Bireyselleşmenin yaşamöyküsü

Behçet Darğın Independent Türkçe için yazdı

Alman asıllı İsviçreli yazar Hermann Hesse (1877 - 1962), Montagnola, İsviçre, 1961 / Fotoğraf: Fred Stein Arşivi

"Kendi kaderinizi eksik yaşamak,
Başkalarının sahte hayatını tam yaşamaktan daha iyidir." 1

Jay Shetty, Bilge Gibi Düşün 


Hermann Hesse, 20'nci yüzyıl Alman edebiyatının önemli isimlerinden biri.

Onun yaşamı ve çalışmaları, dünya edebiyatında önemli bir yere sahip.

Modern edebiyatın en önemli figürlerinden biri olarak kabul edilir ve eserleri, bugün bile dünya çapında okunmaya ve takdir edilmeye devam ediyor.

Modernist edebiyatın önemli özelliklerinden biri olan bireyselliği ve benlik arayışını eserlerinde işledi.

Yazılarını büyük ölçüde kendi deneyimlerinden ve düşüncelerinden esinlenerek kaleme aldı. Bu, onun eserlerini özgün kılan bir özelliktir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Fischer Yayınevi ile olan ilişkisi, Hesse'nin kariyerinde dönüm noktası oldu.

Fischer Yayınevi, Almanya'da önemli bir yayıneviydi ve birçok önemli yazarı bünyesinde barındırıyordu.

Hesse'nin bu yayıneviyle ilişkisi, onun edebî kariyerinin şekillenmesinde önemli bir rol oynadı.

Hesse, Fischer Yayınevi'nin sahibi Samuel Fischer'den kendisini bir hayli şaşırtan bir mektup alır ve kendisinden yayımlanmak üzere bir yazı istenir.

Bütün yazılarını sadece kendi istekleri ve ihtiyaçları doğrultusunda kaleme alan Hesse, cevaben bir mektup yazar:

Yazdıklarımın tümüyle kişisel denemeler sayılacaklarını, mahrem konuları modern biçimde dile getirmeye çalıştıklarını, dolayısıyla kitap olarak fazla bir başarı sağlamaya elverişli nitelik taşımadıklarını belirtmeyi pek gerekli görmüyorum. Çok yazı yazan biri değilim ve yazmam yalnızca kişisel gereksinimden kaynaklanıyor. 2


Ve Fischer Yayınevinin teklifini geri çevirir.

Ama uzun bir süredir üzerinde çalışmakta olduğu bir yazısının olduğunu bunu ileride kendilerine göndereceğinin sözünü de verir.

Söz konusu yazı "Peter Camenzind"tir. 

Yazı ilk olarak 1903'te Neue Rundschau dergisinde yayımlanır.

Hesse'in ilk romanı olan çalışma,1904'te ünlü Fischer Yayınevi'nin logosuyla kitap olarak basılır, baskı üzerine baskı yapar, özellikle gençler arasında yoğun bir ilgi görür, üzerine doktora çalışmaları yapılır.

Hesse'nin ismini pek çok kişi bilmezken, bir anda onu büyük bir üne kavuşturur ve edebiyat dünyasının tanınan isimlerinden biri haline getirir.

Bu roman Hesse'nin edebî kariyerinde yeni kapılar açmış ve sonraki eserleri için bir zemin hazırlamıştır.

Hesse, kitabının gösterdiği başarının ardından, dünyanın birçok yerinden davetler almaya başlar.

Sıkıcı okul yıllarının ardından Hesse'nin görmüş olduğu bu ilgi, onun da hoşuna gider, yaptığı hataların artık hoş karşılandığını, kendisinden umudunu kesen ailesinin ve yakın dostlarının kendisine ilgi göstermeye başladığını belirtir ve kazandığı şöhret ile ilgili hissettiklerini şu sözlerle dile getirir:

Pek çok fırtına ve özveriden sonra amacıma ulaşmıştım; ne kadar akıl almayacak gibi görünse de yazar olmuştum sonunda; öyle sanıyordum ki, dünyayla giriştiğim uzun ve çetin savaşı kazanmıştım… ben de kendime hayranlık duyuyordum…Takdir görmenin meltemi içimi ferahlatıyordu, halinden memnun biri gibi yaşamaya başlamıştım. 3


Benliğin cazibesi ve toplumsallığın bağları

Hermann Hesse'nin en mutlu zamanları, kendisiyle, kitaplar ve yazılarıyla geçen anlardı.

Ailesi diplomat bir çevreden gelmekteydi. Annesi yıllarca düzenli olarak notlar tutan ve kitap okumayı seven bir entelektüeldi ve Hesse üzerinde büyük bir etki bırakmıştı.

Romanda geçmeyen ama Hesse'nin biyografisinde yer alan bir anekdota göre, annesinin etkisi hakkında şöyle demişti:

Aydın bir kafayla düşündüğümde manen sahip olduğum en değerli şeyleri sevgili anneme borçlu olduğumu görüyorum, her zaman yanı başımda hissediyorum annemi, ölmemiş gibi yanı başımda hep.


Hesse, ailesinden aldığı bu entelektüel mirasla insan psikolojisine ve bireyselliğe büyük bir önem verdi.

Katı eğitim sistemlerine, toplumsal baskılara, batıl inançlara ve bireyselliği yok eden gelenek ve göreneklere hep karşı çıktı.

Bu düşüncelerini konuşmalarında dile getirdi ve eserlerine yansıttı usta kalemiyle.

Ona göre, her insanın kendine özgü yetenekleri ve özellikleriyle özgür bir ruhu vardır.

İnsanın görevi, bu yetenek ve özellikleri keşfetmek ve geliştirmektir. Aksi takdirde, bireysellik kaybolur ve toplumsallığın içinde erir.

"Peter Camenzind" adlı yarı otobiyografik romanında, İsviçre Alpleri'nin eteklerindeki Nimiko adlı küçük bir kasabada yaşayan Peter ve "Camenzind" soyadını taşıyan akrabalarının hikâyesini anlatır.

Doğanın şekillendirdiği, toplumsal kurallara sorgusuz sualsiz uyan ve bu uğurda bireyselliklerini kaybederek kimliksizleşen insanları ele alır.

Aynı zamanda, bu insanlar arasında kendi öz benliğini bulmaya çalışan genç bir adamın çabalarını anlatır.

Hesse, pastoral öğelerin ağırlıkta olduğu bu romanında doğa ile bağ kurma, yalnızlık, arkadaşlık ve aşk gibi temalara yer verir. 

İbn-i Haldun'a atfedilen "Coğrafya kaderdir" sözü, bir insanın yaşadığı yerin ve coğrafyanın, onun davranışları, düşünceleri ve duyguları üzerinde büyük bir etkiye sahip olduğunu vurguluyor.

Bu etki, zamanla belirli düşünce biçimlerini ve toplumsal normları şekillendirir, var olanları ise pekiştirir.

Sonuç olarak, bireyler arasındaki farklılıklar azalır ve insanlar duygusal ve düşünsel olarak birbirlerine benzer hale gelir.

Ruhsuz, duygusuz, düşüncesiz birer varlık halini alır, ezberlemişcesine belli durumlar karşısında belli tepkiler verirler.

Hermann Hesse, romanında, yalnızca tanıdık yüzlerin bulunduğu ve yabancıların olmadığı kasabada yaşayan insanların, birbirlerini model alarak nasıl benzer hale geldiklerini ve özgünlüklerini yitirdiklerini, Peter'in şu ifadeleriyle anlatıyor:

…yaşlı kişiler göçüp gitmiş ama yerlerini yeniler almıştır; bunlar da ötekiler gibi aynı kulübelerde oturur, aynı adları taşır, aynı siyah saçlı çocuklara göz kulak olur, yüz ifadeleri, davranış biçimleri dünyasını değiştirmiş öbür yaşlılarınkinden ayır edilemez pek. 4


Bu, insanların bu tür bir yaşamda nasıl sıkışıp kaldığını, bu dar çevrede birbirinin birer kopyası olduklarını gösteriyor.

Hesse ayrıca, Peter'in kimliksizleşen insanlardan kaçarak doğayla iç içe hayaller kurduğunu, bu sayede kendisiyle zaman geçirdiğini anlatır:

…fırsatını bulduğumda…dağlara koşuyor, göle atıyordum kendimi ya da bayırda bir kenara çekilip…hayallere dalıyor, tembelliğin tadını çıkarıyordum… 5


Bu sözler, Peter'in baskıcı ve monoton toplumsal yapıdan kaçışını, doğada özgürlüğü doyasıya yaşadığını gösteriyor.

Maksim Gorki'nin, "Akıllanmak için doğru kitapları okumak gerekir... doğruları o zaman bulabilirsin..." 6 sözü kitapların insanın kendisini bulmasını, onlara, yeni kapılar açtığını ve gereken bilgileri sunduğunu vurguluyor.

Hermann Hesse de Rus yazar Maksim Gorki gibi kendisini kitaplarla yetiştiren ve okumanın değiştirici gücüne inanan bir başka yazardır.

Bernhard Zeller'in Hesse'nin biyografisinde belirttiğine göre, Hesse edebiyat tarihine ve dünya edebiyatına dair eserleri durmaksızın okumuştur. 

Özünü bulma ve özgünlüğünü koruma arzusuyla kitaplara yönelmiş ve tavan arasını hem kendisi hem de okuduğu kitaplardaki karakterler için bir sığınak olarak seçmiştir.

…tüm acı ve sevinçleriyle yaşanmak isteyen bir yaşamın söz konusu kitaplardan bana doğru burcu burcu esip geldiğini tatlı bir ürpertiyle hissediyordum. Dışarıdan yalnızca yakındaki kulede çalan saatin sesinin ve kulenin yanı başında yuva yapmış leyleklerin takırtısının içine sızabildiği tavan arasındaki odayı okuma köşesi seçtim kendime; Goethe'nin ve Shakespeare'in kahramanları sürekli bir odaya girip çıkıyordu. 7

Bu, Peter'in diğer Camenzindlere benzemediğini onlardan farklı biri olduğunu gösteriyor.
 


Bilinçlenmek farklılaşmaya giden yoldur

İnsan, düşünmeye ve gözlem yapmaya başladığı andan itibaren, ideolojilerin, geleneklerin ve köreltici inançların etkisinden sıyrılabilmektedir.

Bu süreç, bireyin bilinçsel bir uyanış yaşamasına ve kolektivizmin bağlarını kopararak bireyselleşmeye adım atmasını sağlar.

Thomas Henry Huxley'e göre, düşünen bir insan, geleneksel önyargıların kör edici etkilerinden kurtulduğunda, insanlığın mütevazı kökenlerinde kendi kapasitelerinin ihtişamını görebilir ve geçmişten gelen uzun bir evrim sürecinin ardından daha saygın bir gelecek inşa etme olasılığının makul bir temeline sahip olur.

Bireyselleşme yolunu seçen bir kişi hem kendisiyle hem de toplumla olan ilişkilerini yeniden değerlendirir ve gerektiğinde bu ilişkileri yeniden kurar. Bu sebeple bilinçlenmek, farklılaşmaya giden yoldur. 

Hesse, kitabında ağaç metaforu üzerinden her bir insanın özü itibari ile farklı olduğunu ifade ediyor:

Her ağacın kendine özgü bir yaşam sürdürdüğünü, kendine özgü biçimde büyüyüp boy attığını, kendine özgü dallar ve yapraklarla donandığını, bir ağacın gölgesinin bir ötekine benzemediğini görüyordum. 8


Davranışçı kuram, insan davranışlarının özellikle erken yaşlarda kolaylıkla şekillendirilebileceğini savunur.

Bu kuramın önemli temsilcilerinden biri olan John B. Watson'ın, "Bana bir düzine sağlıklı bebek verin, bunlardan herhangi birini istediğiniz meslekte uzmanlaştırabilirim. Yetenekleri, eğilimleri, yetileri, becerileri, kabiliyetleri ve ırklarından bağımsız olarak ister doktor ister avukat ister sanatçı ister tüccar, hatta dilenci ya da hırsız olmalarını sağlayabilirim" şeklindeki ifadesi, bireylerin çevrelerinin etkisinde şekillendiğini ve bu etkilerle yönlendirilebileceğini ortaya koyuyor.

Bu perspektif, kişilerin farklı kaynaklardan bilgi edinmeden, çeşitli coğrafyaları görmeden, farklı inanç, kültür ve topluluklarla tanışıp onları dinlemeden ve kendilerini bu topluluklara ifade etmeden dünyayı sadece kendi çevrelerinden ibaret gördükleri ve bildiklerinin tek doğru olduğuna inandıkları yanılgısına düşebileceklerini ortaya koyar. 

Hayatın dereleri, ırmakları
Evimizin önünden geçiyor,
Niçin uzanıp içmiyorsunuz 9


Bu durum, bireylerin bilgilerini sorgulamalarını, gelişmelerini ve farklılıkları hoşgörüyle karşılamalarını neredeyse imkânsız hale getirir.

Peter, doğup büyüdüğü kasabayı kuru ve bunaltıcı, orada yaşayan insanları ise uyuşuk buluyor.

Bu nedenle kasabada yaşamak istemediğine karar vererek hayallerinin peşinden gitmeye kararlı bir şekilde yola çıkıyor.

Kendi ifadesiyle, "…hızlı kanat çırpışlarıyla haz ve özgürlükler ülkesinde ilerlemeye koyuldum."  10

Her şeyi ardında bırakarak farklı ülkeleri gezen, üniversiteye kaydolan, yazarlık yapmaya başlayan, yeni insanlarla tanışan, müziğe dalan, şiirler yazan, âşık olan ve bir arkadaşının ölümüne üzülen Peter; bir insanın hayatında meydana gelebilecek pek çok deneyimi yaşar.

Yaşadığı bu olaylar, olumlu ya da olumsuz olarak görülse de insanı olgunlaştıran, hayatın başka yönlerini gösteren deneyimler silsilesidir.

Bunlar, insanın ruhundaki dinamitleri ateşleyen kıvılcımlardır.

Sonuç olarak; Hermann Hesse; "Çarklar Arasında", "Doğu Yolculuğu", "Demian", "Siddhartha", "Knulp" gibi eserlerinde "bireysel özgürlük", "kimlik arayışı", "kendini kanıtlama", "kendin olma", "kendini aşma" gibi evrensel temaları işlemiştir. Bu eserlerde otobiyografik öğeler ağırlıktadır.

"Peter Camenzind"te ise, 20'nci yüzyılın başlarında savaşların etkisi altında toplumsal ve kültürel değişimlerin yaşandığı bir dönemde, kimliksizleşme bunalımı yaşayan insanların hikâyesine ve Peter isimli karakterin birey olarak kendini koruma mücadelesini anlatıyor.

Toplumsal tabulara ve bireysel özelliklere cesurca değiniyor.

Bu roman, okurun kendinden birer parça bulabileceği bir eser olarak öne çıkarken insanlara kendilerini bulma arayışında rehberlik edebilir.

1951'de, "Peter Camenzind" üzerine çalışan bir üniversite öğrencisine yazdığı mektupta Hesse şunları diyor:

Camenzind, pek çok kişinin yürüdüğü yolu değil, kendine özgü yolu inatla izlemeye çalışır. Başkalarının peşine takılmak, başkalarına ayak uydurmak değil, kendi ruhunda doğa ve dünyayı yansıtmak, yeni görüntüler halinde bunları yaşamak ister. Toplulukta bir yaşam için yaratılmış değildir kendi düş dünyasında yalnızlıklar içinde saltanat süren bir kraldır. 11 

 

 

Kaynakça:

Duane P. Schultz, Sydney Ellen Schultz, Modern Psikoloji Tarihi,çeviri:Yasemin Aslay, İstanbul,1.Baskı, Kaknüs Yayınları,2007
Maksim Gorki, Çocukluğum, Çeviri; Ergin Altay, İstanbul, 1.Baskı, Can Yayınları,2013
Hermann Hesse, Peter Camendzınd, çeviri,Kamuran Şipal,İstanbul,4.Baskı,Can Yayınları,2017
Bernhard Zeller, Hermann Hesse, çeviri: Kamuran Şipal, İstanbul, 2. Baskı, Yapı Kredi Yayınları, 2018
Maksim Gorki, İnsanlar Arasında, Çeviri; Ergin Altay, İstanbul, 4.Baskı, Can Yayınları,2019 
V.S. Ramachandran, Öykücü Beyin, Çeviri, Ayşe Cankız Çevik, İstanbul, 4.Baskı, Alfa Yayınları,2022
Hermann Hesse, Kendini Keşfet, çeviri: Barış Tut, İstanbul, 1.Baskı, Profil Kitap, 2022      
Jay Shetty, Bilge Gibi Düşün, çeviri: Yiğitcan Tuğa, İstanbul 1.Baskı, Nova Kitap,2023
Halil Cibran, Gönlün Sırları, Çeviri, Cahit Koytak, İstanbul,1.Baskı, Kapı Yayınları,2012

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU