İsrail'in Suriye ve Dürzi stratejisi

Independent Türkçe Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Çiçek yazdı

İsrail tankları, 8 Aralık 2024'te Suriye sınırında, İsrail'in ilhak ettiği Golan Tepeleri'ndeki Dürzi köyü Mecdal Şems yakınlarında mevzi alıyor / Fotoğraf: Jalaa Marey-AFP

İsrail Genelkurmay Başkanı Korgeneral Herzi Halevi, yaptığı açıklamada, İsrail'in "Suriye topraklarına asker konuşlandırdığını" ifade etmişti.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da, İsrail'in kara işgalini genişletmeye çalıştığı Golan Tepeleri ve Esad rejiminin devrilmesine ilişkin konuşmuş ve Golan Tepeleri'nin "sonsuza dek İsrail'in ayrılmaz bir parçası olacağını" söylemişti.

"Bugün herkes Golan'daki varlığımızın, Golan'ın eteklerinde değil, oradaki varlığımızın ne kadar önemli olduğunu anlıyor" diyen Netanyahu, İsrail'in Golan Tepeleri'ndeki askeri varlığının ülkenin "güvenlik ve egemenliğini garanti altına aldığını" öne sürdü.

Netanyahu, yeniden ABD Başkanı seçilen Donald Trump yönetiminin 2019'da Golan Tepeleri üzerindeki İsrail egemenliğini tanıdığını hatırlatarak, Trump'a teşekkür etmişti.

Suriye'de Esad'ın Baas rejiminin devrilmesi sonrası, İsrail ordusu, Golan Tepeleri'ndeki tampon bölgeyi geçerek, 1973'ten beri ilk kez Suriye topraklarına girmişti.

İsrail, Suriye'ye ait Golan Tepeleri'ni 1967'den bu yana işgal altında tutuyor.

1974'te İsrail ile Suriye arasında imzalanan "Kuvvetlerin Çekilmesi Anlaşması" ile tampon bölge ve silahtan arındırılmış bölgenin sınırları belirlenmişti.

Netanyahu, Golan Tepeleri'nde yaptığı açıklamada, "işgalin geçici olduğunu" söylemişti.

Suriye sınırını 14 kilometre işgal eden İsrail'in bu stratejisi geçici olarak pazarlansa da bunun böyle olmadığını, İsrail politikalarını tanıyan herkes bilir.

Suriye muhalifleri daha Şam'a girmişken, İsrail'in bu hamlesi bir korku ve geniş bir politikanın devamı olarak okunuyor.

Çünkü tarihsel itibariyle, Şam'ın Kudüs'ün kapısı olduğu bilinir. Bu tabir, özellikle Selahaddin Eyyubi'nin Kudüs'ü fethetmesi için yaygın olarak kullanılır.

İsrail, Suriye'de Şam'ın düşmesi sonrası, İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, bu hamleyle kimyasal silahların "aşırılıkçıların eline geçmesini" engellemeyi amaçladıklarını açıkladı.

"İsrail'in ağır stratejik silahların, isyancıların veya İsrail'e düşman olan ve bunları kullanmaya istekli grupların eline geçmesinden son derece endişe duyduğunu düşünüyorum" diyor.
 


İsrail'in Suriye stratejisinde Golan Tepeleri

Golan Tepeleri'ni İsrail için önemli kılan etkenlerin başında güvenlik ve su geliyor.

Bölge, güvenlik açısından göz ardı edilemeyecek kadar jeostratejik bir konumda ve zengin su yataklarına sahip.

İsrail, toplam su ihtiyacının üçte birini Şeria Nehri ve Golan Tepeleri'ndeki su kaynaklarından temin ediyor.

Bölgenin en yüksek noktalarından biri olan ve Şam'a sadece 60 kilometre uzaklıkta bulunan Golan Tepeleri'ni elinde tutan İsrail, bu sayede komşu ülkelere karşı büyük bir stratejik avantaj sağlıyor.

Uluslararası hukuka göre Suriye toprağı olan ancak fiilen İsrail'in işgali altında bulunan Golan Tepeleri'nin bu iki ülke dışında Lübnan ve Ürdün'le de sınırı bulunuyor.

Yahudilere ait kutsal metinlerde birçok kez Golan bölgesine atıfta bulunulması da bölgeyi, çoğu dindar Yahudi'nin gözünde kutsallaştırıyor.

Bu tür nedenlerle, İsrail iç siyasetinde de önemli bir yer tutan Golan Tepeleri, İsrail tarafından "ülkelerinin vazgeçilmez bir parçası" olarak görülüyor.
 

İsrail’in işgal ettiği Golan Tepeleri’ndeki Nemrut Kalesi’ni gösteren 29 Kasım 2023’te çekilmiş bir fotoğraf (AFP)
İsrail’in işgal ettiği Golan Tepeleri’ndeki Nemrut Kalesi’ni gösteren 29 Kasım 2023’te çekilmiş bir fotoğraf (AFP)

 

Tel Aviv ile Şam arasında da 5 Haziran 1974'te Kuvvetlerin Çekilme Anlaşması imzalandı.

İsrail, bu anlaşmayla Yom Kippur Savaşı'nda işgal ettiği Suriye topraklarından çekilmeyi kabul ederken, 1967'de işgal ettiği Golan Tepeleri'nde kalmaya devam etti.

Stratejik önemi nedeniyle bölgeden ayrılmak istemeyen İsrail, 1981'de Golan Tepeleri'ni tek taraflı olarak ilhak ettiğini açıkladı, ancak ABD hariç uluslararası toplum bu kararı bugüne kadar tanımadı.

Golan Tepeleri'ndeki sorunun çözülmesi için birçok girişimde bulunuldu ancak bunların tamamı başarısız oldu.

Onlardan biri de 2000'de ABD'nin arabuluculuğunda yapılmıştı. Golan Tepeleri'nin Suriye'ye iadesi hedefiyle, ABD'nin ara buluculuğunda başlatılan müzakereler başarısızlıkla neticelendi.

Görüşmelerin başarısız olmasının nedeni ise İsrail'in, Celile Gölü yanında yer alan ve kilit öneme sahip su kaynağı olan bir toprak parçasını Suriye'ye bırakmaya razı olmamış olmasıydı.

Suriye ve İsrail, kapsamlı bir barış anlaşması sağlanması amacıyla 2008'de Türkiye'nin ara buluculuğunda yeniden dolaylı görüşmelere başladı.

İsrail'in Gazze'ye saldırmasının ve dönemin İsrail Başbakanı Ehud Olmert'ın yolsuzluk davası nedeniyle istifa etmesinin ardından görüşmeler sonlandırıldı.

Netanyahu, 2016'da Bakanlar Kurulunu Golan Tepeleri'nde toplayarak dünyaya burayı "İsrail toprağı" olarak tanıma çağrısında bulundu ancak uluslararası toplum buna olumlu yanıt vermedi, aksine tepki gösterdi.

Donald Trump, 45. ABD Başkanı olduktan sonra 25 Mart 2019'da Suriye toprağı Golan Tepeleri üzerindeki "İsrail egemenliğini tanıdıklarını" açıkladı.
 

 

İsrail'in Suriye'deki yayılmacılığı ve Hermon Dağı (Arapçada Şeyh Dağı) stratejisi

Netanyahu, Suriye topraklarını işgal ediyor, havalimanlarını bombalıyor, uçakları, savaş gemilerini, araştırma merkezlerini yok ediyor.

"Esad gitti, peki, bahanesi nedir?" sorusunun cevabı korku ve işgal politikalarıyla açıklanabilir.

Bugün İsrailli uzmanlar tarafından paylaşılan analizler meseleyi daha iyi anlamamızı sağlıyor.

İsrail, Suriye'nin en yüksek dağı (2 bin 814 metreye ulaşan) Hermon Dağı'nı işgal etti.

Bu işgali ve Golan Tepeleri işgallerini düşündüğümüzde, Suriye'nin başkenti Şam, artık İsrail'in top mermilerinin menzilinde, 40 ile 60 kilometre uzağında bulunuyor.
 

İsrail birlikleri, 8 Aralık 2024'te Suriye sınırında, İsrail'in ilhak ettiği Golan Tepeleri'ndeki Dürzi köyü Mecdal Şems yakınlarındaki güvenlik çitinin yanına konuşlanıyor/ Fotoğraf: Atef Safadi/EPA
İsrail birlikleri, 8 Aralık 2024'te Suriye sınırında, İsrail'in ilhak ettiği Golan Tepeleri'ndeki Dürzi köyü Mecdal Şems yakınlarındaki güvenlik çitinin yanına konuşlanıyor/ Fotoğraf: Atef Safadi/EPA

 

İsrailli analistlere göre yapılan hamleler, İsrail'in kuzey savunması adına hayati. Uzun yıllardır kuzeydeki savunmada İsrail'in açık vermesinin sebebi Hermon Dağı'ydı.

İsrail, Suriye'nin terk edilmiş mevzilerine girdi ve onları savaşmadan aldı. Geçmişte, İsrail'in radarları, Meron Dağı'ndaki konumlarından Hermon Dağı'nın ve Lübnan'ın bazı kısımlarının ötesini göremedikleri için önemli bir kör noktadan muzdaripti.

İsrailli askeri uzmanlar, İran'ın alçaktan uçan insansız hava araçlarının zayıflıktan yararlanarak İsrail'e defalarca sızdığını ifade ediyor.

İsrail'in radarları Hermon Dağı'na yerleştirildiğinde, hem Suriye'nin hem de Lübnan'ın içlerini görebilecek ve alçaktan uçan jetler ile insansız hava araçları hakkında erken uyarı sağlayabilecek.
 

 

İsrail'in istihbaratı ayrıca, gözetleme yapmak ve kendisine düşman iletişimlerini engellemek için sensörler yerleştirerek zirveyi de kullanabilir.

İsrail'in bu hamlesi, İsrail'in özel kuvvetleri ve casusları için mükemmel bir örtü sağlayabilir.

İsrail, Suriye'ye daha rahat girebilir ve karanlıkta daha fazla operasyon yapabilir.

İsrail, bu dağı ele geçirmekle Hizbullah ve kaçakçıların kullandığı yolları kesmekle kalmıyor, aynı zamanda Bekaa Vadisi'nden kuzeye giden ana yola hâkim oluyor.

İsrail, kendisine karşı bir tehdit hissederse insansız hava araçları, lazer güdümlü bombaları rahatça kullanabilecek.

Kuzey İsrail'de yaşayanlar için de "güven" anlamında psikolojik bir hamle olacaktır.
 

Dürziler
Kolaj: Independent Türkçe

 

İsrail'in Dürziler üzerinden Suriye hesabı

İsrail'deki tahmini 152 bin Dürzi vatandaşlık sahibidir.

İsrail Dürzileri, kamu ve askeri hayatta üst düzey pozisyonlarda görev yapıyorlar.

Bunlar, büyük ölçüde İsrail ile özdeşleşmiş durumda ve İsrail ordusuna, İsrail Dürzileri ile İsrail Yahudileri arasındaki ilişkiyi tanımlamak için sıklıkla kullanılan "kan antlaşması" terimiyle anıldı.

Bunun bir parçası olarak, birçok Dürzi, Arap komşularına ve Filistinlilere karşı İsrail savaşlarında savaştı.

Celile ve Karmel Dağı bölgelerinde yaşayan Dürziler, 1948'deki İsrail Bağımsızlık Savaşı sırasında Yahudilerin yanında yer aldı, İsrail toplumunun bir parçası olmayı seçti ve kamusal yaşamın her alanında kendilerine yer edindiler.

Lübnan ve Suriye'de tahmini bir milyon Dürzi yaşıyor. Kuzey Lübnan'daki Lübnan Dağı çevresinde ve güney Suriye'deki Suveyda ve Arapçada "Dürzi Dağı" anlamına gelen Cebel el-Dürzi civarındaki köy ve kasabalarda yaşıyorlar.

Suriye'de ise yaklaşık 350 bin nüfusa sahip olan Suveyda kentinin büyük çoğunluğunu Dürzi etnik nüfusu oluşturuyor.

Suveyda'daki Dürzi sakinleri, 2011'den önce nüfusun yaklaşık yüzde 90'ını oluştururken, Hristiyanlar sadece yüzde 7'sini ve Bedeviler yüzde 3'ünü oluşturuyordu.
 

Muvaffak Tarif
İsrail'deki Dürzilerin lideri Muvaffak Tarif 

 

Dürzilik inancının bugünkü durumuna göre, her ülkede yerel Dürzi topluluğuna liderlik etmek üzere bir "Şeyh-Akl" seçilir.

Şeyh Muvaffak Tarif, mezhebin İsrail'deki şeyhliğine liderlik ederken, Suveyda ve çevresindeki bölgedeki Dürzi topluluğu 3 şeyh tarafından yönetilir: Hikmat al-Hajri (Jabal al-Arab'daki Başbakan Şeyh-Akl), Yusuf al-Jarboa ve Hamoud al-Hinavi.

Suriye'nin Dürzi şeyhlerinin her biri farklı bir siyasi niş işgal etmeye çalıştı, bu da Suriye çatışmasının giderek karmaşıklaştığını açıkça yansıtan bir gerçek.

El-Hajri, Suriye siyasi standartlarına göre nispeten tarafsız kabul edilirken (rejim ve Rusya ile dengeli bir ilişkiyi teşvik ederken, aynı zamanda yerel toplumu rejime ve İran milislerine karşı destekliyor).
 

Dürzi toplumunun mürşidi şeyh Hikmat al-Hajri (Hikmet El Hicri) halkının yanında rejime karşı tutum aldı
Dürzi toplumunun mürşidi şeyh Hikmat al-Hajri (Hikmet El Hicri) halkının yanında rejime karşı tutum aldı

 

El-Jarboa Esad'ın yakın bir müttefiki olarak kabul ediliyor ve El-Hinavi mevcut yerel güçler, rejim ve İran arasında bir orta alanda yer alıyordu.

Suveyda'da en önemli gelişmelerden biri 2022 gösterileriydi. Dürziler, 2022 yılından beri zaman zaman ekonomik sıkıntılardan ötürü Beşşar Esad karşıtı gösteriler yapmış, ancak bu gösteriler herhangi bir silahlı mücadeleye dönüşmemişti.

Ancak yaşanan son gelişmelerle birlikte Dürziler, Suveyda kentinde polis karakolunu ele geçirip Suriye ordusunun kentten çekilmesini talep etti. Dürziler ayrıca Suriye ordusundan bazı askerleri esir alıp muhaliflerin yanında durdu.

Daha önce sıkı bir Esad karşıtı olan Dürzi lider Velid Canbolat, Suriyeli Dürziler'i ülkedeki yönetim karşıtı isyanı desteklemeye çağırdı ve gerçek tehdidin her gün onlarca insanı öldüren hükümetten geldiğini söyledi.

27 Şubat 2022'de protesto liderleri, rejim taleplerini karşılayana kadar gösterilerin devam edeceğini duyurdu.

"Barışçıl Yollarla Ulusal Halk Hareketi" (aslen El-Harak el-Şaabi el-Vatani el-Selamî) olarak bilinen protesto liderleri tarafından sunulan taleplerde, Aralık 2015 tarihli ve 2254 sayılı BM Kararı temelinde siyasi veya mezhepsel ayrımcılığa bakılmaksızın ılımlı ve yasal demokratik bir devlet istediklerini açıkça ortaya koydular.

Devlet kasalarından çalınan paraların iade edilmesi, vatandaşların haklarının uygulanması ve temel ihtiyaçlarının sübvansiyonlu fiyatlarla karşılanması, gayrimenkul ve arazi kanunlarının değiştirilmesi ve Suveyda bölgesinin komşu ülkelere uyuşturucu kaçakçılığı merkezi haline gelmesinin önlenmesi talep olarak ifade ediliyordu.

Protestolar, Dürzi din adamları tarafından desteklendi. Suriye'deki Dürzi cemaatinin manevi şeyhi Hikmat al-Hajri, protestoyu destekledi ve barışçıl gösterinin, yaşam koşullarını ve kişisel güvenliklerini iyileştirme ve yolsuzlukla mücadele ederken kanunu ve devlet kurumlarını koruma haklarını talep eden vatandaşlar için meşru bir hak olduğunu açıkça belirtti.

Şeyh, protestonun ekonomik durum ve vatandaşların onurunu dikkate aldığını vurguladı.

İsrail'deki Dürzi topluluğu Şeyhi Muvafak Tarif'in Şubat 2022 ortasında Moskova'ya yaptığı ziyaret, Suriye'deki Dürzilerin İran müdahalesinden ve Suriye rejiminin tacizinden ve ekonomik durum nedeniyle gösterileri bastırma girişimlerinden korunmasını sağlamayı hedefliyordu.

Dürziler, Esad'ın düşmesi durumunda azınlık gruplarının hedef alınacağından ve toplulukların Suriye'deki Sünni çoğunluk içinde yer alan radikaller tarafından ortadan kaldırılacağından korkuyor.

Bazı Dürziler, isyancı grupların saldırılarına karşı evlerini korumak için silaha sarılıp Halk Komiteleri'ni kurarken, bazılarıysa Esad yanlısı bir milis grubu olan ve ordunun yanında savaşan Ulusal Savunma Güçleri'ne (NDF) katıldı.

Bunun sebebi, geçmiş yıllarda Dürzi bölgelerinde Dürzilerin öldürülmesi ve din değiştirmeye zorlanmasıydı.
 


Geldiğimiz noktada, Suriye'deki Dürziler ağırlıklı olarak muhaliflerin yanında duruyor ve destek açıklamasında bulunuyorlar.

İsrail'in Dürziler üzerindeki politikasını anlamak için, İsrail, Lübnan ve Suriye'deki Dürzilere yaklaşımına bakmak gerekiyor.

Golan Tepeleri'nde ayrıca 25 bin civarında Suriyeli Dürzi Arap yaşıyor.

İsrail'in 1967'de işgal ve 1981'de ilhak ettiği Golan Tepeleri'nin eteklerindeki köylerde yaşayan Dürzi Araplar, anavatanları olan Suriye'ye bağlanıp karşı yakada kalan akrabalarıyla birleşmek istiyor.

İsrail üniversitelerinde eğitim almayı büyük oranda reddeden Golanlı Dürziler, iç savaşın patlak verdiği 2011'e kadar, Golan Tepeleri'nde konuşlu bulunan BM Barış Gücü ve Uluslararası Kızılhaç Örgütü'nün gözetimindeki bölgelerden eğitim amacıyla Suriye'ye gidebiliyorlardı. Daha sonra o imkanlardan da mahrum kaldılar.

Golan Tepeleri'nin eteklerindeki Mecdel Şems, Mas'ada, Bukata, Ayn Kanya ve El-Gacar köylerinde yaşayan bu Dürzi Araplar hala evlerinin duvarlarına uzun süre Suriye bayrakları astılar.

İsrail'in 1981'de uluslararası hukuka aykırı bir şekilde bölgelerini ilhak ettikten sonra vatandaşlığa geçirmek istediği Golanlı Dürzi Araplar, 1982'de kitlesel bir grevle İsrail'in bu adımına karşı çıkarak vatandaşlığa geçme senaryosunun uygulanmasına izin vermemişti.

İsrail vatandaşlığına geçmeyen ancak daimi oturum hakkına sahip olan Golanlılar, bugün tıpkı işgal altındaki Doğu Kudüs'te yaşayan Filistinliler gibi "Laissez-passer" belgeleri (vatandaşlığı olmayan toplumlara verilen serbest geçiş belgesi) ile yurt dışına seyahat edebiliyor ve ticaret yapabiliyor.

Suriye'de Şam'da Esad rejimi yıkıldıktan sonra, İsrail Savunma Kuvvetleri'nin Arapça sözcüsü Yarbay Avichay Adraee, İsrail ordusunun İstihbarat Müdürlüğü Başkanı Tümgeneral Şlomi Bender'in, İsrail'deki Dürzi toplumunun ruhani lideri Şeyh Muvafak Tarif ile bir araya geldiğini söyledi.

IDF Sözcüsü Avichay Adraee, IDF İstihbarat Dairesi Başkanı Şlomi Binder'in Golan Tepeleri ve çevresindeki Dürzi topluluğunun dini lideri Şeyh Muvafak Tarif ile Suriye'deki durumun Dürzi topluluğu üzerindeki etkilerini görüştüğünü bildirdi.

İsrail, Şeyh Muvafak üzerinden hem Suriye'deki Dürziler üzerinden hakimiyetini artırmaya çalışırken, aynı zamanda Lübnan saldırıları sırasında Velid Canbolat ve Şeyh Muvafak Tarif arasındaki sorunu daha da kaşımaya ve ikisi arasındaki ilişkiyi ayrıştırmaya çalışıyor.

Özellikle Hizbullah tutumu karşısında ikilinin arasının açık olduğu Canbolat'ın Muvafak'a gönderdiği mektupla birlikte ortaya çıkmıştı.

İsrail, Şeyh Muvafak üzerinden Dürziler üzerinden gücünü artırarak ileride kendisine güvenlik gerekçesiyle bir çağrı yapılmasının altyapısını, daha doğrusu işgalin önünü açmaya çalışıyor.

İsrail, Golan Tepeleri'nden aşağı doğru gelip Suveyda'yı da işgal ederse, bu hayalindeki "Davut Koridoru"nu gerçekleştirebilir.

Bunun da içerisinde olduğu strateji için Şam'ı hedef alarak muhaliflerin direncini kırmak ve Suveyda-Deyrizor arasında koridoru oluşturmak istiyor.

İsrail bu stratejiyle birlikte Lübnan sınırlarını güvene alacağını, Suveyda ve Deyrizor arasında YPG için bir koridor oluşturabileceğini ve daha sonra Batı Şeria'yı tamamıyla işgal edip onları Ürdün'e sürmenin hesabını yapıyor.

Bu hesap içerisinde Rusya'nın da kendisine destek verdiğinin altını çiziyor.

Kısa vadede durum İsrail'in lehine gelişiyor, uzun vadede ise bunun İsrail'in lehine olup olmadığını, Suriye'de iç savaşsız ve çoğulcu bir yönetimin kurulmasıyla belirleneceğinin altını çizmek lazım.

 

 

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU