Yeni dünya düzeni ve Körfez ülkelerinin ikilemi

İsmail Hakkı Pekin Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Nataliia Shulga/El Cezire

Yeni dünya düzeni mücadelesi kıran kırana devam ediyor. Şu andaki merkez ya da ateş Ortadoğu, Güney Kafkasya, Doğu Avrupa ve Karadeniz. Tabii Afrika, Uzak Doğu Asya ve Hint Pasifik kaynıyor.

Amaç yeni düzenin koşullarını kim koyacak ve kim koruyacak. Mücadele çetin, kanlı, can yakıcı, tahrip edici ve kaynak sarfına yol açarak devam ediyor.

Özellikle Ortadoğu'da tam kaotik bir ortam var. Söz konusu kaos kontrollü gerginlikten kontrollü çatışmaya evrilmiş durumda. Çatışmalar ana aktörlerin vekilleri arasında sürüyor. En azından şimdilik.

Peki savaş, ana aktörleri, bölgesel güçleri de içine alacak şekilde bütün bölgeyi içine alır mı?

Bunun olmaması için taraflar çok dikkatli hareket ediyorlar ve bundan kaçınıyorlar. Ancak az da olsa böyle bir risk var.

Türkiye gibi bölge gücü olan ülkeler de dahil küresel güçler risk yönetiyorlar. Risk yönetimi çok kritik ve bütüncül bir strateji gerektiriyor. Adeta ip üzerinde yürümeyi gerektiriyor.

Bütün bu söylediklerimin ışığı altında bölgeye baktığımızda kuşatılan Rusya Federasyonu'nun yanı sıra, daha sıkıca sarılmış bir Ortadoğu'yu da görüyoruz.

Yani açık bir şekilde BOP/GOP uygulaması devam ediyor.

Ne yapılmak isteniyor?

Türkiye ve İran'ın tampon bölge olması, Rusya'nın zenginlik dolu topraklarının ve Orta Asya'nın zenginliklerinin kullanılması kapitalist sistemin ağzını sulandırmaktadır.

Bunu nasıl yapmayı düşünüyorlar?

Türk-İslam dünyası iç çatışmaları, yetmez ise Hristiyan-Yahudi medeniyetler çatışmasının altını yakmaktan çekinmeyeceklerdir.

Bunun en güzel örneği İran-Pakistan arasındaki bombalamalardır.

Kimlik arayışları üzerinden yapılan kışkırtmalar savaşın kuzeyde Türkiye ve İran'a uzanabilecektir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Üçüncü dünya savaşı çıkarmadan hazır pastalar üzerinden anlaşma zemini bulmaları ne kadar doğru ise medeniyetler savaşı da o kadar doğrudur.

Maalesef bölgemizde bireyin çıkarlarını kamu çıkarları ile uzlaştıran merkezin yok edilmesi, birlik beraberlik adına dinsel, etnik, mezhepsel vb. hususların devreye sokulması çatışmayı teşvik etmektedir.

Özet olarak deniz ticaretinin gelişmesine baktığımızda, küresel ticaretin coğrafi eksenlerinin değişiminin 1400'lerin ortalarından itibaren Portekiz'in denizcilik teknolojisi ve keşif faaliyetleriyle başladığını belirtmemiz gerekir.

Böylece deniz yollarının açılması ticaretin farklı boyutlara ulaşmasını sağlamıştır.

Kara ve hava taşımacılığın hala deniz taşımacılığının etkinlik ve kolaylığıyla boy ölçüşemiyor.

Deniz taşımacılığına karadan ilk meydan okuma Çin'in Bir Yol Bir Kuşak projesidir.

Küresel taşımacılığın yüzde 80'den fazlası deniz yoluyla yapılmaktadır. Denizdeki geçiş yolları küresel ticaretin damarlarıdır.

Ortadoğu bölgesinde kritik boğaz ve geçitlerin Bab'ül Mendeb, Hürmüz Boğazı Süveyş Kanalı ve Kızıldeniz olduğu açıktır.

Bab'ül Mendeb, Süveyş Kanalı ve Kızıldeniz'in kapanması küresel ticareti çok fazla etkilemez.

Zira boğaz ve geçitlerin önemi buralardan yapılan ticaret hacmine, alternatif yollara ve yerine bağlıdır.

Hürmüz Boğazı ise bunlardan çok farklıdır. 33 kilometre genişliğinde ve 3 kilometre uzunluğundaki bu boğaz kapatıldığında başka alternatifi olmadığı, ticaret hacminin büyüklüğü ve yeri dolayısıyla kapatıldığında küresel ekonomiyi zor durumda bırakır.

Bu konu sadece petrol ve gaz akışının sağlanması del aynı zamanda belki daha da fazlası Arap ülkelerinin temel ihtiyaçlarının karşılanmasının engellenmesine yol açar.

Körfez ülkelerinde çalışan 10 milyondan fazla işçinin su ve gıda ihtiyacının karşılanması da sorun haline gelecektir.

Körfez ülkeleri şimdiye kadar kalıcı bir çözüm geliştirememişlerdir. Bu ülkeler Suriye, Lübnan, Ürdün, Irak'ta gerekli güvenlik ve alt yapıyı tesis edebilirlerdi.

Böylece bu ülkeler üzerinden Akdeniz'e bir cankurtaran halatı atabilirlerdi.

Ama Anglo-Amerikan efendilerin yönetiminde körfez Araplarının zenginliği çeşitli cihatçı grupların ve bölgedeki yerel yönetimlerin bastırılmasını teşvik için kullanıldı.

1948'de ve günümüzde Yahudiler, Filistin topraklarına el koyarken ve Akdeniz'deki gaz sahalarına çökerken Arap Yarımadasından Akdeniz'e bir karayolu koridoru, yeni yollar, demiryolları, gaz hatları, petrol boru hatları inşa edememişlerdir.

Derin limanların yanı sıra, Umman'da biten güney koridorunu inşa yerine Vizyon 2030 planı fantezileri vb. hususlara milyar dolarlarla ifade edilen maliyeti çok yüksek yatırımlar yapmışlar ve yapmaya devam etmektedirler.

İran ise hayati önem taşıyan sektörlere ağırlık vermiştir. Yazılım, inşaat (sığınak), asimetrik silah teknolojileri, insansız hava araçları, balistik füzeler ve otomobili bunlar arasında sayabiliriz.

Hindistan yardımıyla Cabahar Limanı Orta Asya'ya açılan bir kapı niteliğindedir. İsrail'in Hindistan'ın yakın dostu olduğunu da belirtelim.

Bu arada Pakistan'ın Hint Okyanusu kıyısında Çin'in işlettiği Gwadar limanını ve Rus petrolünün kuzeyden ulaştırılmasını engellemek için gecikmiş güney koridorunun devreye sokulmasını da belirtmemiz gerekir.

Gecikmiş güney koridoru, Körfez, Arap bölgesini jeopolitik kuşatmadan kurtarmaya yönelik ABD-İsrail planı (IMEC) Arap dünyasını daha geniş bir dünyaya açmak, Umman ve İsrail limanlarını kara yolları, demir yolları ve denizaltı kabloları ile birbirine bağlamak amacını taşımaktadır.

Aynı zamanda İsrail-Suudi yakınlaşmasını sağlamaktır.

Ayrıca Hürmüz Boğazı üzerindeki İran hakimiyetini etkisiz hale getirmektir.

IMEC; Suriye, Irak, Ürdün, Filistin, Lübnan, Mısır, Suud, Kuveyt, Bahreyn, Katar, BAE ülkelerinde ihtiva ediyor.

Ancak bir tarafa bırakılmış ve atılmış bu jeopolitik anahtar atıl durumdayken Arap liderlerinin fantezilerine para harcanmaya devam edilmektedir.

Arap ülkeleri iki seçenekle karşı karşıya kaldıklarını söyleyebiliriz;

  • İran ile kalıcı bir yakınlaşmayla Hürmüz Boğazı'ndaki riski en aza indirme
  • ABD-İsrail'in desteğinde kuzey komşularıyla yıkıcı çarpışma

 

 

NOT. The Gulf Dilemma:Countering Geostrategic Encirclement. Geographic Pivots of Global Trade
By dr Mathew MAAVAK

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU