Bir önceki yazımızda muhalefetin seçimleri kaybetmesinin ardından kendini yeniden şekillendirmek durumunda kaldığı bir sürece girdiğini belirtmiştik.
Bu bağlamda içinde bulunduğumuz dönem ise kartların yeniden karıldığı ve belirsizliklerin ön planda olduğu bir türbülans dönemi olarak adlandırılabilir.
Ne var ki, muhalefette yer alan partilerin, seçimlerden gereken dersleri çıkartmak amacıyla bir iç muhasebe yaptıklarını söylemek mümkün değil.
CHP ve İYİ Parti'de dar yönetici kadroları kendi konumlarını korumaya çalışırken, diğer küçük partiler ise kendi paylarına düşen vekilliklerin meşruluğunu anlatmaya çalışmakla meşguller.
Millet ittifakı cephesinde nerede hata yapıldığı ve seçimlerin neden kaybedildiği üzerine hakkaniyetli bir öz eleştiri süreci geliştirilemedi. YSP'de ise öz eleştiri sürecinin kısmen işletildiği söylenebilir.
Eleştiriler cumhurbaşkanlığı için aday çıkartmama kararının yanlışlığı üzerine yoğunlaşmış durumda.
Bu noktada başka bir partinin adayını baştan itibaren destekleme kararının kendi oylarındaki düşüşün temel kaynağı olduğu çıkarımı öne çıkıyor.
Belki de bu sebeple, önümüzdeki yerel seçimlerde her yerde kendi adaylarını çıkaracaklarını ifade eden görüşler dillendiriliyor.
Mart 2024'te yapılacak olan yerel seçimlerde YSP'nin her belediyede kendi adayını çıkarma kararının muhalefetin 2019'da büyükşehirlerde yakaladığı başarıyı sona erdirme ihtimali oldukça güçlü.
Bu şartlarda iktidar-muhalefet dengesi açısından, muhalefetin 2018 genel seçimlerinden daha geri bir noktaya sürüklendiği söylenebilir.
Dahası muhalefet parti liderlerinin bu süreçteki yıpranmışlıklarının 5 yıl öncesine göre çok daha belirgin olduğu ifade edilmeli.
Hasılı kelam, 2024 yerel seçimlerine yaklaşırken, mevcut tablonun muhalefet açısından hiç de iç açıcı olmadığı açık.
Bu noktada sıkışmışlığın farkında olan demokrat siyasi çevrelerde hareketlenmelerin hız kazanabileceği düşünülebilir.
Peki bu hareketlerin başarılı olma ihtimali nedir?
Bu soruya yanıt verebilmek için geçmiş tecrübelere ve mevcut siyasi gidişata ana hatlarıyla göz atmakta fayda var.
Hatırlanacağı üzere, 2018 genel seçimleri ve 2019 yerel seçimlerinin ardından çok sayıda yeni parti kurulmuştu.
Yeniden Refah Partisi, Zafer Partisi, DEVA Partisi, Gelecek Partisi ve Memleket Partisi ilk kertede akla gelen partiler.
14 mayıs seçim sonuçlarına göre, bu partilerden hiç birinin 2-3 bandını aşamadığı ve oldukça sınırlı bir toplumsal desteğe haiz oldukları görülüyor.
Özellikle Ak Parti'nin önemli bir oy kaybı yaşamasına rağmen, buradan kopan oyların bir bütün olarak bir ya da birkaç partiye kaymadığı görülüyor.
Yeni kurulan partiler açısından bunun neden başarılamadığı hususu farklı bir yazının konusu olabilir. Bu nedenle burada detaylara girmeyeceğim.
Ancak 2018 seçimlerinin ardından iktidar değişimi beklentisiyle kurulan partilerin, dengeleri değiştirecek ölçüde bir başarı üretemediği açık.
Öte yandan, yaklaşık 21 yıldır iktidar olan ve bu bağlamda Türkiye'de hakim parti konumuna erişen Ak Parti'de cumhurbaşkanlığı seçimleri kazanılmasına rağmen eriyiş devam etti.
2015 Kasım seçimlerinden bu yana yaklaşık 14 puan kayıp yaşadı. Buna ek olarak mevcut muhalefet partilerinin de umut veren bir yükseliş içinde olmadığı düşünülürse, yeni siyasi yapıların ortaya çıkması için önemli bir zeminin var olduğu söylenebilir.
Bu bağlamda çok parçalı muhalefet yapısının dağınık görüntüsünü toparlamak ve bir güç odağı haline gelebilmek için merkezde siyaset yapmayı hedefleyen partiler doğması mümkün.
Bu şekilde sahneye çıkabilecek yeni oluşumların başarıya ulaşmaları için temel kıstas ise geçmişteki deneyimlerden dersler çıkartmaktan geçiyor.
Bu bağlamda mevcut partilerden gerçekçi biçimde farklılaşabilen, samimi bir değişimi önceleyen, siyaset anlayışını bir bütün olarak "yeni" üzerine konumlandıran oluşumların önünün açık olabileceği söylenebilir.
Keza, ancak bu şekilde iktidar bloğunun çizdiği siyaset çerçevesi aşılabilir ve bu haliyle son derece kutuplaşmış-kamplaşmış ve kimlik siyasetine sıkışmış siyaset zihniyetine alternatif yeni bir siyaset anlayışı üretilebilir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish