Perşembenin gelişi çarşambadan belli olduğu için, Donald Trump yönetiminin Ukrayna'ya yapılan askeri yardımları durdurmasına şaşırmamak gerekir.
Beyaz Saray görevlisinin Reuters'a verdiği bilgide, Ukrayna tarafının barış anlaşması imzalayacağından emin olmadıkları için yardımı durdurduklarına dair sözleri, "adet yerini bulsun" kategorisine dahil edilmeli.
İşin ilginç yanı, geçen 28 Şubat'ta yaşanan skandaldan sonra Volodimir Zelenski'nin Ukrayna'sının "barış sevmez, bozucu, anlaşmaya yanaşmaz" taraf gibi lanse edilmeye çalışılmasıdır.
Başkan, açık şekilde barışa odaklandığının anlaşılmasını istedi. Biz, partnerlerimizin de bu amaca odaklanmalarını istiyoruz. Yardımlarımızı, sorunun çözümüne etki yapması için durduruyor ve yeniden değerlendiriyoruz.
Adının açıklanmasını istemeyen Beyaz Saray görevlisi, Ukrayna'nın adı geçtiği her yerde "barış" diyor, farklı bir şey söylemiyor.
Ve sanki artık uçaklarda, gemilerde ve hatta Polonya'daki geçiş bölgesindeki silahların Ukrayna'ya sevkiyatının durdurulması da o "savaş sever" Ukrayna'nın burnunu sürtüp haddini bildirme amacı taşıyor.
Utanmasalar, "24 Şubat 2022'de Zelenski Rusya'ya saldırdı" diyecekler.
Gelişmeleri soluk almadan izlemeyi sürdürelim lütfen:
Askeri yardımların durdurulmasının ardından Fox News'e açıklamalarda bulunan Başkan Yardımcısı J. D. Vance, ne dedi?
Barış anlaşmasının detaylarını konuşmayı reddederek siz (Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski'yi kastediyor) Oval Ofis'e veya herhangi farklı bir yere dönemezsiniz.
Yani, talebin aynı olmasına rağmen ABD Başkan Yardımcısı Vance diplomatik dil kullanmayı tercih ediyor.
"ABD çıkarlarını gözetmezseniz, hiçbir kapıyı açmayız" yerine, "Barış anlaşmasının detaylarını konuşmayı reddederseniz" diyor.
Washington nezdinde "barış anlaşması" denilen o evrağın anlamının "yer altındaki kıymetli madenler" olduğunu bilmeyen kaldı mı acaba?
Ve silah sevkiyatının durdurulmasına rağmen ABD Başkan Yardımcısının, kapıyı koşullu da olsa açık tutma eğiliminde olduğunu görüyoruz.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
28 Şubat'ta yaşanan Oval Ofis tartışmasının ardından Volodimir Zelenski, Birleşik Krallık ve Avrupa ülkelerinin desteğini alırken, Başkan Yardımcısı Vance, "Zelenski'nin masa arkasına gelmesi için" o ülkelerden yardım ve destek umuyor.
ABD Başkan Yardımcısının sözlerine göre "Ukrayna'yla ilgili anlaşma hiç kimseyi mutlu etmeyecek" ve bundan dolayı tarafların taviz vermesi gerekecek.
Burada sorulması gereken soru şunlar olmalı, değil mi:
Başkan Trump'ın görevi devralmasından bu yana o "barış anlaşması" denilen nesne için baskıların tamamı Ukrayna üzerine yoğunlaşmışken ve gerçekleşmesi durumunda "Rusya'yı da mutlu etmeyecek" olan bu anlaşmanın imzalanması için Moskova'ya herhangi bir baskı (ya da en azından telkin) yapılmış mıdır?
Öyle ya, Donald Trump, yardımcısı ve ekibi "Ukrayna'nın barış anlaşması imzalamaya yanaşmadığını" tekrarlayıp dururken, "barış anlaşması" adı altında neyi kastediyorlar acaba?
Washington ile Kiev arasında "Ukrayna'nın yer altı kıymetli madenlerine el koyma belgesi"ni mi, yoksa savaşan iki ülke arasında ateşkes anlaşmasını mı?
Sırf maddi hırsa dayandığı için, başkanından yardımcısına, dışişleri bakanından savunma bakanına kadar adeta herkesi -Türk siyasetinin unutulmaz ismi rahmetli Necmettin Erbakan'ın sözüyle ifade edecek olursak- "narkozlamış" olan bu "barış anlaşması" meselesi, Washington'un pozisyonlarındaki birçok tutarsızlığı gözler önüne seriyor.
Kuşkusuz, bu tutarsızlıkları Londra, Paris, Berlin, Brüksel, Varşova ve nihayet Kiev de görüyor.
Askeri yardımları durduran Trump yönetiminin, aynı zamanda en üst düzeyden dile getirdiği "Ukrayna'nın geri dönmesi için barış anlaşması imzalaması" koşulu, Batılı başkentlerce gücün değil, tutarsızlığın alameti olarak değerlendiriliyor.
Bu bakımdan, Financial Times'ta (FT) yer alan bir iddia, Washington'un "barış anlaşması" adı altında aslında Ukrayna'nın kıymetli yer altı madenlerinin bir kısmına sahip olma girişimlerine karşı yapılmış bir hamle olarak nitelendirilebilir.
FT'nin gündeme getirdiği bu iddiaya göre, Rusya ile Ukrayna arasında imzalanacak ateşkes anlaşmasının Moskova tarafından ihlal edilmesi durumunda, Rusya'nın yurtdışındaki dondurulmuş mal varlıklarının Ukrayna'nın güvenliğine teminat olarak kullanılması gündeme gelebilir.
Fransa'nın ortaya attığı ve Rusya'nın yurtdışındaki dondurulmuş mal varlıklarının Ukrayna'nın güvenliğinin teminatı olarak kullanılmasını öngören bu öneri, başta Almanya olmak üzere diğer ülkeler tarafından da desteklenmektedir.
Burada Avrupa Birliği'nin elini güçlendiren husus, Ukrayna'ya saldırısından sonra Rusya Merkez Bankası'nın yurtdışında el konulan maddi varlıklarının yalnızca 5-6 milyar dolarının ABD'de, ancak 210 milyar dolarının Belçika'daki uluslararası Euroclear bölgesinde bulunmasıdır.
Basitleştirecek olursak, Moskova ile Kiev arasında -Paris ve Londra'nın aktif olarak üzerinde çalıştığı- bir ateşkes anlaşmasının imzalanması durumunda, Rusya'nın bu ateşkesi ihlal etmemesi için yurtdışında el konulmuş mal varlıklarının bir kısmını kullanmasına fırsat tanınacağı gündeme getiriliyor.
Detaylarına girmeden, bunun Rusya için çok avantajlı bir öneri olacağını söylemek mümkün.
Zira yurtdışındaki mal varlıklarına el konulması, Rusya Merkez Bankası'nı son üç yılda aşırı sıkışık bir duruma soktu.
Bunun üzerine her geçen gün ağırlaştırılan SWIFT yaptırımları ve farklı bankalara, şirketlere ve şahıslara yönelik yeni yaptırımlar, durumu daha da zorlaştırıyor.
Bu nedenle, Ukrayna ile ateşkes anlaşması imzalanırken, Ukrayna'nın güvenliğinin teminatı için Rusya Merkez Bankası'nın yurtdışında el konulan mal varlıklarının kullanılması önerisi gündeme gelirse, Moskova'nın bu teklifi kabul etme olasılığının yüksek olduğu söylenebilir.
Türk siyasetinin unutulmaz isimlerinden Süleyman Demirel, "Demokrasilerde çare tükenmez" demişti.
Oysa Rusya Merkez Bankası'nın yurtdışında el konulan mal varlıklarını Ukrayna'nın güvenliği için teminat olarak öne süren Fransa, "Savaşlarda da çarelerin tükenmediğinin" örneğini veriyor.
İşte size Fransız diplomasisinin gücü…
Başkan Trump ise, dünyaca ünlü Azerbaycanlı yazar Celil Mehmetkuluzade'nin "Deli Yığınağı" trajikomedyasındaki Hazret-i Eşref misali, "Para, para, para!" demeye devam etsin…
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish