ABD Başkanı Donald Trump'ın, ABD'ye ihracat yapan ülkelere yönelik gümrük vergilerini yükseltme kararı, küresel piyasalarda ve borsalarda şok etkisi yarattı, ancak karardan geri adım atması, en az birincisi kadar sert bir şoku daha tetikledi.
Yaşananlar küresel dengeyi bozdu.
Dünyanın en güçlü, askeri gücüyle olduğu kadar ekonomisinin gücüyle de ülkelerin ve halkların kaderini ve kararlarını yönlendiren ülkenin para birimi, ülkelerin birincil rezerv parası ve uluslararası ticaretin ana parası olan dolar, şüphe ve güvensizlik konusu haline geldi.
Trump'ın gümrük tarifelerini açıklamasıyla Dow Jones Endüstri Endeksi düştü, New York Borsası geriledi, kayıplar 10 trilyon doları aştı.
Başkan ve danışmanlarının öngöremedikleri ise gümrük vergileri nedeniyle ekonomik durgunluk yaşanacağından korkan ABD Hazine tahvili sahiplerinin büyük hacimli satışlar yapmasıydı.
Bu durum, ABD Hazine Bakanlığı'nı piyasalarda güveni ve istikrarı yeniden sağlamak için tahvil satın almaya zorladı ve böylece gümrük tarifelerinin amacına aykırı olarak ulusal borç 36 trilyon doların üzerine çıktı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Trump, bu çalkantılı ortamda yüzde 10'u aşan gümrük tarifelerinin ertelendiğini açıklayınca, piyasalar kayıplarının büyük bir kısmını telafi etti.
Sosyal medyada, Başkan’ın piyasaları manipüle ettiği, kendisinin ve ona yakın olanların büyük kârlar elde ettiği yönünde iddialar yayıldı.
Birkaç hafta önce Oxford Üniversitesi'nden bir profesörle yaptığım konuşmayı hatırladım.
O zaman kendisini arayıp olup bitenler ve doğuracakları sonuçlar hakkındaki fikrini sormuştum ve bana şunları söylemişti:
Başkan Trump gümrük vergileriyle ilgili kararında aceleci davrandı, bir devlet adamı olarak sakince davranmalıydı. Ülkeleri şaşırtıp ekranlarda güç gösterisinde bulunmak yerine, onlarla tek tek istişarelerde bulunabilirdi. Çoğu ülke, ABD'nin ticaretteki aleyhine dengesizliğin devam etmesine artık tahammül edemeyeceği argümanını muhtemelen kabul ederdi.
Piyasaları sarsıp kaçınılmaz hale gelen bir ticaret savaşına girmek yerine, aradaki farkı kademeli olarak kapatmayı tercih edebilirdi. Yaptığı büyük hata, tarihin dönüm noktalarından biri. Çünkü dünyanın ABD'ye olan güveni kayboldu. Özellikle çok sakin, kendine güvenen, yetenekleri çok yüksek bir rakip varken, bu güveni geri kazanmak da zor olacak.
Söz konusu rakip Çin ve kendisi birkaç hafta önce finansal transferler için Amerikan SWIFT sistemine alternatif, daha gelişmiş ve daha hızlı olan CIPS sistemini tanıttı. Önümüzdeki günler ve haftalar, ABD'nin uğrayabileceği zararın boyutlarını gösterecek. En önemli gösterge ise Hazine tahvillerinin fiyatı, yani Trump'ın azaltmayı öncelik haline getirdiği ABD borcu olacaktır.
Açıklamalarını şöyle sürdürdü:
ABD devlet tahvillerinin benzersiz bir finansal varlık türü olduğu, yani risksiz olduğu biliniyor. Öylesine talep görüyor ki, uzun zamandır küresel finans sisteminin pek çok bölümünün odak noktası haline geldi. Washington'un kredibilitesi ve dünyanın en büyük ekonomisinin gücü, ABD tahvillerini ve bonolarını yabancılar için o kadar cazip kılıyor ki, yabancılar piyasadaki hazine tahvillerinin neredeyse üçte birine sahipler.
Dolayısıyla piyasanın bu kesiminde son dönemde yaşanan satış dalgası bazı yatırımcıları çöküşün eşiğine getirdi. Müşteriler bu bağlamda tahvil piyasasını ekonomik kaygıların habercisi olarak görebileceğimizi, tahvil piyasası konuştuğunda borsanın tepki verdiğini söylüyorlar. Tipik yatırımcı borsaya odaklanırken, kurumsal yatırımcılar piyasanın nabzını tutmak için tahvillere yönelirler.
Ardından şu yorumu yaptı:
Tahvil getirileri (faiz oranları) ve fiyatlar zıt yönlerde hareket ederler, bu nedenle son satış dalgası getirileri yükseltti. Bu ilişkiyi şu şekilde de açıklayabiliriz; tahviller daha cazip olduğunda fiyatlar yükselir ve borç verenin yatırımcıları daha yüksek bir faiz oranı teklif ederek cezbetmesi için daha az nedeni olur. Buna karşılık, böyle bir ortamda ABD hükümeti ve dolayısıyla vergi mükellefleri daha fazla ödemek zorunda kalacaktır.
Oxford Üniversitesi profesörü şunları da söyledi:
Son şokla ilgili endişelerden biri, hisse senetleri ve tahvillerin zıt yönlerde hareket etme eğiliminde olmasıdır. Yatırımcılar, ekonominin yavaşladığı dönemlerde hisse senetlerinden vazgeçip, bunun yerine daha güvenilir olan tahvillere yönelirler. Farklı varlık türlerinin bir arada hareketlilik yaşaması, finans piyasalarında daha derin bir uçurumun habercisi olabilir.
Şunu da ekledi:
Trump'ın 2 Nisan'da gümrük tarifeleri açıklamasına ilk tepki daha gelenekseldi. Herkes resesyondan endişe ediyordu, bu yüzden yatırımcılar tahvillere yöneldi, bu da getirileri düşürdü. Ancak hisse senetleri satılmaya devam ettikçe işler kaotik bir hal aldı.
Trump'ın Çin konusundaki tutumuna gelince profesör şunları söyledi:
ABD ile Çin arasındaki küresel hakimiyet mücadelesi daha önce görülmemiş bir boyuta ulaştı. Son yıllarda iki güç arasında artan gerginlikler, derin ekonomik bağımlılık sayesinde azaltılabiliyordu. Ekonomik bağımlılık da büyük ölçüde Washington'un lehine olan küresel bir ittifak yapısı aracılığıyla açık rekabetin risklerini azaltmaya yardımcı oldu. Bu iki istikrarlı faktör artık Trump'ın eylemleriyle kökten yeniden şekilleniyor ve rekabeti artan istikrarsızlık ve yeni risklerle karakterize edilen yeni bir paradigmaya doğru itiyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.