Kürşad Zorlu, Uygur meselesinde AK Parti'yi şahinleştirebilir mi?

Dr. Nurettin Akçay Independent Türkçe için yazdı

İYİ Parti'den istifa eden Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu, AK Parti'ye katıldı. Zorlu'ya rozetini AK Parti'nin Ankara il kongresinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan taktı

Son yıllarda Türk dış politikasında Türk Devletleri Teşkilatı'na (TDT) verilen önemin giderek arttığı gözlemleniyor.

Bu bağlamda, AK Parti'nin 8. Olağan Büyük Kongresi'nde partiye katılan Kürşad Zorlu'nun, MKYK üyesi ve Türk Devletleriyle İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak atanması hem iç hem de dış politika açısından dikkate değer bir gelişme olarak değerlendirilebilir.

Zorlu'nun akademik geçmişi, milliyetçi kimliği ve Türk dünyasına yönelik yoğun ilgisi düşünüldüğünde, bu atamanın stratejik bir yönü olduğu açık.

Ancak burada asıl merak edilen soru, Zorlu'nun Uygur meselesinde ve dolayısıyla Türkiye-Çin ilişkileri bağlamında nasıl bir tutum sergileyeceğidir.


Yeni başkanlığın rolü ve Kürşad Zorlu'nun konumu

Kürşad Zorlu'nun yeni görevi, henüz tam olarak kurumsallaşmamış bir başkanlık bünyesinde şekilleniyor.

AK Parti'nin resmî web sitesinde bu başkanlığın kapsamına dair detaylı bir bilginin bulunmaması, yetki alanının netleşmediğini göstermekle birlikte, başkanlığın temel amacının Türk Devletleri arasındaki iş birliğini derinleştirmek olduğu anlaşılıyor.

Öte yandan, TDT ile geliştirilecek ilişkilerin yalnızca ekonomi ve kültürel diplomasiyle sınırlı kalmayıp jeopolitik bir boyut kazanması da muhtemel.

Bu noktada Zorlu'nun sahip olduğu akademik birikim, onun dış politika yapım sürecinde etkili bir figür olmasını sağlayabilir.

Türkiye'nin dış politikasında son yıllarda TDT'ye verilen önemin giderek arttığı düşünüldüğünde, Zorlu'nun bu alandaki etkinliği kaçınılmaz olarak Çin ile ilişkiler bağlamında da yankı uyandıracaktır.

Zira Çin, özellikle Kuşak ve Yol Projesi çerçevesinde Türk Devletleri ile yakın ekonomik bağlar kurmaya çalışmakta ve bölgedeki nüfuzunu artırıyor.

Dolayısıyla, Zorlu'nun Türk dünyası ile ilişkileri güçlendirme misyonu, Çin'in bölgesel stratejileriyle doğrudan kesişebilme potansiyeline sahip.


Kürşad Zorlu'nun Uygur meselesindeki tavrı

Zorlu'nun geçmişte Uygur meselesine ilişkin yaptığı açıklamalar incelendiğinde, oldukça şahin bir söyleme sahip olduğu görülüyor.

Zorlu, milletvekilliği döneminde ve İYİ Parti Sözcüsü olarak görev yaparken, Uygur Türkleri ile ilgili çeşitli platformlarda sert eleştirilerde bulundu ve bu konunun Türk dış politikasında daha fazla yer bulması gerektiğini vurguladı.

Özellikle Çin'in Uygur bölgesinde uyguladığı politikaları, etnik mühendislik ve sistematik asimilasyon olarak tanımladı; demografik yapının bilinçli bir şekilde değiştirildiğini ifade etti.

Örneğin, Zorlu'nun sosyal medya paylaşımlarında Doğu Türkistan ifadesini sistematik olarak kullanması, onun Uygur meselesinde Çin'in resmî söylemine karşı net bir pozisyon aldığını gösteriyor.

Geçen yıl "X" (Twitter) platformunda yaptığı bir paylaşımda, "12 Kasım 1933 ve 1944'te kurulan iki Cumhuriyet'in yıl dönümünde Doğu Türkistan Cumhuriyet Günü kutlu olsun" ifadelerini kullandı ve "Türkistan Hür Olacak" sloganına atıfta bulunarak Uygurların bağımsızlık mücadelesine destek verdiğini açıkça ifade etti.
 


Bunun yanı sıra, 2009 yılında Urumçi'de meydana gelen olayları "katliam" olarak niteledi ve Çin'in bu bölgede insan hakları ihlallerini sistematik bir şekilde sürdürdüğünü belirtti.

Ayrıca, Çin'in İstanbul Başkonsolosu Cui Wei'nin Uygurlar hakkındaki sözleri üzerine sert bir açıklama yaparak, "Doğu Türkistan'da planlı bir asimilasyon süreci yürütülmektedir ve bu tür açıklamalar diplomatik ilişkileri olumsuz etkilemektedir." ifadelerini kullandı.

Bu açıklamalar ve tutumlar göz önüne alındığında, Zorlu'nun Uygur meselesini sadece siyasi bir söylem düzeyinde ele almadığı, aynı zamanda uluslararası ilişkiler perspektifinden analiz ederek Türkiye'nin dış politika stratejisine dahil edilmesi gerektiğini savunduğu görülüyor.

Ancak buradaki kritik soru, Zorlu'nun bu sert söylemini AK Parti bünyesinde de sürdürebilip sürdüremeyeceğidir.


AK Parti bünyesinde Zorlu'nun tavrı değişecek mi?

Muhalefet partilerinde yer alan siyasetçilerin, iktidar sorumluluğu taşımadıkları dönemlerde daha sert ve ideolojik söylemler geliştirdikleri bilinen bir olgudur.

Kürşad Zorlu'nun İYİ Parti'deyken Uygur meselesine ilişkin daha sert bir tavır alabilmiş olması, muhalefette olmanın getirdiği rahatlıktan kaynaklanıyor.

Ancak artık iktidar partisinin bir parçası olarak, söylemlerinin diplomatik sonuçları olacağını göz önünde bulundurması gerekecektir.

Türkiye-Çin ilişkileri, ekonomik, ticari ve stratejik iş birlikleri bağlamında oldukça hassas bir dengede ilerliyor.

Çin'in Türkiye'de gerçekleştirdiği yatırımlar, Türkiye'nin Çin ile olan ticaret açığı ve Ankara'nın Pekin ile ilişkilerini denge politikası çerçevesinde yönetme çabaları düşünüldüğünde, Zorlu'nun eski söylemlerini sürdürmesinin kolay olmayacağı açık.

Bununla birlikte, Zorlu'nun tamamen geri adım atmasını beklemek de gerçekçi olmayacaktır.

Zorlu'nun düşünce yapısının ve inançlarının kolayca değişmeyeceği gerçekliğini de düşünürsek, Uygur meselesiyle ilgili daha fazla inisiyatif almasını beklemek oldukça mantıklı duruyor.

Türk dünyası ile ilişkilerinin güçlendirilmesi, kaçınılmaz olarak Uygur meselesinin de Türkiye'nin gündeminde daha fazla yer edinmesine yol açacaktır.

Zorlu'nun, geçmişte olduğu gibi Çin karşıtı bir söylemi sürdürmek yerine, daha stratejik ve diplomatik bir dil benimsemesi muhtemel.

Bu bağlamda, reelpolitik dinamikleri göz önünde bulundurarak, Uygur meselesini AK Parti içerisinde bir denge unsuru olarak ele alabilir ve uzun vadeli bir strateji geliştirebilir.
 


Sonuç: AK Parti'nin Uygur politikası değişebilir mi?

Zorlu'nun AK Parti içerisindeki rolü, parti politikalarının sertleşip sertleşmeyeceği konusunda belirleyici olacaktır.

Ancak, mevcut jeopolitik dengeler ve Türkiye'nin Çin ile olan ekonomik ilişkileri göz önüne alındığında, AK Parti'nin bu konuda radikal bir değişim göstermesi pek olası görünmüyor.

Bununla birlikte, Zorlu'nun parti içinde Uygur meselesinin daha fazla gündeme gelmesini sağlayarak, Türkiye'nin bu konudaki diplomatik duruşunu kademeli olarak değiştirme ihtimali bulunuyor.

Özellikle, Türk Devletleri Teşkilatı çerçevesinde yürütülecek projeler, Çin'in dikkatini çekecek ve Uygur meselesi Türk dış politikasında daha fazla yer edinecektir.

Sonuç olarak, Zorlu'nun AK Parti'ye katılımı, partinin Uygur politikasında kısa vadede dramatik bir değişiklik yaratmayabilir.

Ancak uzun vadede, AK Parti'nin Türk dünyasına yönelik politikalarını güçlendirmesi ve Çin ile ilişkilerinde daha temkinli bir denge politikası benimsemesi yönünde bir etki yaratması muhtemel.

Bu süreçte, Zorlu'nun söylemlerini nasıl şekillendireceği ve reel politiğin sınırlarını nasıl yöneteceği, Türk dış politikasının geleceği açısından dikkatle izlenmesi gereken bir konu olacaktır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU