Kuşkusuz hiçbir yazar bu denli kaotik ve olağanüstü bir katil yaratmamıştır: Raskolnikov

Vahap Aydoğan Independent Türkçe için yazdı

"Raskolnikov odasında" / Resim: Dementy Shmarinov

Sefil bir coğrafyada, karanlık bir odada kral düşleri gören kibirli ve aciz bir hukuk öğrencisi…

Toplumun etik değerleriyle ve kendi iç dünyasının çelişkileriyle boğuşan bir düşkün…

Çarlık Rusya'sının St. Petersburg sokaklarında buhran ve yokluk içinde yürürken, üstün insan olma yolunda hiçbir ahlak kuralına saygı duymayan bir tutum sergileyen Raskolnikov, bazen kendisini Napolyon, bazen de İskender gibi görmekten alıkoyamıyordu…

Ruhunun derinliklerinde dolaşan, insanın iç dünyasını başka bir boyuta taşıyan, insan kalabalığından kaçarken içsel dünyasında inanılmaz bir kalabalık yaşayan, hukuk fakültesini terk etmiş zeki fakat kibirli, anti-sosyal bir karakterdir aslında.

Ama Raskolnikov'un yaşadığı ikilem, insanlarla değil, Tanrı'yla bir çatışmadır…

Sosyal hayattan uzaklaşan, sıradan insanları bir örümceğe benzeten ve bu insanların yalnızca yasalara uymak için var olduğuna inanan, üstün bir deha olduğunu kanıtlamak adına yaşlı bir kadını öldürebilecek kadar ileri giden bir hasta.

Çünkü o, insanları sıradan ve olağanüstü olarak ikiye ayırır.

Adaletin yalnızca üstün insanların iradesiyle sağlanacağına ve bu kişilerin, toplum yararına cinayet işleseler bile katil olarak nitelendirilemeyeceğine inanır.
 

Raskolnikov3
Raskolnikov / Resim: Dementy Shmarinov

 

Dostoyevski'nin ölümsüz eseri "Suç ve Ceza"nın kahramanı olan Rodion Romanoviç Raskolnikov, kurgu bir karakter olmasına rağmen, gerçek bir kişi olarak tarihe adını kazındırır.

"Suç ve Ceza", Fyodor Mihayloviç Dostoyevski'nin başyapıtıdır ve vicdan, adalet, Tanrı kavramlarını psikolojik bir çatışma içinde okura sunar.

Belki de dünya tarihinde hiçbir katil ve suçlu, bu kadar çok tartışılmamıştır.

Hiç kuşkusuz, hiçbir yazar bugüne kadar bu kadar kaotik ve olağanüstü bir katil yaratmamıştır.

Raskolnikov, masumları korumak adına zalimlerin ölümünü suç olarak görmediğinden, yaşlı tefeci kadını öldürür.

Ona göre, tefeci kadın adaletin sağlanması için ortadan kaldırılması gereken bir virüstür.

Alyona'yı öldürürken, olaya tanık olan kız kardeşi Lizaveta'yı da öldürür.

Travmalar ve çatışmalar işte tam bu noktada başlar.

Tefeci kadını öldürdüğü için kendisiyle gurur duyar, adaleti sağladığını düşünürken, masum bir kişiyi öldürdüğü için vicdan azabından harap olur.

Sonya'ya itiraflarda bulunurken pişmanlık hissetmez.

Sanki ayna karşısında kendisiyle yüzleşiyormuş gibi:

Akla, vicdana danışmadan sadece kendim için öldürmek istedim. Kendime yalan söylemek istemedim. Anneme yardım etmek için öldürmedim. Boş sözler bunlar! Ben yalnızca öldürdüm işte! Kendim için, yalnızca kendim için öldürdüm!

O anda benim için, ha insanlığa iyilik eden biri olmuşum, ha da bir örümcek gibi tüm hayatım boyunca kurbanlarımı ağıma düşürüp onların özsularını emmişim, hiçbir fark yoktu! Hem sonra beni bu cinayete sürükleyen tek neden yalnızca para da değildi, Sonya! Benim paraya olan ihtiyacım, öteki şeylere olan ihtiyacımdan daha fazla değildi.

(...) Evet, o zaman başka bir şey öğrenmem gerekiyordu ve kolumu yöneten başka güçlerdi. Acaba herkes gibi ben de bir bit miydim, yoksa ben bir insan mıydım? O zaman bunu öğrenmem gerekiyordu, hem de hemen öğrenmeliydim. Acaba önümdeki her engeli aşabilir miydim, yoksa aşamaz mıydım? Acaba egemenliği eğilip almak için yürekliliği gösterebilecek miydim?

 

Raskolnikov4
Resim: Dementy Shmarinov

 

Bu eşikten sonra, iç dünyasında tüm sınırları kaldırmaya çalışarak Tanrı'yla kavgaya girer.

Aslında Raskolnikov, adaleti sağlamak için cinayeti meşrulaştırmıştır… Ama vicdanı ve Tanrı'yla olan kavgası, içinde derin yaralar açacaktır.

Bir yandan da zafer kazanmış ve toplumun huzura ermesi için kendisini feda ettiğini düşünür.

Peki, baltayla iki insanı canice öldüren bir katili bizler nasıl sevdik?

Tam da Raskolnikov'un büyüsü de burada yatıyor.

"Suç ve Ceza", yazar tarafından kavramsal olarak ne kadar sorgulansa da, Raskolnikov'u bugüne kadar neredeyse hiçbir vicdan katil olarak görmemiştir.

Hukuk ve adalet konusunda katı otoriteler bile onu katil olarak kabul etmemiştir.

Oysa Raskolnikov, baltayla iki insanın canına kıyarak vahşice bir cinayet işlemiştir.

St. Petersburg'da Raskolnikov gibi geçinemeyen ve çeviri yaparak hayatını kazanan binlerce üniversite öğrencisi vardı.

Ve onlar da daracık odalarda yaşıyorlardı. Ama hiçbir öğrenci, yokluktan dolayı bir yaşlı kadını canice öldürmeye teşebbüs etmedi.

Peki, canice bir cinayet işleyen katile duyulan sempati neden?

Edebi bir bakış açısıyla değerlendirildiğinde, "Suç ve Ceza" eserinde Raskolnikov'un kibri ve riyakârlığı açıkça sergilenirken, yazarın kurgu, karakter, metin ve psikolojik örgüyle her şeyi kusursuz bir şekilde işlemesi, Raskolnikov'un katil olduğunu neredeyse göz ardı etmemize neden oluyor.

Ancak 158 yıl sonra, bu hayali karakterin izlerini ve hayat felsefesini hâlâ görebilmek mümkün.

Bugün, adalet için cinayet işleme fikri birçok yazarın kaleminde, birçok yönetmenin filminde işleniyor olsa da, hiçbiri Raskolnikov kadar derinlemesine etki yaratamadı.

Zaman geçse de, hâlâ vicdan ve adalet kavramlarını bir kenara bırakarak, Raskolnikov'un işlediği cinayeti hoşgörerek ona sempati duymaktan vazgeçemiyoruz.
 

Raskolnikov2
Resim: Dementy Shmarinov

 

Çünkü yaratılan karaktere ve oradaki ruha benzer yönlerimiz o kadar fazla ki.

Kurgu olmasına rağmen, biz de içimizde birçok değerle yüzleşirken, ömür kotamız dolmadığı sürece bu değerleri yok edebiliyoruz.

Bir yanımız suç işlerken, bir yanımıza cezasızlığı mübah görüyoruz. Bir yanımız zalimken, diğer yanımız mazlum… Oysa ne kadar da benziyoruz Raskolnikov'a.

Onun gibi hep bir yanımız, diğer yanımızla çatışma içinde değil mi?

Kabul görmek, farklı olduğumuzu ispatlamak için koşar adım hayatı arşa çıkarırken, eksik olan yanımız her zaman yaralı kalıyor.

Hepimiz, içimizde bir Raskolnikov büyütmedik mi?

Tanrı, vicdan ve adalet kavramlarıyla içsel muhasebeler yaparak çatışmadık mı?

Hepimizin doğası, ahlaki değerleri ve vicdanı çelişkiler yumağı değil mi?

Ez cümle; en sonunda Raskolnikov, başka bir kalpte rehabilite olmayı seçti…

Ne güzel söylemiş Andrey Platonov:

İnsanın yüreğini avutup şenlendirebileceği tek şey, başka bir insanın yüreğidir.


Raskolnikov da içsel kavgasını bitirip özgürleşme yolunda, kendisini avutup bambaşka bir yürekte hayat bulmuştur…

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU