Grup sohbetiyle savaş fiyaskosu, Trump'ın Beyaz Saray'ındaki kaosu gözler önüne seriyor

Askeri saldırılara dair gizli bilgilerin bir gazeteciyle paylaşılmasıyla sonuçlanan şoke edici bir hatanın yapılması imkansız olmalıydı. Mesajlar Trump'ın ekibinin Avrupalı mevkidaşlarını ne kadar çok küçümsediğini de açığa vuruyor

Donald Trump ve Savunma Bakanı Pete Hegseth (Reuters)

Amanın. ABD yönetiminin gizli askeri bilgiler hakkında bir grup sohbetinde konuştuğunu duyduğunuzda sizin tepkiniz ne oldu? Muhtemelen bunun önemi yok ama ben güldüm, inanamayıp şoke olarak bir kahkaha attım. Demek istediğim şu ki, dünyada o kadar kişi varken Yemen'e yönelik saldırılar hakkındaki Signal grubunuza yanlışlıkla Atlantic dergisinin, yani Trump yönetimini keskin bir şekilde eleştiren bir süreli yayının yazı işleri müdürünü ekliyorsunuz. Üstüne üstlük Jeffrey Goldberg ulusal güvenlik meselelerinde gerçekten işini biliyor.

Çok fazla soru ortaya çıkıyor. ABD'de gizli bilgilerin nasıl ele alındığı hakkında herhangi bir şey biliyorsanız bunun imkansız olması gerektiğini de bilirsiniz. Elbette ki sızıntılar olur ve ben de birazdan Trump'ın ilk dönemindeki bir askeri saldırı hakkında bana bilgi sızdırıldığında neler olduğunu yazacağım. Ama böylesi bir mesaj zincirine bir gazetecinin adını eklemek? Düşünülemez.

ABD'li politikacılarla konuşun, size hassas bir konuda bilgi almak için bir SCIF'e (sensitive compartmented information facility/bölümlere ayrılmış hassas bilgi tesisi) nasıl girmek zorunda kaldıklarını anlatacaklardır. Mobil cihazların sokulamadığı ve telefon sinyallerinin veya dinleme cihazlarının nüfuz edemediği bir ofis içinde ofis. Burası, en gizli bilgileri iletmek üzere tasarlanan bir yerdir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ancak bu meselede Başkan Yardımcısı, ulusal güvenlik danışmanı, dışişleri bakanı, savunma bakanı, Beyaz Saray özel kalem müdürü ve hazine bakanı, Yemen'deki saldırılarla ilgili en gizli bilgileri ticari bir mesajlaşma şirketi üzerinden bir gazeteciyle memnuniyetle paylaşıyordu.

Goldberg'ün haberi patlak verdiğinde tepkiler tamamen öngörülebilirdi. Gazeteciler bu meseleyi kendisine getirdiğinde Donald Trump konu hakkında hiçbir şey bilmediğini söyledi. Ve Savunma Bakanı Pete Hegseth küplere bindi. Söz konusu gazeteciyi yererek onu güvenilmez bir yalancı diye niteledi. Daha az güvenilir bir gazeteci bu durumda olsaydı mesele yönetim için çok daha kötü olabilirdi. Goldberg, ulusal güvenliğin ehemmiyetine riayet ederek operasyon açısından kilit önemdeki kısımları haberinden çıkardı.

The Atlantic'teki haberin tamamını okuyunca başka izlenimler de ediniliyor. Sohbetlerin gelişigüzelliği bunlardan biri. Husileri hedef alan ve 50'den fazla kişinin öldüğü saldırılar hakkında konuşmak için çok fazla emoji kullanımı var. Nasıl şeyler olduğunu biliyorsunuz: güçlü kol emojisi, ateş, dua, yıldızlar ve şeritler vb.

Ancak bir şey daha var ve eminim ki Paris, Berlin, Roma ve Londra'daki çıkarım da bu oldu: Signal'daki sohbetler, Avrupa'nın tamamen küçümsenmesiyle dolup taşıyor. JD Vance, ABD ticaretinin aşırı az bir kısmı Süveyş Kanalı'ndan geçerken, ABD'nin neden Kızıldeniz'deki deniz taşımacılığını korumak üzere devreye girdiğini merak ediyor. Zira Avrupalıların deniz ticaretinin yüzde 40'ı, ABD'ninkiyse sadece yüzde 3'ü oradan geçiyor.

Hegseth, bunun Husilerle birlikte dünyanın geri kalanına da önemli bir mesaj gönderdiğini söylediğinde Vance, "Yapmamız gerektiğini düşünüyorsanız, yapalım. Sadece Avrupa'yı yine kurtarmaktan nefret ediyorum" diye yanıt veriyor.

Ve Hegseth de bu görüşü tamamen benimsiyor:

Avrupa'nın bedavacılığına duyduğun tiksintiyi tamamen paylaşıyorum. Bu İÇLER ACISI.

Burada NATO Anlaşması'nın (birine yapılan saldırının herkese yönelik bir saldırı sayıldığı) 5. maddesini devreye sokan tek ülkenin, 11 Eylül'den sonra ABD olduğunu ve ardından Avrupa ülkelerinin Afganistan'daki Amerikalılara yardım çağrısı için harekete geçtiğini nazikçe belirteyim. Daha sonra dar yönetici grubunda bu askeri eylem için Avrupa'ya nasıl fatura kesmeleri gerektiği konusunda bir tartışma var.

Kamuoyu önünde yapılan açıklamalar göz önüne alındığında belki de bu düşmanlık karşısında şaşırmamalıyız. Ancak JD Vance güvenlik konferansında yaptığı gibi bir konuşmayı Münih'te yaptığında şaşırmamalıyız. Performatiftir, mesaj göndermenin bir yoludur. Ama özelde de bunu söylediklerini gördüğünüzde, biz Avrupalıların tabi tutulduğu saf küçümsemeyle yüz yüze geliniyor.

Ayrıca ABD ve Birleşik Krallık arasındaki özel ilişkinin en önemli kısmı istihbarat paylaşımıdır. Eminim MI6 veya GCHQ'da ABD tarafına bu konularda ne kadar güvenilebileceğini yeniden düşünmeye gerek olup olmadığını soranlar olacaktır.

Lakin hiçbir şey olmayacak gibi görünüyor. Trump, ulusal güvenlik ekibine güvendiğini söylüyor. Yine de her zaman böyle değildi.

İlk Trump yönetimi sırasında, ABD'nin kimyasal silah kullanımı gerekçesiyle Suriye'ye askeri saldırı düzenlemek üzere olduğuna dair bilgilerin sızdırıldığı tarafta ben vardım. Bir cuma günü akşama yaklaşılmıştı. Bana Fransız ve Britanyalıların hava saldırılarına dahil olacağı söylendi. O akşamın ilerleyen saatlerinde bunlar olacak ve Başkan akşam 9'da Beyaz Saray'dan ulusa seslenecekti.

Bunu iyi konumdaki bir kaynağa atıfla, o dönem adı Twitter olan sosyal medya platformundaki hesabımda paylaştım. Beyaz Saray tweet'imi yalanladı ve muhabirlere gidip cuma akşamlarının tadını çıkarmalarını söyledi. Gerçekten de saldırılar gerçekleşti ve Başkan tam saat 21.00'de televizyonda bir konuşma yaptı. Yanılsaydım fena bir haber olurdu, bu beni daha da rahatlattı.

Üç gün sonra iPhone'uma kaynağımdan bir yazılı mesaj geldiğini gördüm. Ama her ne kadar giriş ekranında bir mesajım olduğunu görebilsem de mesajlarıma girdiğimde onu açamadım. Kaynağımı aradım ve bu kişi de aynı şeyi yaşadığını söyledi: Benden, açamayacağı bir mesaj almış. İşi bilenler, telefonlarımızın hacklendiğini ve cihazları fabrika ayarlarına döndürmemiz gerektiğini söyledi.

Sonuç şuydu: ABD yönetiminden biri, kaynağımın kim olduğunu öğrenmeye hevesliydi. Ve bu, bunu nasıl yapacağını bilen biri tarafından yapılmıştı.

Ancak bu olay, ilk Trump yönetimi sırasında yaşandı. Bilirsiniz, işlerin günlük karmaşa içinde sürdüğü ve kaos içinde olduğu düşünülen bir yer. Daha önce hiç görmediğimiz bir profesyonellik, organizasyon ve üslubun olduğu mevcut durumun aksine... 

Beni neredeyse kandırıyordunuz.

 

independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Eren Umurbilir

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU