Sosyalist siyasetçi kimliğiyle bilinen Fransa Anayasa Komisyonu Başkanı Laurent Fabius, dışişleri bakanlığı ve başbakanlık da yapmıştı.
Dışişleri Bakanlığı sırasında France 24 TV kanalı aracılığıyla (25 Mayıs 2015’te) şöyle bir uyarıda bulunmuştu:
Irak hükümeti, toplumun dokusunu oluşturan farklı kesimleri temsil etme kuralına aykırı davranıyor. Beşar Esad ise ülkenin tamamında denetim kuramıyor; bir kısım topraklarını kaybetmiş vaziyette. Dolayısıyla hükümeti ile muhalefet arasında acilen siyasi bir çözüm bulmak zorundadır.
Her iki ülke yöneticileri, uluslararası ilişkilerini güçlendirmek suretiyle derhal harekete geçip IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) cihatçılarına karşı ortak mücadele hedefine yönelmelidirler. Aksi takdirde, iki ülke de parçalanabilir. 1
Yabancı cihatçılar Suriye’ye neden üşüştüler?
Yabancı uyruklu radikal İslamcıların Suriye’deki iç savaşa katılış tarihi kesin olmamakla birlikte 2011 yılındaki kitlesel sivil itaatsizlik dönemine denk düşer.
O sıralarda iktidarda bulunan Esad rejiminin yayın organları cihatçılar hakkında üstü kapalı biçimde “Milli kuvvetlerimize karşı mücadele eden içimize sızdırılmış yıkıcı teröristler!” ibaresini kullanıyorlardı.
Silahlı mücahitlerin öncülerinden sayılan Türkiye, Irak, Ürdün ve Lübnan uyruklu militanlar 2012 yılında ideolojik, fikirsel ve örgütsel bakımdan El Kaide ile bağlantılıydılar.
Sınırlı sayıdaki bu cihatçıların gruplar halinde gelmeleri ise 2013 ve 2014 yıllarına rastlar.
Özellikle 2013’te Cephet’ül Nusra adıyla bilinen Colani’nin emrindeki örgüt, Suriye’yi savaş alanına dönüştürmüştü. Bu cephe, aynı zamanda El Kaide’nin Suriye’deki uzantısı ve koluydu.
Aynı tarihlerde IŞİD’in ortaya çıkıp yükselişi ise yabancı cihatçılar için popüler bir çekim merkezi haline gelmesine vesile oldu.
IŞİD, 2016-2017 yılları arasında gücünün zirvesine ulaşmıştı. İdeolojik eksende şeriat uygulaması, ele geçirilen topraklarda fiilen gerçekleştirilmiş oldu.
Yabancı cihatçılar açısından Ebubekir Bağdadi’nin başını çektiği IŞİD, Colani’nin lideri olduğu Cephet’ül Nusra’dan çok daha cazip ve karizmatik idi.
İslamcı örgütler uzmanı Abdulmuin Hamza şöyle diyordu:
IŞİD 2013-2017 döneminde yabancı cihatçıların kitlesel akınına uğradı. Örgüt, gelenleri cepheye sürdü; geniş toprakları ele geçirip hükmünü yürüttü. IŞİD’in fikirleri sınırlar ötesine taşmış olup, herkesi cezbediyordu. Oysa Cephet’ül Nusra İdlib vilayeti bölgesine sıkışıp kalmıştı…
İlk ciddi yenilgisini 2017’de alan IŞİD, 2019’da Suriye’nin doğu yöresinde ağır bir hezimete uğrayınca, HTŞ onun yerini alabilmek için temkinli adımlar attı, bazı ittifaklar kurdu ve yabancı cihatçıları kendi saflarına çekti. 2
Suriye’deki yabancı cihatçıların sayısı
Şu ana kadar yabancı ülkelerden gelip de rejimin devrilmesinde rol oynayan cihatçıların kesin sayısı bilinmemektedir. Yine de bazı rakamlar söz konusudur.
Mesela North Press Ajansı, Suriyeli olmayan cihatçılarla ilgilenen bürodan Mart 2023 tarihinde edindiği bilgiye istinaden İdlib vilayetinde ikamet edip HTŞ (Heyetu Tahriri Şam) bayrağı altında faaliyette bulunan 7 bin 500 silahlı militandan bahsetmişti.
Bu militanlar arasında sırasıyla Doğu Türkistanlı (Uygur), Kafkasyalı, Tacikistanlı ve Çeçenistanlılar vardı ve HTŞ denetimindeki topraklarda ön cephede yer alıyorlardı.
Kuzey Afrika ülkelerinden gelme Arap cihatçılar ise daha çok cephe gerisindeki asayiş-iç emniyet ve idari işlerde çalışmaktaydılar.
İdeolojik ve siyasi konularda HTŞ ile ayrı düşünen ve hatta aynı çatışma mevziisinde bile bulunmayan yabancı cihatçıların resmi sayısı ise bilinmiyor.
Bunlar o tarihte İdlib’in Kuzeydoğu kırsalındaki El Fawaa, El Kfriya, Sermin, Eriha, Cısrışuğur gibi beldelerle yöredeki bazı köylerde aileleriyle birlikte yaşamaktaydılar.
Aynı çevreden 340 kadar cihatçı ise IŞİD mensubu olduğu ve yabancılarla işbirliği yaptığı gerekçesiyle hapistedir.
Sosyal medya hesaplarına göre; Kırgızistan Milli Güvenlik Kurulu sorumlusu Marat Aymenkolov, “Suriye’de bulunan 20 binden fazla cihatçının aileleriyle birlikte Türkiye’den yeni Suriye güvenlik kuvvetlerine katılmak üzere intikal ettiğini” söylemiş.
Hizbullah örgütüne yakın Lübnan merkezli El Ahbar ile El Manar TV kanalı da yine aynı Kırgız sorumluya dayandırdıkları haberde, “Doğu Türkistan İslamcı Hareketi, Orta Asya ve Kafkasya kökenli 5 binden fazla militanın Suriye gönderildiğini” yazmıştı.
Kazakistan resmi haber ajansı Kazinform, haberin kaynağı olarak gösterildi.
Ancak True Platform isimli site, bunun tersini gösteren bir bilgi sunuyor. Bişkek şehrinde toplanan Şanghay İşbirliği Konseyi’ne bağlı Kolektif Güvenlik Konferansı’nda Marat Aymenkolov yaptığı konuşmada şöyle demiş:
Aralarında Doğu Türkistan İslamcı Hareket mensubu 5 binden fazla cihatçı ile ailelerinin bulunduğu bir kafile Suriye’ye intikal etmiştir. Bunlar esas olarak Kuzey Kafkasyalı ve Orta Asyalıdır.
True Platform sitesine bakılırsa; Marat Aymenkolov’un 20 bin cihatçının Suriye’ye intikal etme olayına ilişkin haberi güvenilir değil.
Yine de yabancı cihatçıların Suriye’deki yeni yönetimin kolluk kuvvetlerine katılma ihtimali mümkündür.
Konuya ilişkin çeşitli raporlara göre; Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) saflarına 2015 yılında 80 ülkeden katılan toplam cihatçı sayısı 20 bin militandır.
2023 yılındaki güvenlik raporları ise HTŞ saflarında bulunan militan sayısını 7 bin 500 olarak vermektedir. 3
Yabancı cihatçılara Suriye kimliği
Emevi iktidarının ilk halifesi sayılan Muaviye döneminden beri Ehli Sünnet cemaatinin simgesi haline getirilen Şam’daki Emevi Camisi, Esad rejiminin çökmesi ve HTŞ’nin iktidarı ele almasından bu yana mezhepçiliğin (Sünni-Alevi/Sünni-Şii) önemli mekânlarından birine yeniden dönüştürüldü.
Suriye “Adalet ve Kalkınma Partisi” Başkanı Omar (Ömer) Şahrur, Ebu Dücane kod adlı Türkistanlı bir cihatçıyla birlikte ve kara giysili cihatçı korumaların eşliğinde cami sahanlığında (geniş avlu, alan) yan yana poz verdi.
Bu münasebetle konuşan parti başkanı Şahrur, Suriye halkının başarılı olması için ülkeye gelip silahlı mücadeleye katılan yabancı cihatçılara teşekkür ederek, “kendilerine Suriye vatandaşlığı verileceğini” söyledi.
Farklı ülkelerden gelip saflarına katılan cihatçılara Suriye kimliği verileceğine dair vaatler Esad rejiminin düşmesini izleyen günlerde (Aralık 2024) bizzat Colani tarafından da dile getirilmişti.
Cihatçıları vatandaş sayarak içlerinden birilerine görev vermenin gerekçeleri
Colani, yeni rejimin başına geldikten kısa bir süre sonra bazı yabancı uyruklu cihatçılara subay rütbesi (albay ve yarbay) vererek Savunma Bakanlığının farklı makamlarında görevlendirdi.
Ürdünlü Abdulrahman El Hatip ile Muhtar El Türki (Türk Muhtar) kod adlı Türk asıllı Omar Muhammed Heftaşi (Haftaci?) de bunlar arasında sayılabilir.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), terfi ettirilenlerin sayısını 49 olarak verdi.
İtirazlara rağmen Colani bunları tayin ve terfi ettirmekten geri durmadı.
Çünkü gerek Cephet’ül Nusra örgütü saflarında gerekse İdlib’teki zor ve çatışmalı günlerde kendisinden ayrılmayıp cephede savaşmış, son olarak Halep’te başlayıp Şam’da biten iktidarı alma taarruzuna iştirak etmiş bu militanlar onun gözünde değerliydiler.
Paris’te ikamet eden hukukçu Firas Yahya’nın durum tespiti şöyle:
Yabancı cihatçılar Esad rejiminin devrilmesinde kritik bir rol oynadılar. Bu yüzden de HTŞ ve çevresindeki radikal İslamcılar arasında itibar ve nüfuzları arttı. Örneğin Doğu Türkistanlı (Uygur) cihatçısı Abdulkadir Hüdaverdi Türkistan İslam Partisi başkanı oluverdi. Türkiye ve Ürdün uyruklu bazıları da yeni Suriye ordusunda subay rütbesiyle taltif edildiler.
Bazı raporlara bakılırsa; yeni Suriye yönetiminde görev alan yabancı uyruklu cihatçılara Suriye kimliği verildiğini gösteriyor. Savunma Bakanlığında sorumlu bir göreve getirilen Tacik kökenli Seyfeddin Tucibayov da bunlardan biridir.
Suriye halkı cihatçılardan tedirgin
Suriye Muhalefeti Koalisyonu üyesi ve Milli Hareket Genel Sekreteri Dr. Zekeriya Malahafci aynı zamanda stratejik planlama uzmanı sayılır.
Independent Arabia gazetesine görüş belirtirken meseleye farklı açılardan yaklaşıyor:
Yabancı cihatçılar, Suriye’deki iç savaşta hayati bir rol oynadılar. Çünkü HTŞ’nin üçte birine yaklaşan sayıları vardı. HTŞ iktidara geçtikten sonra bu cihatçıların bir kısmını siyasal ve toplumsal alanda görevlendirdi. Özellikle de üst düzey yönetim makamlarına oturttu.
Böylece onlar karar mekanizmalarında söz sahibi oldular. İdeolojik etki alanlarını genişlettiler. Hâlbuki benimsedikleri fanatik ve radikal fikirleri, Suriye toplumunun tabiatına uygun değildi. Esas tehlike buradaydı.
Mesela propaganda taşıtları vasıtasıyla yerleştikleri belde, mahalle ve şehirlerde dolaşırken halka yönelik duyuruları, sert cihatçı söylemleri ve keskin üslupları son derece itici, hatta ürkütücüdür. Sadece Müslümanlar değil gayrimüslim ahali de duyup gördüklerinden endişe duymakta, korkup sinmektedir.
Bilhassa askeri-emniyet kontrol noktalarında bulunan bu yabancı cihatçılar, yapıp ettikleriyle ve insanlara yönelik muameleleriyle etrafa dehşet saçmaktalar. Neyse ki bu tür propaganda ekiplerinin bir kısmının faaliyeti şimdilik durduruldu.
ABD, bu noktada kendisine ulaşan raporlara dayanarak Colani yönetiminden yabancı uyruklu cihatçıları yüksek mevkilerde görevlendirmemesini şart koşuyor. Uygur bölgesinden Suriye’ye gelmiş radikal İslamcılar yüzünden Çin bile bu yöndeki rahatsızlığını belli ediyor.
Halk, tanımadığı bu unsurların davranışlarını gözlemliyor; Suriyelilerin örf ve âdetlerini bilmeyen bu yabancıların ileride ne yapacaklarına kuşkuyla bakıyor.
20 yıl önce Afganistan’ın başkenti Kabil’e gidip gözlem yapan Şamlı Kasım El Mısri şu tespiti yapıyor:
Suriyelilerle söz konusu cihatçıların gelenekleri arasında ihtilaf vardır. Yıllar yılı terör faaliyetleri, çatışma ve savaşlardan çok çeken Afganistan’a benzememiz imkânsızdır. Bu yüzden yeni yönetim Suriye’deki yabancıların davranışlarını disiplin altına almalıdır…
Radikal İslamcıların egemen olduğu şehirlerde yeni yasaklar konuluyor.
Başkent Şam’da ilk başta çok sayıda cafe, kahvehane, kıraathane ve ruhsatsız içki satılan dükkân/büfe kapatıldı.
Eğlence yerleri (bar, gazino, taverna vs) kapatılacakları korkusuyla pek dikkatli-tedbirli davranıyorlar.
Bir turizm tesisi sahibi gözlemini aktarıyor:
Başına buyruk ve disiplinsiz şekilde devriye gezen yabancı cihatçı unsurlardan korktuyorum, çünkü onların gözünde turizm tesisi günah işlenen bir mekândır. Oysa Suriyeli cihatçılar, bu gibi konularda daha anlayışlı davranmaktalar.
Halka gelince, mevcut hükümetten yabancıların başına buyruk davranışlarını bir an önce zapturapt altına almasını istiyor. 4
ABD yönetiminin uyarıları
Colani ile ilk buluşan kişi olan ABD’nin kıdemli diplomatlarından Barbara A. Leaf, Şam’daki ziyareti sırasında cihatçılar hususunda uyarıda bulunmuştu.
Tecrübeli ABD diplomatı Daniel Rubinstein da “Suriye’de gizlenmekte olan yabancıların kimliklerinin tespit edilmesi, cihatçıların dağıtılması ve bölge ülkelerine tehdit oluşturmaması” hususunu vurgulamıştı.
Londra merkezli Reuters haber ajansı, altı farklı kaynağa dayanarak şu haberi vermişti:
Amerikan yönetimi, Suriye’ye yönelik ambargo ve yaptırımları hafifletmek için Şam’daki yeni yönetime bazı şartları ihtiva eden bir liste gönderdi.
Bunlar arasında yabancı uyruklu unsurların (cihatçıların) yeni yönetimin üst düzey makamlarında görevlendirilmemesi şartı da bulunuyor. Bu husus, bir Amerikalı yetkili ile bir Suriyeli kaynak tarafından doğrulandı.
Anlatıldığına göre ABD Dışişleri Bakanlığında Levant (Doğu Akdeniz; Suriye, Lübnan, Filistin vs) Masası sorumlusu Natasha Franceschi, bahsedilen listeyi bizzat Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani’ye Brüksel’deki 18 Mart 2025 tarihli toplantıda teslim etmiş.
Bu görüşme, iki ülkenin üst düzeydeki ilk resmi teması olarak kayda geçti.
Toplantının esas konusu da batılı ülkelerin Suriye’nin yeniden inşası için nasıl yardım edeceğiydi.
Batılı ülkeler, cihatçı tayinini tehlikeli görüyor
Ocak 2025’te Avrupa Terörle Mücadele ve İstihbarat Araştırma Merkezi isimli kuruluş iki önemli kaynağa dayanarak ABD, Fransa ve Alman yetkililerin buluşarak ortak bir karar aldıklarını açıkladı.
Buna göre:
Suriye’deki yabancı uyruklu cihatçıların Şam yönetiminin üst düzey mevkilerinde yer almaları Avrupa’nın milli güvenliği açısından tehlikeli idi.
Amerikalı yetkili, bu konudaki uyarının ABD’nin tecrübeli diplomatı (Tunus’taki eski büyükelçisi) Daniel Rubinstein tarafından Colani’ye iletildiğini açıkladı.
Benzer bir uyarı da 25 Mart’ta yine ABD’li kadın diplomat Dorothy Camille Shea tarafından dile getirilmiş; “Hiçbir yabancı cihatçının Suriye’nin kritik makamlarında ve devlet kurumunda yer almaması gerekir” demişti.
Çünkü Shea bu tür atamaların, “ABD ile Suriye arasındaki ilişkinin sağlamlaşmasına yardımcı olmayacağına” inanıyordu.
Colani’nin yabancı cihatçılara rütbe verip subay veya vali tayin etme gibi icraatları üzerine Avrupa merkezli Radio Liberty, “Yabancı cihatçıların mensup olduğu ülkelerin Colani’nin tayin ve terfilerinden büyük telaşa kapıldıklarını” haber olarak yayımladı.
Adını vermeyen Tacikistanlı bir yetkili şöyle demişti:
Tacikistanlı terörist Seyfeddin Tucibayov yarbaylıktan albaylığa yükseltilmiştir. Hâlbuki kendisi Tacikistan hükümetince aranan ve Merkez Bankası tarafından mali konularda işlem yapması yasaklanan bir unsurdur.
Tucibayov ile kardeşi 2013 yılında Suriye’ye gidip cihatçılara katılmışlardı.
İngiltere merkezli The Guardian gazetesi, “Türkiye’nin yaklaşık 65 bin şüpheliyi alıkoyduğunu ve bunlardan 42 bininin yabancı uyruklu olup IŞİD ile yakın ilişkiler kurduklarından şüphelenildiğini” yazmıştı. 5
Cihatçılar Suriye’den gider mi yoksa IŞİD’e karşı savaşır mı?
Askeri konularda uzman Yarbay Ammar El Vawi, Independent Arabia gazetesine bu husustaki görüşünü şöyle belirtiyor:
Yabancı uyruklu cihatçılar, onca yıldır savaştıkları Suriye’den gitmezler. Bir kısmı evlendi, ev bark ve çocuk sahibi oldu. Muhtemelen büyük bir kısmı Suriye kimliği alacak; bazıları da yeni Suriye devletinin çeşitli makamlarında iyi mevkiler elde ettiler/edecekler.
Buna rağmen asıl ülkesine dönmek isteyen kişisel tercihini yapmış olacaktır ki; belki de o cihatçı kendi ülkesi nezdinde tehlikeli bir unsur gibi görülecektir. Yani bu tür geri dönüşler ülkeden ülkeye ve şartlara göre değişebilir.
Washington’daki Ulusal Basın Kulübü üyesi ve Reconnaissance Research Araştırma Merkezi Başkanı Abdulaziz El Anceri, yabancı cihatçılar meselesini birkaç noktada ele alıyor:
Yeni Şam yönetimi altında bulunanların büyük bir bölüğü Uygur, Çeçen, Türkmen gibi etnik unsurlardan oluşuyor. Arap kökenliler ise Körfez Arap ülkeleri, Mısır ve Fas uyruklulardır. Bunlardan çok azı üst düzey görevlere getirildiler.
Şam yönetimi, bunlara kimlik verip vatandaş olarak korumak ya da onları kendi ülkelerine göndermek gibi iki açmaz arasında bocalıyor. Zira vatanlarına iade edilmeleri göz göre göre ölüme gönderilmeleri anlamına geliyor.
Muhtemelen Colani yönetimi, büyük devletler bu meseleyi göz ardı edinceye kadar zaman kazanma ve bu arada yabancı cihatçılardan tehlikeli olan önderleri tedrici olarak tasfiye etme yoluna gidecektir.
Esad rejiminin devrilmesinin yol açtığı büyük kaos ve iktidar boşluğu, Suriye bozkırlarında bulunan IŞİD’in hareketlenmesine neden oldu.
Suriye ve Irak uyruklu IŞİD militanları, hem Suriye hem de Irak açısından tehlike arz etmekteler.
El Anceri’nin üzerinde durduğu bir diğer konu da HTŞ denetimindeki IŞİD’li militanlardır.
Burada şu noktaya dikkat çekiyor:
Colani, HTŞ bünyesindeki yabancı cihatçıları büyük olasılıkla IŞİD ile mücadele için seferber etmek suretiyle hem batılı ülkelerin bazı şartlarını yerine getirecek hem de IŞİD ile çatışan yabancı cihatçıların ölmesi halinde onlardan temiz yoldan kurtulmuş olacaktır.
Akademisyen Bessam el Hatib, meselenin kolay olmadığına işaretle, “Cihatçıların yurtdışına gönderilmesinin imkânsız olduğunu; çünkü kendilerinin yeni yönetimin talimat ve kurallarına harfiyen uymaya söz verdiklerini” söylüyor.
Ne var ki Lazkiye-Tartus bölgesindeki Alevi katliamlarında başrolü oynayan bu cihatçılar, âdeta ABD’nin kâbusu ve takıntısı haline geldi.
Dolayısıyla Colani, bu sorunu ABD ve Avrupa ülkeleriyle nasıl çözeceğini henüz bilemiyor.
Katliamlara katılan militanlardan hesap sormaya kalksa, cihatçılar nezdinde ahde vefasızlık etmiş olacak! Hesap sormazsa batılı ülkelerin artan baskılarına maruz kalacak! Kaldı ki bilhassa Amerikan yönetimi bu hususta altı maddelik bir şartnameyi Colani’ye verip ısrarla gerekenin yapılmasını buyurmakta. 6
Hermon Araştırmalar Merkezi (Harmoon Center for Contemporary Studies) görevlisi Muhammed El Sukri’nin tespitleri ise şöyle:
Yabancı uyruklu cihatçıların yurtdışına gönderilmesinin maliyeti, içeride kalmalarından çok daha fazladır. Bu cihatçılar savaşta tecrübe kazandılar; silah kullanma ve askeri açıdan nitelikli kadrolardır. Yeni kurulacak ordunun yapılanmasına katkıları büyük olacaktır.
Doğrudur, mevcut cihatçılar farklı kesimlere ve fraksiyonlara mensupturlar. Söz gelimi bir bölüğü geçici olarak savaşmaya gelmişti. Başka bölüğü fanatik fraksiyoncudur. Dolayısıyla kalması ülke istikrarı açısından risklidir.
Bazıları da devletsiz dönemden devletin olduğu döneme geçiş aşamasında başına buyruktur. Bunların bir an önce feshedilip yeni ordu disiplini altına alınmaları ve ehlileştirilip terbiye edilmeleri gerekir.
Sanıyorum bölgedeki ülkeler (bilhassa Arap yetkilileri-FB) ile batılılar, sözü edilen cihatçıların dışarıya göndermeleri yerine içerideki kurumlara dâhil edilmelerinden yanadırlar.
Zira şimdiki Suriye’yi yönetenler artık terör eylemcileri değil; teröre karşı mücadele eden tarafa geçmiş sayılırlar.
Güvenlik ve asayiş açısından artık bir devletleşme sürecine girmiş olduğuna inanan yabancı uyruklu cihatçıların Suriye’den gönderilmesi, Şam hükümeti açısından hem zor hem de külfetlidir.
Dolayısıyla Şam yönetimi yeni ordu saflarına geçip ortama uyum göstermeyi kabul eden her cihatçı örgüt ve kesim ile ittifak kurmayı tercih edecektir.
Colani (Ahmed El Şeraa) İdlib vilayetini yönetirken kimleri nasıl hizaya getirip hükmü altına alabileceği ve kiminle müttefik olabileceği hususunda tecrübelidir. O süreçte büyük açmaz ve engelleri aşmasını bilmişti.
Nitekim yerel ortamın niteliği ile devletin tabiatı arasında orta bir yol bulabilmişti. Şimdi de Sahil mıntıkasında (Alevilerin yoğun yaşadıkları Lazkiye, Tartus ve Baniyas gibi yerlerde) yaşanan trajik olaylar kendisi açısından bir sınav olmuştur.
Geçiş sürecinde Suriye önemli bir mesafe aldı. Bu da hükümetin başarı şansının daha büyük olduğunun göstergesidir. Nitekim bölgedeki ülkeler, Suriye’nin ayakta durabilmesi için gereken desteği sunmayı kabul ettiler.
Bu durum Colani’nin merkezi bir yönetim kurup iktidarını sağlamlaştırmak için iç ve dış ilişkileri ustaca kullandığının kanıtı sayılabilir. 7
Değişen Ortadoğu’nun geleceği
Fransa istihbarat teşkilatının eski başkanı ve diplomat Bernard Bajolet, Arap İslam dünyası konusundaki bilgisi ve uzmanlığıyla da tanınır.
George Washington Üniversitesi’nin 27 Ekim 2015’de düzenlediği istihbarat konulu söyleşisinde dikkat çekici tespitlerde bulunmuştu:
Suriye bölünmüştür. Kuzeyde Kürtler, orta bölgede ise IŞİD egemendir. Yönetim, topraklarının sadece küçük bir kısmını denetleyebilmektedir.
Şimdi kaotik ve çatışmalı bir konumda olan Ortadoğu elbette gelecekte istikrara kavuşacaktır. Lakin eski haliyle değil, yeni haliyle var olacaktır. Çünkü Suriye, Irak, Yemen, Libya gibi ülkelerde eski merkezi yönetim bitmiş olacaktır.
Önceki sınırlar da kalmayacaktır. Bu anlamda eski Ortadoğu siyasi-coğrafi haritası, bir daha geri gelmeyecek biçimde değişmiştir.
Bu bölgelerde tek aşamada köklü çözümler imkânsızdır. Küçük adımlarla ve kademeli olarak öncelikle gerginlik ve çatışmaların azaltılmasına dayalı bir strateji uygulanmalı; gerçekten barış isteyenler arasında güven tesis edilmelidir. 8
İlginçtir; aynı konferansa katılan CIA eski Başkanı John Brennan da benzer tespitlerde bulunuyordu.
Sanırım bu altüst oluşlar sonrasında cihatçılar ve bölgenin gidişatı hakkında daha iyi fikirlere sahip olacağız.
Kaynaklar:
1. https://www.france24.com/ar/20150526.
2. https://www.independentarabia.com/node/620787/, Tarık Ali, 3 Nisan 2025.
3. https://trueplatform.org/?p=3122, 5 Mart 2025. https://www.facebook.com/photo.php?fbid=1187802739384562&set=a.338190091012502&type=3
4. https://www.independentarabia.com/node/620878/, Mustafa Rustem, 3 Nisan 2025.
5. https://www.independentarabia.com/node/620869/, Rubab Nahar, 3 Nisan 2025.
6. https://www.independentarabia.com/node/620850/, Mustafa Rustem, 4 Nisan 2025.
7. https://www.independentarabia.com/node/620904, Abdulhalim Süleyman, 3 Nisan 2025.
8. https://www.aljazeera.net/news/2015/10/28/.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish