Trump ve Putin dünyayı içinden çıkılmaz bir atmosfere doğru mu sürüklüyor?
Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri'nden ne yönlerde ayrışıyor?
Savaşa doğru mu yoksa barışa doğru mu yakınız?
Biden'ın belirsiz mirası
Dünyada Joe Biden dönemi, Rusya'nın Ukrayna‘yı işgal etmesini ve bu savaşın etkisinin Doğu Avrupa'da güçlü bir şekilde görülmesini kapsar.
Enerji, ekonomi, askeri ve politik alanlarda Avrupa'nın yeni bir arayış içerisine girdiği, eğer ortaya çıkan acil meselelere çözüm bulunamazsa, bunun Avrupa'ya aşırı yük bindireceği anlaşıldı.
Her şey kendileri için belirsizliğin devam ettiği bir durumu tarif etti.
Biden yönetimi, bir taraftan Ukrayna'ya her türlü desteği vermek için çaba sarf ederken, diğer taraftan Rusya'nın küresel çapta uzanabildiği dallarını budamakla geçti.
Bu kapsamda özellikle ekonomik yaptırımlar ön plana çıktı. Rusya bu şartlar içinde kendini idame ettirecek yolları buldu.
Hepsine birlikte bakılırsa, Ukrayna'daki savaş genişlemeye açıktı, hatta Avrupa'yı bütünüyle içine çekebilecek niteliklere haizdi.
Daha da kötüsü, nükleer savaş veya üçüncü dünya savaşı gibi anlatımlar da buna eklendi.
Esasında Liberal Demokrat Biden dönemi, Amerika'nın ve Batı sisteminin demokrasi üzerine inşa edilen ilkelerini ve sürdürmek istediği dünya düzenini tarif ediyordu.
Fakat aynı zamanda bu durum, uzun sürecek bir belirsizliği de beraberinde taşıyordu.
Bunun dışında Biden, Ortadoğu'yu adeta dağıttı, bıraktı.
Netanyahu'yu eksiksiz destekledi, İran'ı geriletti.
Irak, Suriye, Lübnan, Filistin öylece duruyor.
Biden'ın iki rakibi
Rakiplerin birisi, temelde jeopolitik güce dayalı otokratik Rusya idi.
Rusya, 2020'lerin hemen başlangıcında "tekrar imparatorluk özlemiyle bir çıkış yapmak" şeklinde özetlenebilecek bir hedefi ileri sürdü.
Ukrayna meselesi bu çerçeve içine yerleşti.
Biden, Putin'in hedefine ulaşmadan Ukrayna'da "dolaylı strateji" ile kıstırdı.
Rus ordusunu Avrupa'da NATO güçleriyle baskı altına aldı.
Bu arada NATO, İskandinavya'da genişledi.
Biden yöntem olarak "temassız savaş" yapıyordu.
Bunun faturası herkese çıktı ve çıkacaktı da.
ABD'ye, Avrupa'ya, Rusya'ya ve en çok da Ukrayna'ya.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Rakiplerin ikincisi, ABD için öteden beri asıl hedef niteliği taşıyan Çin idi.
Çok tekrar edilen bir konu oldu; eğer önlem alınmaz ise Çin 2035'te Amerika'yı geçecek dendi.
Çin anti-demokratik ve illiberal yaklaşımları temsil ediyordu.
Biden, Tayvan, Japonya, Filipinler, Avustralya ve genelde Hint-Pasifik bölgesinde bazı faaliyetler yürüttü.
Çin ise silahlanmaya, Tayvan Boğazı bölgesinde sürekli askeri tatbikatlar yapmaya devam ediyordu.
Trump'ın anlaşılmaz çıkışı
Donald Trump'ın ikinci dönemi ocak ayında başladı, martın başı itibari ile görüldü ki; ya çok büyük krizlerin doğmasına sebep olacak ya da Biden döneminin belirsizliklerine esaslı bir çare üretecek.
Peki bu ağır yükü Amerika için kim taşıyor?
Trump mı?
Ülkesi ve dünya için yönetim biçimi krizlerle dolu ve iş insanı mantığıyla çalışan birinden söz edilmektedir.
Güven vermeyen bir lider.
Hatta ülkesinde "seçilmiş otokrat" diye ifade ediliyor.
Yönetim biçimine "elitist" deniyor.
Ne denirse densin, bazı konular net, Trump; enternasyonalist, statükoya karşı, neoliberal elitleri sevmiyor, Hıristiyan, muhafazakâr kimlikli, hızlı karar veriyor, müesses nizamın dış politika odaklarını ve uluslararası ilişkiler uzmanlarını yakınından uzaklaştırıyor.
Halbuki Soğuk Savaş'ta ABD'nin ulusalcı muhafazakâr politikacıları, anti-komünist yaklaşımla kendilerini rahatlıkla tarif edebiliyordu. Avrupa'da da bu bağlamda politikacılar çoktu.
Şimdi ne diyeceğiz?
Trump'ın kendisi, her türlü sorunun önüne geçti.
Batı değerlerine ve ABD iç politikasına, Rusya ve Çin kadar önemsenebilecek bir rakip oldu.
Şöyle soruluyor: Batı dünyası, Atlantik Paktı ve demokrasi kültürü için asıl pürüz Trump mı?
Trump, Amerika'yı daha güçlü yapar mı?
"Önce Amerika!" Trump'ın ulusalcılığı ve görmek istediği uluslararası nizam, Amerika'yı daha güçlü kılacaksa vardır, yoksa önemsizdir.
Bu biraz eski denebilecek tabirle, "Enternasyonalizm" oluyor.
Neoliberal küreselcilere karşı görüş olarak, "dünya Amerikalıların idaresinde olsun!"
İşte bu Batı değerlerine uymayan bir yaklaşım.
Avrupa için bunun doğrusu, dünyada bir "uluslararası sistem" olmalı şeklinde.
Bunun içinde önemli olan ögeler ise demokrasi, bağımsızlık, insan hakları, özgürlük…
Böyle bir sistem ABD marifetiyle kurulmuşken, bugün ne değişti?
Sermaye!
Avrupa'nın muhalefeti
Avrupa şaşkın. Kendi başının çaresine bakmak durumunda kaldı.
Ancak hata kendilerinde, hazırlıksızdılar.
Birleşik Krallık dahil, Avrupa iki nedenle Trump'a muhalefet ediyor:
- Birincisi, Batı değerlerinin erozyonu,
- İkincisi ise, Rusya ile güvenlik sorunu.
Londra ve Paris öne çıkmak istiyor.
Berlin, "ben de varım" diyor.
Jeopolitik bütünlük!
Avrupa ana kıta ve adayı birleştiriyor.
Avrupa Birliği ile Trump'ın hedefine giren Kanada bütünlükçü yaklaşıma dahil.
NATO Genel Sekreteri bir Avrupalı.
Hep birlikte düşünüyorlar, savunma, ekonomi, enerji, ama en çok da ABD olsa da olmasa da Avrupa'yı koruyacak önlemleri acilen almak.
Avrupa çokçası XIV. yüzyıldan bu yana ülkelerin sınırlarını belirginleştirmek için uğraş veriyor.
Eğer Avrupa ülke sınırlarında belirgin bir durum yoksa huzursuzluk duyar, kendini emniyetsiz hisseder.
Rusya'nın Ukrayna'daki son (2014'te başlatıp devam eden) işgal hareketi tam da böyle bir durumu ortaya koyuyor.
Avrupalılar için bu hiç de iyi değil!
Rusya işgalci, (nükleer silah dahil) tehditkâr.
Baltık'ta ve Polonya sınırında gerilim yaratan bir Rusya olur ise Londra, Paris, Berlin kendini rahat hissetmez.
Tersi de geçerli, buralarda faaliyet varsa Moskova'nın eli tetiktedir.
Demek ki şu an konu sadece Zelenski'nin değil, aynı zamanda Avrupa'nın da.
Bu durumu Biden ile kabul eden Avrupa, Trump'ın çıkışıyla şaşkınlık içinde.
Bu bir geçiş veya hazmetme dönemi mi?
Trump'ın agresif çıkışları tam da ülke egemenlik sahaları ve sınırları üzerine oluyor.
Endişe verici durum bu.
Grönland, Kanada, Panama, Meksika Körfezi, derken Ukrayna…
"GO" hamleleri
İyi de bu olanların Amerika için bir gerekçesi yok mu?
Eğer sinsice Çin bu bölgelerde yayılıyorsa, fakat ülke sınırlarında değişiklik görülmüyorsa, taşlar yerli yerinde kabul edilebilir mi?
Bu da bir tür işgal ve egemenlik üzerine oynanan oyun değil mi?
Tıpkı GO oyunu gibi!..
(GO, rakibin taşlarını, buna ev denir, evini çevreleyerek, dolayısıyla hareketsiz bırakarak yapılan hamleleri içeren bir strateji oyunudur.)
Eğer "tek düşman" Çin ise bu ülkenin küresel çapta ABD'yi çevrelemesine bir ulusalcı parti ve lider daha fazla izin verebilir mi?
Trump'tan beklenen
Her ne kadar bugün Trump aykırı davranışlar içindeyse de ABD bunu düzeltecek bir yol bulur.
Beklenti bu!
Zira hem dünya savaşları hem de Soğuk Savaş dönemlerinde ABD, Avrupa'daki meselelere yakın olmayı bildi.
Her ne kadar Wilson Prensipleri noktasından hayli uzak bir Trump görüyorsak da sonuçta Batı değerleri bir şekilde hatırlanacaktır.
Beklenti bu yönde.
Eğer bu olmuyorsa durum şöyle demektir: Çözümsüz!
Bu bakışla değerlendirelim; Trump sadece aykırı bir lider mi?
Eğer Trump'tan "sadece davranış ve yöntem farkı var, ancak Batı değerlerini kolaylıkla heba etmez" denebiliyor ise bunun devamında makul bir açıklama yapılması gerekir.
Trump, Avrupa'yı kendine getirmek amacıyla sert üslupla hareket ediyor olabilir.
Rusya ile beraber daha fazla gerilim yaşamak yerine, herkesi memnun edecek bir çözümle Avrupa'daki bu savaşı sonlandırmak istiyor olabilir.
Trump, "tek düşman" Çin'e daha fazla odaklanmanın başka bir yolunun olmadığını düşünebilir.
ABD, Avrupa ve Rusya düzleminde düşülerse, bu coğrafi alanda (petrol dahil) daha fazla üretim ve ticaret, Arktik bölgede işbirliği, ancak bunun için önce Ukrayna üzerinde bir anlaşmaya varılması öne sürülüyor olabilir.
Eğer bu gerçekleşir ise diğer coğrafyalar önemsiz görülüyor olabilir (tarihte olduğu gibi).
Hatta buralarda savaşların ve çeşitli çatışmaların çıkması bile görmezden geliniyor olabilir.
Buralar nüfuz alanları ve aktif faaliyet noktaları olarak işe yarar görülebilir.
Nüfuz alanları
Ukrayna'daki savaşın Filipinler, Hindistan veya Brezilya için önemi, diğerleri kadar olmayabilir.
Bu gibi ülkelerin görevi nüfuz alanları mücadelelerini alevlendirmek olabilir.
Trump her ne kadar ulusalcı ise de onun için diğer bölgeler pek önemli görülmüyor.
Buralarda ilkeler üzerine bir politika geliştirilmesi, Trump'a göre zaman kaybı.
Trump şöyle düşünür:
Senin rejimin, bakış açın, değerlerin sana ait; benimle çalışacaksan karşılığını vermelisin.
Örneğin, Biden döneminde de Trump'tan da değişmeyen bir durum söz konusu, kayıtsız şartsız İsrail'in desteklenmesi konusu.
Ortadoğu bir nüfuz alanı. Bu coğrafyada Trump ne yapabilir, gösterdi.
Beyaz Saray'da Trump, Netanyahu'nun sandalyesini tutmuştu.
İran ise Ortadoğu'da olduğu kadar, küresel enerji piyasaları bakımından ABD'ye sorun yaratma potansiyeli devam eden bir ülke.
O halde İsrail ne planlıyor ise ABD onu gerçekleştirmek için zemin hazırlamaya devam edecek diyebiliriz.
Avrupa Birliği ve Birleşik Krallık için de Ortadoğu çok önemli.
Tarihi geçmişten günümüzün enerji sorunlarına kadar her konuyu düşünelim.
Burası Avrupa için de nüfuz alanı.
En basit şekliyle, işte size bölgede bir güç mücadelesi!
Kimler zarar görür, kimler kazançlı çıkar?
Kimler ortak olur, kimler istismar edilir?
Bu örnek durumlar bize şunu gösterir, başat güçler için nüfuz alanları üçüncü taraftadır, diğer coğrafyadır, orada her ne olursa olsun, "yönetilecek coğrafya" konumundadır.
Nüfuz alanları küreselci olsun, enternasyonalist olsun, yönetilecek coğrafyalardır.
Avrupa'nın güvenliği için ABD (ve diğer başat güçler) bu bölgeleri pazarlık konusu eder.
Bu bizlerin bildiği "emperyalist pazarlığı" konusudur.
Avrupa veya ABD bu nüfuz alanlarında Batı değerlerini, işine geldiği gibi kullanır, ki bu Batı'nın çifte standardıdır.
Avrupa için Ukrayna'daki mesele "varoluşsal" meseledir, buna karşılık örneğin İran nüfuz alanı meselesidir.
(Rusya da Ukrayna'yı "varoluşsal" şekilde tanımlamıştı.)
Okuma yöntemi
Dünya Savaşları, Soğuk Savaş, bugün genişlemesi yönüyle üzerinde endişeyle durulan Ukrayna'daki savaş…
Başka şekilde söyleyecek olursak, Rusya, ABD, Avrupa dünyanın en kanlı savaşlarını daha ziyade Avrupa coğrafyasında gerçekleştirdi.
Avrupa, bütün değerlerin "sürtünme" yarattığı bir coğrafyadır.
Burada olacaklar görmezden gelinemez, her şeyi içine çekebilir veya savurur dışarı atabilir.
Esasen Avrupa ve (coğrafi olarak Urallar'ın Batısı olduğu nedenle) Ruslar dahil Avrupalılar aynı anda birçok konuyu tartışılır hale getirebilmektedirler; felsefeyi, tarihi, jeopolitiği, politikayı, ideolojiyi, ekonomiyi, teknolojiyi, askeri manevraları, ittifakları, halkları, liderlikleri, düşmanlıkları, nüfuz alanlarını… Böyle olduğunu görüyoruz.
Biz de bu sorumlu bakış çerçevesinde yakın zamanın tartışılan konularına dikkatlice baktık.
Duruma ve olabileceklere bu şekilde bakılmaz ise "okuma" yeterli değildir.
Dünyanın çok yönden en büyük gücü olan ABD'yi ve özellikle yeniden başkan olan Trump'ı konuşuyor olabiliriz.
Ancak dikkatinize sunarım, bugün örneğin 4-5 yıl öncesinden korkunç derecede farklılık gösteriyor.
Dinamik bir dünyadayız, derslerde öğretilen kalıplar çok kere yetersiz kalıyor.
Burada işaret ettim, belirsizlik, anlaşılmazlık, çifte standart, bunlar bugün gelişen şartlara bağlı güncellenerek önümüze bazı örnekleri seriyor.
Sonuç
Nereden bakalım?
ABD-Avrupa veya ABD-Rusya arasında sorun olur ise bunun ceremesini başkaları çeker.
Avrupa-Rusya arasında sorun olur ise bu sorun büyür ve sonunda ABD'nin müdahale etmek zorunda kalacağı büyük bir çatışmaya dönüşür, ki öyleyse başından itibaren ABD böyle bir gelişmeye izin vermemeyi tercih eder.
ABD, Rusya'yı ve Avrupa'yı yanına alır ise "tek hedef" Çin ve Hint-Pasifik coğrafyasıdır.
Çin'e sağlam bir önlem alınmaz ise 2035'e 10 yıl kaldı.
Tik tak!..
Ukrayna için "anlaşmaya varma" zamanı geldi.
Trump, bunu biraz karmaşık yöntemlerle de olsa başarmaya çalışacaktır.
Bugün yaşanan veya yarın yaşanacak büyük tartışmalar, anlaşma masasına oturacakları ve sonuçta çıkarlar doğrultusunda beklentilerin karşılanmasını belirleyecektir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish