Bilgi, olaylar kızıştıkça, sahneler karmaşıklaştıkça değeri artan bir hazinedir.
Çünkü geçmişi tecrübeyle biriktirmenin, karmaşıklığı bilgiyle çözmenin, sahneyi bilinçli okumanın en büyük yardımcısıdır.
Böylece gerçeğe en yakın resmi ortaya çıkarmak için bir görüş çizmeye, ardından bunu açıklamaya ve analiz etmeye kadar uzanan yolu açar.
Suriye'de durum sıcak, çünkü bu, bir yıl önce bölgedeki güç merkezlerinde, Gazze'de, ardından Lübnan'da ve son olarak - ama son olmayacak- Suriye'de meydana gelen büyük değişimin dönüm noktasını temsil ediyor.
7 Ekim 2023'te Hamas Hareketi kendisine ve Filistin halkına karşı tarihi bir suç işledi. Lübnan Hizbullahı da Lübnan'ı, hiçbir ilgisinin ve çıkarının olmadığı bir savaşa sürükleyerek benzer bir şey yaptı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Direniş Ekseni, Sünni ve Şii siyasal İslamcı örgütlere mensup takipçilerinin siyasi çılgınlıklara bağımlılığı nedeniyle ağır bir bedel ödedi.
Lübnan Hizbullahı'na karşı yürütülen savaş, Suriye'de kendisine destek veren Fatimiyyun, Zeynebiyyun, Kudüs Gücü ve Devrim Muhafızları gibi tüm milisleri etkiledi.
Esad rejimi askeri açıdan tamamen savunmasız hale geldi ve birkaç gün içinde devrildi.
30 yıl önce ve tam olarak 1995 yılında ilk kez Şam'ı ziyaret ettim ve iki husus beni şaşırttı.
Birincisi medeniyetlerin beşiği, dinlerin kaynağı, her yeri tarih kokan Şam’ı görmek.
İkincisi ise geri kalmışlığın ve baskının apaçık boyutu.
Suriye faks makinesi veya otomatik para çekme makinesi olmayan bir ülkeydi.
Yolsuzluk hükümette ve devlette apaçık ortadaydı.
10 yıl sonra, 2005 yılında "Huri el-Ayn" dizisi için hazırlık yapmak amacıyla Şam’a bir daha gittim.
Hafız'ın ölümünün ve Beşşar'ın yönetimi devralmasının üzerinden 5 yıl geçmiş olmasına rağmen benim açımdan ülkede hiçbir şey değişmemişti.
2011'den bu yana Suriye, uluslararası müdahalelerin (ABD ve Rusya) ve bölgesel müdahalelerin (İran ve Türkiye) sahnesi haline geldi.
Her birinin coğrafi bölgeleri, askeri güçleri, eğitimli milisleri ve organize terörleri var.
Suriye, hararetli bir uluslararası ve bölgesel siyasi çatışmanın sembolü haline geldi.
Sahneye kaos hakim oldu, şiddet egemen hale geldi.
Bu seri bugün de devam ediyor ve Esad rejiminin düşmesi dışında hiçbir şey değişmedi.
Suriye'nin modern tarihi hâlâ son 10 yılın ve onun ölümcül kimliklerinin gölgesinde.
Mesela "Sünniler ve azınlıklar" ikiliği arasındaki çatışma bunlardan biri. Kendisi önce hakim olan, sonra ortadan kaybolan sloganların altında gizliydi.
40'lı yılların sonlarında Suriye’de bir öğrenci diğerine "Hangi dindensin?" diye sorduğunda, cevap şuydu:
Suriye milliyetçisi ya da komünist veya Baasçı (Patrick Seale’in kitabından alıntılanmıştır).
Daha sonra Hafız Esad'ın "Baas Partisi" adına yönetimi ele geçirmesi, sonra bunun bir azınlık ardından da aile yönetimine geçiş yapması ile birlikte bu çekişme yeniden su yüzüne çıktı.
Bu ikili arasındaki mücadele yüzyıllardır devam ediyor.
Baas Partisi iktidarı ele geçirdiğinde ona paralel gücü olan bir grup daha vardı, o da Müslüman Kardeşler.
İki taraf çatıştı ve Baas, Hama kentinde Müslüman Kardeşler, Nasırcılar ve yerel grupların duyurduğu küçük bir ayaklanmayla karşı karşıya kaldı.
Ayaklanma Nisan 1964'te Sultan Camii'nde başladı ve İslamcı örgütleyicileri, Baas yönetimini reddettiklerini ifade eden ama fanatizmlerini ve kana susamış eğilimlerini ortaya çıkaran mezhepçi şiddet eylemlerinde bulundular ve 100 kişi öldürüldü (Hazım Sağıye'nin kitabından alıntı yapılmıştır).
1982'de aynı şehirde iki taraf arasında yeniden çatışma yaşandı ve 1000 kişi öldü.
Daha sonra çatışma "azınlığın diktatörlüğü" ile "çoğunluğun direnişi" arasındaki bir mücadeleye dönüştü.
Rejim, Şam halkının Sünni çoğunluğu ile köktendinci Müslüman Kardeşler hareketi arasında ayrım yapamadı.
Daha sonra çatışma gelişerek 2011'den sonra bölgesel olarak desteklenen "azınlığın vahşeti" ile "Sünni öfke" arasında bir çatışmaya dönüştü. Baasçılık ile köktendincilik ikiliği arasındaki bu çatışma onlarca yıldır mevcut.
Üçüncü ikilik ise bir yanda ABD ile Rusya, diğer yanda İran ile Türkiye arasındaki "nüfuz" ikiliğidir.
Bu, uluslararası yönüyle Soğuk Savaş döneminde yaşanan, bölgesel yönüyle tarihi geçmişi olan, daha önce de bölgesel olarak "Osmanlılarla Safeviler" ya da "Sünniler ile Şiiler" arasında, şimdi de Türkiye ile İran arasında dönen eski bir çatışmadır.
Onlarca yıl ve yüzyıllara yayılmaktadır.
İdeolojiler bir gecede değişmez, tamamen kendi aleyhlerine dönmezler.
Aksi takdirde tarihin mantığı ve insan düşüncesinin doğası çöker ki bu da mümkün değildir.
Ama bu, "terör söylemi"nden, bölge ve bir bütün olarak dünya için büyük tehlike oluşturan "kökten dincilik söylemi"ne gözle görülür bir tür geçiş olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor.
Bu ise büyük tehlike oluşturuyor çünkü "Sünni İslam"ı kimin temsil etme hakkına sahip olduğu konusunda bölgede eski ve yenilenen bir çatışmanın tırmandığına işaret ediyor.
Burada soru şu; Sünni İslam’ı doktrinleri, içtihatları ve şeri ilimleri ile geleneksel İslam mı, yoksa ideolojisi, ilkeleri, düşüncesi ve örgütleri ile kökten dinci siyasal İslam mı temsil edecek?
Bu kritik ikiliklerin mevcut sahne ve öngörülebilir gelecek üzerindeki etkisinin derinliğini fark etmeyen bir kişi, olup bitenlere ilişkin tutarlı bir vizyon oluşturamaz.
Bu nedenle büyük krizlerin doğasının bir parçası olan karmaşıklıkların ve belirsizliklerin içinde kaybolması kolaydır.
Son olarak, bu yazı, şekillenmekte olan ve birden fazla yazı ve farklı bakış açıları gerektiren bir siyaset sahnesinin çok kısa bir özetidir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.