İsrail, Hamas'la sürdürdüğü savaşın bir aşamasında dengeyi lehine değiştirince, başlangıçtaki ön savaş planının ötesine geçti.
Gazze'den sonra Lübnan'a yöneldi.
Suriye'yi vurmaya başladı, buna Yemen de eklendi...
İsrail için en önemlisinin İran olduğu anlaşılıyor.
Nitekim Tahran'ın en güvenli mekânlarından birinde Hamas lideri İsmail Haniye'yi öldürürken, düşmanlarına cüretkârlığının sınır tanımazlığını ve İran'ın gücünün sınırlarını göstermiş oluyor, siyasi itibarını sarsıyordu.
Çok geçmeden, Beyrut'un güneyindeki Hizbullah'ın Dâhiye mahallesindeki karargâhında, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ı ve yönetim kadrosunun neredeyse hepsini öldürdü. Böylece savaş ve çatışma süreci bölgeye yayılıyordu.
En son 26 Ekim'de, İran, "İsrail'in İran'a yönelik üç dalga hava saldırılarında farklı bölgelerde bulunan füze üretim sistemleri, füze depoları ve belirli bölgelerdeki diğer sistemlerin vurulduğunu" teyit etti.
Buna karşı Washington, saldırıları "İsrail'in kendini savunma eylemi" olarak nitelendirdi.
İngiliz hükümet sözcüsü, "İsrail'in meşru müdafaa hakkı olduğunu" açıkladı.
Devamında üst düzey bir Beyaz Saray yetkilisi ise, "İran bir kez daha karşılık vermeyi seçerse, hazır olacağız ve bu kez İran için sonuçları olacak" dedi ve "Washington'un bunun tekrar yaşanmasını istemediğini" vurguladı.
Çok geçmeden, bu açıklamalardan bir gün sonra, İsrail, İran'ın Tahran ve Kereç şehirlerindeki askeri tesislerdeki hassas noktalara bombalı saldırılarda bulundu.
2 gün sonra yaptığı başka bir saldırıda iki İran askeri hayatını kaybetti.
Üst düzey Beyaz Saray yetkilisine sormalı; bu saldırıların İsrail için sonuçları olacak mı?
Geçelim...
Bölgesel savaş tehlikesi var!
Neden derseniz?
ABD, temelde İran, Irak ve Suriye'nin, özellikle de İran'ın başını çektiği Şii kuşaktan son derece rahatsız.
Bu nedenle İran, Irak ve Suriye'den oluşan Şii kuşağının, özellikle İran Şii rejiminin tasfiye olmasını istiyor.
Zaten İran Şii rejiminin tasfiye olması, diğerlerinin zayıf düşmesini ve bir biçimde hallini kolaylaştıracaktır.
Özellikle gelinen noktada İsrail, İran'la savaşmaya ve İran rejiminin yıkılmasına çok istekli.
Nitekim Gazze'den sonra yaptığı da budur.
İsrail biliyor ki İran ile savaşa girerse bir biçimde Amerika da girer.
Bu konuda ABD'ye güveniyor.
İşaret fişeği İsrail!
Amerika, uygun yöntem ve araçlarla Ortadoğu'da İsrail üzerinden bir alan temizliği yapıyor; bu yanıyla İsrail'in önünü açıyor.
Rusya'ya karşı Afganistan savaşının kazanılmasından sonra Ortadoğu'daki İslami ülkelere biçtiği rol, Ortadoğu'da küresel sermayenin yeşil renk alması, bu bağlamda Yeşil kuşak projesinin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) adı altında Ortadoğu koşullarına uyarlanması olmuştu.
BOP'un taşıyıcılığı İhvan-ı Müslim (Müslüman Kardeşler) örgütüne bırakılırken, Başbakan Erdoğan'a BOP Başkanlığı düşmüştü.
Nedenleri ayrı tartışma konusu; netice olarak BOP yürümedi.
"Yürümedi" ama Amerikancı Yeşil kuşak projesi zamanla Ortadoğu'da ve dünyada siyasal İslamcı hareketlerin yükselişine ciddi oranda ivme kazandırırken, geçen zaman içinde sadece kendinden olmayanlara değil, artan oranda sade Müslümanlığa ve İslamiyete de zarar verdi, vermeye de devam ediyor.
Evet, Amerika-İsrail ikilisi, İngiltere ve Almanya gibi gelişmiş kapitalist ülkelerin de derin desteğiyle Ortadoğu'da genel bir alan temizliği yapıyor.
Afganistan sonrasında yaptığı gibi ılımlı İslam-radikal İslam kavramlarını "terör", "terörizm" gibi yenilenmiş kavramlar altında sürdürüyor.
Körfez ülkeleri ve hemen hemen bütün İslam ülkelerinde görüldüğü üzere küresel sermaye yeşil renk görüntüsü altında kapitalizmle daha bir uzlaşmacı, yumuşayıcı biçimlere bürünürken, Hamas, Hizbullah ve benzeri siyasal İslamcıların, hatta Şii İslamcıların payına tasfiye düşüyor.
Nitekim ABD, İsrail'e destek veriyor, hatta sınır tanımaz bir tutumla destek veriyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Öte yandan ABD "ha deyince" savaşa girmez.
Savaşa, araçsal güçler üzerinden katılımın subjektif koşullarını oluşturmak ister; savaş koşullarının olgunlaşmasını bekler.
İsrail'in fırsat doğmuşken savaşı geliştirmek istediği bir gerçek.
Nitekim Gazze'den sonra yaptığı da bu.
Netice olarak ana hedefi İran, ama tek başına İran'la ve ittifakları ile savaşmanın götürüleri ağır…
Bütün olanakları ve savaş yetenekleriyle olmasa bile bir şekilde savaşı geliştiriyor.
Silah teknolojisi bakımından olsun, ABD'nin tutumu açısından olsun güvenli.
İyi biliyor ki sonuç alıcı savaşa girince ABD de girer.
ABD'nin asıl amacının bölgede Şii kuşağın etkisini kırmak olduğu biliniyor.
Bölgesel savaşa karşı caydırıcı güçler de var (mı?)
Ukrayna savaşı nedeniyle bir süredir Ortadoğu ile özellikle Suriye ile yeterince ilgilenemeyen Rusya bölgeyle ilgilenmeye başladı.
Suriye'de askeri var.
Rusya'nın Ortadoğu'da nüfuz alanını korumaktan öte, genişletmeyi bırakmadığı anlaşılıyor.
İran Suriye'nin masasında yer alıyor.
Suriye'de Devrim Muhafızları'nın yanı sıra, askeri güçleri de var.
İran ile Irak'ın iş birliği çok açık.
Hatta İran'ın Irak'ta askeri var.
Irak hükümeti Şii.
Haşdi Şabi ve Haşdi Şabi'ye bağlı sivil silahlı örgütlenmeler etkindir ve İranidir.
Irak, İran ile açık iş birliği içinde.
Irak hükümeti Şii, Irak'taki Haşdi Şabi (Halk Seferberlik Güçleri) ve ona bağlı olan askeri örgütlenmeler Irak'ta etkindir.
Pentagon, Suriye ve Irak'taki İran güçlerini ve Körfez'deki İran varlıklarını hedef almaya göre düzenliyor.
Irak ise, ABD ve İsrail karşıtlığını ve "direniş ekseni" olarak bilinen yapıyla olan ilişkisini, İran ile olan ittifakına göre ele alıyor ve düzenliyor.
Çin, Ortadoğu'da özellikle ekonomik alandan nüfus alanını genişletiyor ama…
İran, Suriye'de ama özellikle Irak üzerindeki etkinliğini Rusya ve Çin'e bırakmaya da pek niyetli görünmüyor.
Ama bu aşamada İsrail ve Amerika ile başı dertte, karşı karşıya gelmeye değil, tutunma noktalarına ihtiyacı var.
Kürtlere gelelim…
Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), İsrail ile ilişkilerinin düzeyini tam bilememekle birlikte, ABD ile yakın ilişki içinde olduğu bilinen bir gerçek.
İran ile ilişkilerinin iyi olmadığını ancak son olarak İran'daki güçlerini önemli ölçüde geri çektiği açıklanmıştı.
Erdoğan hükümetiyle ise hep iyi ilişkiler içinde olduğu, hatta bir nevi ittifak gücü olduğu da bir gerçek.
Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) Talabani mirası, İran ile yakın ilişkiler içindeydi.
Türkiye ile ilişkileri düşmanca olmamakla birlikte iyi de sayılmazdı.
Ancak yine Talabani mirası, esnek ve iş birliğine yatkın siyasi karakterinin de sürdüğünü duyuyoruz.
KDP ve KYB'nin birbirleriyle ilişkileri kötü olmaktan öte, özellikle son zamanlarda adeta düşmanca…
PKK (Kürdistan İşçi Partisi), ABD, İsrail, İran, hatta Türkiye gibi pek çok ülkenin dikkat ettiği, titizlikle yaklaştığı partinin PKK olduğu söylenebilir.
ABD ve İsrail'in dayanmak istedikleri temel kara gücü Kürtlerdir.
KDP, ABD ile karşı karşıya gelmez. İran'dan çok Türkiye'yi gözetir biçimde ortadan yürümek ister.
KYB İran'ı gözetir ama kuvvetler ilişkisi nedeniyle ortadan yürümek ister.
PYD-YPG gibi Rojava güçleri, konumlanması ve ilişkileri gereği ABD'ye tavırlı olmak istemez.
Bu noktaya gelineceğini hiç sanmamakla birlikte, tavırlı olmanın dayattığı durumda kendi öz liderliğini esas alır.
İsrail ve Amerika, İran'ı ezmek, genelde Kürtleri ama özel olarak PKK'yi yanına almak ister.
PKK, İsrail ve Amerika'ya rağmen İran'la savaşmaz. Tarafsız kalır.
Tarihin bu veya herhangi bir döneminde İran'la savaşma zorunda kalabilir; halkın hakları ve özgürlüğü için…
"İsrail geliyor!"
Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip Erdoğan son konuşmalarından birinde, "İsrail geliyor" demişti.
Gerekçesi de İsrail'in ABD'nin desteğiyle Gazze soykırımını sürdürürken, Lübnan, Suriye ve İran'da cinayetlere, silahlı, bombalı katliamlara yöneldiğidir.
Anlaşılan ABD destekli İsrail kara ve hava saldırıları sürecek.
Gazze'de, Lübnan'da, Suriye'nin batısında sürecek.
Türkiye ve Suriye'nin kuzeydoğusuna dokunulmayacak ama çok muhtemel Kürt bölgeleri hariç, Irak'ın hepsine olmasa bile, Şii İslamcı diğer stratejik bölgelerine de kara ve hava saldırılarının başlaması zaman meselesi.
Yukarıda yazıldığı gibi esas hedef İran...
İsrail, ABD desteğinde İran'ın kendine zararlı gördüğü irili ufaklı her silahlı eylemine misliyle cevap verecek.
İran, karşı eylem konusunda ziyadesiyle temkinli olmakla birlikte, her silahlı eylemin karşı eylemin koşullayacağı gerçeğinin yaratacağı birikimin tepkisinden kaçınabilecek mi, anlaşılacağı üzere bu çok şüpheli.
Bu şekilde Ortadoğu'nun belirli bölgelerine yayılmış, üstelik Ortadoğu'da alan temizliğini de içeren savaş ve çatışma süreci, aynı zamanda savaş koşullarının yaşandığı Ortadoğu ülkelerinde ekonomik, sosyal, siyasi krizlerin kaynağı oluyor.
Savaş krizi, kriz savaşı yayıyor, derinleştiriyor.
Çözülmemiş sorunların çözüm gereğini ihtiyaç haline getiriyor.
Merkezi devletler, çözüm gücü olamadıkları oranda, büyüyen sorunlar karşısında artan ölçüde çözümsüzlüğü muhalefeti büyütüyor, devlet şiddetini de...
"Her şerde bir hayır vardır…"
İsrail'in ABD desteğinde İran'a, Irak'a, Suriye'ye silahlı bombalı saldırılar istikrarlı bir şekilde büyüdüğü ve sürekli savaş ve çatışma sürecine dönüştüğü oranda, mesela buralardaki sorunlu bölgelerde oluşan çatlaklardan sızacak olanlar Doğu Kürdistan ve Rojava Demokratik özerk bölgeleri olabilir.
Çatlaklar her zaman kötü değildir; iyidir, çatlaklardan ışık da sızar...
Anlaşılan devlet bir şey hissetmiş…
Evet, devlet kendi beka sorunuyla ilgili bir şey hissetmiş...
İsrail'in bölgesel savaş çıkaracağını hissetmiş...
Devlet Bahçeli, parti adamı olmaktan çok, neticede devletin adamı.
Kendi ifadesiyle "devletin eli".
Devlet bir şey hissetmiş.
Devlet hissettiğini, Devlet Bahçeli üzerinden açıklıyor:
Savaşa karşı "Biz cephe gerimizi sağlama alalım. Birlik beraberlik içinde olalım."
Zımnen de şunu söylemiş oluyor; devletin cephe gerisi sağlam değil; sağlam olmayan, çözülmeye, bölünmeye, parçalanmaya açık haller var.
Devletin geri cephesini Kürtlerle birlik ve beraberlik içinde koruyalım.
Kısacası birlik beraberlik sorunları var…
İsrail'in amacı bölgesel savaş.
Bölgesel savaş içinde özellikle İran'ı savaşa çekmek.
İran'la savaşa ABD'yi de çekmenin asıl amacı, İran rejimini değiştirmek.
ABD'nin hedefi, İsrail'le ittifak içinde ama daha büyük; Ortadoğu'da alan temizliği.
İrani Şii İslamcı lider-yönetici kadro da dahil, eski lider-yönetici siyasal İslamcı kadroyu tasfiye...
Bu yönlü yok etmeye dayalı şeytani plan, Haniye, Hasan Nasrallah, Yahya Sinvar örneklerinde görüldüğü gibi uygulamaya kondu, pratik olarak da sürüyor.
Stratejik akıl üzerine birkaç cümle...
Stratejik akıl, devlet açısından, Kürtlere dönük güven verici önlemlerin geliştirilmesini gerektirir.
Stratejik akıl, mademki devlet Sayın Öcalan üzerinden Kürtleri yanında tutmak istiyor, tecridin kaldırılması, asgari hak taleplerinin karşılanmasını gerektirir.
Stratejik akıl, Kürtler açısından, yaşanan savaş ve çatışma sürecini diğer Kürtlerle birlik ve beraberlik içinde karşılamasını gerektirir.
Stratejik akıl, devrimci Kürtler açısından, diğer ülkelerdeki Kürtler karşı karşıya gelmek istese bile bundan kaçınılmasını gerektirir.
Mevzu derin... sığ sularda boğulmamalı...
Düşünmeye, yazmaya devam...
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish