Trans-Atlantik'teki kırılma emarelerinin nedeni Trump mı, yeni sanayi devrimi mi?
Büyük değişim sürecinde büyük güçlerin mücadelesinde, ABD, Çin, Rusya ve Avrupa büyük bir savaşa mı hazırlanıyor?
Mevcut bakış açısıyla
Amerika Birleşik Devletleri'ne bütünüyle bakmak gerekiyor.
Ulusalcılar veya küreselciler, Demokratlar veya Cumhuriyetçiler, Trump veya Biden, gibi zamanın içerisinde gördüklerimizi değerlendiriyoruz.
Bakış açıları değişiyor. Bazıları ilginç, sanki Amerika'ya haklılık payı verircesine sonuçlar çıkarılabiliyor.
Amerikan hegemonyası gelişen zamanın siyasi veya düşünce yapısıyla gelişirken, bir sonraki defa, diğeri tarafından geliştiriliyor.
Eğer dünyada iyiye gidiş varsa Amerika fikri iyiye gidiyor, kötüye gidiş varsa yine Amerika.
Ama iyi veya kötü, sonuçta bu dinamik jeopolitik ve büyük güç mücadelesine dayalı olan dünyada, Amerika'da olanlar bütünüyle diğer ülkelerin veya ulusların durumunu ilgilendiriyor.
Bugün Avrupa'da yaşanan problemler, Trans-Atlantik ile ilgili düşüncelerde farklı bir konuma gelinmesi, savunma dahil her konuda, Amerika'nın çıkarına hizmet edilip edilmediği sorusuna cevap aranması, ekonomi, enerji, gibi konularda insanların yeterince ve eşit haklar ölçüsünde faydalanıp faydalanamadıkları, ama en önemlisi, Batı kültürüyle ilgili olarak, ileriye mi gidiliyor, gerileme mi, bu noktada bir tereddüt oluşuyor.
Son noktayı bir daha ifade edelim, Amerika'nın genel gidişi, sonuçta Avrupa'nın da kültürel, siyasal, ekonomik, sosyal ve teknolojik gelişmesinde engelleyici bir husus mu, yoksa önünü açar tarzda mı?
Bugün Donald Trump yönetimi Batı dünyası için sorduruyor: ABD mi gerici, yoksa Avrupa mı?
Bugün İngiltere başta olmak üzere Avrupa'dakiler şöyle bir endişe içerisine girdiler:
Biz Batı kültürü olarak, demokrasiye, insan haklarına, özgürlüğe, serbest piyasaya dayalı ve diktatörlüklere karşı bir sistem oluşturduk, fakat Trump geldi ve bu sistemi temelinden sarsacak türden politikalarla karşımıza çıktı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Tam bu noktada Avrupalılar, savunmalarını, güvenliklerini, hatta ellerindeki silahların düğmesine kimin bastıklarını bile düşünmeye başladılar.
Çünkü, Amerika ile çok yakın temasta kalarak gelişim sağlamış olan Avrupa bir yana, her ikisinin müşterek çabasıyla jeopolitik ve stratejik çıkarlara kurban edilen, istismar edilen veya sömürülen diğer ülkeler ve milletler diğer yana.
Örneğin Türkiye'ye bakın. NATO'nun kenar-kuşağında Sovyetler Birliği'nin tehdidini göğüsleyecek ilk ülke idi.
Yani Amerika ve Avrupa babasının hayrına Türkiye'de askeri üsler açmadı, buraya bazı silahları boşuna vermedi.
O dönem geçti. Yeni dünya düzeni dendi. Türkiye yıllarca terör belasıyla uğraşırken, üstelik akıl verircesine, özellikle Avrupa bu konulara Türkiye'nin karşısında durarak, "işte demokrasi böyle bir şey" demeye kalkıştı.
Amerika ise; İran, Irak, Suriye, vb. aklınıza ne geliyorsa, Türkiye'yi de içine alan bu coğrafya içerisinde, siyasi sınırlarla, politikacılarla, enerji kaynaklarıyla, her şeyiyle, adeta büyük bir oyun oynadı.
Sonuçta kendilerini ve bu bölgede İsrail'i büyütmek istediler.
Bütün bu süreçte Türkiye, hem jeopolitik sorumluluklarını yerine getirmek, hem de müttefik, stratejik ortak, dost bildiği ülkelere kendini anlatmak zorunda kaldı.
O zaman şimdi tekrar soruyoruz:
Ey Avrupa, Amerika'yı bugün mü öğrendin? Türkiye yıllardır bu çok taraflı ve derinlikli mücadeleyi veriyor, hem Amerika'ya hem size karşı! Bu kibrinizden vazgeçebilecek misiniz?
Ama sonuçta bütün bunlar yaşadıklarımız yönüyle canlı konular.
Üzerine eğildiğimizde bir çok konuyu çalışıp detaylandırabiliyoruz.
Başka ifadeyle bütün bu olmuş bitmişi açıklayabiliyoruz, politikada, akademilerde, entelektüel mecralarda.
Yine de aklımızın köşesinde bazı eksikler var gibi, öyle değil mi?
Değişen çağın bakışıyla
Çağ değişiyorsa, bu daha başka!..
Dünden bugüne mukayeseyle durum az çok böyle açıklanabilir, Batı dünyasının iç sorunu gibi.
Acaba bugün olup bitenin farklı tarafları olabilir mı?
Dikkatlice baktığımızda neyi görmemiz gerekiyor?
Belki de Avrupalıları şok eden husus; sadece hegemonik çıkmazdaki ABD ve seçilmiş otokrat Trump değildir; hem kendileri açısından bir eksiklik olarak zamanın ruhunu yakalayamamanın hem de kaybettiklerini telafi etmek adına ödemek zorunda kalacakları faturanın yüksek olmasının farkına varmalarıdır.
Bu durum bizi, "acaba hangi çağa giriyoruz" gibi büyük bir sorunun içine mi çekiyor?
Bildiklerimizi kullanmak bir konu, ama bunun da ötesinde, Trans-Atlantik'i bile bölme sınırına getiren değişimin özünde yatan gerçek ne?
Trump'ın "önce Amerika!" veya ABD'nin "tek hedef Çin" demesi, bütün bu olanların açıklanması için yeterli mi?
Trump mı sorumlu bütün bu değişimden, yoksa onun seçilmesine etki eden temel değişimi de mevcuda eklemek gerekiyor mu?
Dördüncü Sanayi Devrimi!..
Dünyadaki bütün okumaları etkileyen gerçek bu olsa gerek.
Devrimlerin en etkili olanları sanayi devrimleridir.
Bilinen her şeyi değiştirme kuvvetine sahiptir.
Yaşamı, politikaları, sosyal hayatı, ekonomiyi, ama her şeyi yerinden eder, başkalaştırır.
Dünya öyle bir zamana geldi ki Dördüncü Sanayi Devrimi bize şunu söylüyor:
Teknolojiyle, kent düzenekleriyle, idari sisteminizle, ihtiyaç ve tatmin ölçülerinizle, seçtiklerinizle, görmezden geldiklerinizle, kendi gerçeklerinizle, zamanı yaşama biçiminizle, değerlerinizle, artık o insan değilsiniz, başkasınız.
Bunun en önde gelen örneklerini ise bu tür bir devrime açık yönleriyle, diğerlerine göre daha ileri konumda olan ABD'den ve daha yatkın konumda olan Trump'tan başlayarak göreceksiniz.
Direnenler olacak, kabullenenler de, ancak önce birbirinizi sert veya yumuşak yöntemlerle ikna etmek için en yakınınızdan başlayarak yüzleşeceksiniz.
Bu hiç de kolay olmayacak. Çünkü bu dönem yeni-Orta çağ'ı yaşayacaksınız.
Dördüncü Sanayi Devrimi çok şey istiyor.
Çin'in, Hindistan'ın veya diğerlerinin katkısını istiyor. Bu bir tartışma yaratsa da eksiksiz olmak istiyor.
"Eriyen kutuplardan ortaya çıkan coğrafyalardan tarım, enerji ve ulaşım için yararlanın" diyor.
"Yeraltı zenginliklerinin, madenlerin, minerallerin, hidrokarbonun, güneşin, rüzgârın, akarsuların hepsini istiyor, yetmezse yeni kaynakları bulun" diyor.
"Dünyada bittiyse başka gök çizimlerine ve gezegenlere bakın" diyor.
"Uzayı tahkim edin" diyor.
Sanal, yapay, doğal, her ne varsa birleştirilmesinden bahsediyor.
"Bu para olmazsa başka paraya geçin, bu değer sistemi yetmiyorsa başka değerlere isim koyun" diyor.
Panama, Grönland, Kanada… Hatta Ukrayna'daki mineraller.
Trump nereden buldu çıkardı bu fikirleri?
Putin ile barışın! Savaş oluyorken nereden çıktı bu şimdi?
Elon Musk, Jeff Bezos… Trump nereden buldu bu zenginleri?
Trump'ın ağzından bir yapay zeka yorumu duyduk mu?
Ama şunu gördük, Gazze ile ilgili yapay zekaya yaptırılmış "yaratılmış gerçeklik" videosunu.
Trump, ABD'nin kurduğu NATO hakkında bile şaşırtıcı argümanlar ileri sürüyor.
FED'e rağmen "COIN piyasası ve merkezi" fikri de ne anlama geliyor?
"Kapatın USAID'i, işten atın CIA'daki ve ordudaki işe yaramazları" diyor.
Amaç sadece tasarruf etmek mi?
İkna
İşte zorluk böyle bir şey!
ABD ile Çin savaşacakmış…
Savaş olsun olmasın, mesele sadece bu kadarla açıklanmamalı.
Hem devrimler için savaşın pek de önemi yoktur; olur veya olmaz, küçük veya büyük, yerel veya kitlesel, ideolojik veya köktenci...
Savaşın etkisi en çok insanlara olur. İnsanlar hem ölmek için cepheye koştururlar hem de ölmemek için en büyük icadın peşinde koşarlar.
Barış yaptık derler ve yeni statüko belirlerler.
Savaş da barış da bir ikna yöntemidir aslında.
Zorluk, bu türden bir ikna olma şeklidir.
Hem savaş biçimleri değişmedi mi?
Mesela yeni bir dünya savaşı olsa 1945'te biten son dünya savaşı gibi olmayacağı şimdiden belli, çünkü her şey değişti.
2022'de başlayan, bir adıyla Ukrayna-Rusya Savaşı, diğer adıyla ABD-Rusya Güç Mücadelesi, teknik adıyla Temassız Savaş, çok farklı değil mi?
Hibrit, Siber, vs…
Hem bilinenleri ve uzantılarını analiz etmek hem de olabilecekleri öngörüp sağlam bir vizyon ve stratejiyle ilerlemek gerekir.
Bu cümle tamam da kimle yapılacak bu iş?
Mevcut sistemin yetiştirdikleriyle mi?
Mevcutlar ikna olamıyorlarsa?..
Trans-Atlantik'te durum!
Batı kültürü, değerleri, bunların sorgulanması.
Eğer buradaki mevzuları çözemezsek, siz düşünün, dünyanın hangi bölgesini çözebiliriz?
Yeni-Orta Çağ başladı, bu elbette bir yönüyle şatafatlı diğer yönüyle karanlık geçecek.
Kimler ilerici kimler gerici, şimdiden aklımız bir hayli karışık!
Bu durumda benim de müşkülatım, çok kişiyi büyük bir değişimin içinde olduğumuza ikna etmek oluyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish