Sonunda Donald Trump "evrensel karşılıklı tarifelerini" açıkladı.
Trump tarafından bu uygulanacak tarifeler konusu bir tür "ABD için kurtuluş günü" olarak sunuldu.
Ancak değil ABD'li yatırımcılar ve Demokrat kanat, Çin ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünya şaşkın!
İlk bakışta bu konuda neler söylemek mümkün olabilir?
Birkaç gündür hisse senetleri piyasalarında işler pek de iyi gitmiyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Buradaki gelişmeler gidişatı etkiler mi?
Şu an ortamda çok ekonomik veri var.
ABD maliyesi, gelir-giderleri, projeksiyonlar…
Trump tarifeleri açıklamasından sonra piyasalarda oluşan değişimler…
Akıllar karışıyor olabilir.
Ben burada, bir stratejik yaklaşım arayarak ve tabii gelişmelere büyük bir pencereden bakarak, konuyla ilgilenenler geniş bir perspektif sunacağım.
Durum
Önce durumu tarif edelim.
Durum ne kadar iyi, ne kadar kötü?
Eğer Trump'ın söylediği gibi bu bir "kurtuluş" meselesi ise derinlemesine incelemek gerekir.
Amerika Birleşik Devletleri ekonomisi çok büyük, hatta dünyada en büyük.
Bazı verileri 2024 yılına bakarak gözden geçirelim.
Burada 28,8 trilyon dolarlık bir Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'dan (GSYİH - GDP) bahsediyoruz.
ABD, GSYİH'nın yaklaşık yüzde 17'lik kısmı (4,92 trilyon dolar) mali gelirlerden oluşuyor.
Çeşitli kurumların harcaması ise 3 trilyon dolar.
(Bunun içinde örneğin Milli Savunmanın payı 399 milyar dolar. Başka örnek, Trump, Milli Eğitimi lağvetti, harcaması 88 milyar dolardı.)
ABD'nin genel harcaması ise 6,75 trilyon dolardır.
Buna göre 2024'te ABD maliyesinin açığı 1,83 trilyon dolar.
2024 yılı itibarıyla ABD'nin toplam borcu ise 35,46 trilyon dolar. 1
ABD maliyesinin gelir kalemleri neler?
Aşağıda 2024 dökümü yer alıyor.
Bütün yük alınan çeşitli vergilere dayanıyor.
Gümrük gelirleri yüzde 2 kadar.
Diğer taraftan ABD dolarının küresel rezerv gücü yüzde 60'lar civarında.
(Avro yüzde 20 civarında, eğer genele bakılırsa, G7 ülkeleri paralarının rezerv toplamı yüzde 90 civarında.)
Yani dünya büyük oranda Amerikan dolarını kullanıyor denebilir.
New York ve Londra borsalarının (bunlarla iş yapanlar dahil) işlem hacimleri küresel bazda yüzde 95 oranında.
Para G7'lerde basılıyor, hisseler Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık bazlı borsalarda finansal işleme tabi tutuluyor.
Bir yatırım yapılacak diyelim, hisse senetleri, yatırım fonları, vs. buralarla irtibatlı.
Amerika dolar basarken, ki bu durumda dünyanın çoğunun kullanımı için para basılıyor diyebiliriz, bir karşılık gösteriyor.
Dolar en çok bono karşılığında basılıyor.
Bonoların bir değeri var ve işleyen faize tabi.
Yani senetlerin piyasalardaki ederine ve faiz oranlarına göre düşünürseniz, ABD para bastı ise miktarı oranında faiz ödemek zorunda kalıyor.
Faiz yükü artınca bunu daha çok ABD vergi mükellefleri ödüyor.
(Daha sonra aşağıda bu faiz hacmini vereceğim.)
Bu, II. Dünya Savaşı sonrasında Amerika önderliğinde kurulan uluslararası bir sistem.
Acaba bir kısmıyla değişmeli mi?
Bu değişim ne kadar ve kimin yararına olmalı?
ABD ekonomisi sadece kendiyle ilgili konularda yönetilmiyor, uluslararası sistemin gereği olarak harcamaları oluyor.
Burada bir karar gerekiyor;
ABD dünya için ne kadar para harcamalı ve bu para kendi vatandaşının cebinden mi çıkmalı, ülkeler burada dengeli bir rol mü almalı?
Trump şunu düşünüyor olabilir:
Bu bir uluslararası sistem ise uluslar yükümlülüklerini neden yerine getirmiyorlar?
Eğer yükümlülükler paylaşılmayacak ise ben yokum! Ülkeler alırken tamam, ver deyince çeşitli mazeretler uyduruluyorlar. ABD'yi eleştiriyorlar, ama çoğunlukla boş konuşuyorlar…
Zaten dünyada uzunca süredir bir ticaret savaşı var idi.
Her ekonomik gelişmeyi bu bilinen tanımla açıklamak artık yeterli olmuyor.
Dünyada ekonomik sistem ve kullanılan kaynaklarda bir tıkanıklık mı var?
Küresel ekonominin motoru Amerika Birleşik Devletleri geldi ve bir yerde yeni kaynak arama evresine girdi.
Öyle ki bu hem 2008 küresel mali krizinin gölgesinde bir döneme rast geldi hem de dünya çağında inovasyonda büyük sıçramaların olduğu döneme.
Eğer bu sistemle büyümenin bir sınırı var ise mevcut şekliyle bu artık belli bir yere geldi ve sistem zorlanmaya başladı.
Sistemin aradığı ise kısa yoldan ilave ve yeni bir ekonomik kaynak arayışıydı.
Bu arayış net bir biçimde Dördüncü Sanayi Devrimi idi.
Belirgin tarih olarak 2017'de Sanayi Devrimi bütün gücünü küresel çapta herkese hissettirmeye başladı.
Bu başlıkla kitaplar yazıldı, konferanslar yapıldı.
İşte püf noktası!
Tam bu evrede Amerika'nın rakibi olan Çin, zaman içinde eline geçirdiği fırsatlarla ortaya çıkan gücü Amerika'yla ve diğerleriyle paylaşmaya aday oldu.
Burada Amerikalı büyük yatırımcıların, bunun içinde küresel açılımla iş yapmayı önemseyen neoliberallerin bir katkısı oldu.
Sanayi Devrimi'nden büyük pastayı Birleşik Devletler'in alması bekleniyorken, Çin bu gelişen büyüklüğe ortak oldu.
Bu durumda Dördüncü Sanayi Devrimi, Amerika için tam bir fayda sağlamadığı gibi, belli noktalarda zararına sonuçlar da doğurmaya başladı.
Ne kadar kötü?
Trump açıklıyor, Amerikan ekonomisi gerçek anlamda çok kötü diye.
Biz de bakalım.
Aslında bu hikâye net bir biçimde 2008'de başladı.
Küresel mali kriz bir basamak halinde derinleştirdi konuyu, üstelik faizler de maliyeye yük oluşturdu.
Sonra ikinci dalga geldi, Kovid-19 pandemisi.
Açık büyüdü ve faiz yükü arttı.
Aşağıdaki grafik bize şunu söylemektedir:
2008 ilk çeyreğinde borç GSYİH'nın yüzde 67'si oranında, 2008 sonunda yüzde 80'i; Kovid-19'da, 2020 ikinci çeyreğinde borç GSYİH'nın yüzde 132'si oluyor; 2024 son çeyreğinde ise yüzde 121.
Demek ki ABD maliyesi için bir borç batağından söz edilebilir.
2053 yılına kadar yapılan projeksiyona göre, eğer önlem alınmaz ise ABD borç yükü önü alınamaz şekilde artıyor.
Faize ne kadar para gidiyor?
Yine aşağıda 2053 yılı projeksiyonu görülmektedir.
2024 mali yılında, federal net faiz harcamaları 2023 mali yılına göre yüzde 14 arttı (658 milyar dolardan 881 milyar dolara).
Önlem alınmaz ise bu faiz yükü giderek artacak.
(Tabloda lacivert renkli görünmektedir.)
Bundan başka Kongre Bütçe Ofisi'nin (CBO) son projeksiyonuna göz atalım.
Şöyle:
2026 Mali Yılından 2035'e kadar net faiz ödemeleri toplam 13,8 trilyon dolar olacak. Faiz, 2024 Mali Yılında 881 milyar dolardan, 2026 Mali Yılında 1 trilyon dolara, ardından 2035'te yaklaşık 1,8 trilyon dolara tırmanacak. Borç faizi, Sağlık ve Milli Savunma harcamalarından zaten daha büyük. Net faiz son birkaç yıldır patlama yaşıyor, ödemeler 2015'te 223 milyar dolardan 2020'de 345 milyar dolara, ardından 2024'te neredeyse üç katına çıkarak 881 milyar dolara çıktı. CBO, 2025'te net faizin 952 milyar dolara ulaşacağını, GSYİH'nın neredeyse rekor seviyede yüzde 3,2'sine ulaşacağını ve faizin 2026'da ekonominin payı olarak rekorunu geride bırakacağını öngörüyor. 4
Bu rakamlar bize Amerikan ekonomisinin giderek kan kaybettiğini göstermektedir.
Bu durumdayken sürekli para basılıyor, karşılığında açıklar büyüyor ve faiz yükü artıyor.
Şimdi ABD'nin bu tablosuna başka şekilde bakalım.
2024 Aralık ayında Demokratlar ile Cumhuriyetçiler seçime girdiler ve bu seçimi Trump kazandı.
Amerikan halkı Trump'a neden oy verdi?
Daha kampanya zamanında Trump konuşmaya başladı, "Amerikan ekonomisi batıyor" dedi.
Durum ortadaydı.
Bunu, örneğin Joe Biden yönetimi veya Neoliberal Demokratlar göremiyor muydu?
Görüyorlardı.
Bu arada bazıları Merkez Bankası'nı (Federal Reserve, FED) devletin malı gibi düşünebilir.
Öyle değil. ABD'de FED özerktir.
İçinde çok büyük sermayedarlar ve bankalar vardır.
Devam edelim.
Bu periyotta Trump'ın yaptıklarına bakılır ise aslında her şey Amerikan ekonomisini tekrar rayına oturtabilmek için söylenen sözler ve yapılan işler olarak düşünülebilir.
Trump bir anlamda yeni kaynaklar yaratmak için çaba sarf ediyor ve devletin işe yaramaz birçok harcama yapan kurumlarının önünü kapatıyor.
Trump, "Gerekirse Amerikan ordusunun harcamalarını kısarım, Pentagon ve CIA gibi kurumların sorumsuzca yaptığı işlere engel olurum" diyor.
Amerikan ekonomisi mevcut çarkı çeviremeyecek bir noktaya geldi.
Yeni adımlara veya tedbirlere ihtiyaç olduğu açık.
İlk bahsettiğim Sanayi Devrimi yolunun başka bir istikamete, Çin'in yararına bir duruma kayması, ikincisi ise Amerikan ekonomisinin elde ettiği gelir kapılarının harcamalara ve faizlere gitmesi gerçeği ortada.
Şöyle düşünün, Amerikan ekonomisi sabit gelir sağlayan devlet tahvilleriyle bütün dünyaya güvence veriyor idi.
Bütün yatırımcılar Amerikan bonusu alıyordu.
Bu yatırımcıların içerisinde birçok şeyi söylememiz lazım:
Yabancı devletler, yabancı bankalar ve yatırımcılar, Amerika'daki bankalar ve büyük yatırımcılar, velhasıl liberal ve neoliberal ekonomiye bel bağlayanların hepsinden söz edilmelidir.
Çin, Japonya, Rusya veya Avrupa'da olmanız hiç fark etmiyor.
Paradan para kazanmanın yolu!
İfade ettiğim gibi, ABD para basarken bunun karşılığında piyasaya bono sürülüyor.
İyi de bonoların faiz yükünü kim üstlenecek?
Elbette bu giderek büyüyen bir faiz oluyor.
(Yukarıda verdiğim tabloda görülmektedir.)
Alternatif sistem ve yöntem ne, aktör kim?
Şu ifade edilebilir;
ABD hegemonik güç olmasın Çin olsun.
Bu da bir olasılık, ama burada ileri sürülecek sistem tanımlı mı?
Her ülke ve ekonomik güç, istediğini yapabilecek ve burada bütün dengeler, usuller, hukuk öyle kavgasız gürültüsüz işleyebilecek mi?
Bunu ABD sistemini korumak için söylemiyorum.
Alternatif sistemi düşünenler çözümlemelerini açıklamalılar diye söylüyorum.
Zira mevcut sistem artık hesabı-kitabı yapılır halde, bilinen bir yapı halindedir.
Mevcut hegemonik sisteme bir daha bakın.
Bugünkü Cumhuriyetçilere göre, Amerikan vergi mükellefleri basılan ve belli kısmıyla dünya için harcanan paranın mali yüküne katlanmak için aşırı gayret etmesi gerekiyor, üstüne üstlük dünyada jandarmalık yapıyor ve bunun giderini ödüyor, birçok ülkeye çeşitli şekillerde yardım ediyor ve bunun parasını ödüyor, örneğin İsrail'de ve Ukrayna'da savaş oluyor ve bunu da fonluyor...
Sonuçta bütün bunlar Amerikan halkının cebine yansıyor.
Hatta borçları ödemek için yine bono karşılığında para basılıyor, yine ödenecek faizlerin miktarı ve borç yükü artıyor.
İşte ABD ekonomisi için oluşan bir kısır döngü!
Bundan böyle ABD hegemonik iddiasını sürdürmesin, demek de mümkün.
Şimdilik hegemonik tartışmaları bir yere bırakalım.
Biz burada durumu ortaya koyuyoruz ve olabildiğince irdelemeye çalışıyoruz.
Trump seçimlerde dedi ki; "bu işlerin hepsini durduracağım."
Hep birlikte nereden çıktı Grönland, Kanada, Panama, dedik değil mi?
Kaynak arıyor.
Başka örnek: Trump gerekirse İran'ı bile vururum diyor.
Savaş çıkartırım, ama bu Amerika'nın kazanacağı bir şey olmalı diyor.
Dünya petrol fiyatlarını ben belirlerim diyor.
Örneğin Çin elindeki dolarları piyasaya sürsün, bonoları ABD'ye karşı silah olarak kullanmasın diyor.
Bakın burada her bir konu, Trump'ın doktrini gereği, Amerika'yı daha ileriye taşımak (Make America Great Again - MAGA) için kurgulanıyor.
Amerika büyük olacak da diğerleri küçük mü kalsın?
Bu da başka bir tartışma.
Ancak Trump diyor ki:
Uluslararası yükümlülükler ve anlaşmalar gereği yük paylaşımları doğru düzenlenmemiş, bazıları bu durumdan adil olmayan şekilde yararlanıyor.
O halde Trump başkan adaylığından bugüne dek farklı bir şey söylemedi.
Kendileri açısından bir sorun var ve "Amerika'yı tekrar rayına oturtalım" dedi.
Güncel mevzulara gelelim, tarifelere.
İlginç konu tarifelerle ilgili oldu.
Çünkü tarifeler de aynı zamanda bir tür vergidir.
Yani Amerikan halkı tarifelerle ilgili olarak yine bir çıkmaza girecek mi diye sormamız lazım?
Zaten soruluyor.
Belki bugünkü durumda, Demokratların ve dünyadaki yatırımcıların eleştiri yağmuruna tuttuğu Trump ile ilgili önemli husus, tarifelerden dolayı oluşacak fiyat artışının Amerikan ekonomisine ayrıca yük getirebileceği gibi basit ekonomi teorilerine dayanıyor.
Şöyle bakalım, eğer küresel sisteme sırtınızı dayadıysanız, küresel çapta ve bu tarz bir sermayeyle ilgili yatırımları yapıyorsanız, liberal ve neoliberalseniz, Amerika'da Demokrat kesimdenseniz, bilinen tabirle küreselciyseniz, ortalama Amerikan halkını da pek düşünmüyorsunuz, sadece kendi çıkarınızı düşünüyorsunuz, bu mu?
İşte Trump‘ın savaş ilan ettiği nokta bu.
Bu hem kendi içinde hem de dışında, (Trump'a göre) Amerika'ya zarar verenlere karşı büyük bir mücadele oluyor.
Yani "kurtuluş" mücadelesi dedikleri bu.
Başka ne var?
Bugünün konusu esasen sadece tarifelerle sınırlı değil.
Trump yönetimi açıklıyor, ABD, Dünya Ticaret Örgütü'nden (DTÖ) bile çıkabilir.
Çinli yetkililer, uluslararası mahkemeye gideceklerini açıklıyorlar.
Bu gibi gelişmeleri de yaşanan süreçle birlikte okunmalı kanaatimce.
DTÖ konusunu daha önce bu sitedeki yazılarımda vurguladım.
Bu Çin'e avantaj veren bir uygulama oldu çıktı.
Çin bu avantajını kaybetmemek için her türlü girişime başvurur.
Hatta başta ifade ettiğim noktayı düşünün, Sanayi Devrimi'nden DTÖ imkanlarıyla da yararlanan bir Çin ekonomisi var, küresel çapta sürekli besleniyor.
Küresel çaplı projeleri var ve bunlardan vazgeçmek istemez.
Perşembe günü Trump, borsadaki ağır kayıplara ilişkin soruları cevaplandırırken şunları söyledi:
Bekleniyordu. Amerika çok hastaydı. Berbat bir ekonomi ve birçok sorun devraldım, Amerika bir hasta gibiydi. [ABD] Kurtuluş Günü'nde bir ameliyata girdi ve artık patlama yaşayan bir ülke olacak.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Makalemin başından beri ifade ediyorum, Amerika Birleşik Devletleri'nin ekonomisi kötüydü.
Bu uygulamayla Demokratlar, Cumhuriyetçi Başkan Trump'ın yaptıklarını anlamsız bulduklarını işaret ederlerken, acaba kendi eksikliklerini mi gizlemek istiyorlardı?
Trump'ın iddiası, bugüne kadarki mali dengenin bozukluğunun temel nedeni politikacıların Amerika'yı iyi yönetemedikleri.
Trump'ın fikrine göre, bugüne dek ABD politikaları adeta tek taraflı zarar etmeyi kabul etmişti.
Birleşik Devletler ile ticaret yapanlar ve finansal yatırım yapanlar daha işin en başında avantajlı oluyorlardı.
Trump'a göre bu kabul edilemez bir durumdu.
Görünürde Trump, cari hesap dengesizliklerini ticaret politikasıyla düzeltilebileceğine inanıyor ve ticaret açıklarına dayalı bir formülle bu karşılıklı tarifeleri ileri sürüyor.
Tarifeler, etkilerini telafi etmek için para biriminin değer kazanmasına neden olur.
Ancak bugün için sonuç ne?
Dolar, bu düzensiz politikalara tepkiyle zayıfladı.
Bilinen gerçek şu, dolar uzun süredir düşüşteydi, sadece Trump'ın işbaşına geçtiği zaman zarfında olan bir durum değildi.
Anlaşılan bu kadar mı?
Daha başka bir açıklama olmalı…
Buraya kadar stratejik ve makro düzeyde olup biteni açıkladım.
Tarifelerle ilgili gerçekte ne oluyor, ne bekleniyor, bunu tamı tamına açıklayan henüz çıkmadı.
Trump'ın bu politikasıyla göremediği bir şey olabilir mi?
Trump'ın esaslı bir teorisi mi var, yoksa Amerika için sorun derinleşecek mi?
Trump'ın perşembe günü çıkıp, 5 milyon dolarlık Altın Kart satmasını gerektirecek kadar kötü bir durumdan söz ediyoruz!
Bazıları "Amerika batarsa batsın" diyerek açıklama yapabiliyor.
Bu da bir seçenek elbette. Ama basit açıklama.
Amerika batarken beraberinde kimleri batırır, düşünerek konuşmak gerekir.
Şu husus var, "borsalar çöküşte!"
İşte burada geneli içeren ve cari etkisi yoğun bir zarar oluşuyor.
Piyasalar tepki verir ve bu öngörülebilir olmalıdır.
İş endazesinden çıkarsa bir daha zor yoluna girer.
Çünkü piyasalar için bireysel tepkiler çok önemlidir.
Senaryolar
Şimdi de bazı makro senaryolar üzerinden ilerleyerek, esasında neler düşünülüyor olabilir, biraz tartışalım.
Fütüristik senaryo:
Madem ABD, Dördüncü Sanayi Devrimi ile ilgili meselede yeniden bir adım atması gerekiyor, o halde bunun fütüristik çözümü ne olur?
Bu senaryonun temelinde "karanlık fabrikalar" fikri var.
Üretim bantlarında robotlar çalışabilir.
Üretim bantlarındaki insan kaynağına el çektirilebilir.
İnsan kaynağının ekonomideki varlıkları ile buna bağlı işleyen devletin mali faaliyetleri üzerine yeniden bir düzenleme getirilebilir.
Burada ilk akla gelen hamle, uluslararası çapta gümrük tarifelerinden elde edilen kazancı arttırmak ve buradan insan kaynağının mali fonksiyonunu düşürmek, olabilir.
ABD ile Çin rekabeti açısından bir husus var, giderek yaşlanan yaklaşık 1,4 milyarlık Çin'in nüfusu çok fazla ve ABD bu durumu ona karşı silah olarak kullanabilir.
Kendisi üretim hatlarında robot kullanımlarını giderek arttırırken ve üretim maliyetlerini düşürürken (nüfus ölçeğinde bunu yapabilir), Çin bu durumdan dolayı ayrıca zarar görebilir.
Mevcut sistemi onarmak senaryosu:
ABD'nin liderliğini üstlendiği bu uluslararası sistem devam edebilir, fakat bu aşamada her ulusun ekonomik paylaşımlarına adil bir düzenleme getirilmelidir.
Burada temel hamle, ABD'nin borç yükünün azaltılması üzerine düzenlenebilir.
İlk adım tarifelerle atılıyor olabilir.
Küresel çapta faiz, enflasyon, doların değeri üzerine olan süreçler yönetilebilir ve sonuçta borç yükü düşürülebilir.
Dördüncü Sanayi Devrimi'nin gereği olarak yapılması gerekenler bu senaryo içinde de yer alıyor, ama yapılmayanları yapabilmek, eksikleri kapatabilmek adına.
Kritik mineraller, yarı iletkenler, siber-uzay çalışmaları, bütün bu gibi hususlarda eksiklerin giderilmesi düşünülebilir.
Kaos senaryosu:
Trump sürekli kaotik hamleler yapabilir ve kaosu yöneterek ABD'nin jeopolitik kazanımlarını artırılabilir.
Bunun içinde ekonomik, sosyolojik, politik, jeopolitik, teknolojik, askeri hamleler yer alabilir.
Gerekirse dünya büyük savaş sınırına getirilebilir ve rakipler orada sınanabilir.
Dolayısıyla her bakımdan "ABD liderliğine" olan ihtiyacın artması sağlanabilir.
Dördüncü Sanayi Devrimi burada da geçerli, teknolojik ürünler ve bunların ticareti yönünden işaret edilen hususlar.
Çin ile rekabet bu bakımdan durumu daha da gergin hale getirebilir, kaotik bağlamı bu şekilde açıklamak mümkün olabilir.
Değerlendirme
Bugün neoliberal Demokratlar (kısaca küreselciler), Cumhuriyetçi Trump'ın politikalarına "kaotik" demeye başladılar bile.
FT'den Alan Beattie şöyle yazmış:
… Ancak bu, ticaret ve küreselleşmede genel bir güvenilirlik krizi değil. Büyük ölçüde yerel bir patoloji ve özellikle Cumhuriyetçi Parti'nin bir patolojisi. Bu mevcut durum sadece taktiksel bir hata değil: İdeolojik bir aşırılıkçının başkan olması durumunda olan şey bu. […] Donald Trump'ın tarifelerinin mantıkla aklanması mümkün değil. Bu, dikkatlice tasarlanmış bir endüstriyel politikanın veya ticaret ortakları arasında uyumu teşvik etmek için kurnazca bir stratejinin veya diğer hükümetleri itaate korkutmak için koreografisi yapılmış bir kaos görünümünün parçası değil... 5
Öncelikli olarak Trump'ın ana fikrinin ikinci senaryo olduğu söylenebilir.
Uluslararası sistem, "mevcut sistemi onarmak" üzerine bir süreci yaşıyor olabilir.
Eğer böyle ise de sorunlar çıkacak:
Kimler ne ölçüde Trump'ın gösterdiği istikamete odaklanabilir, kimler nazlanır veya reddeder?
Hatta bu senaryoda ABD içinden bile Demokratların engelleyici politikaları artarak sürebilir.
Trump'ı zorlayan hususlar zaman arttıkça daha da tırmanabilir.
Sistemi onarmak senaryosu ile kaotik senaryoya geçiş arasında ne tür bir ilişki olabilir?
Örneğin ABD'nin DTÖ'den çıkması, İran'ın nükleer silah üretmesi üzerine ABD'nin buraya askeri müdahalede bulunması, Çin'in Tayvan'a müdahalesi üzerine Hint-Pasifik'te durumun kızışması, gibi başka birçok önemli hususla ilgilenmek durumundayız.
Trump yönetimi ekonomi ile diğer alanlardaki ABD'yi bağlayan operasyonları ne derecede yönetebilecek, büyük mesele bu olsa gerek.
Bu açılardan her bir detayı karşımıza çıkanlar ölçüsünde tartışmaya devam edeceğiz.
Dünya için gerçekten zorlu bir döneme girildiği açık.
Çünkü burada tarihsel manada bir sistem mücadelesinden bahsediliyor.
Dünyada belirgin kırılmaların yaşanması ve sürtünme alanlarının farklı gelişmeleri tetiklemesi söz konusu olabilir.
1. Burada yer alan rakamlar için Bkz: Fiscal Data, Treasure.gov (An official website of the U.S. government)
2. U.S. Government Accountability Office, Jeff Arkin, The Nation's Unsustainable Fiscal Path.
3. Adı geçen, Jeff Arkin.
4. Committee for a Responsible Federal Budged, Interest on the Debt to Grow Past $1 Trillion Next Year, Feb 6, 2025, crfb.org
5. Financial Times, Alan Beattie, A US tariff pathology is unleashed upon the world, The Republicans have allowed a destructive economic nationalist to lead America into chaos, April, 3.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish