Son günlerde basında, "Rusya, Türkiye'yi tehdit ediyor", "Moskova, Ankara'ya kızgın" vb. haberlere çok rastlıyoruz.
Nedenleri, hangi gelişmelere bağlı olduğu bilinse de şahsen bu tür söylemleri biraz provakatif ve yapıcı olmaktan uzak buluyorum.
Sonuçta Türkiye de Rusya da iki egemen devlet; kimsenin kimseye ders verecek durumu yok. Her iki tarafta ne yapıyorsa bilinçli yapıyor.
Burada asıl üzerinde durulması gereken, "neden", "niçin" ve "sonuçları ne olabilir" sorularının cevabını arayıp, olaya sebep-sonuç ilişkisi açısından bakabilmek.
Yani Rusya'nın ve Türkiye'nin beklentileri neler?
Her iki ülke de kendi çıkarları ve diğer ülkelerle ilişkilerini de hesaba katarak bu karşılıklı beklentilere ne kadar cevap verebiliyorlar, verebilecekler?
Verebilirlerse, denge kurulursa; taraflar için çok daha iyi olur ama yok olmuyorsa da hiçbir devlet diğeri istiyor diye her şeyi onun istediği gibi yapmaz.
Bu gerçeklikten hareket ederek bazı tespitlerde bulunmaya çalışayım.
Aşağı yukarı 500 yıllık ilişkiler tarihinde defalarca savaşılmış ve doğal olarak nihayetinde anlaşmalar yapılmış.
Savaş kimin lehine biterse bitsin yapılan anlaşmaların çoğunda şöyle ortak bir nokta var: "Karşılıklı olarak tüccarların işini kolaylaştırmak..."
Fazla uzatmayayım, kısa bir süre önce çıkan "Türkiye Faktörü Işığında Rusya Dış Politikası" (şimdilik sadece Rusça) adlı kitabımda bu konuyu detaylıca ele aldım.
Kısaca tarihi kökenleri olan bu dengeli süreç, Soğuk Savaş dönemi dahil, süregeldi.
Ne var ki durum uçak krizinden sonra Rusya "lehine" değişti.
Rusya'nın eline ciddi bir koz geçti ve Moskova bunu sonuna kadar kullandı (S400 meselesinden tutun da…)
Amma velakin, Ukrayna krizi ile denge bu sefer de Türkiye'nin lehine değişti.
Ankara "rövanş fırsatı" yakaladı.
Bu fırsattan faydalanarak uçak krizinden sonra vermek durumunda kaldığı bazı açıkları kapatmak istedi, istiyor.
Anlaşılabilir bir yaklaşım. Doğal olarak Ruslar da bunu anlıyor.
Şu anki ana sorun bu değil.
Mesele şu;
Rusya, Türkiye'nin Ukrayna krizi bağlamında iki tarafa da eşit duruşunu -en azından resmi söylemlerinde- anlayışla karşılamasına rağmen, artık şöyle bir ekleme yapmak ihtiyacı duyuyor:
Sizin bu duruşunuz özü itibarıyla Ukrayna lehine ve Kiev'e altı doldurulamayan, boş bir umut veriyor. Onların bunu anlamıyor olması bu gerçekliği değiştirmiyor ve geldiğimiz noktada bölge ciddi bir nükleer tehlike ile karşı karşıya.
Batı, bunu malum sebeplerle görmezden geliyor, siz bari yapmayın; gelin daha aktif, sonuç getirici adımlar atmakta yardımcı olun.
Yoksa var olan haliyle sizin bu işten bir zararınız yok, tam tersi, biliyoruz ama artık iş bir kırılma noktasına geldi. Bundan sonraki süreçte gelişmeler herkese büyük zararlar verebilecek bir hal alabilir.
Rusya'nın geri adım atmasını beklemek, bölge hatta dünya güvenliğini çok ciddi tehlikeye sokuyor, iş geri dönülemeyecek bir noktaya gelebilir.
Kısaca Putin, Erdoğan'a "Gel, taşın altına elini sok, bitirelim bu işi" diyor.
Bitirmekten kastım dondurmak.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish