Osmanlı'nın sonunu 1784'te öngören Fransız kaptan

Gürbüz Evren Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Wikipedia

Günümüzde ve geçmişte büyük devlet olmanın önde gelen koşullarından biri de denizlerde egemenlik sağlamaktır. 

Osmanlı Devleti'nin, küçülme ve dağılma sürecine girişinin en önemli nedenlerinden biri olarak denizlerdeki egemenliğini kaybetmesi gösterilir. 

Bir zamanlar Akdeniz'i Türk gölü haline getiren Osmanlı'nın, donanmasını yenileyemeyen, savaş gemilerini iyi komuta edemeyen, nitelikli denizci yetiştiremeyen, kısacası bu alandaki gelişme, ilerleme ve yeniliklere ayak uyduramayan bir devlete dönüşmesi, sonunu hazırlamıştır. 

18'inci yüzyılın özellikle ikinci yarısından başlayarak Osmanlı ordusunda ciddi bir bozulma söz konusuydu. 

Özellikle donanmanın durumu, kelimenin tam anlamıyla kötüydü.

İngiliz, Fransız, Rus ve İspanyol donanmaları karşısında perişan bir görüntü içindeydi. 

Yerli yabancı hemen herkes Osmanlı donanmasındaki kötü gidişi görüyor ve kabul ediyordu. 

Bonneval isimli ünlü bir Fransız kaptan, 12 Mayıs 1784 tarihli raporunda, yakından incelediği Osmanlı deniz kuvvetlerinin sorunlarını kaleme almıştır. 

Fransız Kaptan, Kral 16. Louis'ye gönderdiği raporunda, Osmanlı donanmasının yaşadığı sorunların kaynağını aktarırken, önemli tespitler yapmaktadır. 
 

Kaptan Bonneval
Kaptan Bonneval 

 

Rüşvetin deniz kuvvetlerini saran bir illet olduğuna dikkati çekerek, şöyle demektedir:

Donanmadaki bir savaş gemisinin kaptanı olmak için, denizcilik bilgisine gerek yoktur. Kaptan-ı Derya'ya en çok parayı öneren eden bu göreve getirilmektedir. Kaptan olan ise gemi denize açıldığında, ilk limanda mürettebatın yarısını indirmekte, böylelikle de onların maaşlarına, yiyeceklerine el koymaktadır. Bu şekilde, kaptanlığı boyunca gelecek önemli bir gelir elde etmektedir. Yani savaş gemisi kaptanlığı zengin olma yoludur.


Kaptan Bonneval'ın Osmanlı donanması hakkındaki önemli tespitlerinden biri de gemi kaptanlarının yol bulma konusundaki tuhaf yöntemidir. 

Personeli yarıya düşürmüş, tecrübe ve bilgiye sahip olmayan kaptanların, tehlike yaşamamak için limanlarda beklediklerini, rüzgâr olmadığı zamanlarda, denize açılıp, kıyıyı gözden kaybetmeyecek bir mesafede ilerlediklerini anlatan Bonneval, kılavuz olarak Rumların kullanıldığı bilgisini vermektedir.

Rumların ise sadece sahip oldukları pratik bilgilerle durumu idare etmeye çalıştıklarını söyleyen Bonneval, "Rotalarını belirlemek için pusula kullanmazlar. Bu önemli eksiklik yüzünden, İmparatorluğun uzaktaki toprakları Suriye ya da Mısır'a gitmeleri gerektiğinde, önce yabancı gemilerin uğrak limanları olan İzmir ya da Rodos'a gelirler. Amaçları ise Suriye ve Mısır'a gidecek bir yabancı gemiyi beklemektir. Genellikle Fransız olan böyle bir gemiyi bulduklarında ise peşine takılarak, Suriye ya da Mısır'a doğru yola çıkarlar" demektedir. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Savaş gemilerindeki düzensizlik de Kaptan Bonneval tarafından ayrıntılı bir şekilde sıralanmıştır. 

Bu konuda en çok dikkat çeken ise gemi personeline yiyecek dağıtımındaki eşitsizliktir. 

Her askerin ayrı ve istediği gibi yemek yediğini, bazılarının gemi üzerinde ateş yakıp, yemek pişirmesi yüzünden yangın tehlikesinin hiç bitmediği, çok yalın bir dille anlatılmıştır. 

Savaş gemisi üzerindeki görüntüyü de şu ifadelerle anlatmaktadır:

Arka güverte, subaylara ait birçok küçük kulübeye bölünmüştür. Savaş gemisinin güvertesi bir uçtan diğer ucuna kadar personele ayrılmış tahtadan kulübelerle kaplıdır. Bunların bir kısmı mutfak, kahve ve dükkân olarak kullanılmaktadır. 


Savaş gemilerinin en önemli silahı, topların ve mermilerin hali de Osmanlı donanmasının içinde bulunduğu kötü durumun göstergelerindedir. 

Kaptan Bonneval konuya ilişkin olarak, "Osmanlı gemisini bir tehlike anında savaş durumuna hazırlamak çok zor bir iştir. Çünkü gemideki farklı çaplardaki topların mermileri bir arada tutulduğundan, ateş açmak gerektiğinde doğru olanı bulmak şansa kalmıştır. Bu, bir savaş sırasında gemide yaşanacak kargaşanın kanıtıdır" değerlendirmesini yapmaktadır. 

Savaş gemileri için ayrılan ödenekleri kendileri için kullanan ve gerekli malzemeleri satın almayan kaptanlara dikkati çeken Bonneval'e göre, Osmanlı gemileri bu nedenden ötürü denizde 1 haftadan fazla dayanacak güçte değildir. 

Söz konusu duruma örnek veren Bonneval, daha yeni denize indirilmiş bir geminin, Karadeniz'deki bir liman yakınında aniden suya gömülmesini alaycı bir dille anlatmaktadır.

Bonneval, tüm bu değerlendirmelerinin ardından Osmanlı deniz kuvvetlerinin durumunu cehalet, düzensizlik ve ihmal kelimeleri ile özetlemektedir.

Ardından da şöyle demektedir:

Bir Osmanlı gemisinin en zayıf düşmana bile karşı koyamayacağını tahmin etmek zor olmasa gerek.


Kaptan-Derya Hüsamettin Paşa ile de görüşen Kaptan Bonneval, Osmanlı donanması hakkındaki görüşlerini ona da anlatmıştır. 

"Denizci değil" dediği Hüsamettin Paşa'nın kendisini sessizce dinlediğini belirten Bonneval, "Dürüst ve müteşekkir görünüşüne karşın, bir Müslüman'ın bir Hristiyan'dan akıl almak zorunda kalmasından dolayı sinirlendiğini anladım" yorumunu yapmaktadır. 

Osmanlı'nın donanmadaki kötü durumu, diğer alanlarda da büyüyerek devam etmektedir değerlendirmesini yapan Kaptan Bonneval, "Bu gidişle Avrupa'dan kovulacaklardır. Çok yakın olan bu olayın ne zaman gerçekleşeceğini tahmin etmek bile gereksizdir" öngörüsünde bulunmaktadır.

Fransız Kaptan Bonneval'ın, Padişah 3. Selim'in tahta çıkışından bir süre önce kaleme aldığı bu raporda yazılanların doğruluğunu, bir Osmanlı bürokratının hazırladığı rapor teyit edecektir. 

Reisülküttap (Hükümetin yazı işleri müdürü) Mahmut Raif Efendi, Bonneval'ın raporundan 14 yıl sonra yani 1798'de hazırladığı raporda, donanmanın hantallığını, gemilerin bakımsızlığını, personelin eğitimsizliğini, disiplinsizliğini, kaptanların kendilerine çalışmasını, savaş gemilerinin üstündeki yapılaşmayı, top ve mermilerin etkisizliğini ve daha birçok olumsuzluğu uzun uzun anlatmıştır. 
 

Kaptan Bonneval 2
Kaptan Bonneval 

 

Kaptan Bonneval'in de dikkat çektiği konuyu, yani savaş gemilerinin güvertesinde her denizcinin kendi yemeğini pişirdiği, böylelikle sürekli yangın tehlikesi altında yaşandığını üzülerek aktaran Mahmut Raif Efendi, şöyle demektedir:

Bu donanma ile bırakın savaşmayı, İstanbul'dan dışarı bile çıkamaz, çünkü boğazda batarız. 


Kadırga döneminin kapanmasına ve kalyon döneminin açılmasına geç ayak uyduran Osmanlı yönetimini eleştiren Mahmut Raif Efendi, tersanelerdeki ustaların kalyon yapımında sıkıntı çektiğini, özellikle de bu büyük gemilerde denge sorununu çözemediğini anlatmaktadır. 

Ayrıca kaptanların da kadırga kullanma alışkanlıklarından kurtulamadığını, kalyon idaresini öğrenemediği için açık denizde seyrederek, görev yapması gereken bu büyük gemilerin, limanlarda demirli kaldığını söylemektedir.


Reisülküttap Mahmut Raif Efendi son olarak, Fransız Kaptan Bonneval'in raporunda aktardığı, Osmanlı donanmasının bu kötü durumu yüzünden Çeşme'de Rus gemilerinin baskınına uğrayarak yok edilmesi örneğini bir kez daha hatırlatmaktadır.

Rusların Baltık Denizi üzerinden uzun bir yol geçerek Ege Denizi'ne gelmeleri sonucu, 1770'de, Çeşme'de demirli Osmanlı Donanmasını yakmasının sonuçlarını da anlatmaktadır. 

Bu baskından sonra Ege'de egemen olan Rusların, Çanakkale Boğazı'nı kontrol eden adalara yerleştiği, Yunan isyanlarını başlattığını kaydetmektedir.

Rusya'nın Ege Denizi'ne inişiyle başlayan süreç ve Osmanlı Donanması için modernleşme çabalarında Fransa ile İngiltere'den getirilen emekli subayların çalışmaları ise ayrı bir yazı konusu olacaktır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU