Ülkemizde, yaşanabilir kentlere duyulan özlem hiç bitmez.
Konu gündeme geldiğinde ise Avrupa'dan örnekler verilir.
Paris, Avrupa ve dünya tarihinde, bir kentin tamamen yıkılıp yenisinin inşa edildiği en iyi örneklerden biridir.
Yeni Paris'in mimarı, "Haussmann" şeklinde yazılan, ama "Osman" diye okunan, bu nedenle de çoğu kişinin Türk olup olmadığını sorguladığı bir validir.
Paris'te doğan (1809) Georges Eugène Haussmann, Napolyon Bonaparte'ın önemli subaylarından birinin oğludur.
Birçok kentte valilik yapan Haussmann'ın, 3. Napolyon tarafından 1853 yılında, Paris'i de kapsayan Seine bölgesi valiliğine tayin edilmesi kentin kaderini değiştirecektir.
Kentin sadece valisi değil, aynı zamanda belediye başkanlığı görevini de yürüten Haussmann, Paris'i, 1853-1870 arasında tam 17 yıl yönetmiştir.
Haussmann'ın devraldığı Paris, dar sokakları, açıktan akan lağımları, çok eski evleri ve yoksul halkı ile tam bir orta çağ kenti görünümündeydi.
Parisliler ise dünyanın seyrini değiştiren 1789 Fransız İhtilali'nin ardından, işbaşına gelen tüm iktidarlara karşı yürüttükleri direnişle dikkati çekmeye başlamıştı.
İhtilalden, 1848'de Paris Komünü'ne kadar sürekli olarak ayaklanmaların, protestoların, gösterilerin merkezi haline gelen bu kentin devrimci ve isyankâr ruhu, ülkeyi yönetenleri çok rahatsız ediyordu.
İmparator 3. Napolyon ise bu ruhu yok etmek için yeni bir Paris kurulması anlayışıyla harekete geçen ilk yöneticidir.
Asıl hedef bu olsa da resmi söylemde, "Kötü yaşam koşullarından, sefalet, pislik ve bunların yol açtığı salgın hastalıklardan, polisin giremediği sokaklardaki çetelerden, yüksek suç oranından çok çekmiş, eskimiş, tükenmiş Paris'in Modernizasyonu" yorumu kullanılacaktır.
Paris'teki ayaklanmaları bastırmak, gösterilerin önüne geçmek kolay değildi.
Güvenlik güçlerinin müdahalesine karşı yapılan büyük direnişler nedeniyle ayaklanmaları sonlandırmak uzun zaman alıyordu.
Çünkü kentin daracık sokaklarının girişine, küçük meydanların çevresine, Seine nehrinin üzerindeki köprülere barikatlar kuran halk, güvenlik güçlerinin ilerlemesine izin vermiyordu.
Ayrıca küçük meydanlara açılan sokakların girişlerindeki demir halkalara gerilen kalın zincirlerle atlı askerlerin ve arabaların geçişi de engelleniyordu.
İmparatorluk dönemi, halkın terbiye edilmesi, kontrol altına alınması, isyanlarının bitirilmesi için atılan adımlara doludur.
İşte Paris'in yeniden inşası, bu adımların en önemlisi ve güçlüsüdür.
Paris'in yeniden inşasının bir başka hedefi ise nüfusun büyük bir bölümünü oluşturan işçileri, esnafları, zanaatkârları, yoksulları kentten uzaklaştırılmaktır.
Sahiplerden satın alınan ya da karşılığında bir daire verilen, içinde tuvalet, gaz ve su bulunan, geniş dairelerden oluşan, "Burjuva Evleri" adıyla anılan 5-6 katlı binalar kentin her yerinde bu nedenle yükselmeye başlamıştır.
Burjuva Evleri, sahip olduğu örnek mimari ve uyumlu dış cephe tarzıyla da öne çıkıyordu.
İşçilerin yoğun yaşadığı De la Chapelle ve Monmartre kasabalarını Paris'e bu nedenle ekleyen Haussmann, söz konusu bölgelerdeki evleri yıkarak, Burjuva binalarını inşa etmiştir.
Proje kapsamında 20 bin ev yıkılarak yerine 40 bin "Burjuva Evi" denilen binalar yapılmıştır.
Söz konusu binalar, bugün Paris'teki genel görünümü oluşturmaktadır.
Evet, yeni yapılan binalarda toplumun her kesiminden insanlar vardır, ama bunların birlikte yaşaması uzun sürmeyecektir.
Haussmann, uygulanacak yüksek kira ve ev fiyatları politikası sayesinde halkın yavaş yavaş banliyölere ya da kentsel dönüşüm dışında tutulan semtlere gitmek zorunda kalacağını öngörüyordu.
Ayrıca yüksek tutulacak vergiler, su, gaz, elektrik fiyatlarıyla da Paris herkesin yaşayabileceği bir kent değildir mesajı verilmesi, Haussmann'ın hesapları arasındaydı.
Bu politika ve Yeni Paris'in inşası, Haussmann'ın ardından da devam etmiş, sonraki yüzyıllarda zaman zaman kesintiye uğrasa bile, günümüze kadar gelmiştir.
Paris kent merkezi ve birkaç yakın banliyö, günümüzde üst düzey gelir gruplarından insanların yaşam alanı haline dönüşmüştür.
Dar gelirliler ise bugün kentin özellikle kuzey ve doğu banliyölerinde yoğunlaşmıştır.
Yeni Paris'i kurma projesi Haussmann'ın gözünü o kadar karartmıştır ki, doğduğu evin yıkılmasını bile izin vermiştir.
Görevde olduğu süre boyunca Başkent Paris'i büyük bir şantiyeye dönüştüren Haussmann'ın projesi, genişliği 50 metreyi aşan bulvarlar, caddeler ve sokaklar ile bunların açıldığı devasa meydanları öngörüyordu.
Seine Nehri'nin üzerine köprüler, tren istasyonları, yeni mezarlıklar, parklar, ulaşımı kolaylaştıracak tren yolu ile kentin akciğerleri olacak Boulogne ve Vincennes bölgelerinde iki orman alanı, projenin önemli unsurları arasındaydı.
Ama projenin özü, kentin kuzeyden güneye, doğudan batıya uzanan iki hat üzerinde yeniden kurulmasıydı.
Alt yapıya da büyük önem verilen projede, çok geniş kanalizasyon tünelleri, taşma tehlikesinin baş gösterdiği dönemlerde Seine Nehri'ndeki fazla suyu da tasfiye edilecek şekilde planlanmıştı.
Bu nedenle de birçok, sokak, bulvar ve cadde, kentin altında da düzenlenmişti.
Ancak sistemin yeterli olmadığı 1876 ve 1910 yıllarında görülmüştür.
Bu yıllarda Seine Nehri tüm hesapları alt üst edecek oranda taşmıştır.
Özellikle 1910 yılındaki taşkında, 20 bin evi su başmış, kentin sokaklarında ulaşım kayıklarla sağlanmıştır.
Son taşkının ardından sistem elden geçirilerek yenilenmiş, daha sonraki yıllarda sorun yaşanmamıştır.
Mühendis Eugène Belgrand, bu konuda Haussmann'ın en önemli yardımcısıdır.
Belgrand, bugün uzunluğu yüzlerce kilometreyi bulan kanalizasyon ve su tasfiye kanallarını Paris'e kazandırmıştır.
Ayrıca uzunluğu 600 kilometreyi bulan içme suyu hattına imza atmıştır.
Haussmann'ın Yeni Paris'i kurma projesine dönemin Fransa hükümeti 2 milyar 115 milyon Frank harcamıştır.
Haussmann, masrafları karşılamak için ise 1853'de başlayarak 1869 yılına kadar 232 milyon Frank vergi toplamayı başarmıştır.
Yeni Paris projesine yönelik tepkiler 1870 yılına gelindiğinde üst düzeye çıkmıştı.
Belediyenin yıllık bütçesinin 2 katına ulaşan harcamaların yükü kaldırılamaz hale gelmişti.
Ayrıca kentin daha geniş bir coğrafya üzerine yayılması, bazı bölgelerin çok değer kazanması, ortaya çıkan ranttan faydalanan kesimi büyütmüş, spekülasyon iddiaları tüm ülkeye yayılmıştır.
Kamuoyunda artan tepkilerden bunalan hükümet, muhalefetin Paris projeleriyle ilgili olarak mecliste araştırma yapılmasını istemesi üzerine, Haussmann'ı görevinden almıştır.
Haussmann'ın sonunu hazırlayan önemli nedenlerden biri de Yeni Paris projesini Fransa'nın tüm büyük kentlerine yayma ısrarı olmuştur.
Görevden alınana kadar yüzde 65'ni tamamladığı Yeni Paris projesi Haussmann'ı sadece ülke ve dünya tarihine kaydetmekle kalmamış, büyük sevinçler de yaşatmıştır.
Örneğin, 1867'de Güzel Sanatlar Akademisi üyeliğine seçilmiş, yine aynı yıl İmparator 3. Napolyon tarafından Baron unvanı verilmiştir.
Görevden alındıktan sonra, bazı bankaların ve büyük kuruluşların yöneticiliğini yapan Baron Haussmann, 1877'de Korsika Milletvekili seçildi.
Bu görevini 1881'e kadar sürdüren Haussmann, yıkılmasına izin verdiği doğduğu evin bulunduğu sokakta yapılan bir binada, 1891 yılında hayata veda etti.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish