Almanya'da terör: yakma pişersin, kazma düşersin

Esedullah Oğuz Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

23 Ağustos gecesi Almanya'nın Solingen kentinde meydana gelen bıçaklı saldırı, tüm ülkeyi yasa ve öfkeye boğarken, mültecilerle ilgili tartışmayı da yeniden alevlendirdi.

Muhalefet partileri, önlem olarak, bundan böyle ülkeye Suriyeli ve Afgan kökenli sığınmacı kabul edilmemesini istediler.

Federal hükümet henüz bir karara varmış değil, ama önümüzdeki dönemde göçmenlerle ilgili prosedürlerin daha da zorlaştırılacağını tahmin etmek zor olmasa gerek. Ne de olsa görünen köy kılavuz istemez.

Bizi burada esas ilgilendiren şey, terörün kaynağı ve nedeni. Almanya maalesef terör konusunda "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" mantığıyla hareket eden bir ülke.

Bu yaklaşımın yanlışlığı birkaç kez acı tecrübelerle ortaya çıktığı halde, Almanya bu tavrını hiçbir zaman gözden geçirme gereği duymadı. Ve bugünlere gelindi.

Hatırlayın, PKK terörünün zirve yaptığı 1990'lı yıllarda Türkiye'nin terör örgütünün Almanya'daki faaliyetleriyle ilgili şikayetlerine yıllarca kulağını tıkayan Berlin, PKK sempatizanlarının Alman sokaklarını savaş alanına çevirmesinden sonra harekete geçmişti.

Ve Alman polisinin PKK yanlısı derneklere baskın düzenlemesiyle terör faaliyetleri kesilmişti. Böylece hem Almanya hem de Türkiye rahat bir nefes almıştı.

Almanya, terörün bir ucu kendisine dokununca önlem alan bir ülke. Ama bu sakat yaklaşım, zaman zaman Almanya'nın canını acıtıyor.

Nitekim cuma günü gerçekleşen son saldırı da bunun bir sonucu.

Şöyle ki, Almanya, Gazze'deki soykırımı başından beri destekliyor. Üstelik bu, sadece sözle sınırlı bir destek de değil; aksine silah, mühimmat ve nakit yardımını da kapsıyor.

Dolayısıyla, Gazze'de öldürülen her sivilden, bombalarla parçalanan her bebekten Yahudi terör devleti kadar Almanya da sorumlu.

Sıradan adi cinayet suçlarında bile fail kadar azmettirici de kusurlu ve sorumlu sayılıyor. Oysa Gazze'de işlenen suçlar, tam anlamıyla bir soykırım. Soykırım da bir insanlık suçudur.

Şansölye Scholz'dan AB Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen'e kadar tüm Alman liderleri ve politikacıları ta başından beri İsrail'in yanında yer aldılar ve soykırımı maddi ve manevi olarak desteklediler.

Almanya'nın bu tutumu, bu ülkede yaşayan milyonlarca Müslümanı derinden yaraladığı gibi büyük bir öfkeye de yol açtı. Kalplerde biriken öfke de son saldırıda olduğu gibi zaman zaman eyleme dönüştü.

Elbette bu, Suriyeli sığınmacının yaptığı saldırıyı hiçbir şekilde mazur göstermez. Terörün her türlüsü kötüdür, yanlıştır ve kınanmalıdır.

Ama siz bir ülke ve devlet olarak terörü başkalarına karşı desteklerseniz, günün birinde o terör sizi de vurabilir.

Tıpkı Bin Ladin'in 11 Eylül saldırılarıyla eski patronu ve hamisi ABD'yi vurduğu gibi.
 


Berlin'deki politikacıların unutmaması gereken şu:

Almanya artık bir göçmen ülkesi ve sokaktaki her 3-4 Alman'dan biri göçmen kökenli.

Öyleyse, Alman politikacılar siyaset yaparken ülkede yaşayan diğer azınlıkların, özellikle de Müslümanların hassasiyetlerini dikkate almak zorunda.

Ve Almanya'nın İsrail'e verdiği koşulsuz destek, bu ülkede yaşayan milyonlarca Müslüman yurttaşı rencide ediyor.

Bu ülkedeki Müslüman azınlığın beklentisi ve talebi şu: Almanya, kimin yaptığını bakmaksızın doğruya doğru, eğriye eğri demeli ve her zaman hakkın ve adaletin yanında yer almalı. Almanya'ya yakışan da bu.

Ama Almanya, bunun tam tersini yapıyor. İsrail bir cinayet işliyorsa, soykırım yapıyorsa ya Gazze olayında olduğu gibi alenen destekliyor ya da ABD'nin Irak işgalinde olduğu gibi sessiz kalıyor.

Buna karşın dünyanın diğer bölgelerindeki her türlü yanlışlığı açıkça eleştiriyor, kınıyor.

Alman medyası da koro halinde Rusya'nın Ukrayna kentlerini bombalayıp sivilleri öldürmesini cinayet, soykırım olarak tanımlarken, İsrail'in Gazze'deki annelerin ve bebeklerin üzerine bomba yağdırmasını meşru müdafaa olarak görüyor.

Kendi ülkesinde bile ciddiye alınmayıp alay konusu olan Alman Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock bile İran söz konusu olduğunda birden şahin kesiliyor ve Tahran'ı İsrail'e karşı misilleme yapmama konusunda uyarıyor.

Ama İsrail, Hamas liderini Tahran'da açık bir terör eylemiyle öldürdüğünde Baerbock'tan ses yok.
Bu ikiyüzlü tutum doğal olarak tepki doğuruyor.

11 Eylül gibi büyük terör saldırılarını gerçekleştiren Müslüman bireylerin tamamı, Batı kökenli. Yani Batı'da eğitim görüp uzun yıllar orada yaşayan insanlar.

Almanya bir yandan göçmenlerden, özellikle de Müslüman göçmenlerden iş gücü olarak yararlanırken, onların duygusuz robotlar gibi davranmasını bekleyemez, beklememeli.

Müslüman azınlığı rencide eden her tutum, her politika tepki doğuruyor.

Öyleyse, Berlin iç ve dış politikasını belirlerken, yeni vatandaşlarının beklentilerini, taleplerini ve hassasiyetlerini de dikkate almak zorunda.

Yoksa, Ortadoğu'yu yakıp kavuran ateşin kıvılcımları, ara sıra Almanya'nın canını yakmayı sürdürecektir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU