Asya-Pasifik'te sular ısınıyor

Gülru Gezer Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Son bir yıldır tüm dünya Ukrayna'ya odaklanmışken Asya-Pasifik'te sular giderek ısınıyor.

Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) yaratmaya çalıştığı çok taraflı ve çok kutuplu yeni dünya düzeni çerçevesinde bir yandan dış politikada barış, işbirliği, ekonomik gelişme ve kazan-kazan temelli ilişkileri savunurken, diğer yandan bölgedeki askeri mevcudiyetini artırıyor ve bilhassa Tayvan'a yönelik tutumunu katılaştırıyor.

ÇHC, ana karanın bir parçası olduğunu vurguladığı Tayvan'ın uluslararası tanınırlığına karşı çıkıyor. 

Geçen yaz eski ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin Singapur, Malezya, Güney Kore ve Japonya'dan oluşan Asya turu çerçevesinde 25 yıl aradan sonra Tayvan'ı ziyaret eden ilk Meclis Başkanı olması ÇHC'nin büyük tepkisine neden oldu, Çin Halk Kurtuluş Ordusu 4-7 Ağustos 2022 tarihlerinde Tayvan'ı çevreleyen altı farklı bölgede tatbikat düzenleyerek uzun menzilli gerçek mühimmat ve konvansiyonel füzeler kullandı.

ABD ise Pasifik'teki yedinci filosuna bağlı görev yapan Ronald Reagan savaş gemisini Singapur'dan Güney Çin Denizi'ne doğru hareket ettirdi. 

Benzer bir durum bu defa Tayvan lideri Tsai Ing-wen'in Güney Amerika turuna ABD üzerinden seyahat etmesi ve Tayvan'a dönüş güzergahında 5 Nisan 2023 tarihinde Los Angeles'ta ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Kevin McCarthy'le biraraya gelmesi sonrasında yaşandı.

Görüşme 1979'dan bu yana ABD topraklarında iki taraf arasında gerçekleşen en üst düzey temas olarak tarihe geçti.

Çin Halk Kurtuluş Ordusu Tsai'ın adaya dönmesinin ertesinde Tayvan etrafında yine geniş çaplı askeri tatbikat başlattı. 

Yaşanan diğer ilginç bir gelişme ise 2008-2016 yılları arasında Tayvan'ı yöneten ve halihazırda muhalefet partisi Kuomintang (Çin Milliyetçi Partisi) üyesi olan Ma Ying-jeou'nun mart ayının sonunda ÇHC'ye gerçekleştirdiği ziyaret oldu.

Bu, Çin iç savaşının sona erdiği ve Çin Cumhuriyeti temsilcilerinin 1949'da Tayvan'a kaçmaları sonrasında bir Tayvan lideri tarafından yapılan ilk ziyaret niteliği taşıyordu.

Resmi temaslarda bulunmayan Ma'nın ziyareti iktidardaki Demokratik İlerici Parti (DPP) tarafından eleştirildi. 


Tayvan meselesi nedir?

Tayvan adası 17'nci yüzyılda ilk önce Hollanda'nın sonra Çin'in, 19'uncu yüzyılda da Japonya'nın hakimiyetine geçti. 1945 yılında ise Kuomintang liderliğindeki Çin Cumhuriyeti adayı ele geçirdi.

Çin ana karasında süren iç savaşta Çan Kay Şek liderliğindeki Kuomintang güçleri ile Mao Zedong önderliğindeki Çin Komünist Partisi (ÇKP) arasındaki mücadelede ÇKP'nin egemen gelmesiyle Çan Kay Şek 1949 yılında ABD'nin XII. Filosu'nun yardımıyla Tayvan Adası'na çekildi.

1912'de kurulan "Çin Cumhuriyeti" iktidarının adada devam ettiğini ileri sürerek, geçici hükûmet kurdu. Komünistler ise, 1 Ekim 1949 yılında ÇHC'nin kuruluşunu ilan etti.

1952 yılında Japonya Tayvan adası üzerindeki tüm haklarından feragat etti. Çin 1970'li yıllara kadar uluslararası platformlarda Çin Cumhuriyeti tarafından temsil edildi.

NATO üyesi ülkeler Çin Cumhuriyeti'ni Çin'in temsilcisi olarak tanırken, Sovyetler Birliği ve eski Doğu Bloku ülkeler ÇHC'yi Çin'in temsilcisi olarak görüyorlardı. Bu nedenle bu zaman dilimi "iki Çin dönemi" olarak nitelendirildi.

Diğer yandan, 1960'lı yıllardan itibaren ÇHC'nin ekonomik olarak toparlanmaya başlamasıyla Birleşik Krallık, Fransa ve Hollanda başta olmak üzere bazı Batılı ülkeler ana karanın hükümetiyle ilişkiler tesis etme yoluna gitti.

1971 yılında yoğun tartışmalar neticesinde BM Genel Kurulu'nda yapılan oylamada Pekin hükümeti Çin'in tek meşru temsilcisi olarak kabul edildi.

Böylelikle ÇHC'nin savunduğu "tek Çin" politikası uluslararası alanda kabul görmeye başladı. Bu süreç neticesinde Tayvan'ın statüsü ise belirsiz hale geldi.

Birçok ülke Taipei'yle ticari ve ekonomik bağlarını sürdürseler de halihazırda Tayvan'ı tanıyan ülke sayısı bir düzine kadar.

ÇHC yıllardır Tayvan'ı tanıyan ülkeler nezdinde yaptığı diplomatik hamleler ve bu ülkelere sağladığı ekonomik faydalar sayesinde daha fazla ülkenin Pekin Yönetimi'ni tanımasını ve Tayvan'la diplomatik ilişkilerini kesmesini sağladı.

Son olarak mart ayında Honduras Tayvan'la diplomatik ilişkilerini sona erdirdi ve ÇHC'yi Çin'in tek temsilcisi olarak tanıdı. 


ABD'nin meseleye yaklaşımı 

ABD, ÇHC'yle 1979 yılında diplomatik ilişki tesis etti. Ancak ÇHC'nin 1971 yılında BM'de resmen temsil edilmesi kararının hemen ertesinde dönemin Dışişleri Bakanı Henry Kissinger Çin'e gizli bir ziyaret gerçekleştirdi. İlişkilerde yumuşama dönemi sözkonusu ziyaret sonrasında başladı.

Nitekim Kissinger'ın Temmuz'daki ziyaretinden birkaç ay sonra Şubat 1972'de dönemin ABD Başkanı Richard Nixon Çin'i ziyaret etti. Bu vesileyle iki taraf arasında Şangay Bildirisi imzalandı. 

Söz konusu bildiride iki ülke arasındaki normalizasyon sürecinin tüm ülkeler için faydalı olacağına vurgu yapılırken; tarafların uluslararası askeri çatışma riskinin asgariye indirilmesini istedikleri, ne ÇHC'nin ne de ABD'nin Asya-Pasifik bölgesinde hegemonya kurmaması gerektiği yönünde mutabık kaldıkları, büyük güçlerin başka ülkelerle gizli anlaşmalar yapmalarının ve bu ülkelerin dünyayı kendi ilgi alanlarına göre bölmelerinin dünya halklarının çıkarlarına ters düşeceği konusunda hemfikir oldukları belirtildi.

Metinde ayrıca, ABD tarafının, tek bir Çin olduğunu kabul ettiği ve Tayvan meselesine barışçıl çözüm bulunması halinde ABD'nin nihai hedefinin bölgedeki tüm askeri unsurlarını çekmek olduğunu taahhüt ettiği, bu arada tansiyonunun düşürülmesi amacıyla adadaki askeri mevcudiyetini aşamalı olarak azaltacağı hususuna yer verildi. 

1979 yılında Jimmy Carter'ın Başkan olduğu dönemde ABD ÇHC'yi tanıdı ve Pekin Yönetimi'nin "Tek Çin" politikasını kabul etti.

ABD bir yandan bunu yaparken diğer yandan, Kongre tarafından kabul edilen "Tayvan'la İlişkiler Yasası" sayesinde adayla kültürel ve ticari ilişkilerini yürütebilecek ve Tayvan'a "Tek Çin" politikasına resmi bir şekilde karşı gelmeden savunma silahları satabilecek hukuki bir çerçeve oluşturdu.

Sonraki ABD yönetimleri de bir yandan ÇHC ile ilişkilerini geliştirme yönünde adımlar atarken, diğer yandan Tayvan'la İlişkiler Yasası'na aykırı hareket etmekten imtina ettiler.

ÇHC ile Şangay Bildirisi'ne ilaveten iki bildiri daha imzalanırken Tayvan'la da "Altı Teminat" olarak nitelendirilen altı maddelik bir mutabakat üzerinde anlaştılar.

Mutabakat çerçevesinde ABD; Tayvan'a satacağı silahlar için bir bitiş tarihi belirlememe, Tayvan'a silah satışı yapmadan önce ÇHC'yle istişare etmeme, ÇHC ile Tayvan arasında arabuluculuk yapmama, Tayvan'ın egemenliği konusunda tutumunu değiştirmeme, ÇHC'nin Tayvan üzerindeki egemenliğini resmen tanımama ve konunun Tayvan ve ÇHC arasında çözülmesi yönünde taahhütte bulundu. 


Tayvan ve ABD arasındaki temas trafiği ve artan ABD-ÇHC gerilimi 

1997 yılında ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Newt Gingrich, 2020 yılında Sağlık Bakanı Alex Azar ve 2021 yılında Tammy Duckworth, Dan Sullivan ve Christopher Coons'dan oluşan bir heyet Tayvan'ı ziyaret etti. 2022 yılının başında iki ayrı Kongre heyeti daha Tayvan'da temaslarda bulundu.

ÇHC tüm ziyaretleri protesto etse de Pelosi'nin ziyareti son yıllarda gergin seyreden ABD-ÇHC ilişkilerini neredeyse kopma noktasına getirdi.

ABD ile ÇHC arasındaki ilişkiler Kasım 2022'de Bali'de düzenlenen G-20 Zirvesi marjında Başkan Joe Biden ile Devlet Başkanı Şi Cinping arasındaki görüşme sonrasında yumuşama emareleri gösterdi.

Görüşmede taraflar diyalog kanallarının açık tutulması konusunda fikir birliğine vardı. ABD tarafı, Başkan Biden'ın Dışişleri Bakanı Anthony Blinken'ı 2023'ün başında ÇHC'ye gitmesi ve temaslarda bulunması için talimatlandırdığını da duyurdu. 

Ancak şubat başında iki ülke arasında patlak veren "Casus Balon Krizi" nedeniyle Blinken'ın ziyaretinin iptal edildiği açıklandı. Çin ABD'nin suçlamalarını reddederek esas ABD'nin ÇHC'ye yönelik benzer istihbari faaliyetlerde bulunduğunu savundu. 


Tayvan ikinci Ukrayna olur mu?

ÇHC'nin Ukrayna savaşıyla birlikte Rusya'yla ilişkilerini daha da derinleştirmesi ve Ortadoğu bölgesi başta olmak üzere, küresel çapta yeni diplomatik hamlelerle her coğrafyada ABD'ye sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasi ve diplomatik bir rakip olarak ortaya çıkması Vaşington'u hazırlıksız yakaladı.

Zira ABD, ÇHC'ye yönelik Hint-Pasifik bölgesinde askeri ve diplomatik bir çevreleme politikası izlerken, ÇHC'nin etkisinin bölgesinin çok daha ötesine uzandığı ve ABD'yi farklı bölgelerde de sınadığı görüldü.

Bu da ABD'yi ÇHC'nin yumuşak karnı olan Tayvan konusunda daha cesur davranmaya itiyor.

Ancak ÇHC her ne kadar Tayvan'ın ileride ana karayla barışçıl bir şekilde birleşeceği yönünde mesajlar verse de sabrının sınırına yaklaşmakta olduğu anlaşılıyor.

Ukrayna savaşının yakın zamanda sona ermeyecek olması ve hatta donmuş bir ihtilafa dönme ihtimalini artması nedeniyle dünyanın en son ihtiyacı olan şey yeni bir gerginlik ve bir sıcak çatışma.

ÇHC'nin Tayvan konusunda aceleci davranmayarak, askeri olarak gerekli güce ulaştıktan sonra Tayvan'a yönelik hamlede bulunması ihtimaller dahilinde.

Bu noktada ÇHC konusunda akılcı ve uzun vadeli bir strateji benimseyemeyen ABD'nin atacağı adımlar önemlidir. 

Tayvan'ın jeostratejik konumu ve dünya mikroçip üretiminin neredeyse 3'te 2'sine sahip olması adayı ABD açısından çok önemli kılıyor.

Ancak ÇHC'yle ilişkilerde unutulmaması gereken belki de en önemli husus ÇHC'nin ekonomisinin büyüklüğü ve ABD ile Avrupa ülkeleriyle ekonomik ilişkilerinin ulaştığı seviye.

Dolayısıyla olası bir çatışma halinde Batı'nın, ekonomisi çok daha küçük olan Rusya karşısında sergilediği katı duruşu ÇHC karşısında sergileyememe ihtimalidir.

ÇHC'ye yönelik oluşturulacak stratejinin bu çerçevede belirlenmesi elzemdir. 

2024'te Tayvan'da düzenlenecek olan Başkanlık seçimleri de adanın kendi kaderini ne şekilde tayin etmek isteyeceği konusunda şüphesiz belirleyici olacaktır. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU