latin Amerika'ya tüm insanlığa öncülük etmiş olacaktır.

İsrail Siyonizm'ine gereken ders gerektiği şekilde verilmelidir!

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU