Kıyamet senaryoları: Kuzeyde küresel ve güneyde bölgesel savaş ihtimalleri

Prof. Dr. Hasan Ünal, Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Bir yandan Rusya ile NATO arasında toptan bir savaş mı çıkacak endişelerini analiz etmeye/anlamaya çalışırken öte yandan da İsrail’in Lübnan’da Hizbullah hedeflerini vurmaya başlamasıyla patlak veren çatışmaları takip ediyoruz. İsrail’in önce Hizbullah’a ait çağrı cihazlarını ardından telsizler ve benzeri iletişim araçlarını uzaktan patlatmasıyla tırmanan gerilim bazı açılardan hala düşük yoğunluklu bir savaş; çünkü henüz İsrail kara harekâtı başlat(a)madı. Başlatıp başlatmayacağı da meçhul. Ukrayna’nın Rusya’nın Tver bölgesindeki askeri tesisleri ve mühimmat depolarını vurması ve Rusya’nın da Ukrayna’nın Harkov (Harkiv) şehrini yoğun bir şekilde bombaladığı haberleri ise belki küresel bir savaş ihtimali açısından daha ürkütücü bir senaryonun başlangıcı. Kısacası Orta Doğu’da bölgesel, Rusya-Ukrayna cephesinde ise küresel bir savaş ihtimali artıyor.

Kolektif Batı Ukrayna'da yenilgiyi kabul etmiyor

Sorun, Kolektif Batı’nın Ukrayna’da bırakın bir askeri yenilgiyi kabul etmesini savaş alanındaki durum üzerinden bile bir müzakere sürecini reddetmesinden kaynaklanıyor. Öyle ki, özellikle Baltık ülkeleri, şimdilerde AB ve NATO üyesi olan eski Doğu Avrupa ülkelerinin liderleri ve politika eliti Rusya’nın sadece sıradan bir yenilgiye tabi tutulmasından değil stratejik bir mağlubiyete uğratılmasından ve parçalara bölünmesinden bahsediyorlar. Öte yandan normalde daha mantıklı davranabilen İngiltere (Birleşik Krallık) adeta çıldırmışçasına Ukrayna’daki tırmandırma politikasını sürdürme eğiliminde. Amerika ile yakın ittifak ilişkisinden dolayı zaman zaman Vaşington’u da yanına alıyormuş gibi görünen İngiltere’nin bu tırmandırma politikasının sonucunun ne olacağını hesaplayabilmek epeyce zor.

Ukrayna savaşı başladığı günlerde Biden’a Kiev’e F-16’lar verip vermeyecekleri sorulduğunda böyle bir girişimin üçüncü dünya savaşına yol açacağını söylemiş ve Amerikalı üst düzey yetkililer de defalarca aynı lafları tekrarlayıp durmuşlardı. Fakat aylar içinde bütün varsayımları yanlış çıktıkça bir tırmandırma aşamasından ötekine geçtiler. Varsayımları, uygulanan ekonomik ve ticari yaptırımlar sonucu Rusya ekonomisinin çökmesi ve Rus silahlı kuvvetlerinin Ukrayna’da çuvallaması idi.

İkisi de olmadı. Tam tersine Rusya, kendinden emin bir şekilde verdiği karşılıklarla finansal/ekonomik çöküntü yaşamak yerine savaşın başladığı 2022 yılının ikinci yarısından itibaren başarılı bir ekonomik performans sergiledi. Sonraki yıllarda ise Rusya’ya yaptırım uygulayan Avrupa ülkeleri tam bir ekonomik durağanlık içine girerken Rusya ciddi oranlarda büyümeyi başardı ve bu performansı hala sürdürüyor. Askeri alanda ise Batı’nın beklentileri tutmadı. Başlangıçta yaşanan kargaşa vs. yerini Moskova’nın kesin üstünlüğüyle devam eden koordineli ve kapsamlı muharebelere bıraktı. Savunma sanayi konusunda da Rusya’nın NATO ülkelerinin toplamından katbekat daha fazla üretim yapabildiği gerçeğiyle yüz yüze geldi Kolektif Batı…

Tırmandırma politikası

Kolektif Batı içerisinde NATO’nun sınırlarını Rusya’nın burnunun ucuna götürmekte kararlı olan Amerikan Derin Devleti ile İngiltere, onlarla birlikte hareket eden eski Doğu Avrupa ülkeleri ve Baltıklar tabir yerindeyse Moskova’yı tarumar etmek konusunda sadece kararlı değil kendilerine göre aynı zamanda hazırlıklı da görünüyorlardı.  Turuncu Devrim (2004-2005) ile elde ettikleri durumsal üstünlük ve 2014 darbesiyle Meşru Devlet Başkanı Yanukoviç’i devirmelerinin ardından başlayan çatışma ortamında yaptıkları askeri hazırlıkların Rusya’yı sonuçta Ukrayna’ya saldırmaktan alıkoyacağını veya saldırsa bile süklüm püklüm geri çekilmeye zorlayacağını düşünmüş/planlamış olmalılar.

Gerek finansal/ekonomik alanda gerekse savaşta istedikleri sonuçları alamayınca tırmandırma politikası hız kazandı. Önce verecekleri tankların ve diğer ağır silahların hesabını yapıp bangır bangır bağırarak Ukrayna kuvvetlerine (belki de ‘gönüllü’ sıfatıyla gönderdikleri kendi birliklerine) teslim ettiler; ancak bunlarla da sonuç alınması mümkün değildi ve olmadı. Kısa sürede imha edilen bu silahların ardından F-16 teslimatı tartışması başladı. Epeyce bir süre sonra teslim edilen F-16’lar savaş üzerinde hiçbir etki yaratamadı; çünkü neredeyse tamamı, bir kısmı havada büyük çoğunluğu da havalanamadan Rusya tarafından vuruldu.

Bütün bunlar askeri ittifakları sosyalleşme mekanları, savaşları Münih Bira Festivali gibi bir şey zanneden Avrupa ve Rusya’ya karşı en agresif politikalardan yana olan İngiltere elitinin normal düşünme ve değerlendirme kabiliyetini epeyce dumura uğratmış görünüyor. Şimdilerde Ukrayna’ya uzun menzilli füzeler verip (veya halihazırda vermiş oldukları füzelerle) Rusya’nın derinliklerinde yer alan stratejik askeri tesislerinin vurulmasından bahsediyorlar. Ne olursa olsun Rusya’nın bir NATO ülkesine saldırıda bulunamayacağı ve Ukrayna’ya karşı nükleer silah kullanamayacağı varsayımıyla hareket ediyorlar. Oysa Putin’in açıklamalarında söylediği gibi, bu tarz silah sistemlerini Ukrayna’nın kendi elindeki imkanlarla Rusya’ya karşı kullanabilmesi mümkün değil.

Mutlaka Amerika ve başka bazı ülkelerin uydu sistemlerinin, diğer elektronik kabiliyetlerinin ve dahası personelinin devreye girmesi gerekiyor. Bu da savaşın seyrini değiştiren bir gelişme olacak. Yani savaş Rusya-NATO savaşına veya bazı NATO üyelerinin beşinci maddenin aktive edilmesine itiraz etmeleri halinde bir tarafta Rusya diğer yanda ise Amerika ve İngiltere’yi mutlaka içine alan Gönüllü Batılı Koalisyon ülkelerinin savaşına evrilmiş olacak. Örneğin Rusya kendisine karşı personelini, füzelerini ve diğer imkân ve kabiliyetlerini devreye sokmuş NATO üyesi ülkelerden birisine karşı nükleer veya nükleer başlık taşımayan füzelerle (mesela Sarmat) karşılık verirse ne olacağı meçhul bir durum. Gerginlik hemen tırmanarak/tırmandırılarak bir nükleer savaşa mı dönüşecek? Ve dünyanın sadece siyasi manada değil aynı zamanda fiziki anlamda da sonu mu gelecek? Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, NATO’yu sosyalleşme mekanlarından birisi, savaşı da akşam yemeği sonrası pub’a gitmek gibi bir şey zannedenlerin doldurduğu Avrupa Parlamentosu AB üyesi ülkelere çağrıda bulunarak Ukrayna’ya uzun menzilli füzeler verilmesi ve bunlarla Rusya’nın her tarafındaki stratejik hedeflerin vurulması çağrısında bulundu.

Öyle görünüyor ki, Avrupa ülkelerini ve Amerika’yı yöneten ‘liberal’ hükümetler ve onlara akıl veren elit bu senaryoyu sonuna kadar zorlamaya eğilimli. Ve özellikle Amerika’da Kasım ayı başlarında yapılacak başkanlık seçimlerine kadar bu tırmandırma siyasetini sürdürebilirler. Suikast girişimlerinin sonuçsuz kalmasıyla, kazanması halinde Trump’a Ukrayna’daki savaşı sürdürmekten başka bir seçenek bırakmamak için her yola başvurabilecek gibi görünüyorlar.

İsrail - Hizbullah Savaşı

Bu satırlar yazılırken (23 Eylül Pazartesi) İsrail – Hizbullah savaşı başlamış gibiydi. İsrail istihbaratının Hizbullah’ın kullandığı çağrı cihazları, telsizler ve diğer haberleşme araçlarının kablosuz internet ile çalışanlarına yönelik sabotajı ile başlayan gerilim adım adım savaşa doğru ilerlemiş görünüyordu. İsrail hükümeti savaşın başından bu yana çatışmaları Hizbullah, Direniş Ekseni’nin diğer unsurları ve özellikle de İran’ı içine alacak şekilde genişletmekten yanaydı.

Önce 7 Ekim tarihinde Hamas’ın yaptığı saldırıyı böyle bir savaş için bulunmaz fırsat gibi düşündüğü için bu yönde açıklamalar yaptı; sonra da Gazze’de büyük bir soykırım yapmasına rağmen savaş amaçlarına ulaşamadığı için savaşı Hizbullah ve İran’a doğru genişletme stratejisi izledi. Fakat Gazze’de Hamas’ın liderlerini yakalamak/öldürmek ve örgütün tamamen belini kırmak konusunda ne derece başarılı olduğu belirsiz kaldı; üstelik, rehineleri de kurtaramayınca istifa çağrıları karşısında Netanyahu hükümeti savaşı İran ve/veya Hizbullah’a genişletme siyasetine ağırlık vermiş görünüyordu.

İsrail ile Hizbullah arasında 7 Ekim’den bu yana zaten düşük yoğunluklu bir çatışma süreci vardı. İsrail zaman zaman Hizbullah hedeflerine saldırılar düzenliyor ve hemen her seferinde de Hizbullah’tan ciddi bir askeri karşılık görüyordu. Son birkaç gün içerisinde İsrail’in başlattığı hava bombardımanları ilk bakışta yaklaşan kara harekâtının il sinyalleri gibi olsa da Pazar günü İsrail saldırılarına karşı sıcağı sıcağına Hizbullah’ın verdiği sert karşılık İsrail’i kelimenin tam anlamıyla çıldırtmışa benziyor; çünkü Hizbullah İsrail’in kuzeyindeki yerleşim yerlerini ve özellikle Hayfa’yı sert bir şekilde vurmuş görünüyor her ne kadar ana akım medya bunları görmezden gelmiş olsa da… Üstelik bu füze saldırılarını İsrail hava savunma sistemi Demir Kubbe’nin durduramadığı anlaşılıyor. Bu yazının tamamlandığı sırada, İsrail’in belki de bu Hizbullah saldırılarını durduramamaktan dolayı Lübnan’ın güneyinde bir tür kitle imha silahı kullanmaya hazırlandığına dair paylaşımlar vardı. İnşallah durum o noktaya kadar gitmez ama her halükârda bölgesel vaziyet oldukça kritik görünüyor.

Kuzeyimizdeki küresel savaş riskinin Amerikan seçimleriyle doğrudan alakası olduğuna hemen hemen şüphe yok gibi. Ukrayna savaşını son Ukraynalıya kadar devam ettirmek isteyen Amerikan Derin Devleti, Avrupa’daki hükümetlerin büyük çoğunluğu – ki, bunların büyük bir kısmının ilk genel seçimlerde siyaset çöplüğüne süpürülme riski oldukça yüksek – ve İngiltere, Trump’ın seçimleri kazanarak müzakereleri tavsiye etme ve savaşı durdurma ihtimalinden adeta ürpermiş durumdalar. O yüzden seçimlere kadar bu cephede kirli bomba vs. dahil bütün ihtimalleri devreye sokarak kazandığı takdirde Trump’ı savaşı durdurma seçeneğinin düşünemeyecek kadar zor duruma sokmayı planlıyor olabilirler. Güneyde ise çıldırmış durumdaki İsrail hükümeti Trump’ın kazanması ihtimalinden pek de huzursuz değil. Hatta yaptıklarıyla mevcut Biden/Harris yönetiminin kaybetmesini ve Trump’ın gelmesini istiyor gibi görünüyor. Belki de Trump yönetiminin İsrail’e şimdiki hükümetten bile daha fazla destek olabileceğini hatta İran’a karşı bir savaşa yeşil ışık yakabileceğini düşünüyor olmalı. Bir kıyamet senaryosundan ötekine…

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU