Trump'ın "çılgın adam" tavrı ne kadar gerçek ve nereye kadar geçerli?

Faik Bulut Independent Türkçe için yazdı

İllüstrasyon: Adrià Fruitós/Foreign Policy

ABD topraklarını genişletme hedefiyle göreve başlayan Donald Trump, 4 Şubat 20025'te Netanyahu ile katıldığı ortak basın toplantısında dünyayı hayrete düşüren bir konuşma yaptı:

ABD, Gazze'yi devralacak, sahiplenecek, yıkıp Ortadoğu Rivierası olarak yeniden yaratacak!


Bu demece şaşırıp, projeyi çılgınca bulanlar arasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun danışmanları bile vardı.

16 Şubat 2025'te Al Arabiya televizyon kanalının "Kabil Li'l-Cedel" adlı programında konuşan Suudi Arabistan'ın eski istihbarat başkanı Prens Faysal, "Mevcut ABD yönetiminin 'geçmişte hiç olmadığı kadar İsrail'in çıkarlarına doğru sürüklendiğini" belirtti. 1

Trump'ın Gazze'yi istila ve Amerikan askeriyle kontrol etme planına karşı çıkan Demokrat Parti temsilcileri ise tepkilerini farklı şekillerde dile getirdiler. Bilhassa Dış İlişkiler Komitesi üyesi Senatör Tim Kaine, Trump'ın projesini "akıl ve izandan yoksun, çılgınca" bulduğunu açıkladı. 2

"Delice, çılgınca, akılsız ve mantıksız…" gibi tanımları sadece Trump için değil; ekibi ve özel temsilcileri için de kullanmak mümkün. 
 


Nitekim Almanya'nın Münih kentinde düzenlenen 61. Münih Güvenlik Konferansı (MSC 2025) sırasında gerçekleştirilen 8. Ukrayna Yemeği etkinliğinde konuşan ABD'nin Ukrayna ve Rusya Özel Temsilcisi Keith Kellogg, Avrupa'nın Rusya-Ukrayna Savaşı'nı sona erdirmek için yürütülecek barış müzakerelerine doğrudan katılmayacağını, ancak çıkarlarının da göz ardı edilemeyeceğini belirtti.

ABD'nin yeni Başkan Yardımcısı James David Vance ise şunları söyledi:

Avrupa'ya karşı en çok endişe duyduğum tehdit Rusya değil, Çin değil, başka herhangi bir dış aktör değil! Endişelendiğim şey içeriden gelen bir tehdit: Avrupa'nın en temel değerlerinden, Amerika Birleşik Devletleri ile paylaştığı değerlerden uzaklaşması. 3

 
Amerikalı siyasetçi ve uzman akademisyen Daniel W. Drezner, Trump'ın ikinci kez başkan seçilmesi münasebetiyle ABD dış politikasına etkisi bilinen Foreign Policy (Dış İlişkiler) dergisine 5 Ocak 2025 tarihli ve "Does The Madman Theory Actually Work?" (Çılgın Adam Teorisi, Günümüzde de Geçerli mi?) başlıklı uzunca bir yazı yazdı. 4

Amerikalı akademisyen, Trump'ın birinci iktidar dönemindeki davranışlarını başlangıç noktası alan bu değerlendirmesinde şunlara dikkat çekiyordu:

2016 yılında başkanlık seçimine ilk aday olduğunu açıklaması sırasında Trump, kelimenin tam anlamıyla uçuk kaçık ve pervasız bir adam olduğu yolunda bir izlenim yarattı. Seçim kampanyası süresince öfkesini ve cem gazabını dile getirmekten geri durmadı.

Aynı yıl Cumhuriyetçi Parti saflarındaki sınavını ve münazarasını fırsat bilerek öfke paltosunu memnuniyetle taşıyan asabi adam görüntüsü verdi. Zira kendisine göre ülke yeteneksizlerin elinde büyük bir kaos ortamına sürüklenmişti.

Trump envai çeşit deliliğin, kaçıklığın, çılgınlığın, asabiliğin ve pervasızlığın şahsında toplandığına dair bir fikir-algı oluşturdu. Her konuşmasında bilinenin dışında aykırı bir başkan olacağını vurguladı. Bazı şeyleri başarabilmek için ne yapacağı öngörülemez olmanın ve belli ölçüde çılgınca davranmanın elzem olduğunu söyledi. 5


2015 yılında bir iş insanının söylediği "Şu Trump'ın işi belli olmaz, öngörülemez!" yolundaki tespitinin pek yerinde olduğunu da söyledi.

Nitekim ilk seçim konuşmasında kendisinden önceki Başkan Barack Obama'nın dış politikasını eleştirirken, "Ne yapacağı öngörülemez bir ulus olmak zorundayız!" ifadesini kullandı. 

Hakkında çıkan "deli dolu adam, sinirli kaçık" söylentilerini daha da pekiştirmek için Trump, 2017'de Güney ve Kuzey Kore ilişkilerinde öfkeli ve tehditkâr söylemleri bolca kullandı.

Öyle ki Trump BM kürsüsündeki konuşmasında Kuzey Kore Başkanı Kim Jong-un için "Füze Adam" lakabını kullanarak kendisiyle alay etmişti.

Ağustos 2017'de basın önünde şu açıklamayı yaptı:

Kuzey Kore, Amerika'ya yönelik tehditler savurmaktan derhal vazgeçmelidir. Aksi takdirde kendisi daha önce hiç olmadığı ölçüde kuvvet, şiddet, ateş ve öfkeye maruz kalacaktır.


İlk döneminde Trump ABD'nin ticari temsilcisi Robert Lighthizer aracılığıyla Güney Koreli meslektaşlarına şu haberi iletmişti:

Bizim belirlediğimiz şartlarda ticari sözleşmeler imzalamalısınız. Gerekli tavizleri vermediğiniz takdirde şu Deli Trump, görüşmelerden çekilebilir ve siz de yüzüstü kalırsınız.


Özetle Trump, kendisine atfedilen "deli, çılgın, kaçık" sıfatlarını üstün bir meziyet olarak algılayıp uluslararası ilişkilerde lehine kullanmaktadır.

Bu haliyle Trump, adeta Soğuk Savaş dönemi Amerikalı başkanlardan Richard Nixon'un duygularını taşıyor gibidir.

Nitekim 1966-73 yılları arasında Beyaz Saray'da görev yapan Amerikalı siyasi danışman ve iş insanı Harry Robbins Haldeman şöyle diyordu:

Nixon hasım ve düşmanları nezdinde öfkeli ve çılgın biri izlenimi yaratmayı pek severdi; gerektikçe bu yöntemi kullanmaktan geri durmazdı. Nixon gitti. Bu çılgın tavırlarında hem başarılı oldu hem de başarısız. Ondan geri kalan ise 'deli siyaseti' yahut 'çılgın politika' kavramı oldu.


Burada yazının akışına ara verip birkaç noktayı açıklığa kavuşturmalıyım:

Her şeyden önce son yıllarda sıkça sözü edilen bu "deli siyaseti" yahut "çılgın politika" veya "kaçık siyaseti" kavramının pek yeni olmadığını ve sadece Trump ile ekibiyle sınırlı kalmadığını belirtmek isterim.

Küresel mali ve siyasi oligarşinin başvurduğu yeni bir yöntemle karşı karşıyayız.

Bu evrensel fenomenin küresel sermayenin en gerici, en vurguncu, en baskıcı ve en zalim zümresinin iktidardaki temsilcilerinin söylem ve pratiklerinde somutlaştığını görmekteyiz. 

Bir bakıma emperyalizmin önceki kriz yönetme tarzını köhnemiş ve fazla yumuşak bulan yeni oligarşinin temsilcilerinin, terminatör (yok edici, yıkıcı, tahripkâr) misali yerleşik uluslararası kurallar ile teamülleri ortadan kaldırıp yerine kendi şok edici, sarsıcı ve travmatik yöntemlerini devreye soktukları bir dönemden geçmekteyiz.


Deli siyaseti, çılgın siyaset tezi nedir?

Dünya ve bilhassa ABD dış politikasını etkileme gücündeki yayınlarıyla bilinen Foreign Policy, "çılgın politika" veya "deli siyaseti" tezi hakkında D.W. Drezner imzalı bir yazı yayımladı. 

Amerikalı siyaset bilimci Daniel W. Drezner'in kısa biyografisine değinelim:

Muhafazakâr bir Yahudi ailenin çocuğu olarak 1968'de Syracuse/New York'ta dünyaya gelen Drezner, Uluslararası İlişkiler ve Uluslararası Politik Ekonomi alanındaki yorumlarıyla tanınır.

Tufts Üniversitesi Fletcher Hukuk ve Diplomasi Okulu'nda uluslararası siyaset profesörüdür.

"The End of American Exceptionalism: Trump's Reelection Will Redefine U.S. Power" (Müstesna Amerika'nın Sonu: Trump'ın Tekrar seçilmesi ABD'nin Gücünü Yeniden Belirleyecektir) başlıklı 13 Kasım 2024 tarihli makalesinde "Trump'ın 'Deli Siyaseti' tezini benimseyip bunu alabildiğine kullandığını" yazmıştı. 6

Aslına bakılırsa bu "çılgın politika" tezini ilk ortaya atan kişi Drezner değildir.

Uluslararası ilişkileri yönetmede gerektikçe başvurulan "Deli adam politikası"nın tarihi 1517 yılına kadar uzanmaktadır.

Dünyaca ünlü İtalyan devlet adamı, askerî strateji uzmanı, şair ve oyun yazarı Floransalı düşünür Niccolò di Bernardo dei Machiavelli, Livius Üzerine Söylevler isimli çalışmasında "Bazı durumlarda deli gibi görünmek son derece faydalıdır" tespitini yapmıştır. 

Amerikalı bazı fikir adamları "deli adam/çılgın adam" tezini modern zamanlara uyarlanacak tarzda geliştirmiş; kimi politikacılar da karşı taraftan daha fazla taviz koparabilmek maksadıyla zaman zaman bu yöntemi kullanagelmişlerdir. 

I. Dünya Savaşı'nın ilk yıllarında strateji uzmanı iki Amerikalı, "Çok sert ve hatta çılgın gibi görünüp öyle davranmanın muhtemel olumlu getirileri olabileceği" noktasında fikir birliği içindeydiler. 

Bunlardan biri olan siyasi aktivist, ekonomist ve askeri analizci Daniel Ellsberg (1931-2023) idi.

Kendisi Nixon üzerine çalışmalarıyla da bilinmektedir.

İkincisi ise dış ilişkiler, ekonomi, millî güvenlik ve nükleer strateji konularında uzman olan Thomas Crombie Schelling'dir.

Schelling, The Strategy of Conflict isimli kitabında şu tespiti yapmıştır: 

Gayet akıllı ve azimli diye bilinmek, uluslararası mücadelelerde makbul bir meziyet olarak pek itibar görmez. Oysa her an her şeyi yapabileceğine dair izlenim veren kaçık/çılgın adam profili, çok kimse nezdinde böyle bir delinin muradına ermek için envai çeşit tehdidi gerçekleştirebileceğine dair kanaat uyandırır ki, bu da karşı taraftan istenen tavizlerin elde edilmesinin mantıklı bir yoludur.


Her durumda gerek Schelling gerekse Ellsberg, "Hiçbir ABD başkanının bu yola başvurmaması gerektiği ve bu tür hilebazlıkların uzun vadede fiyaskoyla sonuçlanma ihtimalinin büyük olduğu" konusunda hemfikirdirler.

Bu teze sıkça başvurup her sıkıştığında kullanmaktan çekinmeyen politik şahsiyetlerden biri de ABD'nin 37. Başkanı Richard Nixon'dur. 

Kanadalı yazar ve gazeteci Michael McClure, ABD eski Başkanı Richard Nixon'un sürdürdüğü Vietnam Savaşı politikasının arka planını yazarken onun için "Çılgın adam, sağı solu belli olmayan deli!" kavramlarını kullanmıştır.

Şöyle ki:

Dönemin ABD Başkanı Nixon, hasım komünist blok ülke liderleri nezdinde kendisinin öngörülemeyen ve ne yapacağı belli olmayan mantıksız biri olduğu izlenimini yaratmak için Deli Adam Tezi'ne (The Madman Theory) başvurmuştu.

Maksat, bahsedilen komünist liderlerin ABD'yi kışkırtmaktan kaçınmalarını sağlamaktı! R. Nixon'un o tarihteki yardımcılarından biri olan Henry Kissinger de Paris'teki barış görüşmelerinde, düşmanı Kuzey Vietnam heyetine karşı bu tezi kullandı. 

Görüşmeler tıkandığında ve Vietnam heyeti artık masadan çekilmek üzereyken Kissinger 'iyi görüşmeci' rolüne soyunup şöyle demişti:

'Beyaz Saray'da oturan şu adam (yani Nixon) galiba delinin tekidir. Arada bir kendisini sakinleştirmezsem, Vietnam'da taş üstüne taş bırakmayacaktır. Nitekim siz masadan kalkar kalkmaz, Beyaz Saray'daki ağır bombardıman (B52) uçaklarının tekrar şehirlerinize bomba yağdırması için emir verir. Kısacası siz tutumunuzu biraz yumuşatıp bazı tavizler verirseniz ben de o çılgını biraz olsun sakinleştirip dizginlemiş olurum.'


Trump'ın deli adam politikasının sınırları

Trump'ın ikinci kez başkan seçilmesini izleyen süreçte "çılgın adam/zırdeli adam" politikası/ kavramı yeniden dolaşıma sokuldu.

"Trump, delinin tekidir. Saati saatine, günü gününe uymaz; ne yapacağı bilinmez, sağı solu belli olmaz" türünden söylemler, adeta Trump dönemi politikasının test alanı ve pusulası işlevini görmeye başladı. 

Nitekim siyasi, askeri ve ekonomik kazanımlar elde etmek maksadıyla başvurulan gözdağı, tehdit, korkutma, dehşet saçma politikasının bazı hasımlar ve müttefikler üzerindeki etkisi ortaya çıkmaya başlamıştır. 

Uzmanlar ikinci iktidar döneminde Trump ve ekibinin başvurduğu bu yöntemi "Yaratıcı olmayan kaosun yol açtığı istikrarsızlık ve hasımdan ziyade dostları etkileyen olumsuz muğlaklık" diye tanımlıyorlar. 

Grönland Adası'nın alınması, Kanada'nın bir Amerikan eyaleti haline getirilmesi, Filistin halkının Gazze'den çıkarılması ve buranın Riviera gibi bir tatil-turizm merkezi olma hayali, Meksika Körfezi'nin adının değiştirilmesi, Kanada-Meksika-Çin mallarına büyük gümrük vergileri konulması gibi örnekler "Deli Adam Tezi"nin güçlendirilip istenen amaca ulaşma hedefinin aracı olarak kullanılmaktadır. 

Böylece hem dostların hem de düşmanların akıllarını karıştırıp bu şaşkınlıktan istifade beklenen/istenen tavizlerin koparılması hedeflenmektedir. 

Kaotik bir yöntemle etrafa dehşet saçmanın kendisi de umulan/beklenen ticari-askeri-ekonomik sözleşmelerin imzalanmasında işlevsel bir rol oynamaktadır.

Ancak bu tür dehşetengiz kışkırtmalarla tehditlerin her zaman istenen sonucu vermeyeceği de açıktır.

Mesela Filistin halkının tehciri bölgedeki saha gerçekliğine uygun değildir.

Kanada'nın 52. Eyalet olması, hele hele Grönland Adasının işgali sıradan bir hadise değildir. 

Ne var ki bu tür önerme ve söylemler, ikili ilişkilerin müzakerelerinde denklem ve denge değişikliklerine yol açabilmekte; yeni bir müzakere ortamı yaratıp Amerikan çıkarlarıyla taleplerine uygun önceliklerin belirlenmesinde işe yarayabilmektedir. 

Ezcümle "deli adam" tezi bazı ortam ve durumlarda geçerli olabilir.

Gelgelelim tarih, bu tezi uygulamaya kalkanların başarılı sonuçlar almasının garantili olmadığını da göstermiştir. 

Mesela "deli adam, çılgın adam; ne yapacağı belli olmayan kişi" rolünü iyi oynamasına rağmen Nixon 1960'larda baş düşmanı sayılan Vietnam ile Sovyet yönetimini "çılgınlığına" inandıramamıştı.

Sonuçta ABD, askerlerini Vietnam'dan çekmek zorunda kalmıştı.

Keza Trump, baş düşmanlarından biri saydığı ve şer gücü sayıp şeytanlaştırdığı Kuzey Kore'yi haritadan silmek istediğini de açıklamıştı.

Ne var ki çok geçmeden bizzat ziyaret ettiği Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ile el sıkışmak zorunda kalmıştı. 

Benzer bir taktiği Çin'e karşı da kullanan Trump, bu ülke mallarına yüksek gümrük vergileri uygulamaktan geri durmadı. Ancak aynı ülke yöneticileriyle yeni ticari sözleşmeler imzalamak zorunda kaldı. 

Görüleceği gibi tehdit, gözdağı ve şiddeti esas alan "deli adam politikası" evrensel ölçekte sarsıntı, istikrarsızlık ve büyük çalkantılara yol açmaktadır.

Umulan sonuç her zaman kazanma, Amerikan barışı (Pax Americana) ve huzur olmayabilir; giderek kapışma ve sürtüşmeleri de kapsayan uluslararası mücadelelerin önü alınamayabilir. 

Sıkça başvurulacak olan bu "çılgın siyasetler" zaman içinde yalama olup etkisini ve hükmünü de yitirebilir.


Yazar Jim Scuitto'nun mercek altına aldığı Trump çılgınlığı

Son zamanlara kadar "deli/çılgın adam" tezi hakkında yapılan siyasi ve felsefi içerikli önermelerin başarısı hususunda da büyük kuşkular ortaya çıktı.

Bilhassa "deli dolu biri" görüntüsü veren Nixon'un 1960'lı yıllardaki savaş ve mücadele taktiklerinin fiyaskoyla sonuçlanması bu tür kuşkuların artmasına yol açtı. 

Jim Sciutto, 2020 yılında yayımlanan "The Madman Theory: Trump Takes On the World" isimli kitabında "kaçık-deli-çılgın" lakabıyla hasımlarının ve bilhassa düşman komünist liderlerin gözünü korkutup yıldırma taktiğine ilk başvuran başkanın Nixon olduğunu yazıyor. 

Yaratılan izlenimin şöyle olduğunu da söylüyor:

Sağı solu belli olmayan Nixon icabında nükleer silah kullanmaktan asla geri durmaz!


Ve devam ediyor:

Yarım asır (50 yıl) sonra, bu taktiği devralan kişi Donald Trump oldu. Trump bazen maksatlı bazen de kasıtlı olmayan biçimde kendisine yakıştırdığı 'deli adam/çılgın adam' lakabıyla Kuzey Kore lideri Kim Jung-un tehdit edip ortadan kaldırılmasına yönelik tehditler savurdu.

Ancak sonunda bizzat ülkesine gidip Kim'in liderliğine hayranlığını ve muhabbetini dile getirdi. Benzer şeyi pek beğendiği ve aynı zamanda nefret ettiği Putin'e yapmış; Recep Tayyip Erdoğan'ın Suriye'ye girmesi için yeşil ışık yakmıştı.


Trump; karmaşa, kaos ve krizi bir araç olarak kullanmaktan geri durmuyor.

Sadece hasımlarını bastırıp sindirmek için değil; aynı zamanda içeride ve dışarıdaki kurulu dengeleri de altüst etmek için de kullanıyor.

Mesela ABD'deki resmi kurumların yarısından fazlasına kendi ekibini getirip yerleştirdi.

Hâlbuki genel teamül, her yeni başkanın kurumlarda çalışan görevlilerin toplam sayısının sadece dörtte biri kadarını değiştirmesidir.

Sadece Beyaz Saray ve başkent Washington'dakileri değil, ülkenin her eyaletinde bulunan resmi kurumların önemli bir kısmını kapatan, belli bir kesiminde çalışanları görevden alan veya işlevsiz kılan Trump, son olarak Genelkurmay Başkanını değiştirdiği ordu ve istihbarat teşkilatlarının bünyesinde de köklü değişiklikleri başlattı.

Kimine göre Trump, orduyu daha fazla siyaset alanına çekiyor veya siyaseti ordu saflarında yaygınlaştırıyor.

Trump hakkında çok sayıda eleştirel kitabı olan ünlü Amerikalı yazar Bob Woodward, "Fear: Trump in the White House" (Dehşet: Trump Beyaz Saray'da) başlıklı çalışmasında şöyle bir gerçeği kamuoyuyla paylaşıyor:

Personelden sorumlu Bob Robert, Trump'ın çılgınmış gibi bir görüntü vermekten vazgeçmesi için üç yıl boyunca dil dökmüştü. Gelgelelim zaten sözü ile davranışı birbirini tutmayan, son derece takıntılı ve değişken bir mizaca sahip olan Trump bu tür saçma sapan fikirlere kendini kaptırmıştı bir kere.


23 Şubat 2025 tarihli haber-yorumunda The Washington Post gazetesi, "Trump bir ay içinde ABD'nin yüzyıllık dış politikasını yerle bir etti; saatin akrep ile yelkovanını geri götürüp kurmayı tasarladığı imparatorluğu sayesinde dünya âlemden fidye almak suretiyle topraklarını genişletme çabasında…" şeklinde bir tespit yapıyor. 

ABD'nin durmuş oturmuş ve geleneksel bir nitelik kazanmış olan dışişleri bakanlığının politikaları da bu olumsuz değişimlerden nasibini almaktadır.

Onun alternatif diye sunduğu şeyler fiiliyatta Amerikan değerleri ile milli güvenliğin temelini yıkmaya başlamıştır. 

On yıllardan günümüze ABD'nin dostları, müttefikleri ve ortakları konumundaki ülkeler yüzüstü bırakılıp Amerikan himayesinden yoksun hale getirilmektedir

Meksika, Kanada, NATO üyesi ülkeler (özellikle Avrupa) ve Ukrayna'ya kadar uzanan müttefiklerine sırtını dönebiliyor.

IŞİD'e karşı ortak mücadele ettiği Kürtleri de ihmal edebiliyor. 

Trump, dostlarını ortalıkta bırakıp kendisinden uzaklaştırırken düşmanlarını rahatlatan siyaset ve yaklaşımlar içindedir.
Taraftarlarına bakılırsa yeni ABD Başkanı, uzun vadeli stratejik başarıların peşindedir.

O, üç boyutlu satranç tahtasında oynamaktadır. Hâlbuki ilk iktidarının dört yılında kısa vadeli hesaplarının tutmadığı görülmüştür. 

Beyaz Saray bürokrasisi Trump'ın gerçek anlamda bir planı olmadığı konusunda hemfikir gibidir.

Yönetim kademelerinde görevli bütün ciddi siyaset uzmanlarından Trump'ı uyaranlar ya işten atıldılar yahut başkanın gemisinden atlayıp uzaklaştılar.

Ancak son zamanlarda işi bırakıp gitmeyenler sonuna kadar koltuklarında direnmek suretiyle Trump siyasetinin işlevsiz halini ve skandallarını kamuoyuyla paylaşarak halkın sokağa dökülmesine çalıştıklarını ifade ediyorlar. 

Jim Sciutto idari makamlarda daha önce çalışmış veya halen görevde bulunanlar ile yaptığı görüşmelerde Trump'ın düzensiz, hesapsız kitapsız dış politikasının özünü yakalamaya çalışıyor.

Buna göre akıllıca formüle edilmiş ama otoriter ve zorlama üzerine kurulu "Deli Adam Tezi" doğrultusunda hareket eden Trump'ın küresel politikası başlı başına felakettir.

Evet, diktatörleri öven ve dostlarını aşağılayan ABD Başkanı kaosu jokermiş gibi kullanmaktan çekinmemektedir.

Hâlbuki 4 yıllık ilk iktidarı sırasındaki gelişmeler göstermiştir ki Trump'ın bu stratejisi çözdüğünden daha fazla problem yaratmakla sonuçlanmıştır.

Dünya ölçeğinde kaos yaratmaya eğilimlidir ki, şimdiye kadar olmadık ölçüde alabildiğine istikrarsız, şiddet taşıyan ve yoksul bir ortam yaratacaktır. 


"Çılgın adam" tezi, hâlâ tartışılıyor

Her şeye rağmen "çılgın adam" tezi, hâlâ tartışılmakta ve hakkında değişik fikirler öne sürülmektedir.

Mesela kadın akademisyen Prof. Roseanne W. McManus, Penn Üniversitesinde "The Causes and Effects of Reputations for Madness in International Politics" başlığı altında yaklaşık iki yıl önce, "Çılgın diye şöhret olmanın uluslararası politikadaki nedenleri ve etkileri hakkında" bir sunum yapmıştır. 

Buna göre; belli şartların sınırlandırdığı bazı durumlarda "kaçık veya deli adam" gibi görünme stratejisi istenilen sonuca ulaşabilir. Zira kimi liderler delilerin taktiklerinden ziyade faziletlerinin daha makbul olduğunu düşünebilirler.

Bazen de çılgınların aslında belli bir noktada ayak direyip üzerinde ısrar ettikleri kanaati ortaya çıkabilir. 

Keza belli bir davaya adanmışlık duygusuyla bağlı olanların delilik yapmaları da istenilen sonuca götürebilir.

Bu haliyle bakıldığında sınırlı bir çılgın adam taktiğine veya hafif meşrep kaçık yöntemine başvurmak, önemli krizlerin müzakere süreçlerinde fayda getirebilir.

Böyle bir sınırlı tanım Trump için de geçerli olabilir.

Ne var ki Trump'ın ikinci döneminde tümüyle kaçık rolünü oynayıp bunu sonuna kadar devam ettirmesi hayli şüphelidir.

Çünkü ilk iktidarı sürecinde zorlama biçimde büründüğü kaçık/çılgın adam profili, hemen bütün pazarlık ve diyaloglarda neredeyse fiyaskoyla sonuçlanmıştı.

Söz gelimi şaşaalı biçimde ele aldığı ekonomik önlemler vasatın altındaydı. 

Keza dış politikada pek övündüğü Avraham Anlaşmaları onun savurduğu tehditlerden ötürü değil, anlaşma karşılığında sunduğu cazip mükâfatlar yoluyla gerçekleşmişti.

Daha da önemlisi Trump'ın tehdit, baskı, şantaj ve korku üzerine bina ettiği deli adam tezi düşmanlarından çok dostlarını ve müttefiklerini ürkütüp onların uzaklaşmalarına yol açmıştı. 

 

 

Kaynaklar:

1. https://turkish.aawsat.com/k%C3%B6rfez/5113042
2. https://www.independentarabia.com/node/617214/, 5 Şubat 2025.
3. https://tr.euronews.com/my-europe/2025/02/16/munih-guvenlik-konferansindan-dikkat-ceken-7-alinti, 16 Şubat 2025.
4-5. https://foreignpolicy.com/2025/01/07/madman-theory-international-relations-unpredictability/.
6. https://democraticac.de/?p=100927, 13 Kasım 2024.
7. https://www.alaraby.co.uk/opinion/, Bişar Nerş, 25 Şubat 2025.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU