Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, partisinin il başkanları toplantısında yaptığı açıklamada, TBMM'de bu hafta görüşülen İklim Kanunu'na "hayır" oyu vereceklerini bildiri.
Düzenlemeyle karbon emisyonu miktarı ve küresel ısınma konusunun maksatlı olarak abartıldığını savunan Erbakan, bilimsel verilerin, karbon emisyonunun sorumlusunun veya çözüm coğrafyasının Türkiye olmadığını gösterdiğini söyledi. Erbakan, düzenlemeye "hayır" deme kararlarının diğer gerekçelerini şöyle sıraladı:
Dünyanın Paris İklim Anlaşması ile ilgili samimiyetsizliğidir. İktidarın; çevre kirliliğinin önlenmesi, yeşil alanların artırılması, atık yönetimi gibi hususlardaki samimiyetsizliğidir. Aziz milletimizin 1 milyonun üzerinde rekor imza ile İklim Kanunu’na itiraz etmiş olması, son olarak işletmelerimize karbon vergisi adı altında yeni vergi yükleri getirilecek. Vatandaşlarımız da enerji tükettikleri, atık oluşturdukları için karbon vergisi ödeyecek. Merkez Bankası ile TÜBİTAK ortaklığında dijital Türk Lirası, yani dijital para projesi devam ediyor. Buna geçildiğinde insanların tüm tüketimleri şeffaf hale gelecek ve karbon ayak izleri tam olarak hesaplanabilir hale gelecek. Bu yolla hem şirketlerin hem de vatandaşların karbon kotalarını aşmaları halinde seyahat, tüketim, enerji kullanımı gibi hürriyetlerinin kısıtlanması söz konusu olacak. Davos’ta dünya nüfusunun azaltılması yıllar öncesinde konuşuldu. Bunun küreselcilerin en önemli planlarından bir tanesi olduğunu biliyoruz. Karbon ayak izi gibi uygulamaların da bu plana alet edilmesinden endişe ediyoruz. Örneğin, karbon salınımının azaltılması için çocuk yapmanın sınırlandırılması gibi... Bu süreç sera gazı üreten büyükbaş hayvanların itlaf edilmesi, bunun yerine yapay et tüketimine geçilmesine kadar gidecek tehlikeler içermektedir. Bütün bu sebeplerden ötürü TBMM’de görüşülmekte olan İklim Kanunu'na karşı olduğumuzu ve ret oyu vereceğimizi ifade ediyoruz.
"RTÜK bir parti organı gibi hareket ediyor"
RTÜK'ün cezalarına ilişkin de değerlendirmelerde bulunana Erbakan, şöyle devam etti:
İktidarın, 'Aile Yılı' ilan ettiği bir yılda dahi yandaş kanalların, aile yapımızın dinamiklerini, toplum ahlakını ifsat eden gündüz kuşağı yayınlarına, akşam yayınladığı dizilere sesini çıkartmıyor. Bunlarla ilgili hiçbir adım atmıyor ama muhalif kanalları susturmaya gelince aslan kesiliyor. Bir devlet kurumu gibi değil bir parti organı gibi hareket ediyor. RTÜK vermiş olduğu bu cezalarla aslında basın hürriyetini kısıtlanmış oluyor. Burada muhalif kanallar bir hakarette bulunmadı, toplum ahlakını bozacak bir yayında bulunmadı, yalan yanlış iftiraya yönelik bir yayın yapmadı. Sayın İmamoğlu'nun tutuklanması, gözaltına süreci ile ilgili yapılan gösterileri yayınladı. 'Hayır siz bunları yayınlayamazsınız, bununla ilgili haber veremezsiniz'... Bu basın hürriyeti ile ifade özgürlüğünü kısıtlamak. Her zaman olduğu gibi burada da doğruya doğru, yanlışa yanlış demek mecburiyetindeyiz. Kimseden yana olduğumuz için değil adaletten yana oldumuz için. İfade özgürlüğünün olmadığı yerde hukuktan söz edilemez, hukukun olmadığı yerde adaletten söz edilemez. Bu üçünün olmadığı yerde de maalesef demokratik rejimden söz edilemez. Yeniden Refah Partisi olarak bu noktada adaletten yana olduğumuzu ve çifte standarda karşı olduğumuzu ifade ediyoruz.
"Boykot çağrılarının doğru olmadığını ifade ediyoruz"
İktidarın ve muhalefetin boykot çağrılarını yanlış bulduğunu belirten Erbakan, "Hem iktidar hem muhalefet kendilerine gerekli olduğu zaman Türkiye'deki yerli üreticiyi, yerli marketleri, yerli firmaları boykot çağrısında bulundu. Bundan kısa bir süre önce Sayın Cumhurbaşkanı enflasyonla mücadelede yetersiz kalınca çareyi marketleri boykot etmeye davet etmekte buldu. O zaman da bu boykot çağrısının yanlış olduğunu ifade etmiştik. Bugün de muhalefetin, Sayın Özgür Özel'in yapmış olduğu boykot çağrısının doğru olmadığını ifade ediyoruz" diye konuştu.
Yerli firmaların boykot edilmesinin ülkeye zarar verdiğini ifade eden Erbakan, bunun zaten dibe vurmuş olan ülke ekonomisini daha da kötü bir noktaya götürmekten başka işe yaramayacağını belirtti.
Erbakan, "'Efendim bir günlük boykot yaptık, bir günde Türkiye batmaz' dediler ama tabii firmalarla ilgili boykot bir günlük değil. Firma isimlerini vererek siz bu yerli firmaları sürekli olarak boykota çağırmış oldunuz. Yerli firmamızı boykot etmek kendi ekonomimize darbe vurmaktan başka işe yaramaz. Bu konuda da kim yaparsa yapsın yanlışa yanlış demeye devam ediyoruz ve boykot çağrılarının doğru olmadığını ifade ediyoruz" dedi.
"AK Parti ve CHP'nin diğer bir benzer yönleri ekonomi politikaları"
AK Parti ile CHP'nin benzer bir başka politikasının da ekonomi yönetimi olduğunu söyleyen Erbakan, iki partinin de faiz-vergi dışında bir ekonomik modele sahip olmadığını belirtti.
İktidarın ekonomi yönetimi ile CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediyesinde uyguladığı politikalar üzerinden değerlendirme yapan Erbakan, şunları söyledi:
Bizler her zaman 'Her ikisinin de borç, faiz, zam, vergi ekonomisini uygulamaktan başka bir çareleri yok, başka bir ajandaları yoktur' diyoruz. İktidar yıllardan beri borçlanıyor, bu borcun her sene ödediği herhalde trilyonlarca faizini de zamla, vergiyle millete yüklüyor. 2019-2024 arasında 5 senelik dönemde vergilere ve harçlara cezalara yüzde 800 ila yüzde bin arasında zam yaptı iktidar. Yeni vergileri icat etti, akaryakıt fiyatlarına yüzde 700 oranında zam yaptı. Akaryakıt fiyatının 8 misline çıkması demektir bu. 'Efendim dünya piyasalarında petrol fiyatı arttı', hayır dünya piyasalarında petrolün varil fiyatı bu 5 senede yüzde 50 arttı. Petrolün varil fiyatı yüzde 50 artarken Türkiye'de akaryakıtın litre fiyatı yüzde 700 arttı. Bu sizin yaptığınız zamlardan dolayı oldu. Köprü ve otoyol ücretlerine 5 senede yaptıkları zam yüzde 500. Ne demek bu? Borç, faiz, zam vergi ekonomisi demek. Kaynak lazım olduğu zaman borç al, borcun faizlerine de millete zamla, vergiyle yükle. Diğer taraftan CHP'nin İstanbul'unda ne oldu 5 senelik dönemde? 2019-2024 yılları arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi yabancı bankalardan dünyanın en yüksek dolar faizi ile 3,3 milyar dolar borç aldı. Bu borcun faizini de 16 milyon İstanbulluya yaptığı hizmetlere zam yaparak ödetti. 5 senede İstanbul'da suya yüzde 500 zam, ulaşıma yüzde 650 zam, otoparklara yüzde ösı oranında zam yaptı. İşte size AK Parti'nin ve CHP'nin ekonomi politikaları. İkisinin de mantık olarak birbirinden bir farkı yok. İkisinin de reçetesi aynı.
"Trump'ın Gazze ile ilgili işgal planları ortadadır"
Açıklamaların ardından soruları da yanıtlayan Erbakan'a, ABD Başkanı Donald Trump'ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki açıklamaları ve DEM Parti-Erdoğan görüşmeleri ilişkin görüşleri soruldu. Erbakan şu yanıtı verdi:
Trump son derece usta politikacı olarak bizim Türkiye olarak sırtımızı sıvazlamak ve arkasından Suriye'de ve Orta Doğu'da atılacak olan adımlarda bizi yanına çekmek için bir takım sözler sarf ediyor. Bu sözleri bu şekilde değerlendiriyoruz. Bu oyuna gelmemeliyiz. Her zaman söylediğimiz gibi çok afdersiniz 'Domuzdan post, Amerika yönetiminden dost olmaz' diye. Trump'ın Gazze ile ilgili işgal planları ortadadır. Netanyahu ile olan samimiyeti, işbirliği ortadadır. İsrail'in katliamlarına olan yaklaşımı ortadadır. Maalesef daha önce de söylediğimiz gibi adeta Siyonizmin bir kovboyu gibi hareket etmektedir. Bu nedenle Trump'la işbirliği, ortak hareket bizi Orta Doğu'daki Müslüman ülkelerde felakete sürükler. Bu konuda tedbirli olmamız ve bu oyunlara gelmememiz gereklidir.
"Pazarlıklar son derece yoğun bir hale gelmiş"
İmralı süreci ile ilgili bizim takip ettiğimiz şudur; bu pazarlıklar son derece yoğun bir hale gelmiş. Pazarlıklarda PKK'nın talepleri var, Abdullah Öcalan'ın talepleri var. Efendim Abdullah Öcalan'la beraber sözde lider kadrosu yargılanmasın, affedilsin, dokunulmazlık güvencesi verilsin, asıl Suriye'de PKK'nın uzantısı olan ve bizim için tehdit olan PYD ve YPG'ye dokunulmasın, Suriye bu işten ayrı tutulsun, Türkiye olası bir askeri harekatı yapmasın, bundan vazgeçilsin. Abdullah Öcalan'ın dışarıyla görüşme olanakları iyileştirilsin, yani bir anlamda ev hapsine geçirilsin. Abdullah Öcalan, PKK'nın kendi kendini feshetme kararı alacağı kongreye bizzat katılarak bu kararı orada açıklasın. Yani İmralı'dan dışarı çıksın. Bununla ilgili Dem Parti Eş Genel Başkanı da geçtiğimiz günlerde iktidarın gerekli adımları atmasını, hukuki adımların atılmasını ve yol haritasının, çerçevenin netleştirilmesi talep etti. Bu da pazarlıkların yoğunlaştığını gösteriyor. Pazarlıkların karşı tarafında ne var? Bu verilecek tavizler karşılığında DEM Parti'nin Mecliste iktidarın gerçekleştirmek istediği anayasa değişikliğine destek olması, Sayın Erdoğan'ın yeniden aday olmasının ve daha kolay bir şekilde seçilmesini sağlanacağı bir anayasanın yapılması ve arkasından yine DEM Parti'nin yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçiminde Sayın Erdoğan'a, iktidara destek olması... Ben biraz önce de söyledim daha önce DEM Parti'ye selam verenleri dahi terörist ilan eden iktidar ittifakının, bugün koltuk uğruna, seçim kazanma uğruna, siyasi çıkarlar uğruna içine düşmüş olduğu bu durumu aziz milletimizin takdirine bırakıyoruz.
ANKA