Kampanya nedir, nasıl yapılır?
Örnekleriyle görelim.
Türkiye son günlerde bir sıcak siyasi atmosferin etkisindedir.
Dünya çapında düşünülürse bunlar ne ilk ne de son olacak türden siyasi olaylardandır.
Ancak etkisi bakımından farklılıklar gösterebilirler.
Ben sizlere burada önce genel, sonra siyasi kampanyalar hakkında önemli bilgiler vereceğim.
Bunların bir kısmı kuramsaldır, bir kısmı ise son yaşanan olaylar çerçevesinde ele alınabileceklerdendir.
İncelememi teknik ve tarafsız gözlemle yapmaktayım.
İma ettiğim herhangi özel bir konu olmayacaktır.
Eğer akademik perspektifte böylesi önemli bir konuyu analiz etmek isteyen var ise bu bilgilerden istifade edebilirler.
Amaç, hangi türden olursa olsun kampanya yapanların, bu konuların enine boyuna neleri ihtiva ettiğini bilerek hareket etmesini sağlamaktır.
Kuramsal açıklamalar
Kampanya, yokken bir fırtına çıkarmak, bir akıntıyı sele çevirmek gibidir.
Sonuçta kampanyanın başındaki bile bu fırtınada sürüklenebilir, sele kapılabilir.
Onun için, ne yaptığını bilmek ve süreçleri kontrol edebiliyor olmak, kampanyanın ilk ve en temel prensibidir.
En basit şekliyle kampanya, belli bir amacı gerçekleştirmek için, planlı-programlı yapılan faaliyetler bütünüdür.
Kampanya, hızıyla, kapsadıklarıyla, yoğunluğuyla ve derinliğiyle şekillenir.
Amaç, sosyal, kültürel, siyasal, ekonomik veya askeri olabilir.
Ulaşılmak istenen ara ve nihai hedefler belirgindir, süreç ölçülerek ilerlenir.
Nihai amaç stratejik kazanımdır, kampanya ise operatif seviyelidir.
Kampanya için hazırlık yapılır. Konjonktür veya durum analizi yapılır.
İhtiyaç veya etki etme gerekçesi belirlenir. Buna göre hedefler sıralanır.
Kaynak ve kuvvet ayrılır. Uygun zamanda başlatılır.
Başlangıç, hedef sahaya penetrasyonla (nüfuz etmekle) olur, etki sağlanır ve güçlendiği nispette destek bulur.
Destek bulmuyorsa ilave tedbirler devreye konur.
Hedefte istenen etkinin yaratılması için ana ve destekleyici güçler kullanılır.
Kampanyanın en baştan hazırlaması ve sürdürülmesi söz konusu ise bu bir projedir. Buna "proje kampanya" denir.
Diğer türü, eğer herhangi bir gelişmeye paralel devam eden süreçte kampanya geliştiriliyor ise bu da mümkündür. Buna "geliştirilen kampanya" denir.
Geliştirilen kampanya hazırlıklı proje kadar etkili olmayabilir.
Ayrıca her ikisinde de başka fırsatçıların ortaya çıkmasıyla veya mevcuda eklenmesiyle dışarıdan bir kampanya söz konusu olabilir.
Buna "dış kampanya" denir. Duruma göre, kampanyaların birleştirilmesine tanık olunabilir.
Proje kampanyalar için öncesinde çok çalışılır.
Durum analizleri, aktörler, zamanlamalar, ortamlar, temalar, her basamak için dikkatlice belirlenir.
Kampanyalar basamaklar halinde tırmanabilir veya tırmandırılabilir.
Genellikle içeride küçük bir olaymış gibi başlarlar ve aniden çıkarılan bir rüzgarla ofrtam ateşinin derecesi artırılabilir.
Süreçlerde bazı detaylar vardır, bunlar ancak otoritenin ve ilgili kimselerin bilgisi dahilinde olan konulardır.
Bunlar için bilinçli veya bilinçsiz biçimde spekülasyon yapanlar da çıkabilir.
Spekülasyon, provokasyon ve ajitasyon özellikle siyasi kampanyalarda yoğurda çalınan maya gibi etki gösterir. Bunlar hukuken gözden geçirilirler.
Kampanya hedefleri, sahadaki ilerlemeye bağlı olarak geliştirilebilir ve daha üst sınırdaki bir amacın temini için değiştirilebilir.
Böylesi durumlarda stratejik ve operatif seviye geçişini görmek mümkündür.
Kampanyanın türüne göre tarif edilen tarafları vardır.
Ticari bir ürünün satışını veya bundan elde edilen geliri arttırmak için yapılan kampanya en bilinenidir.
Kampanya kavramı burada bolca kullanılır.
Askeri kampanya ise bu isimle olandan çok "operasyon" şeklinde kullanılır.
Politikada ise en bilineni seçim kampanyası ifadesidir.
Farklı amaçları içeren ve eylemler, bir bütün haline dönüştürülebilir.
Bu tür kampanyalarda plan-programlı hedefler vardır.
Örneğin, siyasi kampanyaya bakalım: Hedefler, siyasi ortamın özellikleri, rakibin imkân ve kabiliyetleri, hassas ve kuvvetli yönleri, eldeki imkanlar, katkı sağlayacaklar ölçüsünde belirlenir.
Siyasi kampanyalar iç siyaset ve dış siyaset olarak ayrılabilir.
Siyasi kampanyalara alınabilecek destekler ise yine içeriden veya dışarıdan olabilir.
Malum, siyasetin kendisi bir bilim dalıdır, çok derinlemesine ilişkiler ve etkileşimler söz konusu olur.
Siyasetin devamında, bununla birlikte, askeri, sosyal, kültürel, ekonomik kampanyalar zincirleme biçimde gelişebilir.
Örneğin, beklenen dış-siyasi desteğin ülkeye bir ülkeden veya ülkeler grubundan boykot uygulaması ile geliştirilmesi hali siyaset-ekonomi zincirleme ilişkisini içerir.
Hatta şunu da bilmekte yarar var, ülkelerin haritası bir siyasi haritadır.
Dolayısıyla bunun kampanya bağlamını çok özel incelemek gerekir.
Bir bakılır ki, sıradan gelişen bir siyasi kampanya, olur ülkelerin siyasi sınırlarının ve egemenliklerinin sorgulanması konusu!
Bu nedenle siyasi kampanyalar ile ilintili başka kavramlar da akıllara getirilir, milli güvenlik, beka, uluslararası veya küresel yapılar, siyasi rejimler, ideolojiler, felsefe, hatta sansür ve boykot gibi uygulamalar bile.
Kampanyalar, demokrasi ve hukukun ilişkisi
Kampanyalar sivil alanda ise iç hukuk ve uluslararası hukuk işler.
Suç, ihlal, hak gaspı var ise hukuki davalar açılır.
Askeri alandaki kampanyalar için her ne kadar uluslararası hukuk kaidelerinin varlığı bilinse de, pratiğe bakarak söylüyorum, durum bir güçlü ile güçsüz arasındaki etkileşim içinde açıklanır.
Ama en azından basitçe şunları hatırlatmak gerekmektedir, yasalara rağmen ileri sürülen, manipülatif, kışkırtıcı, başkalarının malına ve canına zarar veren türden eylemler, (ispatlandı ve tanımlandı ise) suç teşkil eden kampanya uygulamalarıdır.
Bir tarafın diğer tarafa yönelik, eline geçirdiği imkanlarla, hukukun dışına çıkmak suretiyle, güçle, gücü kendine göre kullanma biçimleriyle, zora sokması ve bir mecburiyete doğru itmesi, adalet nezdinde haksızlıktır ve basitçe söylersek, en azından bir eleştiri konusudur.
Kampanyaların demokrasiyle ilişkisi vardır.
Demokratik rejimler hukuku uygunlukları nispetinde derecelendirilirler, tam demokrasiden eksik demokrasiye kadar.
Anayasal demokrasilerde hukukun üstünlüğünün gereği uygulamalar eşit haklarla yapılır; vatandaşın hakları ise devletin garantisi altındadır.
Devlet, yasama, yürütme ve yargı erklerine sahiptir.
İşleyişte denge ve denetle tam olmalıdır.
Basın da burada yerini alabilme olgunluğuna ve yeterliliğine sahip olabilmelidir.
Bu nedenle, örneğin, günümüzde kişiye ait bilgilerin korunması ve istenmeyen kimselerin eline geçmemesi hususu, çok önemli görülmektedir.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Günümüz diyorum, Bilgi veya Dijital Çağ'ı geçtik, Bilişim Çağı'ndayız, hatta neredeyse Sibernetik Çağ'dayız.
Makineler ve robotlar devrede!
Artık bireyler, güçlü olanlar, hukukun işlemesi, hakların gasp edilmemesi ve korunması daha fazla dikkate değer konular oldu.
Çağın gereği olarak, etkileşimler küresel çapta iç içe geçti.
Bazen değişik toplumlarda adalet ve eşitlik için çaresizlik halleri dahi görülebilir oldu.
Bu durumda tam demokrasilerin, kendi vatandaşının haklarını koruması, kampanyaları bu şekilde, daha titiz ve kapsayıcı tedbirlerle ele alması mümkün iken; eksik demokrasilerde bolca tartışmalı hususların varlığı söz konusudur.
Eksik demokrasilerin, eksiklerini gidermek adına, olgunlukla ve zamanı iyi kullanarak çalışması önemlidir.
Dünya çapında, askeri manada olanlar için bir "güç mücadelesi" tanımı çerçevesinde tarif edilen kampanyalar oluyor.
Bunları, hukukuna uydurmak veya kendi hukukunu kabul ettirmek şeklinde tarif eden güçler, ülkeler, liderler görülebilmektedir.
Terör ise tamamen hukuk dışılığı içermektedir.
Terör bir insanlık suçudur.
Örnekler
Önce askeri kampanyaya örnek verelim.
Bu örnek stratejik ve opertif seviyeli amaçların birbiri arasındaki geçişini de gösteren türden olsun.
Şöyle: 7 Ekim'de Hamas'ın İsrail'e saldırısını düşünün, 8 Ekim'de Amerika Birleşik Devletleri destekli (hem tam destek) İsrail, karşı harekâtına başlattı.
Netanyahu bunu bir "savaş" haline çevirdi. Amacını stratejik boyuta taşıdı.
Operasyonlarını ise; Gazze'nin nötralize edilmesi, Hamas'ın etkisizleştirilmesi, rehinelerin geri alınmadı, İran'ın bütün bölgede olan destek ve etkisinin kırılması, İran'ın ülke için sorunlara döndürülmesi, Hizbullah'ın etkisizleştirilmesi, Lübnan'da Litani nehrine kadar olan bölgenin kontrol edilmesi, Yemen'de Husilerin etkisizleştirilmesi, Suriye ve Irak'taki İran yanlısı milislerin etkisizleştirilmesi, Suriye'de Golan ve Hebron bölgelerinin işgal edilmesi, bu işgalin ileriye taşınması, Suriye askeri kapasitesinin eritilmesi, bütün bu operasyonlarda İsrail'e karşı olan ülke ve güçlerin desteğinin kesilmesi şeklinde gerçekleştirdi.
Politikada "seçim kampanyası" yanı sıra diğer yönlerle de kampanyalar yapılır.
Çok geniş bakılarak verilen bir örnek olması bakımından "ayaklanma çıkarmak" da bir kampanyadır.
Bu tür kampanyanın stratejik amacı örneğin devrim yapmak, rejimi değiştirmek veya iktidarı ele geçirmek olabilir.
Türk siyasetinde bilinen bir örnek var, 28 Şubat, buna "post-modern darbe" denmişti.
28 Şubat'ta çok konu var ama birini, "Yeşil Sermaye" konusunu hatırlatmak isterim.
O dönemki güçlü parti lideri Necmettin Erbakan'ın siyaseten önünü kesecek biçimde, kendisine, iktidarına ve siyasi hareketine destek veren belli sivil şirketlerin isimleri, 28 Şubat'ı yapanların bir bildirisiyle, "28 Şubat Kararları" şeklinde açıklandı.
Sonra bu şirketlere boykot uygulandı.
Siyasi kampanyalarda bu tür ekonomik hususlar kullanılabilmekteydi.
Türkiye'de, 2013'te bir "Gezi Parkı" olayı yaşanmış idi.
Bu da bir kampanya konusu olarak örneklenebilir.
İstanbul, Taksim'deki bir parktan belli sayıdaki ağaç kesimi sebebiyle başlatılan protestolar, belli odaklar tarafından hızla genişletildi.
Olaylarda 11 kişi öldü, 8 binden fazla kişi yaralandı ve 3 binden fazla kişi tutuklandı.
Bu dönemde Türkiye çapında bazı iktidar karşıtı eylemler sahnelendi.
O dönemde bazı terör örgütleri ve marjinal sol örgütler fırsat bilip sorunu derinleştirme gayretine girmişlerdi.
Yetkililer ve uzmanlar tarafından bütün bu olayların Soros ile irtibatlı olduğu ifade edilmişti.
Sonra yargılama süreçleri oldu. Bu kampanyada halka bazı küçük katılım olayları aşılandı, evlerde ışıkları yakıp-söndürmek, sokaklarda tencere-tava ile ses çıkarmak, kent meydanlarında toplantılar yapmak…
Bunlara "pasif eylemler" denmektedir.
George Soros menşeili "Renkli Devrimler" çok ülke literatüründe yer alan konulardandır.
En son Donald Trump yönetimi ve Elon Musk'ın bazı devlet organlarının (CIA ve USAID gibi) ve irtibatlı kimselerin faaliyetlerini örneklerken kullandığı bu türden açıklamalar göstermektedir ki, dış destekli kampanyalar bir mali külfet karşılığında kolaylıkla mümkün olabilmektedir.
Terör örgütleri aynı anda hem silahlı hem de siyasi propagandayı yaparlar. Bölmek, parçalamak, ele geçirmek, değiştirmek, gibi pek çok terör amaçları vardır.
Siyasi ve silahlı, bu iki koldan yapılacak koordineli faaliyetler zaman içinde birleştirilebilir.
Sürecin uzunluğuna ve çatışmanın gelişimine bağlı olarak, sürekli ara hedefler belirlenir.
Siyasal kazanım olsun, silahlı eylem olsun, sürekli baskı oluşturmak ve tanınmayı sağlamak için seçilen hedeflere bağlı kampanyalar yapılır.
Terörde kanlı eylemler amacı gerçekleştirmek için öne çıkmaktadır; insani olmayan yönü de budur.
Siyasi kampanyalarda propaganda, dış destek alma gibi hususlar önemlidir. Propaganda her türden yapılır.
Şöyle ki, meydanlarda konuşma yapmak, konvansiyonel ve sosyal medyada etki yapabilecek ürünleri çoğaltmak, çatışmalar çıkarmak, bunların yaygınlaştırmak, dış dünyanın ilgisini çekmek, rakibe olan desteğin kesilmesini sağlamak, halkın düşüncesini ve iradesini değiştirmek, vs.
Yaşanan son siyasi kampanyanın anatomisi
Türkiye'de son gelişen durumu tarif edelim.
CHP tarafından Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilen ve halen hukuki süreçleri devam eden tutuklu İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu merkezli konu mahkemelerin alanı içerisindedir. Hukuk konumuzun dışındadır.
Ayrıca bu süreçte görülen kampanyanın akıbeti ve siyasi sonuçları da başka bir konudur.
Biz burada bazı teknik ayrıntıları ele alalım, yeterli olacaktır.
Görüldü ki, İmamoğlu konusu siyasi kampanya için bir başka alanda daha yer buldu.
Gerçi bu konular siyasette birbirinden zor ayrılırlar, ama kampanya kuramı içinde bunu ayrı düşünmekte yarar vardır.
Bu bir "proje kampanya" değildi, "geliştirilen kampanya" türü oldu.
Gelişmeler çerçevesinde İmamoğlu konusu kendine siyasi alanda bir kampanya yapma imkânı verdi.
Bu kampanyayı birinci dereceden ilgili aktörler yapacaklardı.
Bu bir "iktidarı değiştirme" kampanyasına dönüştü.
Şu da söylenebilir, Türkiye'de mevcut iktidarı değiştirme girişimleri hem politikanın doğası itibarıyla vardı hem de başta ana muhalefet partisi CHP olmak üzere muhalefet partileri uzun süredir böyle bir çaba içerisinde olduklarından, bazı pratikleri mevcuttu.
Yine de bugün sürmekte olan kampanya teknik açıdan bir proje halinde hazırlanmadığından dolayı, incelemeyi bu doğrultuda yapmakta yarar olacaktır.
Geliştirilen bu kampanyaya daha sonradan dış kampanyalar da eklenebilir.
Önceki kampanya süreçlerinin verdiği tecrübelerden istifadeyle söyleyecek olursak, bu potansiyel hep var.
Belki kampanya liderleri tarafından çeşitli biçimlerde dış-siyasi destek almak için davetler de yapılabilir, ama bunu da şimdilik konu dışında tutalım.
Öyleyse bu son siyasi olaylarda birbirinden bağımsız iki tür kampanya bulunmaktadır.
Bunlar: Geliştirilen kampanya ve buna eklenmesi mümkün olabilecek dış faaliyetler.
Analiz ederken bunları ayrı tutmak gerekir:
Birincisi, iç aktörlerin çerçevesinde geliştirilen kampanya.
İkincisi ise, bundan tamamen bağımsız başlayıp, sürece kendi hedefleri yönüyle katılmaya çalışan diğer güçlerin faaliyetleri.
1. Geliştirilen iç siyasi kampanya
CHP'liler, Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan karşıtları ve iktidarı değiştirmek amaçlı esnek veya katı bir şekilde konsolide olan gruplar, ortaya çıkan durumun getirdiklerine ve organize olan bu kampanyaya peyderpey katılmaya başladılar.
Bu iç kampanya, CHP Genel Başkanı Özgür Özel önderliğinde gelişmektedir.
Kampanya içinde neler var?
- Ana amaç: AK Parti iktidarını sonlandırmak, yerine CHP iktidarını getirmek.
- Çeşitli hedefler: Türk toplumunun her kesimini ilgilendirecek ve kampanyaya doğrudan veya dolaylı katılımını artıracak hedefleri yönetmek. Medyanın gücünü kullanmak. Ekonomik sorunları kullanmak. Hak, adalet, özgürlük, demokrasi, cumhuriyet vurgusu yapmak. Kamunun ve güvenlik birimlerinin desteğini almak.
- Katılımcı gruplar: Partililer, sempatizanlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtları ve iktidarı değiştirmek amaçlı konsolide olan gruplar, öğrenciler, kendi inisiyatifleriyle dahil olan bazı marjinal unsurlar.
- Ana siyasi aktörler: Ekrem İmamoğlu ve Genel Başkan Özgür Özel. (Buraya diğer aktörleri yazmıyorum, isterseniz sizler ekleyebilirsiniz.)
- Siyasi propaganda araçları: Mitingler, protesto gösterileri, bildiri ve beyanatlar, basın (konvansiyonel iç ve dış basın ile her tür sosyal medya aracı).
- Diğer faaliyetler: Boykotlar yapmak. İktidarı ve "yandaş" dedikleri destekçilerini hedef göstermek. (Adı geçirilenler, ekonomi ve medya alanındakiler, büyük çaplı devlet ihalesi alanlar.)
- Etkiyi derinleştirici örtülü konular: Yeni veya eski iktidar yanlısı siyasilerin kampanyaya katılımını sağlamak. Kampanya hareketine sembolik değerler katmak. Ekonomik faturayı arttırmak için yabancı yatırımcıların faaliyetlerini dikkate almak. Halk nezdinden konunun merkezini hukuktan uzaklaştırıp tamamen siyasi yapmak. Kamu görevlilerinin hareketlerini kullanmak. Dış-siyasi destek almak.
- Üslup: Rakibe karşı ağır ve itham edici; halka karşı şefkatli ve kapsayıcı.
- Temalar: Demokrasi-Otokrasi, Hukuk-Adaletsizlik (Bu temaların ortaya çıkarılmasında, çeşitlendirmek ve ilgi çekmek bakımından, konjonktürel uluslararası terminolojiden de yararlanılır.)
Burada sıraladıklarımın birçoğunu medya ve sosyal medyayı inceleyin tamamıyla görebileceksiniz.
Yani ben bunları tamamen mevcut gözlemlere dayalı olarak ifade etmekteyim.
Görüldüğü gibi bu geliştirilen ve kapsamlı bir iç siyasi kampanyadır.
Teorik bakımdan dışarıdakilerden bağımsızdır.
2. Dışarıdan devreye giren fırsatçıların faaliyetleri
İkinci konuya geldik. Fırsat kollayarak devreye giren ve henüz kim oldukları tahminlerde var olsa da netleşmeyen (bekli de bunlar bilinmeyecek) dış aktörlerin uygulamalarından, sadece bazı faaliyet türlerinden, örnekler vereceğim.
Bunları bu safhada dışarıda tutmakta yarar olacaktır.
Az da olsa teoride bilgi sahibi olmak için ele alalım.
Bu faaliyetleri etkiyi derinleştiren ilaveler şeklinde düşünebilirsiniz.
Neler var?
Eylemlerde ilave olarak ülke aleyhinde faaliyetlere katılmayı bekleyen farklı marjinal unsurlar desteklenebilirler.
Bunu hesaba katmak gerekir. İktidara baskı yapabilecek başka yabancı güçlerin, güçlü liderlerin ve politikacıların ilgisini çekmek hedeflerdendir.
Sokak gösterilerinde tutuklu sayısının artmasını sağlamak ve bunu kullanmak yine hedeflerdendir.
Tüm faaliyetleri derinleştirecek etki ajanlarını harekete geçirmek de söz konusu olabilir.
Etki ajanı konusu ciddidir. Bu tür eylemleri körüklemek isteyenler, dış odaklı sosyal medyada "gerçeklik ötesi" (post-truth) imkanlarıyla yapılanları desteklemek isterler.
Benzer biçimde, kaynağı belli olmayan ve hedefe odaklı dezenformasyon uygulamalarına ağırlık verirler.
Dış odaklı faaliyetleri finanse etmek ise başlı başına bir inceleme konusudur.
İşte bu taktirde dünyada bilinen isimler karşımıza çıkmaktadır.
Dış-siyasi destek arayışı
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in Amerikan CNN International'a verdiği mülakattan bir bahsi buraya ekleyelim.
Eylemcilerin motivasyonunun "demokrasiyi savunmak ve haklarını korumak" olduğunu söyleyen Özel şöyle devam ediyor:
İmamoğlu'nun popülaritesinin arttığı çok açık… Türkiye'de adalet sistemine kimse güvenmiyor…
Yine Genel Başkan'ın İngiliz BBC'ye verdiği mülakat örnek olacak biçimde dış-siyasi destek arayışı şeklindedir.
Sayın Özel, BBC'ye şöyle söyledi:
[İngiltere Başbakanı Starmer'ın] Nasıl bir gerekçesi var, nasıl bir sebep var? Bütün Avrupa tepki gösteriyorken, İngiliz İş Partisi'nin, Starmer'ın bu konuda, bir şey söylememesini gerçekten anlamıyoruz. Terk edilmişlik hissediyoruz. İstanbul'un Büyükşehir Belediye Başkanı'nı alıp hapse koyuyorlar ve İngiltere buna ses çıkarmıyor. O zaman bu nasıl dostluk, bu nasıl kardeş parti? Bu nasıl demokrasiyi birlikte savunmak? Demokrasinin beşiği İngiltere ve bizim kardeş partimiz İşçi Partisi buna nasıl sessiz kalabiliyor? Gerçekten çok kırgınız.
Bu dönemde küresel medya organı olarak bilinen İngiliz, The Economist dergisinin geniş biçimde bu konuyla ilgilendiğini gördük.
Dış-siyasi destek bahsini incelerken buradan da bazı alıntılar yapmakta yarar olacaktır.
The Economist, Batılı ülkelerin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'yi otokrasiye dönüştürmesine sessiz kaldığını yazdı:
Kimi artan otoriterlikten, kimi de yatırımcıların güven kaybıyla kötüleşen ekonomiden endişeli. İmamoğlu'nun tutuklanmasını protesto etmek için polis coplarına ve tazyikli suya göğüs geren yüz binlerce kişi demokratik dünyanın sempatisini kazandı. Fakat ne yazık ki, sempatiden başka bir şey bulamayacaklar.
Böylesi iç durumlar içerisindeyken, talep edilen dış-siyasi desteğin ne anlama geldiğini ise tarihçilerden ve siyaset bilimcilerden ayrıca alabiliriz.
Sonuç
Bu teknik inceleme, başta ifade ettiğim gibi, bilgi amaçlıdır ve bu alanda çalışma yapacaklara rehber niteliği taşır.
Kampanya tabirini bizler çok dikkate almayız.
Ancak böylesi ciddi askeri veya siyasal konularda bile faaliyetler kampanyalarla yapılır.
Siyasette seçimler nasıl kampanya ile yapılıyor, siyasal bütün aktiviteler için de kampanya sözcüğü kullanılabilir.
İç veya dış siyasi destek almayı sağlamak bile bir kampanya olarak işlenebilir.
Askeri operasyonlara da kampanya denebilir.
Kampanya sözcüğünün literatürümüzde bu örneklerdeki biçimleriyle yer bulması ve buna ilişkin akademik çalışmalarının yapılması gerekmektedir kanısındayım.
Bu tür faaliyetlerin sonuçları, bir "güç mücadelesi" konusu olarak ortaya çıkar.
Siyasi tarihçiler bu güç mücadelelerinin meydana getirdiği etkileri ve değişimleri tarif ederler.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish