21'inci yüzyılın hâkimiyet savaşı, tıpkı 225 yıl önce Napolyon'un Mısır ve Suriye'yi işgali gibi, tekrar Doğu Akdeniz sahilleri ve Fırat arasındaki bölgede cereyan ediyor.
Napolyon'un Akka'yı aşması halinde, İran üzerinden Afganistan'a ulaşacak Fransız ordusu, Ruslarla birlikte İngilizleri Afganistan'dan atmayı hedeflemişti (1798-99).
Ancak Napolyon, ihtiyar kurt Cezzar Ahmet Paşa'ya yenilmiş ve planı akim kalmış olsa da, Rusya, Fransa ve İngiltere arasında yaşanan Hindistan'ı kontrol etme ve sıcak denizlere ulaşma hedefli Büyük Oyun'un (Great Game) fitili ateşlenmiş ve süreç 19'uncu yüzyılda tüm şiddetiyle devam etti.
Esasen bu süreç, 16'ncı yüzyılda Osmanlı, 12'nci yüzyılda Moğollar, 11'inci yüzyılda Haçlılar, 1'inci yüzyılda Roma, İskender ve Perslerle, daha önceki dönemde ise tarihin ilk yazılı anlaşmasının yapıldığı Mısır-Hitit savaşında (Kadeş, milattan önce 1269) da yaşandı.
Yukarıdaki tarihi kesitte görüldüğü gibi, her insanın olmasa bile tarihin kaderi kesinlikle coğrafyayla bağlantılı ve Suriye bölgesi, insanlığın kaderini doğrudan etkiledi.
Bugün de tarihin coğrafya eksenli değişmeyen kaderi, Suriye'de 21'inci yüzyılın küresel başat güç hâkimiyet savaşı olarak en az çeyrek asırdır devam ediyor.
Çünkü Suriye küçük bir Ortadoğu'dur ve Ortadoğu'ya hâkim olan, dünyaya hâkim olur. Bu, yukarıda belirtildiği gibi tarih boyunca genel kabul gören bir teoridir.
Bugün, 21'inci yüzyılın hatta sonraki hâkimiyet blokları, İngiltere-Çin ve Rusya-ABD ekseninde, Suriye nirengi noktası etrafında İslam dünyasının kontrolü için yaşanıyor.
Esasen Bereketli Hilal olan bu bölgenin etrafında oluşan kara deliklerin çekim gücü, Ukrayna, Tayvan, Kore ve Afrika'daki Yemen-Altın Boynuzu (Etiyopya-Sudan-Somali) fay hatlarını tetikliyor.
Bugün varış noktası Doğu Akdeniz-Hindistan-Ortadoğu (IMEC) hattı ile Pekin-Londra hattı olan (BRI) ticaret yolları, 16'ncı yüzyılın kara odaklı baharat ve ipek yollarının denize kayarak deve kervanı yerine gemi odaklı deniz yollarına dönüşmesiyle okyanuslar ve suyolları önemli hale gelmiş; kervansaraylar yerine sahildeki limanlar daha önemli oldu.
Halep ve Şam kurarken, Londra, Paris, Hamburg, Bombay gibi liman şehirleri parladı.
Bu da Süveyş ve Panama kanalı gibi yeni yolları stratejik hale getirmiştir; bugün Afrika'nın kapısı olan Mısır, esasen Nil ve Süveyş'tir.
Bu nedenlerle Suriye, yaklaşık 10 yıldır yalnızca bir iç savaş sahası değil, aynı zamanda küresel ve bölgesel aktörlerin güç mücadelelerini yansıtan karmaşık bir çatışma alanı olarak ön plana çıktı.
2003 yılında ABD Dışişleri Bakanı C. Rice tarafından Batı'nın ileri karakolu olan İsrail'de ilan edilen Bölünmüş Ortadoğu Projesi (BOP), Suriye, Lübnan ve Filistin üzerinde 7 Ekim'den itibaren adeta narkozsuz baltalarla insan vücudu üzerinde çok vahşice uygulanıyor.
Mart 2011'de başlayan Suriye'nin 40 yıllık dikta rejimi Baas rejimine karşı, İran ve Rusya'nın Ekim 2015'te sahaya inmesiyle Halep vahşeti ve Şam Guta'da varil bombaları ve kimyasal bombalarla engellendi.
Bir milyona yakın insan ölmüş, nüfusun en az yarısı, yani 12 milyon insan iç ve dış mülteci oldu.
İnsan bedenleri sahillere vurdu, onbinlerce kişi Sadneya mezbahanesinde Esad'ın makinelerinde preslendi.
Burada hem Captagon hem de terör örgütleri üretildi. Akdeniz ve Ege'nin suları cesetlerden kabardı.
Ancak son 5 yılda Suriye savaşı, Rusya ve İran'ın ekonomisini de tüketmiş ve Çin'in boğazını sıktı.
Ukrayna savaşıyla Ruslar, Tartus ve Hemeym'deki üslerini hatta Afrika'yı kaybetti.
Rusya'nın ekonomisi, Ukrayna'daki savaşın etkileriyle ağır darbe aldı, İran'ın ekonomisi de zaten kötü durumdaydı.
40 milyar dolarlık yıllık petrol gelirine bağımlı olan İran ekonomisinin akıbeti, Trump'ın tabutuna çakacağı son çiviyi bekliyor.
Suriye'nin ekonomisi de yıllardır dibe vurmuş durumda.
Karşıt tarafları destekleyen Türkiye ve Rusya'nın 2020 başlarında anlaştığı ateşkes çatışma hatlarını dondurduğunda 1 dolar, yaklaşık bin 150 Suriye lirası değerindeydi.
Uyuşturucu ticareti, Esad'ın kardeşi Mahir'in komuta ettiği Suriye'nin elit 4. Tümeni tarafından yürütülüyordu.
Şu ana kadar en az 4 Captagon fabrikası bulundu. Çünkü Batı, Çin'deki 19'uncu yüzyıldaki afyon savaşı ve Afganistan'daki tüm arazinin kullanıldığı haşhaş tarlalarını da toplumu çökertmek için tecavüzlerle birlikte uyuşturucuyu yumuşak bir silah olarak kullanıyor.
Ve Suriye, bugün adeta tükenmiş durumda.
8 Aralık'ta devrilen 53 yıllık zalim Esad ve 61 yıllık ölüm rejimi, Bereketli Hilal'da Irak ve Libya'dan sonra üçüncü putun yıkılışıdır.
Bu savaşın en büyük kaybedeni, hiç şüphesiz rejim kadar İran'dır.
Bir zamanlar üç Sünni başkenti kontrol etmekle gurur duyan İran, 13 günde Beyrut, Şam ve Bağdat'ı kaybetti. Öyle ki Moskova'ya sığınan Esad'ın danışmanları, aynı anda İran ve İsrail ajanlarıyla çalışırken, Ulusal Güvenlik Danışmanı Ali Memlük de bir botla gece karanlığında kaçtı.
Bu sürecin en önemli tarafı, Rusların sıcak denizlere inme hayalinin sona erdiği gibi, İran'ın Şii kuşağı hayalinin de bittiğidir. Ancak BOP kapsamında Suriye'yi bölme tehlikesi devam ediyor.
Bu durumu önlemek, Türkiye'nin güçlü olmasına bağlı. PYD'nin Batı'nın mankurtu olması mutlaka engellenmeli.
Baas ve İslami fikrin ittifakı sadece Şam şeytanlığı olabilir. İsrail'in Suriye'nin askeri altyapısını imha etmesi ve BOP kapsamında David koridoru hedefi, Suriye'de Büyük Oyun'un devam edeceğini gösteriyor.
Yeni Suriye'nin lav püskürtmeye ve kabarcık çıkarmaya devam ettiği görülüyor.
Burada Türkiye, 5 yılda Libya, Karabağ ve Suriye'de yükselen güç olarak ortaya çıktı. Bu nedenle burada zafer kazanan Türkiye, 21'inci yüzyılın başat gücü olabilir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish