Dünya çapında bakıldığında sorunların giderek arttığını görmekteyiz. Büyük bir sistemik tıkanıklık var ve ben buna “küresel sistem tıkanıklığı” demekteyim.
İşimiz kolay değil, her şeyi iki cümleyle açıklamak yanlış. Meseleye derinlemesine bakmak gerekiyor.
İnsanlıktan söz ederek başladığımız böylesi kapsayıcı konularda, Sanayi Devrimi perspektifi içindeki düşünceler için maalesef tariflerimiz sıradan olmayacak, üzerinde durulması gerekenleri hassasiyetle ve tüm yönleriyle ele almamız şart.
Bu makalenin amacı, sizlere bugünkü sorunların özünü ve gelecek için kimin ne yapması gerektiğini küresel, sistemsel olarak açıklamak ve sonuçta net bir öneri sunmaktır.
Bu makalede neler ve kimler var?
Donald Trump, Elon Musk, Benjamin Netanyahu, Husiler, demokrasiler, protesto gösterileri, Yeni Liberaller, Yeni Orta Çağcılar, Yeni Elitler ve Yeni İdealistler, liderlik çeşitleri ve bir de çözüm önerisi.
Başlıklar neler?
Kültürel Farklar, Politik Arayış, Protestolar, Ana Sorun, Yeniler, Liderler ve Sonuç.
Kültürel farklar
Her toplumun, kültürün, ideolojinin kendine göre oluşturduğu bir yapı olur. Bu yapıların içinde sınırlar vardır, tahammül edilecekler, edilemeyecekler… Kısaca buna “kültür” diyelim. Kültürler kendi özellikleriyle yaşarlar.
Örneğin Amerika Birleşik Devletleri, “kapitalist” düşünceye sahip, insan hayatına her türlü maddi değerin en üst sınırda yön verdiği bir “politik” sistemi tarif eder. ABD, kurulduğu zamandan bu yana kendi kültürünü bu temele göre oluşturmuş haldedir.
Bugün Amerika’daki insanlar Başkan Donald Trump‘ın Yemen’deki Husilere bomba atıp atmamasıyla pek ilgilenmezken, borsada hisse senetlerinin düşüş göstermesinden aşırı etkilenir.
Burada halk vergilerle ilgilenir. Markete gittiği zaman rafların dolu olup olmamasına veya benzin alacağı zaman deponun dolup dolmamasına bakar.
Ama Yemen’de insanlar aç mı susuz mu, neden teröre yöneliyorlar, orada düğün, bayram, hatta cenaze törenleri nasıldır, mesela dini bayramlarını nasıl kutluyorlar, bunlarla ilgilenmezler.
Genel itibarıyla, her kültür kendi dünyası içerisinde yaşıyor, diyebiliriz. Bir Alman, İtalyan, Fransız, Rus, Yahudi veya Türk için çok belirgin örnekler verilerek çeşitli özellikler ortaya konabilir.
Bu farklılıkları ekonomik, politik, sosyal, vs. ayırmak gerekir. Farklılıklar bir hayli fazladır.
Sevinç, keder, gibi her şekildeki tepki vardır. Sonuçta, kabul edilenler veya edilmeyenler noktasında belirgin sınırlar çizilidir.
Örneğin, Ukrayna’daki savaş (veya bu ülkeye işgal girişimi) nedeniyle 2022’den bugüne ABD, Ruslara “ekonomik yaptırım” paketleri uyguladı.
Rus halkının cebindeki paranın değeri düştü, mağazalarda mal bulamadılar, seyahat yasakları geldi, ama halk sokağa çıkıp, “yandık bittik” demedi.
Belli ölçüde Devlet Başkanı Putin’i protesto gösterisi yapıldı, o da oldukça az. Buradaki konu Rusya’nın dünya siyaseti değildi.
Komünizm veya sosyalizm zamanından beri halk belli davranışları tecrübe etmiş durumdaydı.
Mesela bir protestonun sonrasında, vatandaşa yönelik olabilecekleri düşünelim, o gün katlandıkları bir sıkıntıdan daha büyük sorunlar çıkarabilir miydi?
Rusya’da halk, sonuçta başına ne geleceğini iyi bilmekteydi.
Şu da var, “ideolojik cepheleşme ve rejim karşıtlığı” olmadıkça, Rusya’da sadece halkın/halkların “sosyal” tepkileri önemsenmekteydi.
Bugünkü Çin kimseyi aldatmasın. İşgalci mi yayılmacı mı? Bunları tartışan tartışsın.
Bir kesim ülkesinde köle, bir kısım ise elit. İnsan sömürüsü üzerine kurulu bir sistem sonunda elbette planlamayla kalkınıyor.
Yaklaşık 20 yıl gibi bir sürede altyapısı dahil, her şeyini inşa edip dünyayla yarışacak seviyeye geliyor.
Dengesizlikler çok fazla, insanlığa örnek olacak bir ortak değer yok. Komünist Parti veya bugünkü liderler aleyhine git, bir satır söz söyle, bekle akıbetini!
Yemen halkı yöneticilerini protesto eder mi? Bugün Yemen deyince genelde insanlar hangi tasnifi yapıyor?
Öğretileni! Sünni, Şii, İran yanlısı, vs. Zamanla Yemen içindeki sosyolojiye göre oluşmuş tepki verme biçimi hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Maalesef bugünkü duruma bakılırsa Yemen’de protestolar mesela pankart ve slogan ile değildir. Ya hiç tepki göstermemek ya da silahların konuştuğu şekilde olabilir. Bugünkü kültürel özellikler böylesi tepkileri gerektirmektedir.
Politik arayış
Politikacılar ile ideologlar bu gibi farklılıkları incelerler ve sonuçta kendileri için savunu bile olsa kullanılabilecek konu haline dönüştürürler.
Örneğin, kapitalistler şöyle, diktatörlükler böyle, gibisinden. Hatta siyasi etkileşimler sınırların ötesine çıkar, İran’daki molla rejimi, Yemen’deki Husilere kendi iddialarının haklılık içerdiğini tekrar ederler.
Amerika’dakiler de tersini yaparlar. Şöyle konuşurlar: “Aden Körfezi bölgesinde İran destekli Husilerin saldırılarıyla küresel ticaret durmamalı, gerekli önlemleri alıyoruz.”
Ancak esas olan şudur, insana layık olan davranışların gösterilmesi ve hak edilen güzellikte muamelenin gerçekleşip gerçekleşmemesi!
Konu bunun üzerine açıklanırsa tatmin edicidir. Buna dönük inandırıcı, kapsayıcı ve paylaşımcı politikalar ile insanlığa dair hassasiyetlerin gösterilip gösterilmediği.
Ancak politik özet şudur: Sürekli güç mücadelesi var, ancak ideal toplum, sistem, politika yok.
İnsanlık ise tarih boyunca gerek filozoflarla, okullarla, dinlerle, peygamberlerle, vs. hep bir en iyiyi aramış ve bu arayış içinde tarifler yapmıştır.
Sonuç ne? İnsanlığa öneriler sunmak.
Gerçek olan ne? Doğal gelişme süreçleri hakkında ve geçerli somut öneriler yapabilmek.
Gelecek ne? Sürekli ifade ediyorum. İnsanlık, “çözüm buldum, güvendeyim, tamam şimdi oldu, en ideal rejim, yönetim, politik yaklaşım bu” diyemeyecek.
Bunun yerine, “ben kazandım, ben başardım, ben daha iyiyim…” diyecek.
Politikacılar kendi zamanlarını kurtaracaklar veya genel gidişat için imkanları nispetinde sistemi optimize edecekler.
Esasen bugün ABD, yirmi yıl öncenin fikirlerini tam olarak hayata geçirecek biçimde, robotlarla üretim yapmak, tam dijitalleşmek, insanoğlunun masraflı ve hatalı taraflarından sistem dahilinde kurtulmak, enerjiye alternatifler bulmak, vs. bunlar hakkında süreçleri toparlamaya çalışmaktadır.
Diğerleri de benzer şekilde bu alanda ilerlemeye dönük projelerini hayata geçirmektedirler.
İşte bu arada Çin ile ABD arasında güncel büyük rekabet kendini göstermektedir.
Bugün Trump ne yapabilir?
Çin gibi altyapıyı iyileştirmeyi ve teknolojik ilerleme modelini hayata geçirmeyi, ancak bunu kapitalizmin kuralları içinde gerçekleştirmeyi planlayabilir.
Bütün bunlara bakılırsa hiç kimse 20 yıl sonranın insanlığını iyileştirmeye bakmıyor. Böyle bir politik anlayış yok. Sen daha öndesin, ben daha çok kazandım, şeklindeki yarış devam ediyor.
Hatta uzayda ve siber alanda ilerlemek için de yarış sürmektedir. Uzayda vergi yok, herhangi bir regülasyon yok, zenginlik var ise buradan itibaren avantaj yok!
Şimdi yönelim bu alanda görülmektedir. ABD, Avrupa, Çin, Japonya, vs. herkes Ay ve Mars projeleri yapmaktalar.
İşte bu noktada ne Yemenlilerle ne de başka yerdekilerle ilgilenen var.
En büyüğünden en küçüğüne bütün kapitalistler daha az emek ve kaynak, daha büyük kazanç demekteler.
Trump’ın neler yapmak istediklerini bir kısmıyla buradan anlamış oluyoruz.
Bir de şunu ekleyeyim, Elon Musk’ın teknolojik ilerlemedeki desteği hemen herkesçe düşünülmüştür, ama devleti küçültmekle ve mevcut sistemi fazlalık görülen regülasyonlardan arındırmakla ilgili arayış öne çıkmaktadır.
Yapılan şu, âtıl kapasiteden acil kurtul, tıpkı bir özel şirket gibi.
Protestolar
Bugünkü protestolar çok kişinin dikkatini çekmiştir diye düşünüyorum.
Şöyle oldu: Esasen ABD’deki hemen her eyalette, buna ilave olarak Avrupa ülkelerinden İtalya ve İspanya’da, diğer taraftan İsrail’de, belki benim göremediğim başka yerlerde, kendine göre sebeplerle insanlar, iktidarlarına karşı protesto eylemleri yapıyorlardı.
Hatta ilave edelim, yaklaşık bir hafta önce Türkiye’de de protesto eylemleri vardı.
Bu durumda düşünmemiz gereken ne olabilir?
Kültürler, beklentiler, sorunlar farklı; buna karşılık gelişmiş ve bazı gelişmekte olan ülkelerdeki protestolardaki “demokratik tepki” verme şekli aynı.
“Gelişmiş ve bazı gelişmekte olan ülkeler” dedim, gruptakileri bir daha tanımlayalım: “Demokrasiyle yönetilen ve orta/yüksek yaşam standartlarına haiz.”
Bir diğer önemli çıkarım şu: Neden bu demokratik tepkiler yaklaşık aynı zamanlarda meydana geldi?
Protestoların gerekçelerini incelersek ortak nokta şöyle çıkıyor:
Gösteriler politik maksatlı, iktidarı ve/veya bazı uygulamalarını dikkate alarak insanlar meydanlara çıkıyorlar.
İsrail’deki gösteri, Başbakan Netanyahu’yu istemeyen kesimleri içeriyordu.
İtalya’dakiler, hükümetçe silahlanmaya ayrılan bütçeyi protesto ediyorlardı.
İspanya’da sokağa çıkan halk, fiyat artışlarına kızmış ve turistlerin rahatlarını bozduklarını söylüyordu.
Türkiye’de ana muhalefet partisi iktidarı hedef alıyordu…
Cumartesi günü Birleşik Devletler’deki binlerce insan, ellerinde Başkan Donald Trump ve Elon Musk karşıtı döviz ve pankart taşıyordu.
ABD’deki eylemleri hazırlayanlar genelde Aralık 2024 seçimlerde muhalefete düşen Demokratlar idi.
Ama tepkinin sebebi belliydi: Trump perşembe günü “evrensel karşılıklı tarifeler” açıklamasını yaptı, cuma günü “borsalar çöktü” ve sonuçta halk “sosyo-ekonomik” gerekçelerle panikledi, Trump bunu umursamadı ve üstüne üstlük FED Başkanı Jerome Powell’a “faizleri indir” dedi.
Trump’ın muhalifleri elbette “politik” sebeple bu harekete dahildi.
Sonuçta Amerikan kültürü “kapitalist” saiklerle tepki verdi. Gösteriler “demokratik” şekilde gerçekleşti.
Bugün Barnie Sanders sosyal medyada yazmış aktarayım:
Bu Eylem Günü'nde sokaklara çıkan herkesi tebrik ediyoruz. Amerikalılar, Oligarşi, Otoriterlik ve Kleptokrasi'ye karşı dik duracak. Sağlık ve diğer programlar kesilirken milyarderlerin büyük vergi indirimleri almasına izin vermeyeceğiz ve kazanacağız.
Demek ki Trump’ın ilk dönemdeki başkanlık zamanında konuşmaya başlanan; kleptokrasi, otoriterleşme ve oligarşi (Biden buna “elitizm” diye de ekledi) bugün de eleştiri konusuydu.
Demokrasiye ters bir durum oluşmuştu. Buna ben de ilave yapayım, bir de nepotizm konusu var.
Bu gibi hususları yıllardır tekrar ediyorum. Gördüm ki, dünyada bu istenmeyen politikacı eğilimlerinde bir azalma yok, ama artma var.
Ana sorun
Benim bakış açım hep büyük pencereden olur. Sizlerin de düşündüğü gibi, demokratik tepkileri normal görürüm, aşırılık, provokasyon ve yalan dolan olmadıkça.
Peki bugüne bakacak olursak ne tür bir sonuç çıkarılabiliriz?
Zaman ve bölge itibarıyla bu ortak protesto tepkileri birlikte değerlendirildiğinde şu var:
Demokrasiyle yönetilen gelişmiş ve gelişmekte olan bazı ülkelerdeki insanlar bu dönemde oldukça huzursuzlar.
Peki bu dönemin vurgulanabilecek özel hususları neler olabilir?
Şöyle:
- Güvenlik: Yoğun silahlanma ve büyük savaş tehlikesi.
- Sosyo-ekonomik: Yaşam kalitesi ve standartlarının giderek düşeceği endişesi.
- Politik: Yöneticilere güvensizlik.
- Yapısal: Kronik sistem tıkanıklığı.
Demokrasiler zaman içinde bu gibi durumları hem değerlendirebilir hem de hazmedebilir.
Yani iyi politikacılar olgunlukla bu olumsuzluklardan belli dersleri çıkarabilirler ve kendilerini düzeltebilirler. Normal beklenti de budur.
Fakat şimdi önemli bir nokta var, burada “yapısal” olarak işaret ettiğim konu asıl sorunun kaynağıdır.
Bu sorunu veya gerekçeyi, bazı politikacılar değerlendirebilirler, bazıları ise anlayamazlar. İşte kültürler ve onları idare eden politikacılar için sınav anları ve sınav soruları bununla ilgilidir:
Yapısal sistemdeki tıkanmayı iyi teşhis edebilmek, kendince belli oranlarda sistemi onaracak ilerici girdilerde bulunmak, buna çaba göstermek.
Yeniler
Yapısal soruna ait arayışlar iki konuda kendini göstermektedir.
Birincisi, Sanayi Devrimi’nin somut biçimde yeni ekonomi yaratıp yaratamayacağı sorusunun cevabıyla ilgili, ikincisi ise yeni politik akımların bunu yönetmeye yeterli olup olmayacağı ile ilgilidir.
Dördüncü sanayi devrimi yeni-ekonomi yaratabilecek mi?
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Birinci Sanayi Devrimi enerji kaynağı üzerinden güç üretmek ve bu gücün sağladığı avantajla kömürün kolayca çıkarılmasını ve sonra buradan çeliğin üretimini yarattı.
Elde edilen ürünleri dünyaya satmak, alıcı bulmak, bununla her türlü sistemi yeniden projelendirip yapmak ve esasen yeni bir ekonomi yaratmak mümkün oldu.
İkinci ve Üçüncü Sanayi Devrimleri de benzer şekilde dünya ile alakalı üretim ve tüketim, buna göre ekonomi gücü yarattı. İnsan hem üretici hem tüketici.
Bu ilk üç sanayi devriminin politik atmosferinde de politikacıların ödevleri az çok belliydi.
Zaten biliyoruz, uluslaşma, modernleşme, vs. geldi ve büyük savaşlar yapıldı.
Savaşların sonunca nükleer enerji kaynağı bile bulundu, şu an enerji elde edilmesi, üretimin buradan belli şekilde efektif hale getirilmesi mümkün oldu.
Peki Dördüncü Sanayi Devrimi neyi sağlar?
1) Robotları, bütün üretimlerin robotlarla yapılarak kapasitenin ve verimliliğin arttırılması. İyi de insanlar ne olacak? Robotlar üretecek insan tüketecek, ama insan neyin karşılığında gelir elde edecek? İşte bu dönemde biriler bir şey söyleyebilmeli, çok çok fazla miktarlarda üretebiliyoruz, ancak bu ürünleri kime satacağız, para döngüsü nasıl olacak? Bu ekonomik model devrimin getirisini çevirmeye yeterli olabilecek mi?
2) İnternet, sosyal medya, uygulamalar vs. konuyu ileri sürecekler olabilir. İyi de dünyada herkes mesela Youtuber olsa bu sürdürülebilir bir ekonomi yaratır mı?
3) Küresel lojistik meselesini de hallettik! Amazon gibi şirketler yeni yazılımlar ve uygulamalar üzerinden dünyanın her yerinden ürünü size bir gün sonra getirebiliyor. Ama bu da bir doyuma geldi.
4) Diğer taraftan elektrikli araçlar akla getirilebilir. Bunu da yaptık. Hatta belli sayılarda satışı da oldu. Ekonomi bir tur daha döndü. Bütün bunlar toplam yirmi yıl içinde oldu bitti, ama Sanayi Devrimi var olan ekonomik modelle işletildi, politika da bir önceki süreçlerin yönetimini açıkladı. Yapısal sıkışıklığı görebiliyor muyuz? Yapısal sıkışıklığı görebiliyor muyuz? Daha fazlası gerekli…
5) Faizler indirilmeli, fikri olan için yatırım kolaylıkla yapılabilmeli, yeniliklerin her yerde sahaya yayılması ve imkân bularak somut projelerle gelişmesinin sağlanabilmesi gerekmektedir.
İşte burada Trump’ın FED Başkanına önerdiği budur. Bu nereden çıktı?
Dünyada mali sorunlar 2008’de başladı, Covid-19 sürecinde ilerleyen bir hastalık gelişti.
Bu hastalık paradan para kazanmak isteyenlerin içine yaradı. Kısa vadeli kazanç hareketleri bu dönemde fazlasıyla gelişti.
Neoliberaller adeta şenlik içindeydi! Aradıkları atmosfer buydu. Halbuki para, yani sermaye yatırım yapmak isteyenlere akmalıydı.
Yatırımlar başka şeyleri dengeleyecekti. Dördüncü Sanayi Devrimi robotları devreye koyunca gerekli işgücü başka yatırım alanlarıyla kendiliğinde dünyaya yayılacak imkanları bulabilmeliydi. Basit işler de olabilir büyük işler de…
Ama sonuçta her bir biçimde sahaya yayılmak demek, insanların işgücünün âtıl kalmaması ve yeni gelişmeleri bularak insanlığa hizmet yaratılması demekti.
Dördüncü Sanayi Devrimi sağanağında insanlık küresel sıkışıklık içinde faizlerin inmesini bekliyor!
Bu sıkışıklık nedeniyle ileri sürülenler var, ama bunlar insanlığa şimdilik pek gerçekçi gelmiyor.
Uzay istasyonu, yeni roketler, gökten maden getirilmesi, vs. olabilir ama bunun ekonomisi nasıl gerçekleşecek?
Bu çok farklı bir alan ve dünyada ne tür bir kapsayıcı modeli işaret edecek? Örneğin kaç milyon insan buradaki ekonomiden dolayı rekabet edebilecek?
Elon Musk gibileri bu işe yarıyor görünse de şimdilik küresel ve sistemli bir yeni ekonominin açıklaması tam yapılamadı.
Basit işler dedim, bakın öyleyse. Emlak, hizmet ve tarım sektörü bakımından dünyada her dönem yapılacaklar var ve bunlar yaygın iş imkânı yaratır.
Diyelim mega kent merkezleri için yüzlerce katlı yeni tip binalar yapılacak, yollar, buralarda işleyecek yeni tip vasıtalar…
Kim engel? İşte engel olan şu: Faizle para kazananlar. Çünkü faiz inse yatırımcı kendine parasını çevirecek iş ortaklıklarını arayacak.
Örneğin 7-10 yıl içinde parasının geri dönmesini planlayacak ve gerçek işini takip edecek.
Bu somut bir dünya, yapaylıkların üzerinde kolay, ter akıtmadan kazanç elde etmek ve bunun politik atmosferinin devamı için medya dahil pek çok alanı etkileyen olmak değil.
Amerika’da halk Demokratların çağrısına uyarak cumartesi günü sokağa çıktılar ve pazar günü de her zaman yaptıkları gibi marketlere hücum edip evlerine tüketim malı alıp depoladılar.
Ama asıl söylemeleri gereken şuydu:
Powell, faizleri indirmelisin, Trump’ı dinlemelisin! Çünkü tarihi bir sıkışıklık evresindeyiz, sen de bunu iyi görmelisin. Belki Trump pek de işe yarayacak türden lider görüntüsü vermiyor, sözleri ve davranışları örnek değil, ama bu konuda haklı!
Yeni politik akımlar sanayi devrimi politikalarını yönetmeye yetecek mi?
Yeni akımlar neler?
Eski akımların hepsinin başına “neo” (yeni) yazın, olsun bitsin! Bu şekilde çok yeni akım görürsünüz.
Bazısı sanatta bazısı felsefede, ama burada somut biçimde politikaya yansıyanlar bizim ilgimizi çekecek olanlardır.
Bu bakış açısıyla dört akımı öne çıkarmak isterim.
İlki Neo Liberalizm, ikincisi Yeni Elitizm, sonraki Yeni İdealizm ve sonuncusu ise Yeni Orta Çağcılık.
Neo Liberalizm
Neo Liberalizm bugün Sanayi Devrimi’nin gereği olan sosyo-ekonomik ve sosyo-politik çabaları desteklemiyor, bilakis önüne geçiyor.
Bugün aradığımız o ileriye dönük yeniliği değil, bir önceki ve mevcut ekonomik anlayışların temsilcilerini destekliyor, hatta Kovid-19’dan sonra dünyayı derip toplamak gerekirken, bunlar daha da dağıtmaya çaba gösterdiler.
Örneğin küresel sermaye ve finans ile iş yapmayı fazlaca kullanan yapılar buralardan beslendiler.
Örneğin bugün bile ABD’deki Demokratları destekleyenlerin büyük bir kısmı bu “küreselci neoliberal” kesimlerden oluşmaktadır.
Yeni elitizm
“Yeni Elitizm” bugün politikacılar arasında başka biçimlerde de kullanılmaktadır, oligarşi gibi.
Ben Yeni Elitler olarak sizlere mevcut Dördüncü Sanayi Devrimi ile parlayan küresel zenginlerin politikayla ilgisini göstererek bir açıklama yapmak istiyorum.
Neticede amaç yeni ekonomik modelin aktörleri ve yeni küresel yönetimin politikacılar tarafından anlaşılıp yerine getirilebilmesi olacak.
Son ABD Başkanlık töreninden bir fotoğrafı hatırlayalım. Yeni zenginler, meşhur isimler politik bir törendeler.
Sadece bu isimler değil tabii, Yeni Elitizme dahil edilecek başka yeni zenginler de var. Fakat burada şunu da eklemek gerekir, alan sadece ABD değil, küresel zenginlere bakmak gerekir, Çin, Hindistan, Birleşik Krallık, Fransa, Japonya, Rusya…
Her ülkenin eliti kendi iktidarlarının politikalarına bir şekilde etki ediyor, kendi aralarında ve politikacılarla etkileşim halindeler.
Bazıları enerji, çelik, maden, tüketim maddesi, lojistik, bilişim, medya, turizm işleri yapıyor, bazıları ise uzay, siber, kuantum, füzyon alanlarında çalışıyor.
Yeni Elitler neyi istiyorlar? Yaşamlarında insana ihtiyaç en az seviyede olsun.
Her şeyi robotlar yapsın. İdarenin kontrolündeki regülasyonlar ya olmasın ya da en az düzeyde olsun. Hesap verilebilirlik olmasın…
Yeni İdealizm
Rusya-Ukrayna savaşı, Avrupa’da bir yeni politik bakış açısını olgunlaştırdı.
Ortaya çıkma amacı savunma-güvenlik odaklı olsa da bu sanki kalıcı etki yaratacak bir akım olacak gibi görünüyor.
Çünkü demokratik değerler ile idealleri savunmayı gerektiren ve ahlaki olarak politik süreçleri yönlendirilen yeni bir politika modelini içeriyor.
Başlangıç itibarıyla Neo İdealizm, Volodymyr Zelenskyy, Kaja Kallas, Sanna Marin, Gabrielius Landsbergis, Jan Lipavsky ve bazı liderlerin ortak düşünceleriyle ortaya çıktı. Bu isimleri dünyaya önderlik etmek adına zayıf görüyorum. Ama fikre bakalım isterim.
Kapsamında, politika, jeopolitik, insan hakları, temel özgürlükler, demokratik yönetim ve kendi kaderini tayin hakkını savunulması var. Ayrıca Yeni İdealistler, bireylerin daha iyi bir geleceğe ve kolektif bir ilerleme anlayışına özlem duyma hakkını da savunmaktalar.
Belki Avrupa’daki Yeni İdealist genç politikacıların ileri sürdükleri fikirler daha insani bir bakış açısı gibi görülebilir.
Ama bunlar birer akım, dünya böylesini çok gördü. Yine de bu gençlerin ümidini görmezden gelmeyelim. Neticede politika yapıyorlar.
Tam aradığım bu değil. Çünkü ideali işaret ediyorlar, ancak devrim ve ekonomik gereklilikler bakımdan bir çözümleri yok.
O halde neyi işaret ettiğimi söyleyeyim, bugün dünya bizim bir vakitler çokça kullanıp lümpen dediğimiz kesimlerdeki gibi liderlikleri aramıyor, somut, kapsayıcı, acil ve çok büyük değişimleri istiyor. İdealizm bölgesel de olsa anlayışta bir lümpenlik yaratmamalıdır.
Yeni Orta Çağcılık
“Yeni Orta Çağcılık” konusunu şahsen fazla önemsiyorum. Çünkü bugün her ne yapılırsa yapılsın, gidişatın bu yöne doğru olduğuna inanıyorum.
Benim uzunca süredir önemseyip sizlere hatırlattığım genel tarifte, Yeni-Orta Çağcılık (Neo Medyevalizm). Bu yönde bir makalem de var ve başlığı şöyle: "Yeni-Orta Çağ" fikri ve Politik Uyanış.
Son kitabım Politik Uyanış’ta da yazdım hem Neo Medyevalizmi hem de 2070 yılı vizyonunu. 1
Ayrıca neden Politik Uyanış dediğimi buraya bir kez daha ilave edeyim, şöyle:
Meğer insanlık için en büyük sorun politika imiş!
Yeni Orta Çağ, mega kent düzenlerini, elitist yönetimleri, lümpen entelektüel ve politikacıları, taşranın ve varoşun ezilmesini, buralarda yaşayanların kolay gözden çıkarılmasını, insanların teröre maruz bırakılmalarını, sürekli yeni-normallerin dayatılmasını, çıkarların ön planda tutulmasını, kleptokrasi, nepotizm ve otokrasinin yaygınlaşmasını, hakim olan tarafından geniş kitlelere fütursuz yaklaşımlar sergilemesini, hukukun tanınmamasını, güçlünün hukukuna itaat edilmesi anlayışının dayatılmasını, ben yaptım oldu anlayışındakilerin çoğalmasını kapsar.
Güç mücadelesine yeni türden bakış şekli, küresel ekonominin aşırılaşmasını, küreselleşmenin yeni bir evreye girmesi, Dördüncü Sanayi Devrimi'nin her alandaki baskın değişim yaratan ögeleri, sosyo-politik ve sosyo-ekonomik farklılaşmayı birleştirir, bunun yarattığı ortamı meşrulaştırır.
Yeni Orta Çağ, yaratılmış gerçekliği, gerçeklik ötesini (post-truth), yeni-normalleşmeleri, yapay zekayı ve yaygın şebekeleri (network), post-modern tutumları, sıra dışı davranış gösteren liderliği ve bilinenin dışında çalışan kurumsal yapıları kullanır.
Liderler
Tarihi bir hatırlatma ile açıklamaya başlayayım.
Soğuk Savaş’ın sonları, SSCB Genel Sekreteri ve Devlet Başkanı Mikhael Gorbachev liderlik gösterdi, SSCB’yi dağıttı ve Rusya Federasyonu’nun kurulmasının önünü açtı.
Aslında Gorbachev ne yapmış oldu? II. Dünya Savaşı sonrasında kurulan bir Komünist modeli tasfiye etti. Bu model her alanda (jeopolitik, politik, askeri, sosyal, ekonomik…) dönemine damga vurmuş idi. Ama yetmedi, iflas etti.
Denebilir ki bu tecrübeden alınacak dersler yok mu? Evet var.
İnsanlık adına her bilgi gereklidir, büyük değişimleri yapanlar cesaret sahibi insanlardır, gelecek için şartları düşünüp gerekli adımı atabilecek liderler mutlaka olacaktır.
Burada birkaç çeşit liderden bahsedeceğim, diğer liderleri siz düşünebilirsiniz, ilave edebilirsiniz. Birincisi sıradan, ikincisi vizyoner lider.
Sıradan liderlik
Bilindiği üzere demokrasilerde seçimle işbaşına gelinir. Rusya gibi oligarşilerde lideri oligarklar seçerler veya bir diktatör gelir masaya yumruk d
a vurabilir.
Çin’de Komünist Parti var ve parti elitleri karar verir lideri seçerler. Her nasılsa bir lider var diyelim.
Sıradan bir lider ne yapar? Kendine yakın bir çalışma ekibi kurar ve belli süre iktidarda kalır. İdeolojisine, donanımına, fikirlerine, imkanlarına, eğilimlerine ve destekleyenlerine göre, bulunduğu ortamda yapabileceklerini de hesaba katarak, belli bir optimizasyon ile dönemini geçirir.
bu tür sıradan liderler yukarıda belirttiğim bugüne ilişkin ana meselelerde en fazla neleri başarabilirler?
Güvenlik, sosyo-ekonomik ve politik alanda çaba gösterirler. Küresel sistemin tıkanıklığına çare kabilinden yapısal bir çözümleri ise olamaz.
Amaçları içinde bu zaten yoktur. Ama işte o zaman insanlar sokağa çıkabilirler. Çünkü bugün için esas sorun yapısaldır!
Trump neticede sıradan bir liderdir. Tump kendi politikasını gerçekleştiriyor. Birinci başkanlık dönemini biliyoruz, şimdi ikinci başkanlık dönemindeyiz ve sonuçlarını görmeye başladık.
Ama Trump’ın Dördüncü Sanayi Devrimi’nin yarattığı sıkışıklığı açmak adına kendine göre bir ekonomik anlayışı da yok değil!
Netanyahu da bir sıradan lider. İsrail politik yaşamında yaklaşık kırk yıldır bu isim var. Son dönemi gerçekten çok tepki uyandırdı.
Zira ülkesine, insanlığa ve uluslararası sisteme yansıttığı birçok olumsuz mesele oldu. Kendisi, insanlık suçu işlemiş ve hakkında mahkeme kararı verilmiş bir soykırımcı durumunda.
Başka sıradan liderleri siz düşünün… Ama ekleyeyim, bu dünyada hep bir güç mücadelesi içindeyiz.
O halde ülkelerin gücü oranında liderlerin de sınıflandırması yapılır. Bazıları doğruyu önerse bile sesi pek duyulmayabilir ve hatta duyulmaması için yapılan kampanyalar onun öne çıkmasını engelleyebilir.
ABD gibi başat (hegemonik) bir gücün başkanı için düşündüklerinizin peşinden, uluslararası ve hatta küresel güç hiyerarşisi içinde gelen diğer ülkelerin liderlerini siz sıralayın, kim nerede konumlanıyor, kimin sesi duyulabiliyor diye.
Başka örnek olsun, Macron mu çözecek dünyanın sorununu?
Demokratik ülkeleri bırakın diğerlerine de bakın, Xi mi, Putin mi aranan lider? Hangisi?
Vizyoner liderlik
Vizyoner liderlik konusu ilk bakışta böylesine yapısal meseleler için bir çözüm getiren olacak gibi geliyor insana, öyle değil mi? Tartışıyoruz, tartıştırılıyoruz…
Öncelikle, liderler “vizyon” sahibi olmalılar. Bu genel bir lider özelliğidir. Tarihte gerçek vizyon sahibi olan liderlerin sayısı ise tartışmalıdır. Yapısal tıkanma evreleri çok zorlukları içinde barındırır.
Demokratik ve orta/yüksek standardı aşmış kültürlerde halkın aradığı ne?
Belki vatandaş ne aradığını net bilmiyor da olabilir, ama politikacılar ve liderler bunun için mevcutlar.
Halk bilmese veya teşhis edemese de esasen aradığı böyle bir şeydir, yapısal bir değişimi ve temel çözümü arar. Ama işte bu durumu ancak vizyon sahibi gerçek bir lider görebilir.
Şimdi söyleyin, örneğin GSYİH’sı en yüksek, bilim ve teknolojide ileri, hukuki standartları ve uygulamaları belirgin, iki Dünya Savaşı’ndan ve Soğuk Savaş’tan galip çıkmış, uluslararası sistemin kurulmasına önderlik etmiş ve hatta hegemonik bir güç konumuna gelmiş ABD’nin bugünkü Başkanı Trump ne kadar vizyon sahibi gerçek bir lider olarak kabul edilebilir?
Geçtim onu, önceki başkanlara bakın, Biden veya Obama, bu çerçevede neydi?
Fakat Başkan Trump ilginç bir şey yaptı, en yakınına Elon Musk gibi birini aldı. Ama yine de temkinli olalım. Çünkü bu kişilerin politik liderlik ihtisasları uyumlu değil.
Belki Musk baskılara dayanamayıp (neticede o da sermaye ile iş yapıyor) görevinden ayrılmayı da seçebilir.
Neyi söylüyorum? Kapitalizm sorunlu ve bu zenginlik içinde bir arayış sürüyor.
Artık politik alan, bütün uçları zorlamaya başladı. Bu zorlama, standardı yüksek olan kültürlerde bile görülmekte.
Demek ki tarihsel açıdan büyük bir devrimin her alanı sıkıştırdığı bir dönemdeyiz. Ya iyiye ya da kötüye yönelecekler olabilir ve normalde bunlar için bir liderlik etmek gerekmektedir. Bütün insanlık adına liderlik edebilecek bir tarif beklenmektedir.
Eğer bir vizyoner liderin politikası, kişiliği ve yönetim anlayışı, bugünü ve geleceği tam manasıyla bir yeni sosyo-ekonomik model olarak tarif etsin, mevcut güçleri, isimleri ve daha önemlisi büyük kalabalıkları ikna edip, güven telkin edip, herkese rehberlik etsin, işte bu yeterlidir.
Trump konusundaki çekincelerim belli, yapısal sıkışıklığa karşı önerisi işe yarayabilir, ancak kişiliği ve tarzıyla eleştirilecek çok tarafı var, üstelik kendisine sağlanan destekler de bir yerde kesilebilir.
Sonuç
Değişen bir şey yok. Zaman ve imkanlar değişse de inanın dünyası değişmiyor.
Belki vizyoner bir lider ortaya çıkar ve yapısal bir dönüşümü kavgasız gürültüsüz yaptırabilir.
Kronikleşmiş bir sistem sorunumuz var. Bunun çözümü bilinen şekildeki mühendislik çözümü değil, çünkü işin içinde insan, yani politik bir varlık var.
Dördüncü Sanayi Devrimi dönemi bitsin, peşinden beşincisi gelecek.
İmkanlar değişse ve gelişse de insanoğlunun arayışı, güç mücadelesi ve politik çatışması yine değişmeyecek.
Gidişat şöyle, bölünmeler oluyor, kendini kurtaran kurtarıyor, zenginleyen zenginleşiyor, yaşam standardını daha ilerilere taşıyanlar ortaya çıkıyor… Bu hep böyle olmadı mı?
Genel ifade ediyorum, kopuş, bölünme, anlaşmazlıkların artması, tepki ve kavga… Kendini kurtaranlar ise yine belli, onlar zeytin yağ gibi üste çıkanlar, kendi kulelerini inşa edebilenler…
Sonuçta dünyada, kuantum bilgisayarlar, yapay zekalı sistemler, robotlar, karanlık fabrikalar, vs. yaygınlaşır mı?
Evet.
Aya veya başka bir gök cismine istasyon kuran olur mu? Evet. Literatürde “bitik” şeklinde ifade edilen Yemen gibi ülkeler de görülür mü?
Evet.
Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim Jong-un gibi liderleri görmeye devam eder miyiz?
Evet.
Bazen iyi, gayretli, hatta mevcut sosyo-ekonomik, politik ve güvenlik sorunlarını çözebilen liderler ortaya çıkabilir mi?
Evet. Bunun yanında masalcı politikacılar da görülebilir mi? Tabii ki evet!..
Şimdi beklenen hamle şu: Dünyanın en büyük GSYİH’na sahip ABD’de faizler insin ve fikri olan her birey kolaylıkla ihtiyaç duyduğu sermayeye ulaşabilsin. Küresel perspektifte sıkışmayı açmak adına devrimsel ama zorlu bir hamle gerekiyor ise işte bu!
İkinci konu da barışçı söz etmekten geçiyor. İnsanlar, topluluklar, kültürler aynı değiller, onları anlamak ve doğru yoldan yaklaşarak onarıcı olmak gerekiyor.
1. Gürsel Tokmakoğlu, Politik Uyanış, Stratejik Güç Birikimi ve Akılcılık Üzerine, Destek Yayınları, 2024, İstanbul, s. 397-400 ve 412-423
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish