M23 ve Kongo: Yeni bir savaş, eski bir hikâye

Sare Şanlı Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AP

Sömürgesi haline getirdiği Kongo'ya adımını dahi atmadan uzaktan hükmeden Belçika Kralı II. Léopold, kauçuk tarlalarında zorla çalıştırdığı ve yeterli miktarda kauçuk toplamayanların ellerini kestirdiği Kongo halkına uyguladığı vahşet ile tarihin karanlık sayfalarına geçti.

Bu süreçte 10 milyondan fazla Kongolu ya öldürüldü ya da ağır zulme maruz kaldı.

1960 yılında kahraman Patrice Lumumba liderliğinde bağımsızlığına kavuşan Kongo halkının sevinci uzun sürmedi.

Lumumba, kurşuna dizildikten sonra cesedi asitle yok edilerek vahşice öldürüldü; ondan geriye yalnızca bir dişi kaldı. 

Kongo, 32 yıl süren ABD destekli Mobutu diktatörlüğüne ve sonraki 30 yıl boyunca milyonlarca insanın öldürüldüğü savaşlara sürüklendi.

Bugün Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC), Afrika'nın en talihsiz ülkelerinden biri olmaya devam ediyor. 

Son yaşanan olaylarla birlikte dünya gündeminde nihayet yer bulan Kongo'da bitmeyen kaosun tarihine tekrar bakmak gerekiyor.


Son 30 yıldır Kongo'da neler yaşanıyor?

Sömürge döneminde Belçika'nın derinleştirdiği Hutu-Tutsi ayrımı, 1994'te Ruanda'da korkunç bir soykırıma yol açtı. Sadece 100 gün içinde, çoğunluğu Tutsi olmak üzere yaklaşık bir milyon insan katledildi.

Soykırım sonrası 2 milyona yakın Ruandalı, KDC'nin doğusunda yer alan Kivu'ya sığındı.

Bunlar arasında soykırımın failleri olan aşırılıkçı Hutular militan gruplar kurarken, Tutsiler de karşı örgütlenmelere girişti. 

Ruanda, KDC'deki Hutu grupların kendi topraklarına tehdit oluşturduğunu öne sürerek 1996'da Mobutu Sese Seko yönetimindeki KDC'ye operasyon düzenledi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

1. Kongo Savaşı olarak anılan bu askeri girişim neticesinde diktatör Mobutu devrildikten sonra Laurent Kabila iktidara geldi. Kabila Ruanda ile uzlaşma yoluna girdi. 

Ancak Kabila ile Ruanda arasındaki anlaşmanın ömrü kısa sürdü. Kabila, ülkedeki Tutsilerin etkisini azaltmaya çalışınca 1998'de 2. Kongo Savaşı patlak verdi.

Bu savaşta KDC, Namibya, Angola ve Zimbabve'nin desteğini alırken; Ruanda, Uganda ve Burundi karşı cephede yer aldı.

2001 yılında Kabila suikasta uğradı, yerine oğlu Joseph Kabila geçti ve iki ülke arasındaki barış görüşmelerinin olumlu sonuçlanmasıyla savaş sona erdi.

2009 yılına kadar büyük çatışmalar olmasa da Kongo'da sorunlar bitmedi.

Zira dış güçler ülkenin zengin kaynaklarından yararlanmak maksadıyla istikrarı bozmak için zemin hazırladı.

Yolsuzluk ve adaletsizlik ülkenin yer altı kaynakları açısından son derece verimli olan doğu topraklarında çok tehlikeli bir yapılanmayı doğurdu: M23 Hareketi.


M23 nasıl başladı?

M23 (Mart 23 Hareketi), adını 23 Mart 2009'da KDC hükümeti ile Kongolu Tutsi (bazı iddialara göre Ruandalı Tutsiler) isyancılardan oluşan CNDP (Halkın Savunması Ulusal Kongresi) arasında imzalanan barış anlaşmasından aldı.

Anlaşma uyarınca CNDP militanları silahlarını bıraktı ve KDC ordusuna entegre edildi.

3 yıl sonra CNDP militanları kötü muamele gördüklerini iddia ederek ordudan ayrıldılar.

Oysa gerçekler başkaydı.

Eski CNDP komutanları, ordudaki yeni pozisyonlarını güç kazanmak ve yasa dışı ticaret yapmak için kullandı.

İsyancılar özellikle ülkenin doğusundaki zengin maden bölgelerinde yasa dışı maden işletmeciliği, haraç kesme ve kaçakçılık faaliyetlerine karıştılar.

Çok sayıda CNDP üyesinin sivil halka yönelik şiddet, zorla alıkoyma ve tecavüz gibi suçlara karıştığına dair insan hakları örgütleri tarafından belgelenmiş raporlar bulunuyor. 

Yargılanma korkusuyla ordudan ayrılan militanlar yeni bir yapılanma içine girdiler ve M23 hareketini başlattılar.  

M23, kurulduğu tarihten bu yana Tutsi lider Paul Kagame yönetimindeki Ruanda tarafından desteklendiği iddialarıyla gündeme geldi.

Ruanda ise BM raporlarına rağmen halen bu iddiaları reddediyor. 

İsyancılar 2012'de Kuzey Kivu'nun başkenti Goma'yı kısa süreliğine ele geçirdi.

Ancak uluslararası baskılar ve KDC ordusunun BM destekli operasyonları sonucu 2013 yılında yenilgiye uğratıldı ve birçok üyesi Ruanda ve Uganda'ya kaçtı.

2021 itibariyle M23 yeniden güç kazandı ve Kongo'nun doğusunda büyük çaplı saldırılar düzenleyerek bölgedeki istikrarsızlığı artırdı.

Daha önce KDC ordusuna destek veren Batılı ülkeler bu defa desteğini çekti.

KDC yurt dışından paralı askerler getirerek orduyu güçlendirmeyi hedefledi ancak paralı askerlere ödenen paranın, KDC askerlerinin maaşının onlarca katı olması orduyu zayıflattı (nitekim M23 ilk önce paralı askerleri teslim aldı).

Geçen hafta yeniden Goma şehrini ele geçiren M23 isyancıları bu defa yeni bir liderle ilerledi.

2018 yılında seçim komisyonu başkanlığı yapan ancak sonradan hükümete karşı tavır alan AFC/M23 lideri Corneille Nangaa başkent Kinşasa'ya kadar ilerleyeceğini duyurdu.

Ülke içinde M23 isyancılarına destek veren silahlı grupların artması durumu daha endişe verici hale getirebilir. 


Neden Kongo?

Tüm bu çatışmaların on yıllar boyunca sürüyor olmasının tek nedeni, Batı medyasının indirgemeci bir yaklaşımla resmettiği gibi tarihi olaylardan kaynaklanan 1kabile savaşları" değil.

Kongo toprakları sahip olduğu zengin kaynakların bedelini kanla ödüyor.

Teknolojinin en elzem minerallerinden biri olan koltan madeninin küresel rezervlerinin yüzde 60'ı çatışmaların asla dinmediği Kivu eyaletinde bulunuyor.

Bu bölge isyancı gruplar ve yabancı devletler için büyük bir cazibe merkezi.

Ülkedeki maden ocaklarının çoğu başta Çin olmak üzere bazı Batı ülkeleri ve İsrail tarafından işletiliyor.

İsrailli iş adamı milyarder Dan Gertler'in muazzam servetini yasal olmayan yollarla Kongo'nun madenleri sayesinde elde ettiği biliniyor. 

Kongo'ya kıyasla koltan rezervi son derece az olan Ruanda, koltan ihracatında Kongo ile başa baş durumda.

Ruanda yönetiminin silahlı çetelere destek vererek amaçladığı şey, Kongo'daki koltanın çok ciddi bir kısmını yasal olmayan yollarla çıkarıp Avrupa ülkelerine satmak. 

Bu nedenle Ruanda çok sayıda Avrupa ülkesi tarafından korundu ve maddi yardım gördü.

Küresel güçler ve büyük şirketler istedikleri madenlere ulaşmak için Ruanda'yı paravan olarak kullanıp aleyhlerinde açılabilecek davaların önünü kesiyor.

M23 krizi, Kongo'nun onlarca yıldır devam eden istikrarsızlığının sadece bir parçası.

Küresel güçler ve teknoloji şirketleri kendi çıkarlarını korumak adına Kongo'da yaşanan çatışmaların son bulmasını ve istikrarın sağlanmasını hiçbir zaman istemedi ve istemeyecek.

Ruanda'nın Türkiye'den arabuluculuk talep ederek sorunu siyasi zeminde çözmek isteği, M23 ile masaya oturmak istemeyen KDC yönetimi tarafından reddedildi.

Yalnızca 5 gün içinde 700'den fazla insanın hayatını kaybettiği krizin kısa vadede çözüleceğine dair bir işaret görünmüyor. 

 

 

Kaynaklar: 

https://www.wallafricajournal.com/at-least-25-dead-as-m23-rebels-clash-with-congolese-forces-in-goma-drc/ 
https://dunyasiyaseti.com/icerik/kongo-demokratik-cumhuriyeti-afrikanin-sicak-catisma-noktasi.html 
https://www.indyturk.com/node/672781/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/daha-fazla-kobalt-i%C3%A7in-daha-fazla-kongolu-mu-%C3%B6lmeli 
https://main.un.org/securitycouncil/en/sanctions/1533/materials/summaries/entity/forces-democratiques-de-liberation-du-rwanda-%28fdlr%29 
https://www.theafricareport.com/375430/drc-who-is-corneille-nangaa-the-man-leading-the-m23-rebels/ 
https://main.un.org/securitycouncil/en/sanctions/1533/materials/summaries/entity/m23

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU