Aralık 2022'de düzenlenen ABD-Afrika zirvesinde Afrikalı liderlere verdiği ziyaret sözünü tutmakta bir hayli geciken Joe Biden, görev süresinin sonuna yaklaşırken nihayet Afrika'yı gündemine aldı.
Biden kıtadaki en yakın müttefiki Kenya'yı es geçip, kıtanın güneybatısına yönelerek Angola'yı ziyaret edeceğini açıkladı.
Biden'ın 13-15 Ekim tarihleri arasında gerçekleştireceği Angola ziyareti, başkanlık dönemindeki ilk (ve son) Afrika ziyareti olması nedeniyle özellikle ABD'nin kıtadaki stratejik çıkarları açısından büyük bir öneme sahip.
2015'te Barack Obama'nın Kenya ve Etiyopya ziyaretlerinden bu yana Sahra Altı Afrika'yı ziyaret eden ilk devlet başkanı Biden olacak.
Peki, ABD neden Afrika'nın az bilinen ülkelerinden biri olan Angola'yı seçti?
Angola'nın stratejik önemi
Angola, yaklaşık 400 yıl boyunca Portekiz sömürgesi altında kaldıktan sonra, Sovyetler Birliği, Küba ve Çin'in desteğiyle 1975 yılında bağımsızlığını kazandı.
Petrol ve değerli maden yatakları açısından zengin olan ülke, son yıllarda birtakım ekonomik ve siyasi reformlar yaparak uluslararası arenada yerini almaya çalışıyor.
ABD'nin Angola'ya ilgisinin ardındaki temel nedenlerin en başında, kıtanın maden açısından son derece zengin ülkeleri olan Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC) ve Zambiya'dan çıkarılan madenleri Angola'nın Lobito Limanı'na taşıyacak olan Lobito Koridoru projesini hızlandırmak geliyor.
1 asırdan fazla bir süre önce Belçika ve Portekiz tarafından inşa edilen Lobito Koridoru demiryolu hattının altyapısı, Angola iç savaşı sırasında büyük oranda yok edilmişti.
2004 yılında Çinli firmalar bu koridorun yenilenmesi için 2 milyar dolar harcadı. Ancak 2022'de ABD destekli bir konsorsiyum, Pekin'in teklifini geride bırakarak demiryolunu geliştirme haklarını kazandı.
Joe Biden projenin bir an önce hayata geçirilmesi için harekete geçti ve Angola'ya gerçekleştireceği ziyarette ana meselelerin en başında bu koridora yapılacak yatırımların bulunduğunu belirtti.
ABD'nin Afrika'ya yaptığı en büyük demiryolu yatırımı olan Lobito Koridoru, kıtanın iç kesimleri ile batısı arasında stratejik bir ulaşım ve ticaret güzergahı oluşturma potansiyeline sahip.
(Şu anda bölgedeki madenler ve diğer ürünler, elverişsiz koşullar nedeniyle birkaç gün sürebilen kamyon yolculuğuyla Güney Afrika'nın Durban limanına taşınıyor. Durban'dan gemiyle diğer noktalara, özellikle de Çin limanlarına ulaşıyorlar. Batı'nın nadir mineraller için Çin'e olan bağımlılığını azaltmayı amaçlayan Lobito Koridoru ise demiryolu ile çok daha hızlı bir şekilde Batı limanlarına ulaşım sağlamayı hedefliyor.)
Çin ve ABD rekabeti
Angola, Afrika'nın en büyük ikinci petrol ihracatçısı olarak, enerji sektöründe kritik bir öneme sahip.
Bugün Afrika'nın bir numaralı ticaret ortağı ve yatırımcısı olan Çin, Kuşak Yol Projesi'nin bir parçası olarak Angola'ya yıllardır büyük yatırımlar yaparak ülkenin altyapısını geliştiriyor.
Angola, Çin'in Afrika'daki ikinci büyük ticaret ortağı konumunda.
Çin'in Angola Büyükelçiliği'nin istatistiklerine göre, Çinli şirketler Angola'da 2 bin 800 kilometre demir yolu, 20 bin kilometre kara yolu, 100 binden fazla konut, 100'den fazla okul ve 50'den fazla hastanenin onarımı veya inşasına katkıda bulunmuş olup, 400'den fazla Çinli şirket Angola'da faaliyet gösteriyor.
ABD ise Angola ile ilişkileri güçlendirerek Çin'in bölgedeki etkisini dengelemek ve stratejik madenlere daha ucuza ve hızlı bir şekilde ulaşmak istiyor.
Lobito Koridoru, Çin'in Tanzanya-Zambiya (TAZARA) demiryolu hattına karşılık, ABD destekli bir alternatif olarak öne çıkıyor.
Bu stratejik altyapı projelerini iki süper gücün Afrika üzerindeki ekonomik ve politik nüfuz mücadelesinin bir yansıması olarak değerlendirmek mümkün.
Angola'nın güvenlikteki rolü
Angola, sadece ekonomik ve stratejik açıdan değil, bölgesel güvenliği sağlamak açısından da önemli bir konuma sahip.
Kongo Demokratik Cumhuriyeti ile Ruanda arasındaki gerginliklerde Angola'nın diplomatik rol üstlenmesi, onu bölgesel bir güvenlik aktörü haline getirdi.
ABD, bu diplomatik rolü destekleyerek Angola'yı güvenlik alanında da stratejik bir ortak olarak görüyor.
Angola-Amerika ilişkilerine bakış
Angola ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilişkiler, 1975 yılında Angola'nın bağımsızlığını kazanmasıyla başladı.
Ancak Angola'daki iç savaş ve Soğuk Savaş dönemi süresince ilişkiler uzun yıllar boyunca gerilimli bir seyir izledi.
Angola'nın bağımsızlığını kazandığı dönem, ABD'nin Angola'daki Marksist MPLA hükümetine karşı duran UNITA gibi grupları desteklemesiyle bölge Soğuk Savaş'ın çatışma alanlarından biri oldu.
ABD, Sovyetler Birliği ve Küba'nın Angola'daki etkisini dengelemek için bu muhalif gruplara destek verdi. Bu destek iki ülke arasındaki ilişkileri daha gergin hale getirdi.
1990'ların sonunda, Angola'nın iç savaştan çıkmasıyla birlikte ABD ve Angola ilişkileri normalleşme dönemine girdi.
Bu süreçte Angola'nın önemli bir petrol üreticisi olması, ilişkilerin ekonomik boyutunu güçlendirdi.
ABD, George Bush döneminde Afrika'nın petrol kaynaklarına duyduğu ihtiyacı daha fazla vurgulamaya başladı.
Başkan Yardımcısı Dick Cheney'nin 2001 yılı Ulusal Enerji Politikası Kalkınma Grubu raporunda kıtanın petrol üreten ülkelerinden Angola ve Nijerya ön plandaydı.
Angola bu tarihte ürettiği 750 bin varil petrolün 300 binini ABD'ye ihraç ederek Amerika'nın kıtadaki en büyük petrol tedarikçilerinden biri haline geldi.
Son yıllarda ise Angola'nın siyasi ve ekonomik reformlarına paralel olarak, Amerika ile arasındaki ilişkiler derinleşti.
ABD, bugün Angola'daki altyapı projelerinde iş birliğine odaklanarak ilişkileri ilerletmeyi hedefliyor.
Angola, ABD'yi tercih ediyor
ABD'nin Angola'ya olan ilgisi ve siyaseti kadar, Angola'nın küresel güçlere yaklaşımı da önem arz ediyor.
Zira Angola büyüyen bir bölgesel güç adayı olduğunun ve bir parçası olduğu tedarik zincirlerinin jeostratejik öneminin farkında.
Angola Siyasi ve Sosyal Gözlemevi Başkanı Sérgio Calundungo, Biden'in ziyaretini "Siyaset, uluslararası iş birliği ve jeostratejik açıdan dünyanın belirli bölgelerinde konumlanma noktasında ABD, Rusya ve Çin arasında büyük bir rekabet olduğunu biliyoruz ve bu ziyaret Angola makamlarının dünyanın büyük oyuncularından birini tercih ettiğinin bir işareti olabilir" sözleriyle değerlendirdi.
Nitekim Angola Devlet Başkanı João Lourenço da geçtiğimiz Eylül ayında düzenlenen ve Afrikalı liderlerin yoğun katılım sağladığı Çin-Afrika İşbirliği Forumu'na (FOCAC) katılmayarak, Çin'den uzaklaşma ve ABD'ye yakınlaşmanın sinyallerini vermişti.
Ancak Çin, bu ülkede çok evvelden üstlendiği projeleri sürdürmek durumunda olduğu gibi Angola'nın Çin'e olan borcu da (17 milyar dolar) hayli yüksek.
ABD ile yakınlaşarak daha fazla yatırım ve sermaye çekmeyi uman Lourenço, Çin'e sırtını dönme lüksüne sahip mi?
Kaynaklar:
https://www.cfr.org/sub-saharan-africa/angola
https://istanbulticaretgazetesi.com/tr/yazar-haber/koca-kitaya-kirmizi-koridor0502
https://www.researchgate.net/publication/383743190_Amerika_Birlesik_Devletleri'nin_Afrika_Politikasi
https://www.news24.com/news24/africa/news/why-joe-bidens-one-african-trip-will-be-to-angola-and-what-it-could-mean-20240920
https://www.anacao.cv/noticia/2024/09/17/presidente-dos-eua-devera-visitar-angola-em-outubro/
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish