Kuruluşunda eski Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev'in girişimlerinin büyük rolünün olduğu Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) toplantılarında sergilenen hırs ve inatçılık, gerek Rusya'nın gerekse Türkiye'nin de üye olduğu Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü (KEİ) toplantılarıyla kıyaslanamaz.
Dönemin Türkiye Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın girişimleriyle Haziran 1992'de İstanbul'da kurulan KEİ'nin ana amacının bölgesel işbirliğini geliştirme olması rağmen, örgütün kuruluşundan kısa bir süre önce Rusya, Moldova sınırları içindeki Dnestryan'ı, ardından Gürcistan'ın Abhazya bölgesindeki ayrılıkçı hareketleri desteklemekle kalmadı, Ağustos 2008'de Gürcistan'ın Güney Osetya bölgesini merkezi yönetimden ayırdı.
24 Şubat 2022'de başlayan ve Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısıyla tetiklenen savaş, üçüncü yılını doldurmak üzereyken, örgüt üyeleri arasındaki savaşı durdurmak için ABD Başkanı okyanus ötesinden devreye gireceğini günde birkaç kez beyan ediyoe.
Yani, ekonomik ilişkileri geliştirerek bölgeye refah getirmek için kurulmuş olan örgütün bir üyesi, diğerlerinin toprağını işgal ediyor ve bölücü hareketleri destekliyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
2001 yılında Avrasya Ekonomi Topluluğu adı altında kurulan ve 2015 yılında ismini Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) olarak değiştiren başka bir örgüt, 5 üyesiyle (Rusya, Kazakistan, Belarus, Kırgızistan ve Ermenistan) bugüne kadar herhangi bir çatışma durumu yaşanmazken, özellikle Rusya'nın örgüt içindeki ağırlığının giderek arttığı görülüyor.
Zaten bunun dışındaki bir seçenek eşyanın tabiatına aykırı olurdu; en büyük arazisinin yanı sıra, en büyük ekonomisi de Rusya'yı bu örgütte ön plana çıkarırken, özellikle Orta Asya ülkelerinde hür teşebbüs ve demokrasinin gelişmemesi Rusya'nın elini daha da güçlendiriyor.
Diğer 4 ülkeyle hiçbir sınırının olmamasına rağmen, Ermenistan'ın bu örgüte üye olması, dönemin Ermenistan iktidarının Rusya ile et ve tırnak misali ilişkilerinin eseridir.
Yani, 1990'ların başında Azerbaycan'ın Karabağ bölgesini işgal ettikten sonra 1998 yılında Ermenistan devlet başkanı olmuş Robert Koçaryan, kendi ülkesini AEB'e, Rusya derin devletinin planlarına uyarak sokmuştu.
İttifaktan ne elde edip etmediği tartışıladursun, Ermenistan'ın bugünkü Başbakanı Nikol Paşinyan, ülkesini Avrupa Birliği'ne üye yapmak için gereken adımları hızla atmakta olup, BDT toplantılarını boykot etmenin yanı sıra Avrasya Ekonomi İttifakı'nın Sankt-Peterburg'da geçen aralık ayında yapılmış gayriresmi zirve toplantısına da video görüntüyle katılmıştı.
Bu girişten sonra, AEB'in geçen cuma günü Almatı'da yapılmış toplantısında görüşülen konulara göz atalım.
Geleneğe uygun şekilde toplantıdan önce Kazakistan'a giden Rusya Başbakanı Mihail Mişustin, orada Kazak meslektaşı Oljas Bektenov'la bir araya geldi ve iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla bir dizi yeni anlaşma imzalandı.
Cuma sabahı, AEB Hükümetlerarası Konsey toplantısından önce Digital Almaty toplantısı yapıldı.
Orada konuşan Belarus Başbakanı Roman Golovçenko, Avrasya Ekonomi İttifakı çerçevesinde Ortak Veri Pazarı'nın kurulması gerektiğini ifade etti.
Bu öneri, bir yandan İttifak içindeki işbirliğinin giderek arttığını gösterirken, diğer yandan "ittifak" kavramının içinin doldurularak daha da güçlendirilmesi amacına hizmet ediyor.
Rusya Başbakanı Mihail Mişustin, Kırgızistan'da yatırımları bulunan Rus şirketlerine karşı uygulanan bazı baskılardan şikayetçi olmasına rağmen, bu durumun kısa sürede ortadan kaldırılmasının asla zor olmayacağını belirtti.
Zira Mihail Mişustin açıkça ifade etti:
Rusya'nın iyi niyetli şirketleri, Kırgızistan için çok yararlı yatırımlar yapıyor; bunun sayesinde ekonomi gelişiyor, vatandaşlara yeni iş imkanları sağlanıyor, o şirketler çok büyük vergi ödeyicileri arasında yer alıyor.
İşte tüm bunları hesaba kattığınızda, herhangi bir engelin söz konusu olmaması gerekir.
Almatı toplantısında üye ülkelerin borsalarındaki işlemlere katılımların önünün açılması suretiyle ticaretin geliştirilmesi ve tarım alanındaki projelerin desteklenmesi kararı alındı.
9 Ocak'ta Avrupa Birliği'ne üyelik müzakerelerinin başlaması için Ermenistan'ın verdiği dilekçeye Brüksel'in olumlu yanıtlaması durumunda, Ermenistan'ın Avrasya Ekonomi İttifakı'ndaki üyeliğinin sona ermesi gerekecektir.
Bilinmesine rağmen, bu durum Avrasya Ekonomi İttifakı Hükümetlerarası Konsey toplantısının gündemine getirilmedi.
Toplantı öncesinde hazırlanan bilgi notunda, 2024 yılında Avrasya Ekonomi İttifakı ülkelerinin ekonomilerinin ortalama yüzde 4'lük bir büyüme kaydettiği belirtildi.
Karşılıklı ticaret hacmi 98,3 milyar dolar olurken, geçen yılın ilk yarısındaki karşılıklı yatırımlar 2 milyar dolarda kaldı.
İşte, 5 üyeli (Moldova, Özbekistan ve Küba gözlemci üyeyken, Vietnam, Singapur, İran ve Sırbistan ile serbest ticaret yapılmaktadır) AEB'deki gelişmelerin ve yıllık rakamların bu dakiklikle paylaşılması takdir edilmesi gereken bir durum.
İyi hatırlıyorum, Haziran 2017'de KEİ'nin kuruluşunun 25. yılı dolayısıyla İstanbul'da yapılan toplantının sonunda düzenlenen basın toplantısında sorduğum "Örgüt içi ticaret hacmi ne kadar?" soruma, başta genel sekreter olmak üzere, farklı düzeydeki yöneticiler, temsilciler ve çalışanlar 70 milyar euro ile 1 trilyon euro arasında farklı rakamlar telaffuz ederek yanıt verdiklerinde, gazeteci arkadaşlarım bu durumu şaşkınlıkla izlemişti...
Şimdi ise en son toplantısını Almatı'da yapmış olan AEB'den, din ve dil bakımından Türkiye'ye en yakın olan ve başta ekonomi olmak üzere ilişkilerini her geçen gün daha da geliştirilmesi gereken örgütlere geldiğimizde ticaret hacmini hangi düzeyde görüyoruz?
Örneğin, önce Türk Konseyi olarak kurulup daha sonra Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) adını alan bir örgütü sadece kültürel ilişkiler mi ilgilendirmeli?
Farklı dönemlerde Türkiye'nin herhangi bir üniversitesinde binlerce kişiyi bir araya getirmenin adını "Bilim toplantısı" koymanız mümkün mü?
Estonya'nın 100 bin nüfuslu Tartu kentindeki üniversite, asla binlerce kişinin katıldığı bu tür toplantılara ihtiyaç duymadan dünya çapında yapısalcı teorilerin merkezi olma niteliğini yarım asırdan bu yana koruyorsa, buna ne demeli?
Hele bir de KEİ Parlamenter Meclisi isimli bir örgüt var. Herhangi bir yaptırım fonksiyonunun olduğunu duydunuz mu?
Aynı örgütteki bir ülke, diğerinin toprağını işgal ediyorsa ve örgütün tüzüğünde buna karşı bir yaptırım öngörülmemişse, o örgüt nasıl güçlü ve etkili olabilir, üyeler o örgütte niçin ve nasıl kalsın?
Şu hale bakar mısınız: Ermenistan'ı bir kenara koyduğumuzda, sadece 4 üyenin ve birkaç gözlemcinin bulunduğu AEB'de blok içi ticaret 100 milyar doları bulmuşken, merkezi İstanbul'da bulunan örgütlerin ekonomik ilişkileri nereden alıp nereye getirdiklerinden hiç kimse haberdar olmadığı gibi, kültürel ilişkilerin gelişmesini amaçlayan TDT'nin sunduğu "ortak alfabe"ye gülelim mi, ağlayalım mı?
KEİ Parlamenter Meclisi'nin Temmuz 2017'de gerçekleştirdiği zirve toplantısında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman, sonuç bildirgesine Filistin konusunda birkaç kelime eklemeyi önerdiğinde, AB üyeleri Bulgaristan ve Romanya buna kesinlikle karşı çıkmıştı.
İşte, alın size örgüt.
AEB'in Almatı toplantısının ertesi günü ABD Başkanı Donald Trump, dünya ekonomisinin ikinci süper gücü Çin'in yanı sıra, en yakın komşuları Kanada ve Meksika'yla ticarette vergileri yükselteceğini açıklayınca, özellikle Kanada'nın çok ciddi tepkisiyle karşılaştı.
ABD Başkanının bu kararı, gerek ikili ekonomik ilişkilerin gerekse ekonomik ittifakların önemini artırırken, Türkiye'nin üye olduğu bölgesel örgütlerin gelişmeleri iyi okumaları ve kalabalıkları bir araya getirerek "azami gayret, asgari randıman" ilkelliğini geride bırakmak suretiyle dünyanın gidişatına uygun, çabuk, çevik ve verimli projeler üretmeleri, adımlar atmaları gerekir.
Yoksa, "Türk Devletler Teşkilatı'nın bir sonraki zirve toplantısının Şuşa'da yapılması kararlaştırıldı" şeklindeki duygusal kararların ardından fırsatçıları Şuşa'ya toplayıp göbek attırmakla hiçbir gelişime ayak uydurulamayacaktır.
Şu hale bakar mısınız, Allah aşkına: Estonya'nın Tartu Üniversitesi'nde görev yaptığı 30 küsur senede bir doktora tezini bile savunmaya muvaffak olamamış eski dostum Hakani Gayıplı, şimdi Karabağ'da yeni kurulmuş Hankendi Üniversitesi'nde bilimi geliştirmenin yollarını Azerbaycanlılara anlatıyor.
Breh-breh-breh...
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish