Çağımızın yüzkarası: İnsan ticareti

Prof. Dr. Caner Yenidünya Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Günümüzde modern kölelik olarak değerlendirilen insan ticareti, küresel anlamda önemli bir sosyal problem, insanlık dramı olarak karşımıza çıkıyor. 1

Birleşmiş Milletler, 2013 yılında aldığı bir kararla "30 Temmuz" tarihini "dünya insan ticaretiyle mücadele günü" olarak kabul etti, böylece eyleme karşı farkındalığın ve iş birliğinin artırılmasını hedefledi. 

Biz de bu yazımızda, insan ticaretinin anlamı, genel görünümü, boyutlarını, özelliklerini kısaca hatırlatarak, bu çabaya bir katkı sağlamayı diliyoruz.
 

 

İnsan ticareti, birey üzerinde eşyaya özgü tasarruf işlemlerinin yapılması anlamına geliyor. Suçun konusunu oluşturan birey, bilgisizlikten, fakirlikten, çaresizlikten, üzerindeki tehdit, baskı ve cebirden veyahut iradesini etkileyen başka hallerden dolayı, temin edilmekte, devredilmekte ve bu yolla hukuka ve ahlaka aykırı işlemlerin mevzuu oluyor. Burada bir nevi yaşayan mal ihracı söz konusu. 2

Eylemin çok farklı sebeplerle gerçekleşmesi mümkün olup, bunları fuhuş amaçlı insan ticareti, işgücü sömürüsü maksadıyla insan ticareti, çocuk istismarı olarak insan ticareti tarzında örneklendirmek mümkün.

Bu kategorilerin sınırlarının keskin bir şekilde birbirinden ayrıldığı söylenemez. Hatta bunlar arasına organ kaçakçılığı, yasadışı evlat edinme, dilendirme, suç işlemede kullanma maksadıyla insan ticareti formlarını da eklemek mümkün. 3

İnsan ticareti, bireyin temel hak ve özgürlüklerine yapılan haksız müdahalenin boyutu ve şekli nazara alındığında, ceza hukuku ve ceza adaleti sisteminin araçları ile mücadele edilmesi gereken bir eylem.  

Bu fiil, hedeflenen istismar formları ile bunları gerçekleştirme yol ve yöntemleri nazara alındığında, aynı zamanda bireyin onurunu, vücut bütünlüğünü, cinsel dokunulmazlığını, çalışma özgürlüğünü4, ezcümle temel hak ve hürriyetlerini ortadan kaldıran5 bir insan hakları sorunu.

Gerçekten insan ticareti; insan haklarının "sert çekirdeği" ya da "dokunulamaz alanlarına" müdahale oluşturur.

Söz konusu dokunulamaz alanlar; "yaşama hakkı, işkenceye, insani olmayan veya aşağılayıcı muameleye tabi tutulmama hakkı, kölelik, kulluk, hizmetkârlık yasağı" olarak belirtilebilir. 6

Milletlerarası Hukukta fiilin ius cogens (emredici hukuk kuralı) niteliğinde yasaklanması da bu durumun göstergesi.

Şu hâlde devletlerin bu fiille mücadelede etkili yasal düzenlemeler ile yöntemler geliştirmeleri bir pozitif yükümlülük olarak karşımıza çıkıyor. 7

Bu pozitif yükümlülüğün en önemli sonuçlarından biri de insan ticareti olgularına yaklaşımdaki titizlik ve mağdurun hassas durumunun gözetilmesi ve buna uygun politikalar üretilmesidir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin S.M. v. Hırvatistan davasında8 verdiği karar da bu konuda yol gösterici olabilir;

…Başvurucu, kendisini fiziksel ve psikolojik olarak fuhşa zorladığı iddiasıyla eski bir polis hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Polis hakkında daha sonra, başka bir kişiyi daha fuhşa zorladığı iddiasıyla, fuhuş örgütlemek ve düzenlemekten suçun ağırlaştırılmış haliyle soruşturma başlatılmıştır.

2013 yılında ceza mahkemesi, polisin başvurucuyu da işe aldığı bir fuhuş çetesi kurduğuna fakat başvurucunun fuhşa zorlandığının tespit edilmediği gerekçesiyle hakkında beraat kararı vermiştir. Polis, söz konusu suçun ağırlaştırılmış haliyle suçlandığından fuhuş organize etme suçunun temel biçiminden mahkûm edilememiştir.

Eyalet Savcısının karara karşı temyiz başvurusu reddedilmiş ve başvuranın anayasal şikâyeti kabul edilemez ilan edilmiştir. 19 Temmuz 2018 tarihli kararda Mahkeme, bire karşı altı oyla, ilgili Devlet makamlarının 4'üncü madde kapsamındaki usule ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmediğine karar vermiştir.

Mahkeme, yerel yargılama işlemlerinde birtakım eksikliklerin olduğuna karar vermiştir. Yerel makamlar, ilgili tüm şartları derinlemesine araştırmak ve mevcut tüm kanıtları toplamak için ciddi bir girişimde bulunmamışlardır.


Ulusal mahkemeler, ilgili unsurlara yeterince dikkat etmemiş ve başvurucunun yaşadığı psikolojik travmanın başvurucunun sömürü koşullarını tutarlı ve açık bir şekilde ilişkilendirme yeteneği üzerindeki olası etkileri hakkında herhangi bir değerlendirme yapmamıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 19 Temmuz 2018 tarihli kararında, bire karşı altı oyla, Sözleşme'nin 4'üncü maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. 


Burada insan ticaretinin sadece çeşitli ülke sınırları geçilmek suretiyle gerçekleştirilen bir eylem olmadığını da belirtmemiz gerekir.

Çaresizce bulundukları toprakları terk eden, çalışmak, yeni bir hayat kurmak için başka ülkelere yasa dışı yollardan giren ya da çeşitli menfaatlerle kandırılarak bu şekilde ülke dışına sevk edilen kimselerin insan ticaretine maruz kaldığı doğru.

Fakat bu fiilin, mağdurların yaşadıkları ülke sınırları içerisinde de işlenmesi mümkün. 9

Bu sebeple uluslararası araçların, iş birliğinin yanı sıra ülkelerin iç hukuklarında eylemle etkin bir şekilde mücadele etmeleri zaruri.

Uluslararası Göç Örgütü'nün 2018 yılında açıkladığı veriler insan ticaretinin tek başına düzensiz göçle bağlantılı olmadığını, son 10 yılda gerçekleşen insan ticareti vakalarında yetişkin mağdurların yüzde 80'inin havalimanı ve kara sınır kapılarından resmi prosedürlere uygun olarak ülkelere geçiş yaptıklarını ortaya koyuyor.

Bu oran çocuk mağdurlarda yüzde 56 nispetinde. Bu vakaların üçte ikisinde mağdurlar bir tür istismar yaşadıktan sonra, resmi sınırlardan geçirilerek başka ülkelere sokuluyor.

Üçte biri ise, insan ticaretine maruz kaldığının farkında olmayıp, yurtdışında kendilerine vaat edilen yeni fırsatları yakaladıklarına inanan kişiler.
 

Pixabay.jpg
Fotoğraf: Pixabay

 

İnsan ticareti nasıl tarif ediliyor? 

İnsan ticaretiyle etkin mücadelenin anahtarı ülkelerin aynı fiil üzerinde hemfikir olmaları ile yakın ilişkili.

İnsan ticaretinin görece daha hafif suçlarla karıştırılması ve bu suretle otoritelerce önem verilmemesi en büyük tehlikelerden biri.

Bu durum suçla uluslararası mücadelede, ülkelerin adli yardımlaşma prosedürlerinin harekete geçirilmesinde de zorluklar ortaya çıkarır. 10

 Yaşanan tereddütler, mücadelede uluslararası iş birliğini engeller, ülkelerin birbirinden farklı yaklaşımları organize suç örgütlerinin yasal boşluklardan istifade etmesine sebebiyet verir. 11

İnsan ticaretine yönelik tanımlar incelendiğinde genellikle eylemin belli bazı özelliklerine ağırlık verildiği ve daha çok "fuhuş" ve "zorla çalıştırma" amaçları üzerinde durulduğu görülüyor.

Günümüzde insan ticareti yönünden esas alınan tanım, 12-13 Aralık 2000 tarihlerinde Palermo'da düzenlenen konferansta kabul edilen "Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ne Ek İnsan Ticaretinin, Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokolün (Palermo Protokolü)" 3'üncü maddesinde yer alıyor.

Burada; "kuvvet kullanarak veya kuvvet kullanma tehdidi ile veya diğer bir biçimde zorlama, kaçırma, hile, aldatma, nüfuzu kötüye kullanma kişinin çaresizliğinden yararlanma veya başkası üzerinde denetim yetkisi olan kişilerin rızasını kazanmak için o kişiye veya başkalarına kazanç veya çıkar sağlama yoluyla kişilerin istismar amaçlı temini, bir yerden bir yere taşınması, devredilmesi, barındırılması veya teslim alınması anlamına gelir. İstismar terimi, asgari olarak, başkalarının fuhşunun istismar edilmesini veya cinsel istismarın başka biçimlerini, zorla çalıştırmayı veya hizmet ettirmeyi, esareti veya esaret benzeri uygulamaları, kulluğu veya organların alınmasını içerir" deniliyor.

Palermo Protokolünde yer alan düzenleme, 16 Mayıs 2005 tarihli İnsan Ticaretine Karşı Avrupa Sözleşmesi'nin 4'üncü maddesinin (a) bendinde de aynen benimsiyor. 12

Nitekim Avrupa Sözleşmesine ilişkin açıklayıcı raporda 4'üncü maddenin (a) bendindeki hükmün, Palermo Protokolü'nün 3 (a) maddesinde yer alan tanımla özdeş olduğu belirtilerek, insan ticaretinin üç temel unsurdan oluştuğu kabul edildi. 13 

Bunlar; 

i) eylem olarak, tedarik etme, nakletme, sevk etme, barındırma ve kabul etme, 

ii) kullanılan araç olarak, tehdit, şiddet, diğer zorlayıcı şekiller, kaçırma, hile, aldatma, nüfuzun veya aczin kötüye kullanılması, başka bir şahıs üzerinde kontrole sahip kişinin rızasını elde etmek için menfaat verme veya alma, 

iii) istismar türü olarak, fuhuş veya diğer cinsel istismar şekilleri, zorla çalıştırma veya hizmet ettirme, köleliğe veya benzer koşullara tabi kılma, iç hizmetlerde çalıştırma veya organların alınmasıdır. 

Ülkemizde de uluslararası hukuktaki gelişmelere paralel olarak, insan ticaretine kayıtsız kalınmamış ve Türk Ceza Kanunu'nun 80'inci maddesi ile eylem yaptırıma bağlandı.

Burada iradeyi ortadan kaldıran ve bu suretle suçun işlenmesine imkân sağlayan araç fiiller;

a. tehdit,
b. baskı, 
c. cebir veya şiddet, 
d. nüfuzu kötüye kullanmak, 
e. kandırmak, 
f. kişiler üzerindeki denetim olanaklarından veya çaresizliklerinden yaralanıyor. 14

İkinci grup, asıl veya amaç hareketler olarak da isimlendirilen fiiller ise; 

a. kişileri ülkeye sokmak,
b. ülke dışına çıkarmak, 
c. tedarik etmek, 
d. kaçırmak, 
e. bir yerden başka bir yere götürmek, 
f. sevk etmek, 
g. barındırmak. 

Ancak bu hareketler de yine hükümde gösterilen; 

a. zorla çalıştırmak, 
b. hizmet ettirmek, 
c. fuhuş yaptırmak, 
d. esarete tabi kılmak, 
e. vücut organlarının verilmesini sağlamak maksadıyla işlenmeli. 

TCK., suçun unsurlarına ilişkin düzenleme tarzı itibarıyla "saik, amaç" yönünden Palermo Protokolü ve İnsan Ticaretine Karşı Avrupa Sözleşmesi hükümlerini karşılamıyor; bu yönden uluslararası yükümlülüklerimize aykırılık teşkil ediyor.

Gerçekten anılan sözleşmelerde amaçlar içerisinde sadece "fuhuş yaptırmak" ifadesinden bahsedilmemiş, "başkalarının fuhşunun istismar edilmesi veya cinsel istismarın başka biçimleri" şeklinde geniş bir ifadeye yer verilmiştir.

Böylece fuhuş kapsamında olmasa da bir kimseyi cinsel yönden sömürmenin, esarete uğratmanın insan ticareti sayılacağı açıkça düzenlenmiştir.

Bu eksiklik cinsel istismar, çocuk istismarı yönünden yaşanan sorunların çözümünde tereddütlere sebebiyet veriyor.

Örneğin, kanımızca çocuk gelin olgusu, bir insan ticareti sorunudur ve cinsel istismar dışında sanıkların bu hüküm kapsamında da cezalandırılmasını gerektirir.

İnsan ticareti suçunun varlığı yönünden, faillerin amaçladıkları bu sömürüleri gerçekleştirmeleri aranmaz. Bu amaçlarla kişileri bir eşya gibi muamelelere tabi kılmaları yeterli.

TCK.'da insanların fuhuş, iş gücü veya vücut dokunulmazlığı yönünden sömürülmesi, ilgili suç tiplerinde (örneğin, m. 90-93, 96, 117, 227, 229) ayrıca yaptırıma bağlanıyor. 

Maddenin ikinci fıkrasında, yasada gösterilen amaçları gerçekleştirmek üzere girişilen ve suçu oluşturan araç fiillerin varlığı halinde mağdurun rızasının yok sayılacağı hükme bağlandı. 

Üçüncü fıkrada da on sekiz yaşını doldurmamış olanların, diğer bir ifadeyle çocukların (m.6/1-b) eyleme rızalarına geçerlilik tanınmamıştır. Buna göre çocuğun, birinci fıkrada belirtilen maksatlarla tedarik edilmesi, kaçırılması, bir yerden diğer bir yere götürülmesi veya sevk edilmesi yahut barındırılması halinde, iradeyi ortadan kaldıran veya suçun işlenmesine imkân sağlayan araç fiillere müracaat edilmese de faile birinci fıkradaki cezalar verilecektir.

Esasen insan onuru ile bağdaşmayacak, vücut bütünlüğünü ihlal edecek konularda kişinin rızasının geçerli bulunmadığı belirtilmeli.

TCK.'nın 26'ncı maddesinin 2'nci fıkrasında rızanın hangi koşullarda geçerli olduğu ortaya konuldu.

Buna göre; rıza, kişinin mutlak surette üzerinde tasarruf edebileceği bir hakka ilişkin olmalı, kişinin rıza açıklamaya ehliyeti olmalı ve rıza suçtan önce veya suçun icra hareketlerinin devam ettiği sırada açıklanmış bulunmalı.

Kişinin kendisini başkasının esir veya kölesi haline getirmek veya fuhşa sürüklenmek konusundaki rızası geçerli kabul edilemez. Medeni Kanun'un 23'üncü maddesinin 2'nci fıkrasında; "Kimse özgürlüklerinden vazgeçemez veya onları hukuka ya da ahlaka aykırı olarak sınırlayamaz" denilerek kimsenin hukuka ve ahlaka aykırı olarak özgürlüklerinden vazgeçemeyeceği belirtiliyor.

Zorla çalıştırmak veya hizmet ettirmek bakımından da esasen "zorla yaptırılan bir işin varlığı" dolayısıyla ilgilinin (mağdurun) rızasından söz etmek mümkün değil.  

aa2.jpg
Fotoğraf: AA

 

Ebeveynlerin çocuklarının bu tarz fiillere maruz kalmalarına yönelik maddi menfaat elde etmek suretiyle yahut hiçbir maddi menfaatleri olmasa da verdikleri rıza geçerli olmayıp, velayet hakkının kötüye kullanılması mahiyetinde.

İfade edelim ki, nüfuzun meşru kullanımı ile gayri meşru kullanımı arasındaki ayırımda, 80'inci maddede belirtilen maksatlar yol gösterici olabilir.

Bir kimsenin, zorla çalıştırmak, esarete tâbi kılmak, fuhşa sürüklemek, organlarının verilmesini sağlamak düşüncesiyle ticarete konu edilmesi halinde, nüfuzun meşru kullanımından zaten bahsedilemez.

Örneğin, babanın çocuğu üzerindeki nüfuzunu kullanarak, onu yaşadığı dar çevrede itibar sahibi bir kimse ile evlendirmesi, zorla çalıştırma ya da fuhuş için sevk etmesi ya da dilendirip gelirinden pay almak düşüncesiyle bu işi yapan çetelere vermesi veyahut kocanın karısı üzerindeki nüfuzunu kullanarak onu fuhşa sürüklemesi, nüfuzun kötüye kullanımı kapsamında.

Son fıkrada ise, suçun bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerinin uygulanacağı (m.20/2,60) hükme bağlanıyor. 


İnsan ticaretine zemin hazırlayan faktörler neler? 

Kişilerin insan ticaretine maruz kalmalarında, sosyal, kültürel, siyasi ve ekonomik pek çok faktör rol oynuyor.

Savaşlar, ekonomik krizler, iklim değişikliğinden kaynaklanan yeterli besin ve üretim araçlarına ulaşmadaki yoksunluk, doğal afetler zorlayıcı faktörler olarak ifade edilebilir.

Bir toplumda erkeklerin kadınlara oranla daha fazla güç sahibi olmaları, cinsiyete dayalı ayrımcılığın baskınlığı, çocuk ve kadınların sömürüsünde kültürel bir etkendir.

Ayrımcılık, kadınların toplumda meta olarak görülmesine ve kadın işsizliğine yol açmakta olup, ekonomik koşullardan dolayı çaresiz kalan kadınların zor durumları insan tacirleri tarafından kullanılıyor. 

Yine moda, müzik, eğlence veya tanıtım gibi faaliyet alanları, mağdurların aldatılmasındaki sosyal faktörler arasında.

Keza kimi ülkelerde, yasal ekonomik faaliyetler kapsamında fuhşa izin verilmesi de (örneğin, Tayland, Hollanda), fuhuş amacıyla insan ticaretini destekleyen bir uygulama. 

En önemli faktör, temelde insanların çaresizliğidir. Bir bölgede ekonomik ya da siyasi çalkantıların veyahut da doğal felaketlerin yaşanması, insan tacirlerinin işini kolaylaştırıyor.

Örneğin, 26 Aralık 2004 tarihinde meydana gelen tsunami felaketinden sonra Endonezya ve Sri Lanka'da kadınlara yönelik cinsel saldırı fiilleri ile çocuk kaçırma eylemlerinde artış görüldü. 15 

21'rinci yüzyılda da Ortadoğu, Asya ve Afrika ülkelerinde yaşanan istikrarsızlık, siyasi çatışmalar, iç savaşların etkisiyle bu bölgelerden de kontrolsüz göçler ve sonucunda yeni bir sömürü kaynağı ortaya çıktı.

Bu bölgelerden ülkelerini terk eden insanlar yasa dışı gerçekleşen göç olgusunun da etkisiyle, yoksunluk ve çaresizlik temelli insan ticaretine maruz kalıyor. 

Mağdurlar, evlenme vaadiyle yahut çocuk bakıcılığı yapacakları, ev hizmetlerinde çalışacakları veya model ya da manken olacakları şeklinde iş teklifleriyle aldatılıyor.

Kaynak ülkede "iş bulma", "seyahat" veya "mankenlik" ajansları kurularak bu işler organize ediliyor. Ancak hedef ülkeye gelir gelmez mağdurun pasaportu ve tüm parası elinden alınarak fuhuş maksatlı ticarete maruz bırakılıyor. 

İnsan ticareti mağdurlarının hepsinin yoksul, eğitimsiz insanlar olduğu yönünde yaygın bir inanış bulunmaktadır.

Bununla birlikte araştırmalar gösteriyor ki, insan ticareti mağdurları arasında lise ve yüksek okul mezunu olup, eğitimleri nispetinde işlerde çalışarak kendilerinin ve ailelerinin yaşam düzeyini yükselteceklerine inandırılarak kandırılanlar mevcut.

İnsan ticareti mağdurlarının özellikle yabancı ve özellikle yasa dışı göçmen olması halinde, hassas durumlarının dikkate alınması, haklarında yasa dışı göçmenliğe ilişkin hükümler yerine, insan ticareti mağduru oldukları gözetilerek, barındırma ve koruma açısından gerekli önlemlerin alınması önemli.
 

aa3.jpg
Fotoğraf: AA​​​​​​​

 

İnsan ticaretinin boyutları ve kriminolojik veriler nasıl?

İnsan ticaretine maruz kalan mağdur sayıları ile suçun küresel ölçekte boyutlarını tahmin etmek oldukça güç.

Baskı altında kalan ya da yasa dışı olarak bulunduğu ülkeden sınır dışı edileceğini düşünen mağdurların suça maruz kaldığını bildirmemelerinden dolayı oluşan siyah sayıların büyüklüğü, problemin boyutları konusunda kesin bir veri sağlanamamasına neden oluyor. 16

Bu suçun, failleri ve organize suç örgütleri için yarattığı gelir yıllık olarak çok büyük bir meblağa ulaşıyor. 17

Bununla birlikte söz konusu tahminler genellikle fuhuş maksatlı insan ticaretinin getirilerini ifade ediliyor.

Ancak insan ticaretinin fuhuş maksatlı yapılması alışılagelmiş olmakla birlikte, günümüzde işgücü sömürüsü için insan ticareti de (labor trafficking) oldukça yaygındır ve esasen sayısal olarak daha fazla.  

Türkiye'de 2005 yılında faaliyete geçen insan ticareti mağdurlarına yardım hattı ALO 157 aramalarına ilişkin IOM Uluslararası Göç Örgütü tarafından yapılan istatistik verilerine göre; 2005-2011 yıllarındaki kaydedilmiş çağrı türlerini gösteren dağılımda 2005 yılında en çok muhtelif konularda gelen çağrıların olduğu, 2006, 2007, 2008, 2009, 2010 ve 2011 yıllarında en çok acil yardım çağrısının olduğu tespit edilmiş; 2005-2011 yıllarında alınan çağrılardan yüzde 1'nin psikolojik sorunları içerdiği, yüzde 6'sının yönlendirmeye ilişkin olduğu, yüzde 28'nin muhtelif konularda gelen çağrılar olduğu, yüzde 3'nün bilgi paylaşımı amacını taşıdığı, yüzde 4'nün kolluk kuvvetlerine yardım amacını taşıdığı, yüzde 6'sının evlilik ile ilgili olduğu, yüzde 8'nin düzenli göçmenlerden ve yüzde 14'ünün düzensiz göçmenlerden geldiği, yüzde 30'nun acil yardım çağrılarını oluşturduğu tespit edilmiş; 2005-2011 yıllarında 157 yardım hattı ile kurtarılan mağdurların ülkelere göre dağılımını gösteren tabloda, kurtarılan 166 mağdurdan; 64'ünün Moldova, 30'unun Ukrayna, 24'ünün Rusya, 9'unun Türkmenistan, 8'inin Romanya, 7'sinin Kırgizistan, 4'ünün Gürcistan, yine 4'ünün Azerbaycan, 1'inin Uganda, 1'inin Belarus, 1'inin Kazakistan vatandaşı olduğu belirlenmiştir. Uluslararası Göç Örgütü tarafından paylaşılan 1 Ocak-31 Aralık 2013 tarihleri arasındaki istatiksel verilere göre; 157 çağrı hattına gelen bildirim sayısı 778, kurtarılan mağdur sayısı 42, arayan kişilerin mağdura yakınlığı açısından yüzde 16 tanık, yüzde 16 mağdur, yüzde 7 arkadaş, yüzde 4 bilinmeyen, yüzde 49 müşteri bildirimleri 18 olduğu görülüyor. 

ALO 157 hattı 2015 yılından bu yana YİMER (Yabancılar İletişim Merkezi) olarak faaliyet göstermekte olup, sadece yabancıların maruz kaldığı insan ticareti eylemleri yönünden yapılan bildirimlerin takip edildiği bir mecra.

Türk vatandaşları tarafından yapılan bildirimler ALO 155 genel yardım hattı aracılığıyla takip ediliyor.

Nitekim örneğin, İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü İnsan Ticaretiyle Mücadele 2020 yıllık raporunda, 2020 yılında insan ticareti konusunda YİMER 157 hattına gelen ihbar sayısı 7, kurtarılan mağdur sayısı 9 ve adli vaka sayısı 2. 

İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü İnsan Ticaretiyle Mücadele 2020 yıllık raporu ülkemiz açısından son yıllardaki mücadeleye ilişkin rakamları içermekte ve bir fikir veriyor.

Buna göre ülkemizde 2016'da 181 (143'ü cinsel sömürü, 30'u işgücü sömürüsü, 8'i zorla dilendirme), 2017'de 383 (186'sı cinsel sömürü), 52'si işgücü sömürüsü, 65'i zorla dilendirme), 2018'de 134 (95'i cinsel sömürü, 39'u işgücü sömürüsü), 2019'da 215 (144'ü cinsel sömürü, 55'i işgücü sömürüsü, 4'ü zorla dilendirme, 11'i zorla evlendirme, 1'i çocuk satışı, 1'i organ satışı), 2020'de 282 (160'ı cinsel sömürü, 73'ü işgücü sömürüsü, 43'ü zorla dilendirme, 4'ü zorla evlendirme, 1'i çocuk satışı, 1'i organ doku ticareti) insan ticareti vakası tespit edildi.

Yıllar itibarıyla 2005'te tespit edilen mağdur sayısı 256, 2010'da 58, 2013'de 21, 2016'da 181, 2017'de 303, 2019'da 215, 2020'de 282 olarak belirtilmiştir. 2016-2020 yılları arasında ülkemizde tespit edilen insan ticareti mağdurlarının; yüzde 30'u 18 yaş altı, yüzde 32'si 18-25 yaş, yüzde 27'si 26-35 yaş arası bireylerden oluşuyor.

Cinsiyet dağılımı yönünden de yüzde 19 erkek, yüzde 81 kadınlar suçun mağduru oldu. 2016-2020 yılları arasında ülkemizde insan ticareti suçunun mağduru yüzde 98 yabancılar. Bunların yüzde 30'unu Suriyeliler, yüzde 13'ünü Özbekler, yüzde 11'ini Kırgızlar, yüzde 8'ini Faslılar, yüzde 7'sini Afganlar, yüzde 3'ünü Ukraynalılar teşkil etti.

En fazla mağdur sırasıyla İstanbul, Antalya, Şanlıurfa ve İzmir'de tespit edildi. 

İnsan ticaretinin boyutları konusunda yapılan araştırmalar, suç tipinin dünyanın her bölgesinde yaygın bir problem olduğunu ortaya koyuyor. 19

2011 yılı verilerine göre, insan ticareti mağdurlarının yaş ve cinsiyete göre dağılımına bakıldığında, yüzde 49 kadınların, yüzde 18 erkeklerin, yüzde 12 erkek çocukların, yüzde 21 kız çocukların mağdur olduğu görülüyor. 

2010-2012 yılları itibarıyla, Afrika ve Orta Doğu bölgesinde insan ticareti vakalarının yüzde 53'ü zorla fuhuş, yüzde 37'si, zorla çalıştırma, yüzde 10'u ise insan ticaretinin diğer formalarına ilişkin.

Aynı dönemde; Amerika kıtasında yüzde 48 zorla fuhuş, yüzde 47 zorla çalıştırma ve yüzde 4 insan ticaretinin diğer şekilleri iken Doğu Asya, Güney Asya ve Pasifik bölgesinde yüzde 26 zorla fuhuş, yüzde 64 zorla çalıştırma, yüzde 10 diğer ticaret türleri.

Bu dönemde Avrupa ve Orta Asya bölgesi açısından zorla fuhuş yüzde 66 ile ön sıradadır. Global anlamda mağdurların insan ticaretinin formlarına dayalı dağılımında; yüzde 40 zorla çalıştırma yüzde 53 zorla fuhuş, yüzde 0.3 organların alınması, yüzde 7 diğer işleniş şekilleri karşımıza çıkıyor.

Yıllar itibarıyla zorla çalıştırmanın oranının arttığı belirtilmeli. Örneğin, 2007'de zorla çalıştırma yüzde 32, 2009'da yüzde 35 iken 2011'de yüzde 40'a yükseldi.

Zorla çalıştırma fiili yönünden mağdurların; Afrika ve Orta Doğu'da yüzde 45'i erkek ve erkek çocuklar iken yüzde 55'i kadın ve kız çocuklar, Amerika kıtasında yüzde 68'i erkek ve erkek çocuklar iken, yüzde 32 kadın ve kız çocuklar, Güney Asya, Doğu Asya ve Pasifik bölgesinde yüzde 23 erkek ve erkek çocuklar iken, yüzde 77'i kadın ve kız çocuklar, Avrupa ve Orta Asya'da yüzde 69 erkek ve erkek çocuklar iken, yüzde 31 kadın ve kız çocuklar olduğu görülüyor.

Her geçen gün kadınların faillik konumunda artışa işaret edilmeli. Kadınların insan ticareti suçundan cezalandırılma noktasında oranı yüzde 28. Şüpheli olarak ceza adaleti ile karşılaşma oranı yüzde 38, ceza soruşturmasına maruz kalma oranı ise, yüzde 32. 

2010-2012 yılları arasında insan ticareti faillerinin yüzde 64'ü fiilin işlendiği ülke ile vatandaşlık bağı bulunan kimse iken, yüzde 22'si aynı bölgeden başka bir ülke vatandaşı, yüzde 14'ü ise farklı bir bölgedeki ülke vatandaşı.

Çocukların insan ticareti mağduru olması noktasında ise, bölgelere göre farklılıklar göze çarpıyor.

Mağdurların; Afrika ve Orta Doğu'da yüzde 62'si, Amerika kıtasında yüzde 31'i, Güney Asya, Doğu Asya ve Pasifik bölgesinde yüzde 36'sı, Avrupa ve Orta Asya'da yüzde 18'i kız ve erkek çocuklar.

Kadın ve kız çocukların en fazla yüzde 79 ile zorla fuhşa sürüklendiği, yüzde 14 zorla çalıştırmaya maruz kaldıkları, yüzde 0,1 organların alınması için ticarete konu edildikleri saptanmışken, erkek ve erkek çocuklarında yüzde 83 ile en fazla zorla çalıştırmaya tabi tutuldukları, zorla fuhşun yüzde 8, organların alınmasının ise yüzde 1 oranında bulunduğu saptandı.

Zorla çalıştırmada kadınların yüzde 35, zorla fuhuşta ise, yüzde 97 oranında mağdur oldukları anlaşılıyor. 

Yıllar itibarıyla rakamlarda azalma gözlenmemektedir. Bu durumun en önemli sebebi dünyamızda insanların maruz kaldığı zorlukların şekil ve yer değiştirmekle birlikte devamlılık arz etmesidir.

Kovid-19 pandemisi süresince de insan ticareti işlenmeye devam etti. Ancak pandemi süresince tüm dünyada 2019 yılına göre, 2020 yılında yüzde 11 nispetinde insan ticareti vaka sayılarında bir azalma yaşandı. 20

Bu durum, insan ticareti olgularının azalmasından ziyade yasal makamların bu suçla mücadele dışında efor sarf ettikleri alanların başkalaşması, pandemi koşullarının suç örgütlerine takibattan kurtulma konusunda yeni imkanlar sağlaması ve bazı sömürü biçimlerinin pandemi tedbirleri sırasında gizlenme avantajına sahip bulunmasından kaynaklandı.

Yıllar itibarıyla global anlamda bildirilen mağdur sayısı 2017 yılında 44.989, 2018 yılında 46384, 2019 yılında 49692, 2020 yılında 46850 olarak tespit edildi.

Pandeminin hemen ardından 2020'lerin sonlarında mağdur sayısı hızla artmış ve 53 bin 800 rakamına ulaştı. 21

Mağdurların 2020 yılında yüzde 0,2'si organ ticareti, yüzde 0.3 yasadışı evlat edinme, yüzde 0,7'si dilendirme, yüzde 0.9'u zorla evlendirme, yüzde 10,2'si yasadışı işlere zorlama, yüzde 38 cinsel istismara uğratma, yüzde 38'i zorla çalıştırma ve yüzde 10,3'ü ise karma nitelikli sömürülere maruz kaldı.

Bu mağdurların yüzde 42'si kadın, yüzde 23'ü erkek, yüzde 18'i kız çocuğu, yüzde 17'si erkek çocuğu.

Örneğin 2018'de mağdurların yüzde 47'si kadın, yüzde 19'u erkek, yüzde 19'u kız çocuğu, yüzde 15'i erkek çocuğu.

Mağdurların maruz kaldıkları zorlamalar yönünden yapılan karşılaştırmada 2011 yılında mağdurların yüzde 31'i şiddete maruz kalmamışken (hile, çaresizlikten faydalanma gibi araçlarla fiilin işlendiği haller), 2020'de bu oran yüzde 21.

Tehdit ve psikolojik şiddete maruz kalan mağdurların oranı 2011'de yüzde 25 iken, 2020'de bu oran yüzde 26.

Fiziksel şiddete maruz kalan mağdurlar 2011'de yüzde 39 nispetinde iken, 2020'de yüzde 44 nispetinde.

2011'de aşırı şiddete maruz kalan mağdurların oranı yüzde 5 iken, 2020'de bu oran yüzde 9 olarak tespit edildi. 

Görüldüğü üzere insan ticareti, dünyada ortaya çıkan kriz, sorun, insanlık dramlarından beslenen, bu dramları tedarik kaynağı olarak gören organize suç yapılarının en önemli gelir kaynaklarından biri.

Dünyanın herhangi bir yerinde ortaya çıkan krizler, bu suça zemin hazırlamaktadır. Bu itibarla insanlık tarihinde en fazla kınanması gereken suçlardan biri olarak literatürde yerini aldı.

Bugün insan onuruyla hiçbir surette izah edilemeyecek kölelik, insan ticareti başlığı altında modern çağda karşımıza çıktı.

Üstte paylaştığımız rakamlar, tespit edilen olgular üzerine. Ancak bu özellikler bile herkesin bu suçun mağduru olma potansiyeli içerisinde yaşadığını ortaya koyan, korkutucu bir tablo içeriyor.

Bu sebeple yazımızı bitirirken ifade edelim ki, 30 Temmuz İnsan Ticaretiyle Mücadele Günü, her yıl bu suçla mücadelede kat edilemeyen yolların muhasebesinin yapıldığı bir gün olarak değerlendirilmeli. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU