SDG ve PKK terörünün geleceği

Gürsel Tokmakoğlu Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Terörist başı Abdullah Öcalan'ın çağrısı gereği beklenen Kandil'den ilk açıklama geldi.

Karşımızda duran soru belli, sonuçta PKK terör örgüyü ne yapacak?

Etraflıca analiz edelim.

Sonra hep birlikte konunun takipçisi olalım.


ABD'nin vekâlet savaşı

Amerika Birleşik Devletleri küresel terör örgütü olarak kodladığı Irak-Şam İslam Devleti, IŞİD ile mücadele kapsamında faaliyetlerine başladığı andan itibaren Suriye'de belirli gruplardan faydalandı.

Biz bu döneme "vekâlet savaşı" olarak baktık. 

Barack Obama (2009-2017) dönemi, bölgemizde vekâlet savaşlarının tavan yaptığı bir dönemdir.

ABD sadece IŞİD ile mücadele etmedi.

Obama'dan sonraki dönemlerde belirgin şekilde ortaya çıktığı gibi, Amerika, bölgenin yeniden dizayn edilmesine dönük birtakım projeleri yönetti. 

Temel amaç olarak, ABD'nin bölgede hakimiyetini elinde tutması, kendiyle ilgili olan çıkarlarına karşı duran rakiplerini (Rusya, İran gibi) bölgeden uzaklaştırması, İsrail'in güvenliğinin tesis edilmesi için bölgenin tahkim edilmesi, radikal terörizmle mücadele edilmesi, diğer taraftan enerji kaynaklarının elde tutulması ile enerji yollarının sek ve idaresi gibi hususlar yer almaktadır. 

Bu bakış açısıyla, IŞİD'in bile bir kullanışlı terör örgütü aparatı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

IŞİD, amaçların elde edilmesine zemin hazırlama görevini yapmış olabilir.

Ancak bir terör örgütüdür ve çok masum insanın ölümünden sorumludur, bu bir gerçektir.


ABD'nin kurduğu yapı: SDG

Suriye'de 2015 yılında Amerika, SDG'yi bir "proje" olarak devreye soktu. Merkez Kuvvetler Komutanlığı'na (CENTCOM) bağlı unsurlar artık bir aparatı, vekili (proxy), taşeronu kullanmak için bölge dinamiklerinden istifade edecekti. 

Esasen amaç, Suriye'de bir "garnizon devletçik" kurmaktı.

Bu bağlamda "özerk" bölgeyle ilgili bir yapıdan söz edilebilirdi. 

Suriye İç Savaşı içerisinde (Irak'tan gelip yayılan) IŞİD'den başka bölgede çeşitli gruplar oluştu.

Bunların bazıları istikrarsızlık ve çarpıklık üzerine yaşamlarını kurmuş olanlardı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bazıları ileriye dönük proje esaslıydı. Bazıları ise gerçekten iç savaş içerisinde bir taraf hüviyetindeydi. 

Örneğin Türkiye'nin de desteklediği Suriye Milli Ordusu - SMO (önceki adıyla Özgür Suriye Ordusu - ÖSO) olmaktaydı. SMO, Esad yönetimine karşı muhalefeti üstlenmiş bir kanatta idi.

Suriye'ye ait, içerisinde Suriyelilerin (Suriye'deki Türkmenler burada yer alıyor) olduğu yapı idi.

Bugün itibari ile Suriye'de, Esad yönetimi devrildikten itibaren, SMO bütünüyle yeni Şam yönetimine katıldı.

Demek ki SMO tamamen iç savaşın içerisinde ortaya çıkan bir grup idi. 

Fakat diğer örnek olan Suriye Demokratik Güçleri, halen Suriye içerisinde proje olmaya devam ediyor.

Olabileceklere SDG bağlamında bakmak mümkün.

Temel olarak SDG, bölgedeki PKK / YPG militanlarından istifadeyle, ABD tarafından oluşturuldu.

Amerika, IŞİD ile mücadele etmek için yerel unsurları "müttefik" kabul etti.

Bu (sözümona) müttefik, doğrudan PKK / YPG bünyesinden istifadeyle geliştirilen bir projeye dayandırıldı.

Amerika, terörist Mazlum Abdi Şahin (ABD buna "general" diyor) etrafına topladığı daha çok Kürt, Arap, Asuri ve diğerlerinin olduğu toplulukları yapılandırdı.

Buraya yılda yaklaşık 300 milyon dolar bütçe ayırdı. Bazılarına idari yapıda yer alacak eğitimler verildi.

Amerika, PYD / YPG temelli yerel grupları teşkilatlandırdı.

Silahlı grupları eğitti, kıyafet ve silah verdi. Verilen silah envanterine bakıldığında bunların, IŞİD ile savaşmanın ötesine geçtiği, esasen bir "devletçilik" kurmaya dönük olduğu, ağır silahların ve zırhlı vasıtarın da içinde olduğu bir yelpazede yer aldığı aşikardı.

Bunlar belirli bir bayrak altında toplantılar. 

Trump 2020'de, "IŞİD bitti" diye açıkladı.

Bu durumda Amerika'nın (meşruiyeti bittiğinden) bölgeyi terk etmesi gerekiyordu.

Fakat yeni tertiplenmeye göre, "bölgedeki petrolü koruma" görevi üstlenildi.

İşe bakın! Yani iç savaş içerisinde Amerika, IŞİD ile mücadele etmek için kendine meşrutiyet kazandırmıştı, bu sefer de ilave bir görev çıkartarak, petrolü koruma işini icat etti.

Bunu yerel güçlerle birlikte temin ve tesis etmeye başladı. 

Argümanı şöyleydi, "petrolü IŞİD teröristleri kullanmamalı, Suriyeliler kullanmalı ve onlar adına SDG işetmeyi ve bekçiliği yapmalı!"


Türkiye ve SMO

IŞİD'le de savaşan Türkiye, tamamen Suriye'nin "toprak bütünlüğünü" savunmaktadır.

Türkiye, Suriye'nin bölünmesini istememektedir.

Terör örgütü tabanlı bir bölücülüğe bütünüyle karşıdır.

Bu kapsamda Türkiye şunu savunmaktadır:

Amerika'nın projesi ile ortaya çıkan SDG'nin elinde ağır silahlar, eğitimli gruplar var ve amaç IŞİD'den ötedir. SDG, terör menşeilidir. Asıl motivasyonunu Amerika ve İsrail'in sağladığı bir yapı olan SDG'nin bölge barışına hizmet etmesi mümkün olamaz.


Son gelişmelere göre Suriye'de Esad yönetimini on gün gibi bir süre içerisinde deviren, İdlib bölgesinden çıkan ve başında Ahmed Şara'nın olduğu grup (önceki adı HTŞ olan grup), şu anda yeni Suriye yönetiminin meşru başkanlığıdır.

Karşı devrim içinde ve sonrasında Esad'dan ayrılanlar Şara'nın etrafında toplanmışlardır.

Buna Suriye "geçici yönetimi" denmektedir. Geçici olması, anayasa yazılıp, bir seçim yapılacak ve Suriye yeni şekliyle kendini dünyaya tekrar ilan edecektir.

Geçiş aşaması içerisinde dahi SMO, Şam yönetimine tabidir. Fakat görünen o ki SDG, Amerika'nın bölgedeli (başta ifade ettiğim) amaçlarını yerine getirecek bir yapı halindedir. 

Türkiye açısından SDG halen PKK'nın bir uzantısı olarak tarif edilmektedir.


PYD / YPG ve SDG

Terörist Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat tarihinde PKK'yı fesih ile ilgili bildirisi çerçevesinde, Kandil'deki terör organları (kendilerine "yürütme konseyi" diyorlar) iç çalışmalarını başlatmış oldular. 1 Mart itibarıyla bunu duyurdular. 

Burada ortaya çıkan soru Suriye'deki yapılarla alakalıdır. İlk akla gelen soru ise PYD / YPG‘nin ne olacağı? 

Evet bu yapı Kandil'e bağlıdır ve adıyla sanıyla PKK terör örgütünün KCK yapılanmasına bağlı bir unsurdur. Başında Salim Müslüm vardır.

Bu yapı Kandil'e uyabilir, terörist Öcalan'ın "PKK bitti" sözlerinin hayata geçirilmesinde rol üstlenebilir. 

Ancak bu durum bazılarının kafasını karıştırıyor olabilir.

Suriye'de YPG ile SDG etle tırnak gibidir.

Salim Müslim'in Kandil'e tabi olması halinde bu pratikte YPG'nin bundan böyle SDG şeklinde isimlendirileceği anlamına gelir. 

Detaylandırayım, Suriye'de, Türkiye'ye karşı bir takım tüneller, tahkikatlar, mayınlı ve patlayıcılı tuzaklar hazırlayan, TSK ve SMO maharetiyle tesis edilen Güvenli Bölgelere saldırılar yapan, hatta sınırımızdan girerek çeşitli kanlı eylemler gerçekleştiren, ABD, İsrail, Fransız, İran, Rusya ve Esad yönetimi istihbaratı ile ortak çalıştıkları dönemleri olan YPG'nin SDG'den şeklen ayrı olması söz konusudur.

YPG'de 3-5 bin terörist varsa, ABD projesi SDG'de, kendi silahlı kadroları da var ki bunlar CENTCOM tarafından eğitilenlerdir, mesela Amerikan silah ve araçlarını kullananlardır, YPG de var ki bunlar dağ kadrosu diyebileceğimiz PKK'lılardır.

Hepsi koordineli faaliyet yaparlar.

Sonuçta hepsi aynıdır da ayrılma noktasına gelindiğinde SDG bunları bünyesine alabilir.

Ayrıca SDG'de polis gücü, tesis güvenliği, gibi ayrı organlar da vardır.

Bundan dolayı SDG'nin sayısı kabarıktır.

SDG, her ne kadar PKK'lılardan oluşturulduysa da, bir Kandil projesi değildir, yani KCK içerisinde değildir.

(Esasen PKK da bir projedir ve Irak'ta ABD tarafından himaye görmüştür, bu gerçeği şimdilik bir kenara bırakalım.)

Zaten SDG projesinin 2015 yılında ayrıca devreye konması, bugün olacakların bütünüyle düşünüldüğünün de ispatıdır. 

Her ne kadar içinde PKK unsurları olsa da Amerika bu aparatı özellikle Suriye'nin kendi hareketi (SMO gibi) şeklinde tarif etti.

Ancak SMO, Şam'a bağlandı, SDG ise bekliyor. Halen SDG, Ahmed Şara ile görüşme halinde.

Ahmed Şara Yönetimi, SDG'nin işlettiği petrolden satın alıyor.

Silahlı gruplarını merkezi yönetime vermeyeceklerini söylüyor. Ayrıca SDG'liler, Öcalan bildirisinin kendilerini bağlamadığını söylüyorlar.

CENTCOM'un başındaki Erik Kurilla başta Amerikalılar ile dirsek temasında olan terörist Mazlum Abdi bu hususta beyanat verdi. 

O zaman ayırmak gerekiyor, Amerika projesi dahilindeki vekil güç, Kandil'deki PKK'nın emri altında değil.

Bundan böyle SDG‘yi ayrı göstermek isteyenlerin tarifi geçerli olacak gibi.


Yeni durum

Açıklamaları incelemeden önce bilinmesi gereken ifadeleri sıralayalım:

Öcalan'ın örgütteki önemi ve pozisyonu, yani "Önder Apo", PKK, KCK, Kongre, Yürütme Komitesi, Kandil ve bunların dışındaki SDG.

Hatırlayalım, 27 Şubat'ta terörist başı Öcalan bildirisinde temel olarak şunları söyledi:

  • İlk olarak, "PKK kendini feshetmelidir".
  • İkincisi, "kongrenizi toplayın ve karar alın".
  • Bir diğeri, "tüm gruplar silah bırakmalıdır".

Terörist Öcalan, KCK ve Kongre-Gel çerçevesinde duyuru yaptı.

İfadedeki "kongre" ve "tüm gruplar" önemlidir. 

Kandil demek, KCK demektir.

"Merkez Yürütme Komitesi" denen yer, Kandil'de KCK'dadır.

Örneğin Murat Karayılan, Duran Kalkan, Cemil Bayık Kandil'dedir. KCK Kongre-Gel ile tüm grupları tasfiye ederse, PKK feshedilmiş demektir.

Bunun içinde Irak, Suriye ve İran'dakiler bulunur.

Ancak yukarıda açıkladığım gibi, Suriye'de iki ayrı durum oluştu denebilirse de, PYD / YPG ve SDG şeklinde, bunlar tek çatı altında da isimlendirilebilir, bu durumda SDG der geçerler.

Bu biraz da ABD'ye bağlı husustur.

1 Mart'ta PKK Yürütme Komitesi, Öcalan'ın çağrısına uyacağını duyurdu.

Buna "Önderlik çağrısı" demekteler.

PKK Yürütme Komitesi duyurusu da burada görülmektedir. 

Komitenin kararı:

… Önder Apo'nun Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı'nın hayata geçmesinin önünü açmak için, bugünden geçerli olmak üzere ateşkes ilan ediyoruz…


Suriye'de PYD'nin başındaki Salih Müslüm "karara uyarız" diyor. 


O halde bu konunun püf noktası nedir?

ABD'nin 2015'te kurduğu SDG bu KCK çatısı içinde değildir.

Irak ve Suriye'den çeşitli (tüm) gruplar tasfiye edilirse, SDG'ye iltihak edebilirler.

SDG'nin başındaki ABD'nin "general" dediği terörist Mazlum Abdi "bildiri bizi bağlamıyor" dedi. 

ABD, Trump'ın kararı çerçevesinde CENTCOM kendince Fırat'ın doğusunda işleri toparlayıp, geliştirilmiş şekliyle "müttefikleri" SDG'ye devredip, bölgedeki asker sayısını azaltmak istiyor olabilir.

Kurilla, Trump'a raporunu bu çerçevede vermiş olabilir. 

Terörist Mazlum Abdi'nin PKK'lı olduğu Türkiye ve SMO için net, ancak bu proje içinde SDG ile PKK Yürütme Komitesi ayrı görülüyor.
 


Kandil'in ilk tepkisi

Terörist Öcalan'ın çağrısına Kandil'den ilk tepki gecikmeden geldi. Hazırlı oldukları düşünülebilir.

Kendi jargonlarıyla bir takım şeyler söylemişler.

İfadelerinden, terörist Öcalan‘ın çağrısına uyacaklarını, bununla ilgili iç prosedürlerini başlattıklarını anlayabiliriz. 

Bu aslında genel bakışla olumlu bir gelişme, fakat söylediklerinin içinin doldurulması için 4-5 aylık bir sürenin daha geçmesini bekleyeceğimiz, olaylar geliştikçe anlayabileceğimiz hususları içeriyor. 

Diğer taraftan Türkiye, ifade edildiği üzere, Suriye'nin toprak bütünlüğünden yana.

Ancak Amerika Birleşik Devletleri'nin SDG projesini devam ettirdiğini de görmemiz gerekiyor.

Bölgedeki Amerikalı yetkililer, SDG şemsiyesi altındaki bölgeyi tahkim ederek, ki burada Kandil'deki grupları kullanılır mı (!) bu başka bir mesele, sonuçta, Trump'ın söylediğini yapmak ve kendi askerini çekmek amacıyla, uygun bir zemin hazırlamak istiyor olabilirler.

İsrail'in de böyle bir beklentisi var. Kendine yakın bölgenin emniyete alınması açısından taşeron olan PKK terör örgütünün yetişmiş militanlarından faydalanabileceğini varsaymamız gerekiyor.

Kandil ve Irak bölgesi, alacağı kararlarla Suriye bölgesinde gruplaşabilir, militanlarını ve silahlarını burada tutabilir, bu hususu işaret etmek istiyorum.

Yani SDG adıyla Amerika'nın projesi sürüyor. Bir takım Irak'taki unsurlar da buraya kaydırılabilir.


Terörsüz Türkiye

"Terörsüz Türkiye!" başlıklı makalemde durumu geniş biçimde analiz etmiştim.

Burada ifade edeceğim şu, Türkiye kendisi açısından bu şartlarda olabilecek en uygun koşulları sağlamaya devam edecektir. 

Bu konu net, terörsüz Türkiye için PKK'nın feshi! 

Teröristler başka isimlerle başka yerlerde ne yaparlar, bu bir soru işaretidir.

Bu hususlar zamanın içinde yapılacakları içermektedir.

Türkiye terörü bir pazarlık konusu etmeyecektir.

Şimdilik bizden uzak dururlarsa, sorun yok.

Türkiye'nin hukuku bellidir, suçlular gelirler, teslim olurlar, cezalarını çekerler.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU