Gayri-felsefenin (non-philosophie) filozofu: François Laruelle'in vefatı

Ahmet Mansur Tural Independent Türkçe için yazdı

François Laruelle, 28 Ekim Pazartesi günü hayatını kaybetti  / Fotoğraf: Terrabayt

Çağımızın en önemli filozoflarından François Laruelle 28 Ekim günü sessiz sedasız çekip gitti.

20'nci yüzyılın ikinci yarısına hatırı sayılır derecede iz bırakmış bu ismin, çağdaşı diğer Fransız filozofların aksine ülkemizde bu derece az tanınması yahut tanınmaması ne üzücü. 

Non-philosophie'nin düşünürüydü Laruelle.

Deleuze'e göre felsefe yapmak kavram icat etmekse, Laruelle'in felsefî günahı da non-philosophie'yi kavramlaştırmak oldu.

Belki gayri-felsefe diye çevrilebilir bu dilimize. Ancak bu non, bu olumsuzluk eki, bu -me/-ma, görünenin aksine felsefenin reddi yahut olumsuzlanması anlamına gelmezdi.

Tersine felsefeye de yapısöküm penceresinden bakarak, tüm felsefi görüşlerin aslında felsefî bir inanç üzerine inşa edildiğini ortaya koymayı amaçlıyor ve bu inançlardan felsefeyi sıyırmayı temsil ediyordu bu gayri-felsefe.

Zira, T. S. Eliot'un da dediği gibi, dogmaların en korkuncu dogmasızlık dogmasıydı.

Çağdaş felsefenin birçok tezi de benzer bir şekilde öyle gözükmese bile bir çeşit inanç üzerine kurulmuştu.

O hâlde felsefenin de ötesinde, yani dışında düşünmek gerekirdi dünyayı doğru bir şekilde anlayabilmek için. felsefe, kendi kendini yapısöküme tâbi tutamayacağı için işte tam olarak Laruelle'in Principes de non-philosophie'de ortaya koyduğu şekilde, gayri-felsefeden felsefi kavramlar, metinler yeniden üretilmeliydi.

Böylelikle düzgünce düşünülebilirdi dünya.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Elbette günümüzde Amerika'dan ithal bir şekilde French Theory olarak andığımız 1980'lerde belirdi Laruelle de.

O da Derrida gibi bir nevi yapısökümü düşünüyordu.

O da yukarıda da dediğimiz gibi Deleuze ve Guattari gibi kavramlar icat ediyordu.

Bu açıdan Laruelle aslında felsefe yapıyor denebilirdi.

Ancak onun kavramları felsefenin gayri-felsefî düşünülmesinden türüyordu. İçinden değil.

Bu açıdan felsefi kavramlardan ayrılıyordu gayri-felsefe.

Zira, felsefenin alışkın olmadığı daha serbest bir düşünceden doğuyordu gayri-felsefe.

Fakat bu defa felsefeyi yapısöküme tâbi tutarak.

Yani felsefenin belli başlı kavramları ve ön varsayımları olan "varlık", "gerçeklik", "kimlik", "cevher", "ben" gibi kavramları elde var bir olarak görmek yerine bu kavramların can damarlarını otopsiye tutarak.

T. S. Eliot, felsefeden kopup şiire geçişinin sebeplerini sıralarken, felsefeden duyduğu hoşnutsuzluğu annesine yazdığı 3 Şubat 1929 tarihli mektupta felsefenin bir logomachy olduğunu söyleyerek dile getiriyordu.

Yani felsefenin kelime-türetme-makinesi olmasından… biraz haddinden fazla cüretle laf ebeliği olmasından şikayetçiydi.

Hele ki Antik Yunan'dan beri süregelen Batı felsefe tarihi konseptüalizasyona sıkışmıştı.

Laruelle tam olarak aynı sebeplerden olmasa da benzer bir hoşnutsuzluk sebebiyle gayri-felsefe icat etmiş, felsefe-olmayana sığınmıştı.

Zira, ona göre filozoflar hazır buldukları bir makineye çalıştırmaktan hoşnuttular.

Bu felsefe makinesinin içini açıp bakmamışlardı. Bakanlarsa anti-felsefe yapmışlar, yani felsefeyi reddetmişlerdi.

Ama aslolan makineyi olumsuzlamak değil, nasıl çalıştığını ortaya koymaktır. 
 


Artık felsefi bir sorgulama yapılmamalıydı.

Felsefi varsayımlara yaslanıp düşünmektense, felsefi varsayımlara ihtiyaç duymayan biricik gerçeğe yaslanarak varsayımsız düşünülmeliydi.

Böylelikle, Laruelle felsefeyi dizpozitiftense materyale indirgemişti. Artık felsefenin içinde değil, dışında onun üzerine düşünebiliyorduk.

Bunun için de Laruelle eserlerinde bu yolun imkanlarını arayan, felsefeyi düzeltilmiş bir felsefe için -abartılı bir tabirle- alaşağı eden bir isimdi. Sayesinde gerçeğe daha da yaklaşmaya cüret edebiliriz. 

İskoç filozof Ray Brassier'in deyimiyle Laruelle, Avrupa'da tanınmayan en büyük filozofuydu.

Her ne kadar Deleuze ve Guattari "üstü-çizili" diyerek Laruelle'in tanınmamasının ve belki tanınmayacak olmasının sebebini ifade ederken, öte yandan onun çağdaş felsefenin en ilginç girişimiyle meşgul düşünürü olduğunu söylemekten de kendini alamamıştı. 

Tüm bu sebeplerden dolayı François Laruelle'in hayatı da vefatı da sessiz sedasız olsa da non-philosophie'yle ortaya koydukları, felsefeye karşı anti-felsefenin yanında non-philosophie'nin -gayri-felsefenin- var olduğunu gözler önüne sermesi aslında fikirler tarihinde dönülmez bir nokta teşkil etmesine yetip artacaktır bile. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU