Budapeşte'den Kiev'e

Gürsel Tokmakoğlu Independent Türkçe için yazdı

Boris Yeltsin (solda), Bill Clinton, Ukrayna Devlet Başkanı Leonid Kuchma ve Birleşik Krallık Başbakanı John Major, 5 Aralık 1994'te Budapeşte Memorandumu'nu imzalıyor / Fotoğraf: Brookings Enstitüsü

Trump ve Putin dünyayı karanlığa mı sürüklüyor?

Ukrayna neden bu duruma düşürüldü?

Budapeşte Memorandumu neden yok sayıldı?

Nükleer tehdit bitti mi?

Kiev'e kimler güvence verebilir?


Sorun hem Putin hem Trump

Ukrayna'nın Rusya tarafından işgali ABD ve Rusya'nın anlaşmazlığına dayanır.

Anlaşabilselerdi Rusya-Ukrayna Savaşı olmayacaktı. 

Ne acıdır ki, bugün Ukrayna'nın barışa zorlanması da bu iki büyük güce, ABD ve Rusya'ya bağlı.

Rusya, Ukrayna'ya işgal harekâtı başlatmakla kendi garantörlüğünü çiğnedi.

İmzası olan Budapeşte Anlaşması'nı hiçe saydı.

Budapeşte Anlaşması'nı, yani uluslararası bir belgeyi ihlal ettiği nedenle (2014 ve 2022 sonrası bugüne dek), ABD ve Birleşik Krallık başta olmak üzere, Batı dünyası Rusya karşısında cephe oldu ve fiilen Ukrayna'yı destekledi.

Ancak Donald Trump yönetimi işbaşına gelir gelmez ABD'nin imzasını yok saydı (2025).

Uluslararası sistem de AGİT de çöküşte. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Amerika Birleşik Devletleri'nin son iktidarı Trump idaresinde olup bitenler ibretlik.

Bütün değerler altüst olmuşa benziyor. 

Avrupa durumu toparlamaya yeterli değil, Londra ve Paris başta olmak üzere Avrupa başkentleri bu durumdan nasıl çıkacaklarını düşünüyorlar.

Karşılarında Rusya vardı, ama bu kez Trump yönetimi de sorunun temel öznesi konumunda.


Budapeşte güvencesi 

Sovyetler Birliği dağılıyorken (1991), dünyada en büyük üçüncü, ABD ve Rusya'dan sonra gelen, nükleer güce sahip ülke Ukrayna idi.

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı/Konferansı (AGİT/K) ile Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması (NPT) kapsamında, 1994'te, Belarus, Kazakistan ve Ukrayna, Budapeşte Memorandumunu imzaladılar. 

Peki bu Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'den (SSCB) dağılan üç ülke neyin karşılığında nükleer silahlarını geri verdiler, hem tamamını.

Peki, bu ülkeler kimlere güvendiler? 

Memorandum'da Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık ve Rusya Federasyonu bir nevi garantör ülkelerdi.

Daha sonra buna Çin ve Fransa da dahil oldu.

Neyin karşılığında?

Memorandumun birinci maddesi, her imzacı ülkeyi Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK) nihai senedi ilkelerine uygun olarak, "mevcut sınırlar içindeki bağımsızlığına ve egemenliğine saygı göstermeye yükümlü" kılıyor. 

Bugün Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü kimler savunuyor, bir bakın.

Böyle olduğu halde Rusya, 2014 yılında Kırım'ı işgal etti, Donbas'ta idareye müdahale etti ve nihayette 2022'de Ukrayna'nın geneline işgal girişimini başlattı, bu olmayınca da Ukrayna'nın doğusunu işgal etti.

Savaş devam ediyor ve halen bu durumda Ukrayna topraklarının yaklaşık yüzde 20'si Rus işgali altında.
 

 

Budapeşte Memorandumu
Budapeşte Memorandumu

 

Rusya'nın tehdidi

Rus yetkililer, Ukrayna'yı işgali sürerken Batı'ya karşı fazlaca nükleer silah tehdidinde bulundu.

Bu her türlü anlayış ve anlaşmaya tersti.

İnsanlık ve gezegen tehdit ediliyordu!

Bugün Trump, Putin'in bu tehdide rağmen boyun eğen konumunu kabulleniyor ve Avrupa, özellikle de Budapeşte'de imzası olan ülkeler bu durumdan gayet rahatsızlar.

Bugün daha fazla gündeme geliyor, Rusya'nın nükleer tehdidine karşı Ukrayna'nın nükleer kapasitesi Batı devletleri için bir sigorta idi ama bu şans çoktan yitirildi.

Tarihte "keşke" diye bir sözcük yok!


ABD'nin tehdidi

Trump kabinesi dışındaki Batı dünyası ama en çok Ukrayna anladı ki, kendilerine olan tehdit sadece Rusya'dan beklenmemeli, içlerinden de çıkabildiğinden artık daha temkinli hareket edilmeli.

Bunu Almanya veya Fransa söylese çok kişiye ters gelmezdi.

Bugün çok kişiye ters gelen bu yaklaşımın kaynağı Birleşik Krallık.

Joe Biden yönetimi Putin ile anlaşma yapmayarak, Rusya'yı Ukrayna'da bir operasyona doğru çekerken "dolaylı" biçimde sorunun kaynağı oldu ama en azından Budapeşte Memorandumuna sadık kaldı.

Şu işe bakın, Trump her şeyi yok sayıyor!

"Bugünkü şartlar bu, çıkarım ise şu" diyor.

Çok basit! Uluslararası sistem basit görünüyor.

Bu başka ihlallerin de davetçisi bir tavır.

Rusya 2014'te Kırım işgaline başladığında bizler Budapeşte Anlaşması'ndan söz ettik.

Bugün tekrar hatırlamamızın sebebi Trump yönetimi, değişen Amerika politikası.

Trump çok şeyi yok sayıyor.

Rusya'yı geçtik, bundan böyle ABD kim bilir hangi anlaşmaları yok sayacak ve egemen milletler ile masum halkları karanlık çukurlara atacak?
 


Uluslararası çıkmaz

Trump işbaşına geçince dile getirdim: "Yeni-Orta Çağ Fikri ve Politik Uyanış" ile "Yeni Paradigma ve Güç Artışı Bağlamıyla Küresel İlişkiler" yazılarımla.

İnsanlığı yeniden bir Orta Çağ zihniyetine mi çekiyorlar, hem bu ileri teknolojik imkanları da kullanarak.

Uluslararası sistem yerine küresel sistem mi geçecek?

İnsanlık bütün biriktirdiği değerlerini en güçlü olanların insafına mı bırakacak?

Ortalık toz duman!

Teamüller ve anlaşma zeminleri yok sayılıyor.

Peki yeni anlaşmalar hangi çerçevelere, ilkelere, referanslara oturtulacak?

Güvensizlik şartlarının barışı zorlayabileceği fikri ne derecede geçerli olabilir?

Trump'ın bu yaklaşımı, bırakın dünyayı, bugün kendini ateşe yakın hisseden Avrupa için bir fırsat yaratabilir mi?

Çözüm bu mu?

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararları da var, 1996'da Ukrayna nükleer silahlarını paketledi ve Moskova'ya nakletti.

Bugün BMGK ne diyebilir?

Kuruluş amacı Avrupa'da güvenlik olan AGİT bundan böyle ne işe yarar?


NATO

Şu işe bakın, Rusya'nın nükleer gücünü caydırmak için yine güvence NATO.

NATO demek ABD demek, özellikle nükleer kapasite ölçeğinde durum böyle.

Birleşik Krallık ve Fransa nükleer güce sahip, ancak bunun stratejik caydırıcılıktan operasyonel kabiliyete kadar tüm bileşenleri NATO ile ilgili.


Test sahası - Ukrayna 

Trump ve Putin dünyayı karanlığa sürüklüyor.

Ukrayna bu duruma uluslararası sistemin zaaflarıyla düştü.

Budapeşte Memorandumu artık yok.

Nükleer tehdit devam ediyor.

Kiev'e güvence verenler çaresizler.

Böyle söylemeyi hiç istemezdim, ama maalesef Trump ve Putin gibi liderler, Ukrayna'yı başka bir çağın test sahası olarak kullanırken, insanlığı, uluslararası sistemi, en çok da Avrupa'yı sınıyorlar, nereye kadar tahammül edilebilir diye.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU