Yıllarca komşusu ile ilişkide olan bir kadın, sonunda yakın bir dostuna 'Komşumun gönlünü kırmayayım derken, çocuklarımın hiçbiri babasına benzemedi' diye dert yanmış.
Adının açıklanmasını istemeyen Türkmenistanlı bir dostum, ülkesinin içinde bulunduğu durumu bu anekdotla özetliyor.
1991'deki bağımsızlık ilanından beri geçen 31 yıl içerisinde Türkmenistan'da devleti yönetenler ne kadar saçma ve abuk sabuk -bir o kadar da gülünç- uygulama yaparsa yapsın, halktan buna hiçbir tepki gelmeyince, sonunda ülke, yönetim biçimi cumhuriyet olmasına karşın, tahtın babadan oğula devredildiği bir ortaçağ krallığına dönüştü.
Eski cumhurbaşkanı Gurganlı Berdimuhammedov, iktidarda kaldığı 15 yıl boyunca dans ederek, sahneye çıkıp şarkı söyleyerek, tek kişilik ralli yarışı yaparak günü gün ettikten sonra, şubat başında bir yerden ilham gelmiş gibi aniden "Gençlere yol açmak için koltuğumu bırakıyorum" dediğinde, kimse buna şaşırmadı.
Zira uzun zamandır, oğlunu kendi yerine hazırladığı biliniyor ve bu durum, sağda solda konuşuluyordu.
2016'da Marı Vali Yardımcısı olarak devlet görevine başlayan oğul Serdar Berdimuhammedov, her altı ayda bir terfi alarak basamakları çifter çifter yükseldi ve sonunda göstermelik bir seçim sonunda babasının koltuğuna oturdu.
Şimdi merak edilen şu; ülkeyi gerçek anlamda hiçbir iş deneyimi olmayan oğul mu yönetecek, yoksa perde arkasındaki tecrübeli babası mı?
Veya kararlar her akşam aile meclisinde alınıp, devlet bir aile şirketi gibi mi idare edilecek?
Aslında bunun çok da bir önemi yok, zira Türkmen halkı her türlüsüne alışık ve hazır.
Zaten Berdimuhammedovları koca bir ülkeyi ortaçağ hanlığına veya modern bir aile şirketine dönüştürmeye heveslendiren de halkın bu ölümcül sessizliği oldu.
Ama bu sessizlik, hayra alamet değil. Bu, vurdum duymazlık, korkaklık ve pısırıklıktan ziyade, fırtına öncesi bir sessizliği andırıyor.
Zira Türkmenistan vatandaşı kiminle konuşsam, barut fıçısı gibi. Bir dürtüp bin ah işitiyoruz.
Türkiye'de asgari ücretin altında çalışıp ailelerine para göndermeye çalışan Türkmen gençlerinin öfkesi isyan boyutlarında.
Yatağını arayan bir nehir gibi, bu öfkeyi siyasi güce dönüştürecek bir yol, çare ve çözüm arıyorlar.
Aynı şekilde akademisyenler, yazarlar, sanatçılar 30 yıldır yeteneklerini ve emeklerini baştaki tek adamın gönlünü hoş tutmak için harcamaktan bıkıp usanmış durumda.
Son 31 yılda Türkmenistan'da edebi değeri olan tek bir kitap, beste, tiyatro oyunu yazılmış ve yayımlanmış değil.
Oysa Sovyet döneminde her yıl, yurt dışında bile takdir gören ve ödül alan, harika eserler yayımlanırdı.
Aşkabad ile İstanbul arasında bavul ticareti yapan Türkmenistanlı kadınlar da, ekonomik krizin derinleşmesinden dolayı ticaret yapamaz hale geldikleri için öfkeli ve çaresiz.
Aşkabad'da bavul ticaretinin merkezi olan Cığıldık Bazar, deyim yerindeyse tam takır, işportacıların yüzünden düşen bin parça.
Serdar Berdimuhammedov genç kuşaktan gelen bir devlet başkanı olmasına karşın, ülkedeki tüm bu karamsar ve umutsuz havayı dağıtmak ve ortalama Türkmen vatandaşının belini büken işsizlik ve ekonomik sefaleti ortadan kaldırmak için yeni bir plan veya reform programı açıklamış da değil.
Tek söylediği, ülkesinin dış olaylar konusundaki tarafsızlığını sürdüreceğinin altını çizmek oldu.
Bu da, yukarıda belirttiğimiz gibi, Serdar Berdimuhammedov'un devlet yönetimindeki deneyimsizliğine işaret ediyor.
Aslında deneyimsizlikle birleşen bu beceriksizlik, ona babasından miras kalmış gibi görünüyor.
Babası da 15 yıllık iktidarı boyunca saraylar, tatil köyleri, heykeller yaptırarak devlet kaynaklarını boş yerlere harcamıştı.
Gurbangulı Berdimuhammedov'un en büyük hatası, bir ara tatil yaptığı Antalya'ya özenip Hazar Denizi kıyısındaki Türkmen kasabası Avaza'yı Orta Asya'nın en büyük tatil beldesine çevirmek istemesi oldu.
Tatil köyü ve beş yıldızlı oteller için 2 milyar dolar civarında yatırım yaptı ama sonunda Türkmenistan'ın katı vize uygulaması ve aşırı fiyatlar yüzünden hiç yabancı turist gelmeyince, Gurbangulı'nın aklına müthiş bir fikir geldi; devlet memurlarının tatillerini Avaza'da geçirme zorunluluğu getirildi ve otel ücretleri de peşinen maaşlarından kesildi.
Hiçbir devlet memuru, işini kaybetme korkusuyla buna itiraz edemeyince de uygulama yıllarca devam etti.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bugün, gaz rezervlerinde dünya dördüncüsü olan Türkmenistan, yeraltı kaynakları açısından BAE ve Kuvyet kadar zengin bir ülke.
Buna karşın Türkmen halkı, Pakistan ve Bangladeş koşullarında yaşıyor.
Kendi ülkesinde iş bulamayan yüz binlerce Türkmenistanlı, Türkiye'de asgari ücretin altında bir ücretle çalışarak hayatını sürdürmeye çalışıyor.
Gömleğin en baştaki düğmesini yanlış iliklerseniz, diğerlerini de öyle iliklemek zorundasınız.
Aslında tüm sorunlar eski merhum devlet başkanı Türkmenbaşı ile başladı.
Ülkenin her tarafını kendi heykelleri ile dolduran eski devlet başkanı Saparmurad Niyazov veya bilinen lakabıyla Türkmenbaşı, bununla yetinmeyip ayların ve günlerin adlarını değiştirip kendi anne-babasının ve yakınlarının isimlerini vermişti.
Ardından Ruhname adında derleme bir kitap yazıp, bunu tüm okullarda ve devlet kurumlarında zorunlu ders kitabı haline getirmişti.
Niyazov o kadar çok sokak, cadde, meydan, mahalle, köy, ilçe ve kasabaya kendi adını vermişti ki sonunda insanlar adres bulmakta zorlanmaya başlamıştı.
Aşkabad'da sıradan bir adres tarifi şöyleydi:
Türkmenbaşı Meydanı'ndan sapıp, Türkmenbaşı sokağına gelince, oradan Türkmenbaşı İlkoku'nu geçtikten sonra Türkmenbaşı bloklarına geleceksin ve filanca numaralı apartmanı göreceksin.
Türkmenbaşı'nın Rus Yahudisi eşinden olan oğlu Murat Niyazov, kumar ve eğlence düşkünü biriydi ve devlet işlerine oldum olası ilgi duymuyordu.
Biraz ilgilenseydi, bugün Serdar Berdimuhammedov'un koltuğunda II. Türkmenbaşı adıyla o oturuyor olacaktı.
Türkmenbaşı'nın vefatından sonra 2007 başında iktidara gelen Gurbangulı Berdimuhammedov, daha çılgınca işler yapmaya başladı.
Sahneye çıkıp şarkı söylemek veya sporun her dalıyla ilgilenmek gibi şahsi aktivitelerinin yanında en akılalmaz, bir o kadar da gülünç uygulamalarından biri, takım-kravat ve döpyes ile işe gelen devlet memurlarını sabah sporuna zorlaması ve Aşkabad'da sadece beyaz renkli arabaların trafiğe çıkmasına izin vermesiydi.
Ne kadar saçma olursa olsun, halkın hiçbir konuda kendisine itiraz etmeyeceğinden iyice emin olunca da, koltuğu oğluna devretmeye karar verdi ve bugünlere gelindi.
Şimdi merak edilen soru şu; baba ve oğul tarafından modern bir aile şirketine dönüştürülen Türkmenistan'da sayıları 6 milyonu bulan sessiz halkın buna bir itirazı olacak mı?
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish