"Allende olmak istemiyorum" (Bülent Ecevit)

Celalettin Can Independent Türkçe için yazdı

Bülent Ecevit / Fotoğraf: AA

Ecevit'in, Maraş katliamında katledilen yüzlerce insanın, Türkiye toplumunun Alevi halkının ve gençlerinin bir bölümü değilmişçesine, katliam sorumluları ve suçluları ile ilgili "sağ ve sol terörizme karşı olma" söylemi üzerinden "tarafsızlık" görüntüsü verme tutumu unutulur gibi değildi…

Ecevit'in bu tutumu tam da Kontrgerilla ve faşist hareketin istediği biçimde, 19 şehirde sıkıyönetimin ilan edilmesini, hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasını, olaylar gerekçesiyle darbe fikrini canlı tutmanın aracı olarak faşist terörün cenderesine girmesini getirecekti….

12 Eylül darbesiyle birlikte uygulamaya konan E Tipi Cezaevi, Tek Tip Elbise Yasası, hatta Özel Tim fikri dahi Ecevit hükümetinin düşünüp de sol, devrimci muhalefetin itirazları nedeniyle uygulayamadığı, ancak darbeden sözde demokrasiye geçildikten sonra, sol muhalefetin zayıf düşürülmesiyle birlikte 12 Eylül darbecilerinin siyasi düzenbazları tarafından uygulanabilen tasarılardı.

Ecevit CHP'si hükümet olurken, halk kitleleri ve küçük burjuva sol çevrelerin başlangıç olarak beklentisi, terörün sınırlanması, can güvenliği sorununa bir şekilde çözüm getirilmesi, Milliyetçi Cephe'nin (MC) yarattığı kısıtlayıcı ve yasaklayıcı ortamı dengeleyici –nispi- rahatlık sağlayan demokratik koşulların sağlanması idi.

CHP Hükümeti kurulurken halkın düşünceleri ve beklentileri bu yöndeydi ama ne yazık ki gelişme öyle olmadı. 
 


Ecevit CHP'sine oy veren, iktidara taşıyan anti-faşist halk kitlelerinin can ve mal güvenliği, yüzbinleri aşan öğrenci gençliğin öğrenim özgürlüğü, yanı sıra can güvenliği taleplerini karşılamak için anti-faşist güç birliğine ön ayak olmak olunması gerekirken, "tarafsızlık" ve "ortacı" tutum tercih edildi.

Bu tutum, Ecevit'e ve CHP Hükümeti'ne oy veren, iktidara taşıyan halk güçlerinin aleyhine, faşist güçlerin ve darbecilerin yararına olan bir tutumdu. 

Netice olarak bu tutum, ordu komutanlarının ve darbecilerin devlet ve parlamento içindeki işbirlikçi güçlerinin darbe planlarının, adeta dikensiz bir gül bahçesinde kademeli bir programla engelsiz hayat bulmasının koşullarını sağlayacaktı.

Nitekim Maraş katliamının yarattığı bir sonuç olarak 19 şehirde sıkıyönetim ilan edilmesi üzerinden 12 Eylül darbesine giden yolda ön açma rolü oynanacak, Ecevit Hükümeti Amerikan ekonomik ve siyasi programını aşamayan parlamentarizm oyununa mahkûm edecekti.  

Zaten Ecevit'in "Allende olmak istemiyorum" açıklaması, ülkeyi ve halkı, ABD Başkanı Carter'in "Bizim çocuklar" olarak nitelediği, "Amerikan çocuğu" darbecilerle ve darbeci zulüm rejimiyle baş başa bırakmaktan başka ne anlama geliyordu ki…  

Yapılan siyaset, niyetlerden bağımsız olarak söyleyeceğim, "halkla birlikte halk için" faşizme ve her türlü cuntacılığa karşı birleşik direniş değil, devleti yöneten darbeci temel çekirdeğin planlarına teslimiyet siyaseti idi.

"Halkçı Ecevit"in darbe dönemi sonrasında birçok kişiyi ve siyasi çevreyi şaşırtan demokrasi-dışı katı devletçi tavrının başlangıç noktası 1978'di!

Dayandığı halk tabanı ise anti-faşist soldu. İnönü'nün tedrisatından geçen Ecevit temelde, sözde "devlet adamı tarafsızlığı" ve "ortacılığı" yapıyordu.

Bildiğimiz manada solcu değildi.  Ecevit… Tabanı ile ve sol-sosyalist halk ve aydın kesimlerin etkisi altında sol bir söylem tutturuyordu.

Faşistler ise Ecevit dahil, solun her rengini tasfiye etme peşinde olduklarından Ecevit'e dahi hareket sahası tanımıyorlardı …

Son dönemlerinde sol etkiden tamamen azade olan Ecevit, aynı devlet adamı "tarafsızlığı" ve "ortacılığı" çerçevesinde, MHP'yi dengeleme tavrı içerisindeydi.

Toplumsal, psikolojik atmosfer ve güç dengesi sağcılık ve milliyetçilik yönünde olduğundan Ecevit'in söyleminde devletçi, milliyetçi vurgu daha bir güçlenir olmuştu.

Sol misyon yüklendiği dönemde, solu dengelemeye, yedeklemeye çalışıyordu Ecevit.

Son başbakanlığı döneminde ise devletin de kendisine yüklediği misyon çerçevesinde, milliyetçi-devletçi bir söylemle, MHP'yi ve ittifak partilerini, devlet milliyetçiliğinde ve bu yönlü devlet politikalarında belirli bir dengede tutmayı görev edinecekti.

Ecevit'in tavrı IMF, yolsuzluk soruşturmalarında da kendini gösterecekti…

Bu tür tavırlarının bedelini geçmiş dönemlerde de ödemek zorunda kalan Ecevit, hatırlanacağı üzere Ekim 1979 tarihinde, Senato'nun üçte bir yenilenmesi için yapılan seçimlerden yenilgiyle çıkınca, istifa etmek zorunda kalmıştı.

Böylece MHP'nin kayıtsız şartsız, MSP'nin kerhen desteğini alan AP azınlık hükümetinin, 13 Kasım 1979 tarihinde meclisten güvenoyu alarak kurulmasının önü açılmıştı.


On yıllar sonra Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu liderliğindeki CHP'yi hayatın gerçeği iktidar eşiğine getirdi.

Şayet Parti yapısından kaynaklanan ciddi bir iç siyasi çekişme vs. yaşanmazsa, gidilecek ilk seçimde CHP iktidar partisi olur, kanaatindeyim. 

Ayrıca "Allende olmak istemeyen" ama sonrasında ne olmak isteyen ve ne olan Ecevit gerçeğiyle yüzleşmek sol ve sosyal demokrat bir siyaset için halen bir ihtiyaç değil mi?

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU