Bugün, Beyaz Saray'da yankılanan bir söz düellosuna, savaşın ortasındaki bir liderin çaresizliğine ve küresel güç oyunlarının gölgesinde sıkışmış bir çatışma sürecine bakacağız.
Tarih 28 Şubat 2025 ve Donald Trump ile Volodimir Zelenski arasındaki son karşılaşma, diplomasinin ne kadar sert ne kadar kişisel olabileceğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Trump ve Zelenski, Beyaz Saray'da bir araya geldi.
Ama bu, dostane bir el sıkışma ya da ortak bir vizyon sunumu değildi.
Trump, Ukrayna liderini adeta kabahat işlemiş bir çocuk gibi azarladı.
"Müteşekkir olman lazım" dediği duyuldu.
Zelenski'yi ABD'nin milyarlarca dolarlık desteğini takdir etmemekle, hatta barışı riske atmakla suçladı.
Öyle ki, planlanan ortak basın toplantısı iptal edildi.
Trump, kapıyı gösterircesine şu sözlerle görüşmeyi bitirdi:
Barışa hazır olduğunda geri gel.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Peki, bu ne anlama geliyor?
Trump'ın sert üslubu yeni değil.
Zaten o, her zaman kişisel pazarlıkların adamı oldu.
Ama burada daha büyük bir resim var:
Ukrayna, Rusya'ya karşı ezilmeden ayakta kalmaya çalışırken, ABD gibi süper güçlerin kaprislerine ne kadar dayanabilir?
Zelenski, savaşın başından beri çatışma sürecini devam ettirme konusunda kararlı göründü.
Ama neticede hiçbir jeopolitik derinliği olmayan, komedyenlikten gelip tanklara kafa tutmaya çalışan bir adamdan bahsediyoruz.
Ama dünün görüntüleri, onun acizliğini, liderlik ve irade krizini, garibanlığını, yani bağımlılığını da hatırlattı.
Hiç kuşkusuz Ukrayna'nın nefesi, Batı'nın silahlarına ve parasına bağlı.
Şimdi şunu soralım: Zelenski boyun eğer mi?
Trump'ın barış baskısı, Rusya'ya taviz verilmesi demek.
Zira Donbas'ta toprak bırakmak, NATO hayalini rafa kaldırmak demek.
Eğer eğilirse, belki içeride "vatan haini" damgası yiyebilir ki, bu siyasi açıdan sonu olur.
Ama direnirse?
Yardımlar azalır, cephede kayıplar artar, halkın morali çöker.
Bu, tam bir çıkmaz.
Zira Ukrayna, savaş boyunca çekmediği dert, çile kalmamış bir ülke: şehirler harap, milyonlar evsiz, ekonomi bitik.
Sahi, Zelenski'nin yerinde olsanız ne yapardınız?
Trump'a dönersek; yardımları tamamen keser mi?
Sanmıyorum.
Rusya'ya zafer hediye etmek, onun "Amerika'yı büyük yapma" iddiasına ters.
Lakin, Ukrayna'ya yönelik desteği bir sopa-ödül oyununa çevirebilir.
Dolayısıyla Zelenski "uslu durursa" silah akar, aksi takdirde kesintiler kapıda.
Bu, Trump'ın iç politikadaki tabanını da memnun eder ve "Ukrayna'ya niye bu kadar harcıyoruz?" diye soranlara bir cevap olur.
Peki, Ukrayna toparlanabilir mi?
Zor. Çok zor.
Yıkım çok derin, yaralar çok taze.
Ama tarih, inatçı ulusların küllerinden doğduğunu da gösteriyor.
Yine de en büyük engel ne olur?
Belki para, belki liderlerin kaprisi, belki de dünyanın yorgunluğu.
Hatta belki de Zelenski'nin kendisi.
Belki de Ukrayna halkı ve hatta ordusu "yetti bu saçma sapan macera" deyip, bambaşka bir yola sapacak.
Biz bu ihtimalleri tartışırken, Zelenski'nin omuzlarında bir ülkenin kaderi var.
Trump'ın azarları, Putin'in tankları, halkının çığlıkları arasında sıkışmış bir adam var karşımızda.
"Ne çektin be Zelenski!" dedirten bir hikâye bu.
Ve hikâye burada bitmiyor.
Çünkü savaş da diplomasi de devam ediyor.
Bu arada Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev çok sert bir açıklama yaptı:
Trump ilk kez kokain palyaçosunun yüzüne gerçeği söyledi: Kiev rejimi Üçüncü Dünya Savaşı'yla oynuyor. Nankör domuz, efendilerinden hak ettiği tokadı yedi.
Medvedev'in bu açıklaması, Rusya'nın üst düzey isimlerinden gelen karakteristik üslubun bir örneği.
"Kokain palyaçosu" diyerek Zelenski'yi hedef alması ve "nankör domuz" gibi ifadelerle aşağılaması, Medvedev'in son yıllarda iyice keskinleşen Batı karşıtı ve Ukrayna düşmanı retorik çizgisini yansıtıyor.
Trump'ı övmesi ise, Rusya'nın, Trump'ın Kiev'e yönelik eleştirilerini, üstü kapalı da olsa kendilerine destek olarak gördüğünü gösteriyor.
Çünkü Medvedev'e göre, Trump'ın Zelenski'yi azarlaması, Rusya'nın "Kiev rejimi dünyayı kaosa sürüklüyor" iddiasını haklı çıkarıyor.
Medvedev'in sözlerini ciddiye almak gerektiği düşünüyorum.
Zira bu tarz açıklamalar, Rusya'nın stratejik mesajlarını dünyaya iletme yöntemi.
Medvedev'in sert dili, hem içerdeki milliyetçi tabanı tatmin etmeyi hem de dışarıda Ukrayna ve Batı'ya psikolojik baskı kurmayı hedefliyor.
Özellikle "üçüncü dünya savaşı" gibi ifadeler, abartılı gibi dursa da Rusya'nın nükleer kartını ya da büyük bir çatışma tehdidini masada tutma çabasını gösteriyor.
Trump'ı bu işe dahil etmesi hiç de tesadüf değil; ABD'nin Ukrayna'ya desteğini zayıflatabilecek her türlü söylemi kullanmak istiyorlar.
Medvedev'in Zelenski'ye "nankör domuz" demesi ise, Ukrayna'yı Batı'nın kuklası gibi göstermesini pekiştirme amacı taşıyor.
Ciddiye alınmalı. Çünkü bu sözler Rusya'nın niyetlerini ve bir sonraki adımını anlamak için bir ipucu.
Hatta Rusya'nın ileride daha agresif bir hamle yapacağının sinyali de olabilir.
Bir ihtimal daha var; mevcut durumu lehine çevirmeye yönelik bir blöf de olabilir.
Ama şurası kesin ki, bu kanlı oyunun kaybedeni şimdilik Zelenski gibi görünüyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish