Türk Devletler Teşkilatı (TDT), eski adıyla Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (yani Türk Konseyi ya da Türk Keneşi), 2009 Nahçıvan Anlaşması sonucu kuruldu. 2021’de İstanbul zirvesi sonucu mevcut teşkilat yapısı oluşturuldu. 2021’de İstanbul 'da gerçekleştirilen 8. Zirve'de, Türk Devletleri'nin bağımsızlığının 30. yıldönümün kutlanırken, kuruluşun adı "Türk Devletleri Teşkilatı (TDT)” olarak değiştirildi. TDT’ye günümüzde Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan tam üyedir. Türkmenistan, Macaristan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) gözlemci statüsündedirler. (TDT tarihçesi hakkında ve kuruluş hakkında daha fazla bilgi için; T.C. Dışişleri Bakanlığı https://www.mfa.gov.tr/turk-konseyi.tr.mfa ve TDT resmi sitesi https://www.turkicstates.org/en/organizasyon-tarihcesi).
TDT’nin tam teşekküllü bir uluslararası kuruluş olup kurumsal ve teşkilatlanma yapısı, halen yeni sayılabilecek bir gelişmedir. Yeni oluşturulan Rekabet Konseyi gibi kurumlar, komiteler ve çalışmaların oluşum süreçleri devam etmektedir. Bu yazıda, bilhassa TDT’nin nasıl farklı ülkeler ve uluslararası kuruluşlarla kurumsal işbirliği mekanizmalarını çeşitlendirebileceği değerlendirildi. Mevcut yapıda sadece üye ülke ve gözlemci statüsü bulunmaktadır. Ancak, gelecekte, misafir ülke ya da kuruluş, daimi misafir ülke ya da kuruluş, stratejik diyalog ortağı ülke veya kuruluş gibi farklı kademedeki statüler de düşünülmeli. Farklı statüdeki işbirliği mekanizmalarıyla, bilhassa komşu ve bölge ülkelerinin, yapılan çalışmalarda yer almaları mümkündür. Bu tarz işbirliği mekanizmaları, TDT’nin bir uluslararası kuruluş olarak kurumsal ve diplomatik kaldıraç etkisini arttırır. Bilhassa stratejik öneme haiz Orta Koridor ve Kalkınma Yolu güzergâhları üzerindeki ülkelerle işbirliği mekanizmaları kurumsal bir temele oturmuş olur.
TDT üyelerinin bir kısmı, yani Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ)’ye üyeler. Türkiye ve Azerbaycan ise ŞİÖ’ye stratejik diyalog ortağı statüsündedirler (Afganistan, Moğolistan ve Belarus ise ŞİÖ’de ‘Gözlemci ülke’ statüsünde olan üç ülkedir: https://www.mfa.gov.tr/sanghay-isbirligi-orgutu.tr.mfa). Türkiye aynı zamanda Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) stratejik diyalog ortağı statüsündedir (ki bu da diğer bir stratejik ticaret güzergâhı olan Kalkınma Yolu bakımından önemlidir). Dolayısıyla Orta Koridor güzergahındaki ve çevresindeki ülkeleri de farklı mekanizmalarla TDT zirvelerinde bazen misafir, bazılarını ‘daimi misafir’ ya da ‘ortaklık anlaşması’ veya ‘stratejik diyalog ortağı’ gibi farklı statülerde, kademeli ya da ‘katmerli’ bir şekilde angaje etmek gerekmektedir. Avrupa Birliği (AB) yakın çevre politikalarının da bu amaçla oluşturulduğu düşünülürse, TDT’nin de bu tarz mekanizmaları geliştirerek farklı ülkelerle de ilişkileri kurabilir. Örneğin, Moğolistan gibi diğer Avrasya ülkeleriyle, Kafkaslarda Gürcistan’la ve kalıcı bir barış olması koşuluyla da Ermenistan’la farklı mekanizmaların oluşturulması düşünülebilir. Barış sonrası işbirliğine açık kapı bırakmak adına gelecekte Ermenistan’a yönelik özel bir statü marifetiyle süreçlere esnek biçimde davet etmenin olasılığını şimdiden değerlendirmek ve planlamak gerekir. Barış anlaşmasını teşvik etmek adına da bunu şimdiden Ermenistan’a duyurmakta fayda var.
Bu bağlamda, 6 Temmuz 2024’de Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde Şuşa’da gerçekleştirilen TDT gayri resmi devlet ve hükümet başkanları zirvesine AB dönem başkanı olan Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın da katılmış olması anlamlıdır. AB komisyonu, Şuşa ziyareti ile ilgili Macaristan’ın kendi ikili ilişkileri çerçevesinde bu ziyaretin geçekleştirildiğini ve AB’yi temsil etmediğini belirtmiştir (https://www.eeas.europa.eu/eeas/ots-statement-high-representative-participation-prime-minister-orb%C3%A1n-informal-summit-organisation_en). Her ne kadar AB’yi değil, Macaristan’ı temsilen Başbakan Orban ve Dışişleri Bakanı Szijjarto Şuşa’daki gayrı resmi zirveye katılmış[1] olsalar da, orada bulunmalarının sembolik önemi vardır. Çünkü, Şuşa’da düzenlenen gayri resmi TDT zirvesinde aslında bölgesel barış ve işbirliği için ortak bir bildirge (‘Karabağ Deklarasyonu’)[2] yayınlanması, tarihi bir niteliktedir. Karabağ Deklarasyonu, bir yandan sürdürülebilir kalkınma ile COP29’a hazırlık niteliği taşırken, diğer yandan da TDT ile Orta Koridor bağlantısını kuvvetlendirmektedir. TDT’nin, Orta-Koridor coğrafyasında ticari ve kültürel işbirliği, istikrar ve barış sağlayıcı bir kuruluş olma amacı teyit edilmiştir. ‘Karabağ Deklarasyonu’ TDT devletlerin bölge barışı meselelerinin de ele alınabilecek bir platform olması hususunda önemli bir adımdır.
Türkiye’nin stratejik önceliği olan Orta Koridor[3] üzerinde dil ve kültürel birlik bakımından Türk dilleri konuşan devletlerin bir kültürel birliğinin simgesidir TDT. Ayrıca, hem NATO hem Avrupa Birliği üyesi olan Macaristan’ın da TDT’de gözlemci olması, birden fazla NATO ülkesinin de bu kuruluşta temsil edilmeleri bakımından da önemlidir. Neticede Avrupa’daki en önemli savunma ve kolektif güvenlik kuruluşu NATO’dur; AB değildir. İsveç ile Finlandiya’nın 2022 sonrası NATO üyesi olmaları da bunun en büyük kanıtıdır.
Yeni iş birliği mekanizmaları
Türk Devletleri Teşkilatı ülkeleri ile Orta Asya ülkeler arasında tabii ki kültürel benzerliklerin yanı sıra bazı farklılıklar da vardır. Mesela özellikle Türkiye ve Azerbaycan’ın Avrupa kurumlarıyla daha entegre olma çabaları söz konusuyken, Kırgızistan ve Kazakistan Çin’le komşu olmalarından dolayı bu ülke ile ilişkileri daha dengeli yürütme çabasındadırlar. Ayrıca birçok Orta Asya cumhuriyetinde halen önemli oranda azınlıklar arasında Rus nüfusun veya Rusya ile sınırdaş olmalarından ötürü, Rusya ile iyi ilişkiler de önem arz etmektedir. Denize ulaşmak için iki ülke sınırını geçmesi gereken Özbekistan ile üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye de farklılık göstermekteler. Ayrıca, önemli ortak paydaları olan bölge ülkeleri Tacikistan ve Gürcistan’ın ve belki de Moğolistan ile Ermenistan’ın (kalıcı bir barış anlaşması olması koşuluyla) ortak zirvelere yavaş yavaş davet edilmeleri için doğru zaman yaklaşıyordur.
Bölgesel barış ve işbirliği, bölgeye gelecek yatırımcılara daha fazla güven verebilecek unsurlardır. Ayrıca ortak projelerin finansmanı için TDT uygun bir kurumsal zemindir. Diğer uluslararası kuruluşlar ile de doğrudan ortak zirveler yapma marifetiyle de bu işbirlikleri geliştirilebilir. 2022 Semerkant zirvesinde olduğu gibi, ŞİÖ ile yapılan zirveye benzer şekilde, diğer uluslararası kuruluşlarla ortak zirveler düzenlenmesi düşünülebilir. Bu ortak zirveler marifetiyle bazı ortak çalışmaların yürütülmesi mümkündür. ŞİÖ’ye ilaveten, MIKTA, BRICS+, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK), İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Güneydoğu Asya Ülkeleri Teşkilatı (ASEAN), ve tabii ki Avrupa Birliği (AB) gibi uluslararası ve bölgesel kuruluşlarla çeşitli alanlarda işbirliği geliştirilebilir. Avrupa Birliği Komisyonu açıklamasından da anlaşılacağı üzere, AB’nin özellikle KKTC’den dolayı, bu aşamada ortak zirvelere doğrudan katılma olasılığı son derece düşüktür. Ancak, Macaristan’a ilaveten bazı AB ülkelerinin bireysel olarak katılmaları marifetiyle de AB ülkeleri ile olan ilişkiler güçlenebilir.
Özellikle bu aşamada ASEAN’la ortak çalışmaların, bu kuruluş aşamasında TDT’ye faydalı bir model teşkil edebilmesi bakımından önemlidir. ASEAN ülkeleri, birkaç istisna hariç, Vietnam savaşından bu yana nispeten istikrarlı bir bölge olmuştur ve ortak insan hakları, bölgesel barış ve istikrar, çeşitli akıllı kentler ağı ve serbest ticaret anlaşması gibi ortak paydalarla, TDT için önemli bir örnek teşkil etmektedir. ASEAN ülkeleri de dil, din ve kültür bakımından aslında birbirlerinden farklı ülkelerdir ancak gene de aynı bölgede olmalarından dolayı beraber hareket edebilmektedirler. Türkiye de halen ASEAN’ın Sektörel Diyalog Ortağı konumundan bir üst kademe yer alan Diyalog Ortağı olabilmek adına çalışmalarını sürdürmektedir. ASEAN’da kademeli veya katmer gibi farklı işbirliği mekanizmaları bulunmaktadır. Çekirdekte daima 10 ASEAN ülkesi (Brunei, Endonezya, Filipinler, Kamboçya, Laos, Malezya, Myanmar, Singapur, Tayland, Vietnam) yer almaktadır. Ayrıca, ASEAN’dan farklı bir anlaşma olan, ancak 10 ASEAN ülkesinin de üye olduğu, genişletilmiş Asya Pasifik serbest ticaret anlaşması APEC’te ilaveten Çin, Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Yeni Zelanda) yer almaktadır. ASEAN’ın kendi kurumsal yapısı içerisinde ise Diyalog Ortakları (Dialogue Partner), Sektörel Diyalog Ortakları (Sectoral Dialogue Partners) Kalkınma Ortakları (Development Partners) olarak partner ülkeler farklı kategorilerde yer almaktadırlar. Benzer bir kademe ya da ‘katmer’ modelini TDT de düşünebilir, çünkü geniş coğrafyadaki tedarik zincirleri, bölgesel barış ve işbirliği için farklı ülkelerle işbirlikleri yapmak elzemdir.
Bu bağlamda, başka bir işbirliği platformu da gençlik ve eğitim kurumları arasında olmalıdır. Bir gençlik, bilimsel ve akademik işbirlikleri mekanizmaları da mevcut süreçte önce TDT ülkeleri arasında güçlendirilmeli, ama diğer yandan da diğer ülkelere de kapsamı genişletilebilir. Örneğin, benim de ders verdiğim, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi (ETÜ) Taşkent[4] kampüsünden gelen öğrenciler, Ankara’daki TOBB ETÜ’de çeşitli programlar kapsamında gelmekteler. Bu vesileyle öğrenciler ve gençler vasıtasıyla Türkiye ile Özbekistan arası gelecek nesiller için bağ kurmaktadırlar. Pandemi sürecinde çevrimiçi (online) olarak aynı anda hem Özbekistan hem de Türkiye’deki öğrencilerimize ders vermem kolay olmadı, ancak hem benim için hem de Türkiye ve Özbekistan’daki öğrenciler için ortak bir tecrübeydi. Ortak dersler ve öğrenci değişim süreçlerine benzer kurumsal programlarının sayısı ve kapsamları artmalıdır ki gelecekte dayanışma ve işbirliği sağlam temellere üzerine inşa edilebilsin. Avrupa Birliği’nin ERASMUS programı veya ASEAN’ın akademik programları düşünülürse, TDT’nin de benzer çalışmaları destekleyerek işbirliklerini arttırması mümkündür. Bu işbirlikleri 5 üye ülkenin ötesinde olursa, bu programlar marifetiyle de kurumsal işbirliği mekanizmalarının arttırılması mümkündür. Bu vesileyle TDT yönetimine şimdiden bu tarz programları daha kapsamlı planlanması çağrısında bulunmak isterim.
Ortak değerler
Türk Devletleri teşkilatı farklı mekanizmalarla ortak değerler üzerinden bir yandan komşu ülkeleri diğer yandan da üye ülkeler arası işbirliğini teşvik edebilir. İşbirliğini teşvik ederken de ortak değerlere sahip çıkmaya devam edilmesi elzemdir. NATO üyesi olan Türkiye ve Macaristan, bir yandan TDT ile ilişkilerini geliştirirken, diğer yandan AB, NATO, Avrupa Konseyi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kurallarına tabidirler. Türkiye AB üyeliğine aday ülke statüsünde olduğu müddetçe Yeşil Mutabakat ve benzeri AB kural ve müktesebatına önem gösterecektir. Estonya Cumhurbaşkanı'nın 27 Haziran 2024 tarihli Türkiye ziyareti vesilesiyle yapılan açıklamalarda Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa Birliği’ne tam üyeliğin hala Türkiye için önemli bir ‘Stratejik Hedefi’ olduğunu teyit etmiştir.[5] TDT, zirve ve sonuç bildirgelerinde evrensel insan hakları ve uluslararası hukuk gibi ortak değerlerin geliştirilmesine öncelik verdiklerini her fırsatta vurgulayıp bu değerleri de benimsemeleri elzemdir. Bu durum TDT’nin bilhassa insan hakları ve uluslararası hukuk bağlamındaki ‘yumuşak gücünü’ de zamanla pekiştirecektir.
Sonuç:
Sonuç olarak, henüz TDT’ye üye ya gözlemci olmayan ama gelecekte işbirliği yapmanın önem arz ettiği, özellikle de Gürcistan gibi bölgedeki dost ülkelerle de özel mekanizmalar geliştirmenin yolları aranmalı. Sadece Gürcistan’la değil, Ermenistan (kalıcı barış anlaşması olması koşuluyla), Tacikistan ve Moğolistan gibi Avrasya ülkeleriyle de işbirliği önemlidir. Önemli ticaret koridor projelerinde ekonomik müttefik diyebileceğimiz ülkelere ilaveten, diğer uluslararası ve bölgesel kuruluşlarla işbirliği mekanizmalarını geliştirebilmek adına TDT etkin bir platformdur ve doğu ile batı arasındaki ilişkilerin dengelenebilmesi için uygun bir zemindir. Orta Koridor Türkiye açısından hem enerji hem de çeşitli ürün ve emtia ticaretinin güvenliğini sağlamak, vazgeçilmez bir stratejik hedeftir. Ayrıca, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki kalıcı bir barışın sağlanması durumunda, Türkiye, Nahcivan - Ermenistan - Azerbaycan barış koridoru, yani Zengezur koridoru da ilk fırsatta hayata geçirilmelidir. Çünkü bu Zengezur koridoru sayesinde, tedarik zincirleri için alternatif bir güzergâh oluşturulması marifetiyle lojistik yük hafiflemiş olur. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2023’deki yemin törenine Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın da katıldığı hatırlanırsa ve Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev’in de aynı törende yer aldığı düşünülürse, bölgesel barış ve işbirliği açısından bunun kaçırılmaması gereken bir fırsat olduğu aşikârdır. Bu fırsattan yararlanmak barışın kalıcı olması bakımından elzemdir ve TDT marifetiyle bu sürece katkı sağlama da mümkün olabilir. Farklı işbirliği mekanizmalarıyla gelecekte Kafkaslarda kalıcı barış tesis edilmesi için de TDT bazı teşviklerde bulunması mümkündür. Ermenistan da bu işbirliklerinde yer alarak Türkiye ve Azerbaycan gibi kazançlı çıkacaktır.
Kaynaklar
[1] Turk Devletleri Teşkilatı gayriresmi Şuşa zirvesi: https://www.turkicstates.org/tr/haberler/turk-devletleri-teskilati-devlet-baskanlari-gayriresmi-zirvesi-azerbaycanin-susa-kentinde-gerceklestirildi_3356
[2] Karabağ Deklarasyonu: https://www.turkicstates.org/tr/haberler/turk-devletleri-teskilati-gayriresmi-zirvesi-karabag-deklarasyonu_3357
[3] Büyükelçi (E.) Fatih Ceylan (5 Temmuz 2024), “Ulaştırmada Türkiye’nin Orta Koridor pusulası şaşmamalı” Yetkin Report: https://yetkinreport.com/2024/07/05/ulastirmada-turkiyenin-orta-koridor-pusulasi-sasmamali/
[4] TOBB ETÜ TAŞKENT: https://www.etu.edu.tr/tr/duyuru/tobb-etu-taskent-egitim-ogretim-hayatina-basliyor
[5] Independent Türkçe 27 Haziran 2024; Cumhurbaşkanı Erdoğan: Stratejik hedefimiz AB'ye tam üyelik:
https://www.indyturk.com/node/733356/siyaset/cumhurba%C5%9Fkan%C4%B1-erdo%C4%9Fan-stratejik-hedefimiz-abye-tam-%C3%BCyelik
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish