45. ve 47. ABD Başkanı Donald Trump'ın İkinci başkanlık dönemi resmen başladı.
Başlar başlamaz da Panama kanalı, Meksika sınırı ve gümrük vergileriyle ilgili karar ve yorumları dikkat çekti.
Bu yazıda, Trump 2.0 Başkanlık döneminde Türkiye'nin ortak çıkarlara, tahıl koridoru ve gıda güvenliği, enerji ve ticaret merkezi olma hedeflerine, bölgesel barış, istikrar ve kalkınmaya kurumsal bir çokuluslu konsorsiyum yapısıyla katkıda bulunacak bir "Jeo-ekonomik Kalkınma Bankası" oluşturmanın önemine değineceğim.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Trump, savaşları bitirmeye geldiğini belirtiyor, ancak hedeflerine engel göreceği ülkelere karşı ağır yaptırımlar uygulaması hiç şaşırtıcı olmaz.
Trump, hedefleri doğrultusunda, gerekirse sert müdahalelerde bulunmaktan da çekinmeyecektir.
Normalde bir Amerikan başkanının, bir nevi bilanço niteliğindeki "Birliğin Durumu" (State of the Union Address) ulusa sesleniş konuşmasında yapacağına benzer bir konuşmayı Trump, göreve başlama konuşmasında yaptı.
Hem iç politikada hem de uluslararası politikada farklı kesimlere ve ülkelere gözdağı vererek göreve başladı.
Başkan Trump'ın önceliklerini iyi okumak lazım.
Trump, net bir şekilde Çin'in, Ortadoğu'da ve dünya çapında, jeopolitik hedeflerine ve geliştirmekte olduğu ticaret yollarına yönelik uyarda bulundu.
Trump, ABD'nin amaçlarına mâni olacak hareketler ve küresel ölçekte dikkat dağıtacak huzursuzluklar istemiyor.
Başkan Trump, yeni sondajlarla petrol çıkartacağını, çevre politikalarına önem vermeyeceğini açıkça söyledi ve ilk icraatlarından biri de iklim anlaşmalarından geri çekilmek oldu (Ayrıca Dünya Sağlık Örgütü'nden de geri çekildi).
Petrolde kaynak yaratarak ucuz enerjiyi gene fosil yakıtlardan elde edeceğini belirtti.
Kutup bölgesinin, yani Alaska, Kanada ve Grönland gibi hala el değmemiş kaynakların olduğu düşünülen bölgeler stratejik önem taşıyorlar.
Başkan Trump'ın, Başkan Yardımcısı Vance'in, Dışişleri Bakanı Rubio'nun, diğer kabine üyelerinin ve danışmanlarının, ekseriyetle Hindistan'a ve İsrail'e yönelik olumlu yaklaşımları var.
Türkiye'deki karar vericiler, ABD'nin önceliklerini değerlendirirken bu iki ülke ile ilişkileri de iyi tartmalılar.
Rubio'nun Bakan olarak ilk gününde Asya Pasifik dörtlüsü (QUAD) Dışişleri Bakanları, yani Japonya, Avustralya ve Hindistan Dışişleri Bakanlarıyla buluşması, yeni dış politikadaki önceliklerini ortaya koyuyor.
Tabii ki bağımsız, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti, egemenlik haklarından ve Atatürkçü barışçıl ilkelerinden vazgeçmemeli.
Lakin, Türkiye'nin birincil ulusal güvenlik çıkarları dışında, Trump'ın önceliklerini iyi okuyup, ortak çıkarlara yoğunlaşıp kazan kazan durumları yaratması daha verimli olacaktır.
Başlıca stratejik geçit noktalarından biri de Trump'ın önem verdiği kuzey kutup denizi rotası olabilir.
ABD'nin bu rotalardaki en büyük rakiplerinin başında, "Bir Yol, Bir Kuşak" projesi marifetiyle hem denizden hem de karadan yeni ticaret rotaları geliştiren Çin geliyor.
Çin'in, tarihi İpek Yolu rotalarını canlandırmaya çalıştığını görüyoruz.
İlaveten, Çin'in geçmişte Grönland'a gösterdiği ilgi, kuzey kutup rotasına ve Panama kanalına ilgisi, ABD'yle doğrudan jeopolitik rekabet doğuruyor.
Bu konjonktürde Türkiye, ticaret rotaları geliştireme hususunda ABD'yi karşısına almamalı.
Turkiye, Çin ve ABD ile olan ilişkileri, dengeli bir şekilde yürütmeli.
Bu bağlamda nispeten başarılı sayilabilecek bir diğer örnek Hindistan'dır.
Hindistan'ın politikaları da benzer şekilde ABD, Rusya ve Çin'i dengelemeye çalışıyor.
Türkiye, diğer yandan, bir NATO üyesi olarak, Avrupa ile ilişkilerini de dengeli seviyede yürütmeli.
Türkiye, hem Ukrayna'nın, hem Gazze'nin, hem de Suriye'nin yeniden inşası süreçlerinde önemli kazançlar elde edebilecek jeopolitik ve jeo-stratejik konumda.
Bu coğrafya kader olsa da bulunduğumuz coğrafyada jeo-ekonomik kazançlar elde etmek için mahir olmak gerekir.
Türkiye'nin, kendi güvenliğini sağladıktan sonra, önceliği, bu yeniden inşa çalışmalarına katkı sağlayabilecek bir ülke olarak yatırımcı çekebilme ve faydalı iş birlikleri oluşturabilme kabiliyetleri olmalı.
Hem Ukrayna'nın hem Gazze'nin hem de Suriye'nin yeniden inşası sürecinde önemli kazançlar elde edebilecek, katkı sağlayabilecek bir ülke olarak, yatırım çekebilecek işbirliklerine önem ve öncelik vermesi lazım.
Türkiye için en önemli konulardan biri de tedarik zincirleridir.
Ve Türkiye'nin dünya ticaretinde ve dünya enerjisinde bir merkez ülke olmayı hedeflemeli.
Bu bağlamda, Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) önemli katkılar ve kurumsal çerçeve sağlayabilecek kuruluşlardan biridir.
Dünya Gıda Programı (World Food Program- WFP) gibi çeşitli Birleşmiş Milletler (BM) kuruluşlarının da küresel tedarik zincirinde, Türkiye'yi önemli bir merkez ülke olarak gördüklerini gözlemleyebiliriz.
Türk Devletleri Teşkilatı'nın (TDT'nin), Türkiye'nin önemli ticaret odaklarından biri olan Orta Koridor rotası, yani Orta Avrupa'dan, Macaristan'dan başlayıp, Asya'ya yönelik olarak kara ve demir yollarıyla, hatta Hazar ötesi deniz taşımacılığı marifetiyle, Rusya ve İran üzerinden geçen rotalara ilaveten hem alternatif hem de tamamlayıcı rotalar sunabilecekleri düşünülürse, bu kuruluş ile eşgüdüm halinde çalışacak bir Yeni Jeo-ekonomik kalkınma bankası, bölge kalkınması ve istikrarı için önemli bir fırsat oluşturacaktır.
Bu yeni kuruluş ister özel banka olsun ister TDT bankası olsun, diğer Dünya Bankası, Karadeniz Kalkınma Bankası, Dünya Gıda Programı gibi pek çok uluslararası kalkınma bankası, kuruluş ve özel sektör ile işbirliği olanaklarının resmi bir çerçevede yürütülmesi için bir fırsat olacaktır.
Türkiye, bu yeni Jeo-ekonomik kalkınma bankası sayesinde, ABD'nin, Avrupa Birliği'nin (AB') ve belki de Körfez Arap ülkeleri, ASEAN ile Hindistan'ın da zaman içinde katılmasıyla, geniş bir bölgenin kalkınmasını katkıda bulunacak bir Yeni İpek Yolu ve ticaret rotaları üzerindeki kalkınma ve ticarete yön verebilecektir.
BRICS bankası haricinde bir seçenek oluşturarak da AB ve ABD'den ve BRICS ‘e katılmaktan şimdilik vazgeçen Suudi Arabistan'dan da daha rahat fon sağlanması mümkün olabilir.
Trump dönemi, gücün de servetin de belirli kesimlerin elinde yoğunlaştığı bir dönem olma yolunda.
Ve bu durumda Türkiye'nin yatırım çekebilmek adına bu kesimlerle iyi ilişkiler yürütmesi gerekiyor.
Lakin, hızlı hareket edilmesi gerekiyor. Çünkü bu yatırımları çekmek isteyen tek ülke Türkiye değil.
Ticaret koridoru hususunda da alternatif projeler sunan tek ülkede de Türkiye değil.
Türkiye, Avrupa, Kafkaslar ve Ortadoğu arasında olmanın avantajının yanı sıra, önemli bir üretim ve ticaret merkezidir.
Türkiye, İnsansız Hava araçlarıyla (İHA) arama kurtarma, gözetleme, acil durumda ikmal gibi teknolojilerin geliştirilmesi için yatırım çekebilecek başlıca ülkelerdendir.
İHA'ların tarım, yangın söndürme, afet bölgelerine müdahale ve ikmal gibi alanlarda da geliştirilmesi için Türkiye önemli bir merkez ülke olabilir.
İnsansız hava araçlarının, insansız deniz araçlarının, özellikle de sadece askeri amaçlarla değil, lojistik, taşımacılık ve Amazon gibi firmaların da kullanabileceği özel sektörde ya da afet anlarında olağanüstü hallerde, orman yangınlarında kullanabileceği yeni teknolojilere yatırımların yapılması gerekir.
Benzer teknoloji ve kabiliyetlerin, aslında hem askeri bütçeye katkı sağlayan, aynı zamanda ikincil bir kullanım olarak da bu tarz olağanüstü durumlarda da kullanılabileceği düşünülürse bunların geliştirilmesi, Türkiye'ye çok büyük artı değer katacaktır.
Bu tarz teknolojilerin geliştirilmesinde zaten avantajlı olan Türkiye'nin mukayeseli avantaj teorisine göre yatırımcı çekebilmesi ve özellikle de Trump dönemindeki çeşitli yatırımcıları çekebilmesi mümkün.
Buna yönelik yeni bir kalkınma bankası da bu yatırımların sağlanmasına destek olacaktır.
Türkiye, değişen uluslararası konjonktürde, bu gibi fırsatlardan ivedilikle istifade etmeli.
Bu doğrultuda bu yazımızı tamamlarken, Türkiye için, yeni Trump döneminde, bir fırsat penceresi olduğunu yeniden hatırlatmak isterim.
Önümüzdeki süreçte bu fırsat penceresinden yararlanabilmek için hızlıca İstanbul merkezli bir kalkınma bankasının geliştirilmesine ivedilikle önem vermesi gerekir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish