Gelenekselleşmiş ('kurumsallaşmış' diyeceğimiz gün de gelir mi acaba) Soçi buluşmalarının 5 Ağustos Cuma günkü buluşmasında bu denli radikal kararların alınacağı bekleniyor muydu?
Yaptırımlardan büyük sıkıntılar çeken Rusya, oradaki yazar dostlarımızın ifade ettiği gibi, "Türkiye'yi dünyaya açılan tek pencere olarak mı görüyor?"
Düşünün; Rusya'dan ithal edilecek doğalgazın bir kısmının parası rubleyle ödenecekken ticari-finans alanında ilişkilerin daha da geliştirilmesi için ortak irade beyanında bulunuluyor.
Devrim niteliğindeki bu adımlara bir de Şanghay İşbirliği Örgütü'nün eylülde Taşkent'te gerçekleştirilecek zirve toplantısına, Türkiye liderinin de katılma niyetine dair beyanını eklediğimizde ortaya devrimler zinciri mi çıkıyor?
Vladimir Putin'in Aralık 2004'te Ankara'ya gerçekleştirdiği ilk ziyaretten bu yana, izlediğim hiçbir buluşmada bu kadar radikal kararların alındığını hatırlamıyorum.
Sebeplerini Independent Türkçe için uzmanlara sorduk.
"Türk partnerin arkasından kaçmamak da Moskova için önemli"
Çok boyutlu süreçleri yakından izleyen, Rusya'nın muteber Ortadoğu ve Türkiye uzmanlarından Marianna Belenkaya, iki ülke arasındaki ilişkilerde gelinen bu aşamasında hayati derecede önemli sayılan konulara dikkat çekti.
5 Ağustos Soçi buluşmasının ilk sonuçlarına ilişkin Independent Türkçe'ye değerlendirmelerde bulunan Marianna Belenkaya, şunları söyledi:
Son birkaç seneden bu yana, Erdoğan'ın Rusya gezisi ilk defa 'Savaş ve barış'a konsantre olmayıp (o konular da tartışıldı) ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi konuşuldu. Yaptırımlar altındaki Moskova için bu, özellikle önemlidir; Ankara ise kendi çıkarları için ortaya çıkmış fırsatı kaçırmıyor. Doğalgaz için ödemelerin bir kısmının rubleyle yapılması çok dikkat çekici. Bankacılık alanındaki anlaşmanın detaylarının bilinmemesine rağmen Türkiye, Ruslar ve Rusya ticareti için dünyaya açılan pencere haline gelmiştir. Ve bu durum doğalgazdan turizme kadar tüm alanlar için geçerlidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a gelince, onun şahsı ve siyasi hedefleri bakımından Akkuyu santralinin yapımının tamamlanması çok önemlidir. Nükleer santralin Erdoğan'ın seçim öncesi programının bir parçası olduğu söylenebilir. Ve Türk partnerin arkasından kaçmamak da Moskova için önemlidir.
"Bölgesel siyasi sorunların çözümüne gelince, muhtemelen burada durumları etkileyecek çok ciddi kararlar alınmadı. Ancak biz, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriye'de yeni bir operasyon başlatmaya ilişkin kendi tehditlerini savurmadığını görüyoruz" diyen Marianna Belenkaya, "Muhtemelen kendisi Moskova ile Kiev arasındaki sorunun çözümünde üstleneceği arabuluculuk rolünün uluslararası kamuoyunun ve dünya liderlerinin gözünde 'savaş kışkırtıcılığı'ndan daha fazla prim kazandıracağını kararlaştırmıştır. Ve doğal olarak Ukrayna yönünde barış yapıcı rolünü geliştirmek istiyor. Ancak şimdilik buğdayla ilgili sorunlar dışında onun bir şeyler yapabileceğini düşünmemek gerekir. Kötü çalışmasından dolayı değil, bu sorunun Türkiye'yi aşmasından dolayı" şeklinde konuştu.
"Türkiye, Rusya için bir can simidi"
Eski SSCB bölgelerini Türkiye'den en yakından izleyen STK'lardan biri Ankara'daki Kafkassam Araştırma Merkezi Başkanı ve Makedonya'daki Uluslararası Vizyon Türk Üniversitesi Rektör yardımcısı Prof. Dr. Hasan Oktay da 5 Ağustos Soçi görüşmesinin bir dizi farklı yanlarına ve alınan radikal kararlara dikkat çekti.
Independent Türkçe'ye konuşan Prof. Dr. Oktay, Rusya-Ukrayna savaşının belirleyici olabileceğini vurguladı:
Soçi'de gerçekleşen Erdoğan-Putin zirvesi dünyanın bütün dikkatleri üzerine çektiği için, çok fazla anlam yüklemişti. İki lider belki de dünya tarihinde en fazla görüşen liderler listesinin başında yer alıyor. Buna rağmen, Soçi toplantısında taraflar açısından beklentiler tam olarak gerçekleşmedi. Çünkü Rusya-Ukrayna krizi her geçen gün içinden çıkılmaz hale gelince, ister istemez bu durum uluslararası ilişkilere de yansıyor. Ukrayna krizi yalnızca Rusya ile Ukrayna arasında değil, Batı alemi ile Rusya arasında bir krize dönüştü. Batı Rusya'ya ambargo uyguladı, Rusya da Batı'ya elindeki enerji kaynaklarını bir silah olarak kullanmaya başladı.
Bu anlamda Türkiye, Rusya için bir can simidi. Çünkü Türkiye NATO ülkesi; Batı Bloğunda yer alır ve Rusya ile çok iyi ilişkiler içinde. İşte Rusya bu durumu fırsata çevirmek bu durumdan en üst noktada yararlanmak istiyor ama Soçi'deki gelişmeler beklediği gibi olmadı. Türkiye üzerinden Avrupa'ya doğalgaz ihracı hem Türkiye'nin hem de Rusya'nın çok arzu ettiği bir olay. Fakat Avrupa, Ukrayna krizinden dolayı Rusya'ya ve Rusya Türkiye ilişkilerine iyi bakmadığı için buradan bir sonuç alması zayıf bir ihtimal. Avrupa gaz ihtiyacını değişik yöntemlerle elde etmeye çalışıyor. Rusya-Ukrayna krizi bitmeden de Türkiye üzerinden Avrupa'ya açılmak istiyor fakat Türkiye Ukrayna krizinin bir an önce barış ile sonuçlanmasını bekliyor.
"Rusya, eski hastalıkları nüksettiği için Türkiye'yi algılamakta zorluklar yaşıyor"
Prof. Dr. Oktay, "Rusya ile Türkiye arasında önemli ihtilaf konuların başında Ukrayna krizi geliyor. Rusya her ne kadar Türkiye ile iyi ilişkiler içerisinde olmuş olsa da fakat son zamanlarda üst düzey Rus yetkilileri tarafından sıklıkla dillendirilen Sovyet ideolojisi bakış açısına göre, Türkiye bir NATO ülkesidir. Dolayısıyla Rusya eski hastalıkları nüksettiği için Türkiye'yi algılama konusunda zorluklar yaşıyor. Türkiye NATO ülkesi olmasına rağmen, İsveç ve Finlandiya örneklerinde görüldüğü gibi NATO'ya hayır diyebilen bir tutum sergileyebiliyor. Rusya sırf bu durumdan dolayı Soçi'de Türkiye'nin tüm isteklerini yerine getirseydi bile Türkiye'nin gayretinin karşılığını ödeyemezdi. Fakat buna rağmen Rusya'nın Soçi'de Türkiye'nin ileri sürdüğü tezleri dinlemediği anlaşılıyor. Türkiye bir NATO ülkesi olarak Rusya ile bu kadar açıktan ve net ilişki içine giriyorsa; bunun olumlu ve olumsuz neticeleri olacaktır. Olumsuz neticesi her iki blok tarafından da şüpheli ve güvenilmez olarak değerlendirilme ihtimali söz konusudur. Fakat buna rağmen Türkiye arabuluculuk rolünü sonuna kadar sürdürecektir" ifadelerini kullandı.
"Türkiye her şeye rağmen bu süreçten iyi niyet içerisindeki tutumundan dolayı en az zararla atlatabilir" diyen Prof. Dr. Oktay, sözlerine şunları ekledi:
Fakat Türkiye'nin bütün iyi niyetine rağmen, Ukrayna'dan bir mağlubiyet ile çıkarsa korkarım ki Rusya'da büyük bir iktidar değişim olacaktır. ABD uygulamış olduğu Çin politikaları için Rusya ile barış yapmak isteyebilir; bu gerçekleşmez ise Rusya'ya karşı daha büyük yaptırımlar söz konusu olacak. İşte bu yaptırımlardan Türkiye de kendi üstüne düşen olumsuz etkiyi kısa zamanda hissedebilir. Tahıl buhranı beslenme alışkanlıkları tahıla dayalı üçüncü dünya ülkeleri üzerinde çok büyük olumsuz etki yaptı budan dolayı da muazzam bir göç ile karşı karşıya kalınabilir. Bu güçten en fazla Avrupa olumsuz etkileneceği için, Rusya belki birkaç gün sonra bu süreci bir silah olarak kullanmak isteyebilir. Çünkü Ukrayna tahılı ihraç ettiğinde 10 milyar dolar bir para elde etmiş olacak. Bunun yanında boşalan tahıl siloları yeni tarlalardaki hasat ile yeniden dolacak ve Ukrayna ekonomisi kendi içinde bir hareketlilik gerçekleştirmiş olacak.
"Rusya bu süreci yakından takip ettiği için Ukrayna'ya ekonomik olarak da bir darbe vurmak istiyor ve onun için tahıl sevkiyatında bir kesinti olabilir" şeklinde konuşan Prof. Dr. Oktay, "Rusya'nın tahıl meselesinde önümüzdeki günlerde tahlila giden gemilerin boş olarak Ukrayna limanlarına gelirken bir provokasyon olarak Ukrayna'ya silah taşıdığı haberleri medyaya düşerse; işte o zaman Rusya bu tahıl hareketliliğine bir müdahale olabilir. Bunun yanında Ukrayna en baştan itibaren Karadeniz bölgesini mayın ile döşediği için gemiler hareket edemiyordu, şimdi belirli bir boşluk oluştu ve boşluktan Rus donanmasının Ukrayna‘ya çıkarma yapma ihtimaline sürekli göz önünde bulundurduğu için tekrar denizleri mayınlayabilir" dedi.
"Türkiye'nin Suriye'ye operasyon için ne İran ve Rusya'nın ne de ABD'nin iznine ihtiyacı var"
Prof. Dr. Oktay, "Türkiye bu dünya krizi atmosferinde Rusya ile yapmış olduğu görüşmelerden belki elde etmek istediklerinin çoğunu göz ardı etmişse de, Putin ile görüşebilen tek lider olma özelliği açısından Türkiye'ye fayda sağlamıştır. Bu zirvenin 17 gün önce Tahran da yapılan zirvenin neticesinde gerçekleşmiş olması da ayrıca Tahran zirvesindeki olumsuzlukları gidermek için bir fırsat olarak değerlendirildi" ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Hasan Oktay, son olarak şu değerlendirmelerde bulundu:
Çünkü Türkiye bu zirveye giderken Suriye'deki terör örgütlerine karşı operasyon yapma konusunu görüşmek istiyordu. Fakat Soçi zirvesinde Türkiye'ye istediği operasyon izni çıkmadığı gibi 'Terör örgütlerine karşı ortak tavır alınacak' cümlesi, Suriye'de Türkiye ile Amerika'yı karşı karşıya getirebilir. Suriye'de operasyon yapması için Türkiye'nin herhangi bir devletten izin almasına gerek yok çünkü Adana Mutabakatı Türkiye'nin Suriye'de her türlü operasyon yapmasına müsaade ediyor.
Ayrıca Rusya'nın Suriye'deki konumu ile Ukrayna'daki konumu arasındaki çelişkili tutum Türkiye'nin Suriye'ye operasyon yapması için psikolojik zemini hazırlamış durumda. Türkiye'nin -haklılığını İran ve Rusya'ya ifade ettiği gibi-, bundan sonraki süreçte Suriye'ye operasyon yapmak için ne İran ve Rusya'nın ne de ABD'nin iznine ihtiyacı vardır. Ayrıca Dağlık Karabağ'da son günlerde meydana gelen olaylar hem Türkiye hem de Rusya tarafından yakından izlenmesi gereken bir süreçtir.
İşin içinde olan herkesin bildiği üzere, Türkiye ve Rusya devlet başkanlarının her buluşmasında Karabağ'daki son durumlar, Kafkasya bölgesinde barış gibi konular da gündeme geliyor.
Onun için Erdoğan-Putin buluşmaları Bakü, Tiflis ve Erivan'da yakından izleniyor.
Turan Haber Ajansı ve ASTNA Araştırmalar Merkezi Genel Müdürü Mehman Aliyev, 5 Ağustos Soçi görüşmesine ilişkin değerlenmelerinde iki ülke arasındaki ilişkilerin yeni döneminde, özellikle enerji alanındaki işbirliğinin daha da geliştirilmesine çalışılacağına dikkat çekti.
'ye açıklamalarda bulunan Mehman Aliyev, şu ifadeleri kullandı:
Dünyanın en büyük doğalgaz ihracatçısı Rusya Federasyonu için hayati derecede önemli konulardan birinin Rusya-Ukrayna savaşı yüzünden Batı'nın uyguladığı yaptırımlar çerçevesinde AB'nin 'mavi yakıt' tedarikini ciddi biçimde azaltma niyetinin olduğunu herkes bilmektedir. Ancak bu gelişmelerin 8 Ocak 2020'de açılışı yapılan ve Karadeniz'in altında geçerek Türkiye'nin Kırklareli vilayetinin Kıyıköy bölgesine çıkan TürkAkım'la hiçbir bağlayıcı yanı bulunmuyor.
İşte 5 Ağustos buluşmasında Rusya Devlet Başkanı da TürkAkım'ın Avrupa'ya doğalgaz nakleden en önemli boru hatlarından biri olarak nitelendirdi. AB, bu alanda uyguladığı yaptırımlarla Rusya'nın askeri harcamalarının, özellikle Ukrayna'daki operasyonlara sarf edilen paraların azalacağını hesaplamakta. Ancak buna rağmen Türkiye de dahil olmakla dünyanın büyük ülkeleri Rusya'dan doğal maden ürünleri almayı sürdürmektedirler.
Türkiye Cumhuriyeti'ne senede 26 milyar metreküp doğalgaz ihraç ettiklerine dikkat çeken Başbakan Yardımcısı Aleksandr Novak, bundan sonra ihraç edilen doğalgazın bir kısmı için Türkiye tarafının rubleyle ödeme yapacağını ifade etti. Bu durumu 'yeni bir aşama' olarak nitelendiren Novak, finansal ilişkilerin gelişmesinde önemli rolü olacağını belirtti.
Rusya'nın inşa ettiği Mersin'deki Akkuyu Nükleer Santrali'yle ilgili son günlerde ortaya atılmış iddiaların da Soçi buluşmasında da gündeme geldiğini hatırlatan Mehman Aliyev, "Sayın Erdoğan 9 Ağustos'ta (dün) santrale uğradı. İşin ilginç yanı Mart 2003'ten bu yana ülkeyi yöneten Erdoğan'ın, Türkiye'yi sadece petrol ve doğalgazın Batı'ya transferinin kavşağı haline getirmekle kalmayıp, aynı zamanda buğdayın Ukrayna'dan'dan Avrupa'ya ulaştırılması en mühim halkayı kurmuş olması. İşte bunun sayesinde Rusya'yla savaş durumundaki Ukrayna'nın bundan sonra kendi tarım ürünlerini Türkiye limanları üzerinden ihraç edebilme durumu ortaya çıktı" diye konuştu.
"Rusya'nın 'yeşil ışık' yaktığını düşünmememiz gerekir"
"İki ülke devlet başkanının Soçi'deki son buluşmasında, terör örgütüne Suriye'deki koluna yeni bir askeri operasyon düzenleme kararını konuştukları basına sızan bilgiler arasında yer aldı. Ancak detaylara ilişkin bilgiler paylaşılmasa bile, şimdiki aşamada Rusya'nın buna yeşil ışık yaktığını düşünmememiz gerekir" diyen Mehman Aliyev, "Genel olarak Suriye konusunun ikili ilişkilerin en üst sıralarında yer tutmayı sürdüreceğini söyleyebiliriz" dedi.
Türkiye Devlet Başkanı'nın önümüzdeki eylül ayında Özbekistan'ın başkenti Taşkent'te yapılacak Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) zirve toplantısına katılma arzusunda olduğunu ifade etmesi Türkiye'nin son yıllarda izlediği çok boyutlu dış politikanın dışavurumlarından biri olarak değerlendirilebilir" şeklinde konuşan Aliyev, sözlerini şöyle tamamladı:
ŞİÖ Taşkent toplantısının katılımcılar listesine baktığımızda Rusya Federasyonu, Katar ve Suudi Arabistan petrol ve doğalgazının Rusya'ya karşı uygulanan Batı yaptırımlarına katılmayan ülkelere satışının gündemin ana maddesi olacağını tahmin edebiliriz. Bu bağlamda enerji kaynaklarının yeniden Doğulu ve Batılı ülkelerin pozisyonlarına etki aracı olarak kullanıldığını ve transit ülkelerin de bu durumdan kendi çıkarları için yararlandığını görüyoruz.
Son birkaç yılda Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanı Erdoğan'ın uçağının Tahran'dan 10-15 gün sonra Soçi'ye havalandığını görüyorduk.
5 Ağustos Soçi buluşması Rusya için Türkiye'nin önemini tüm çıplaklığıyla ortaya koyarken, Erdoğan'ın, Şanghay İşbirliği Örgütü'nün Taşkent zirve toplantısına katılma niyetini nasıl okumalı?
Tempo ne kadar hızlanırsa hızlansın, yetişmek zorundayız.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish