Kırım'ın stratejik değeri
Asya kıtasının Karadeniz'e açılan yönünde bir koç başı gibi duran Kırım yarımadası doğu sınırlarıyla Azak Denizi'yle bütünleşmiştir.
Kırım'daki Bahçesaray, Akmescit ve Karasubazar bölgenin değerine değer katan kadim Türk şehirleridir.
Kefe ile Akyar arasındaki sahil bölgesi de jeostratejik önemi yanında doğal güzellikleri ve somut kültürel miras eserleri açısından eşsizdir.
Altın Orda hakimiyeti bitince 1441 yılında bağımsız Kırım Hanlığı kuruldu. 1475 yılında Osmanlı Devleti himayesine giren Hanlık 1774 yılında Küçük Kaynarca Antlaşmasıyla bağımsız oldu.
1783 yılında, Çariçe II. Katerina zamanında Rusya'ya bağlandı. 1954 yılında SSCB Genel Sekreteri Kruşçev Kırım'ı Ukrayna'ya bağladı.
Ukrayna SSCB dağılıp 1991'de bağımsızlığını ilan ettiğinde Kırım da sınırları içindeydi. 2014 yılında Kırım'ı Rusya işgal etti.
Uluslararası alanda kabul edilmeyen bu işgal iki ülke arasındaki sorunların büyümesine yol açtı.
2022 yılı başlarında Rusya, Ukrayna yönetiminin düşmanca tutumunu gerekçe göstererek yeni bir saldırı başlattı.
Rusya'nın saldırgan, Fransa'nın uzlaşmaz tutumu
Rus Çarı I. Nikolay Osmanlı Devleti'nin Tanzimat reformlarıyla siyasi ve askeri açıdan mesafe almasını endişe ile takip ediyordu.
Zira Rusya'nın sıcak denizlere inme politikasını durduracak düzeyde etkin bir şekilde yenilik yapan Osmanlı Devleti hem içişlerini bir düzene koyuyor hem de dış işlerinde Avrupa'nın desteğini alıyordu.
Reşid Paşa'nın akılcı diplomasisi sayesinde daha savaş başlamadan İngiltere ve Fransa'nın pozisyonları belirginleşti.
Mençikof'un İstanbul'daki küstah tavırları ve Kudüs'teki kutsal mekanları neredeyse tümüyle Ortodoksların kullanması yönündeki talepleri Rusya'nın barışa karşı olduğunu ve istediklerini zorbalıkla elde etmekten vazgeçmediğini gösterdi.
Osmanlı Devleti ise Ortodoksların Fatih Sultan Mehmed tarafından kendilerinin himayesinde ve Kudüs'teki haklarının da mükemmel olduğunu ve o zamandan beri korunduğunu ve değiştirilme gerek olmadığını beyan ederek Rusya'nın taleplerini reddetti.
Tuna Cephesi
Kırım Savaşı temelde üç cephede cereyan etti: Avrupa veya Tuna Cephesi, Kafkas Cephesi ve Kırım Cephesi.
Avrupa Cephesi'nde Romanya ve Moldova'yı işgale başlayan Rusya'ya karşı Osmanlı kuvvetleri Tuna Nehri'ni aşıp Rusları püskürtmeye başlamıştı. Rus kuvvetleri Bükreş'e çekilmek zorunda kaldı.
12 Mart 1854 günü Reşid Paşa İstanbul'da Osmanlı Devleti adına İngiltere ve Fransa murahhasları ile ittifak antlaşmasını imzaladı.
Rusya ile savaşmak üzere Osmanlı topraklarına gelen Fransız ve İngiliz askerleri Osmanlı kanunlarına uyacaktı.
27 Mart'ta İngiltere ve Fransa resmen Rusya'ya karşı savaş ilan etti. 17 Nisan'da Ömer Paşa Kalafat Meydan Muharebesi'nde Rusları bir kez daha yendi.
Öte yandan, Müttefiklerin donanma kuvvetlerine ait gemiler Gelibolu'ya girdikten sonra 22 Nisan'da Odesa önlerine gelerek şehri denizden bombaladı.
Silistre Zaferi
15 Mayıs'ta Osmanlılar için önemi büyük olan Silistre Kalesi'ni Ruslar, 130'dan fazla ağır toplarla muhasara etti. Ordu komutanı Paskeviç ağır yaralandı yerine Prens Gorçakof atandı.
O da ağır bir yara alınca Ruslar 41 gün süren kuşatmadan sonra çok sayıda general ve 15 bin civarındaki asker kaybı ile 25 bin kadar yaralı askeriyle geri çekildi.
Namık Kemal ünlü eserini bu muhasaradan sonra yazdı.
"Vatan Yahut Silistre" Türklerin Rusları durduran bir kuvvet olarak ünlenmesini sağlayan zaferini ölümsüzleştirdi.
Zira Rusya'nın Tuna'yı aşıp Balkanlara doğru ilerlemesinin önü alındı.
Rusya'nın güneye doğru Balkanlara ilerlemesinin önü kapandı. Ruslar Tuna Nehri'nin kuzeyine çekilerek Kırım'a doğru geriledi.
Savaş biterken Sardunya'nın (İtalya) ittifaka girmesi
Ruslar Prut Nehrini aşıp Osmanlı Devleti'ne bağlı günümüzdeki Romanya ve Moldova topraklarını işgal ettikten sonra Karadeniz'de Sinop limanındaki Osmanlı donanmasını yakınca, İngiltere ve Fransa diplomatik baskıyla Rusya'nın durdurulmasının mümkün olmadığını gördü.
Osmanlı Devleti'nin ittifak teklifini kabul eden bu iki devlete savaşın sonlarına doğru gelecekteki İtalya'nın çekirdeği olan Sardunya da katıldı.
Avusturya ve Prusya ise bir müddet tarafsız kaldıktan sonra Rusya'nın barış yerine savaşa devam etmesiyle müttefiklere katıldı.
Müttefik kuvvetler Rusya'yı denizden kuşatarak teslime zorlamak istediğinden savaş Kırım'a kaymıştı. Müttefiklerin hedefi Sivastopol'ü ele geçirip Rusya'yı teslim almaktı.
Beklendiği gibi Rusya Sivastopol'u kaybettikten sonra, barış istedi ve 30 Mart 1856 Paris Antlaşması'nın şartlarını kabul etmek zorunda kaldı.
Savaş açarak büyümek ve Akdeniz'e inmek isteyen Rusya, Karadeniz'e çıkamaz duruma düştü.
Paris Antlaşması
Avrupa güç dengesini korumaya yönelik bu savaş sonunda imzalanan Paris Barış Antlaşması Osmanlı Devleti'nin iç işlerine batılı devletlerin karışmasına imkân veren bir kapsama sahiptir.
Kırım Savaşı'nda tartışmasız bir şekilde Osmanlı orduları Tuna cephesinde başarılı olmuştur. Kırım cephesinde ise kazanılan zaferlerde büyük pay sahibidir.
Ancak, Kafkas cephesinde Kars'ın Ruslar tarafından işgaline engel olunamamıştır. Osmanlı diplomasisi de savaşa İngiliz ve Fransız ordularını dahil etmede tarihi bir başarı elde etmiştir.
Bunda en önemli pay Reşid Paşa'ya aittir. Ancak savaş sonunda kurulan diplomasi masasında Reşid Paşa'nın katılmamasının da etkisiyle aynı başarı gösterilememiştir.
Paris Antlaşması gereğince, Osmanlı Devleti artık Avrupalı devlet statüsü kazanmıştır. Böylece Avrupa'daki uluslararası cari hukuktan yararlanmaya başlamıştır.
Avrupalı devletler Osmanlı'nın toprak bütünlüğü ve bağımsızlığını garanti altına aldı. Osmanlı Devleti'ni diğer Avrupalı devletlerle eşit gören ve ötekileştirmeyen bu antlaşma bu bakımdan ayrıca önemlidir.
28 Şubat 1856 tarihli Islahat Fermanı ile Osmanlı Devleti, Avrupalı devletlerin baskısını temelli ortadan kaldırmayı hedeflemiştir.
Islahat Fermanı, Barış Antlaşması öncesinde ilan edilerek, Avrupalı devletlerin baskısını kısmen de olsa önlemek gayesi ortaya kondu.
Islahat Fermanı ile ortaya çıkan Avrupa etkisini özellikle Müslüman tebaasına anlatmakta zorlanan devlet adamları, toprak bütünlüğünü korumaya yönelik Paris Barış Antlaşmasının ilgili maddeleriyle savunma yapmıştır.
Paris Barış Antlaşması'ndan önce alelacele ilanı yapılan Islahat Fermanı, padişahın kendi iradesiyle yapılan bir reformlar manzumesi olarak gösterilerek Avrupa baskısı perdelenmeye çalışıldı.
Osmanlı maliyesinin sarsılması
28 Haziran 1855'te Osmanlı Devleti savaş sebebiyle artan giderleri karşılamak üzere tarihinde ilk kez dış borç aldı. Bu dış borç yaklaşık 20 yıl sonra devletin en büyük sorunu haline geldi.
Osmanlı hazinesi iflas noktasında olduğundan Mısır vergisi ile Şam ve İzmir gümrük gelirlerini İngiliz ve Fransız bankalarına teminat vererek borçlanmıştır.
Bu iki devlet, bankaların garantörü olarak borç alınan paranın savaş giderlerine harcanması ve geri ödemelerin yapılması noktasında denetim rolünü üstlendi.
Söz konusu denetim görevini yapan komisyon Osmanlı mali sistemi üzerinde söz sahibi gibi olduğundan ekonomik bağımsızlıktan ödün verildi.
Yeniliklerle tanışan İstanbul
Kırım Savaşı sırasında Osmanlı topraklarında ilk kez telgraf hatları çekildi ve savaş alanlarında demiryolu yapıldı.
Sağlık alanında Avrupa'dan çok sayıda tabip ve sağlık personeli ve gönüllü sağlıkçılar İstanbul'a geldi. Kırım Savaşı'nda hemşirelik profesyonel bir meslek olarak doğdu.
İngiliz askerlerinin tedavisine katkı sağlamak üzere ilk kez İstanbul'a gelen ve bu meslekle adını tartışmalı biçimde de olsa duyuran Florance Nightingale oldu.
Selimiye Kışlası, Kırım Savaşı boyunca İngiliz askerlerinin konaklamasını sağladığı gibi askeri hastane olarak da kullanıldı.
Kırım'da hayatını kaybeden İngiliz askerleri anısına Taksim'de Anglikan Kilisesi yapıldı. İstanbul'da müttefik kuvvetlerin kayıplarının defnedilmesi için mezarlıklar tahsis edildi.
İstanbul'da binlerce yabancı askerin günlük hayatında ve resmi işlerinde yardımcı olmak üzere İngilizce, Fransızca ve Mısırlı askerler için de Arapça bilen tercümanlara ihtiyaç doğdu.
Dil bilmenin önemi hem Tercüme Odası hem de İstanbul halkı tarafından bir kez daha kavrandı. Aileleriyle gelen yabancı subaylar İstanbul'da kiralık evlerde oturmaya başladı.
Böylece, halk yeni bir gelir kaynağı elde ederken şehrin sosyal ve kültürel hayatında karşılaşılan batılı yaşam tarzı Osmanlı modernleşmesinin itici gücü oldu.
Bunun yanında binlerce yabancı askerin şehrin içinde yaşaması bazı asayiş sorunlarına da neden oldu.
Kısa vadedeki sonuçlar
Birinci Dünya Savaşı öncesinde adeta bir dünya savaşı niteliğinde olan Kırım Savaşı sona erdiğinde Osmanlı Devleti Rusya'ya karşı uzun bir aradan sonra ilk kez bir savaş kazandı.
Rusya ise güneye doğru yayılma emellerine yaklaşık 20 yıllık bir ara verdi. Osmanlı Devleti 20 yıl süren bir barış ve reform zamanı buldu.
1856 Paris Barış Antlaşması öncesinde ilan edilen 1856 Islahat Fermanı Hristiyan tebaanın devlete sadakatini sağlamak amacını güdüyordu.
Bu konuda hedeflenen toplumsal barış sağlanamadı. Ayrıca, savaş ülkenin mali sistemini bozdu.
Savaşın finansmanını sağlamak üzere alınan dış borç Osmanlı tarihinde bir ilk oldu.
Alınan borçlar yerli yerinde harcanmadığı gibi, borç veren ülkelerin ilgili kurumlarınca sürdürülen sürekli borçlandırma ve borçların denetimi mekanizması hazinenin düzenini ve itibarını yerle bir etti.
Napolyon Savaşları sırasında Rusya'nın yanında olan İngiltere 1815 Viyana Kongresi'nden yaklaşık 38 yıl sonra, Fransa ile aynı ittifakta yer alarak Ruslara karşı savaştı.
Kırım Savaşı 1856 Paris Antlaşması ile sonuçlanınca Osmanlı Devleti ve Avrupa yaklaşık yirmi yıl süren bir barış ortamına girdi.
Prusya'nın 1871'de Fransa'yı yenip Avrupa dengelerini sarsmasına kadar İngiltere'nin Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğüne yönelik politikaları sürdü.
1877-8 Rus Savaşı çıkana kadar Osmanlı Devleti görece barış ortamında bulundu.
1856 Paris Antlaşması Osmanlı Devleti açısından iki noktada daha önemlidir.
Bunlardan birincisi yaklaşık 150 yıldır savaştığı çeşitli savaşlarda ilk kez Rusya'ya karşı üstünlük kurmuş ve bunu bir antlaşma ile imza altına almıştır.
İkincisi, 1897 Yunan Savaşı'nda kazanılan zafer hariç tutulursa, galip devlet olarak imzaladığı çok taraflı son önemli antlaşmadır.
Avrupa, Karadeniz ve Akdeniz'de rekabet
Osmanlı Türkleri ile Avrupalı güçlerin askerleri arasında doğrudan doğruya ilişkiler kuruldu.
Osmanlı toplumu Avrupa insanı ve kültürü ile karşılaştı. Avrupalılaşma noktasında tenkitler olsa da sıradan insanların da gündemine girdi.
Kırım Savaşı Osmanlılar için bir zaferdir ancak, Kırım'ın kaybını kabullenemeyen Osmanlılar açısından Kırım'daki Türklerin faydasına siyasal açıdan kayda değer bir sonuç alınamamıştır.
Karadeniz'deki Rus tersanelerinin yıkılması ve donanma yasağı Osmanlı için en büyük kazanç iken Ruslar için en büyük kayıptır.
Tuna nehrinde serbest ticaret ilkesi yürürlüğe konularak Avusturya ve İngiltere'nin ticari çıkarları koruma altına alınmıştır.
Zira Hindistan-Londra ve Akdeniz-Londra güzergahında bir sorun yokken Rusların Karadeniz'e ve Akdeniz'e çıkışı sınırlanmıştır. Üstelik Tuna yoluyla İngiliz ürünleri Avrupa içlerine kadar ulaşacaktır.
Rusya açısından savaş kaybedilmiş olsa da Kırım toprakları kaybedilmediği için kısmen başarı sağlanmıştır.
Rusya için en büyük kayıp Karadeniz'de donanma ve tersane bulundurmasının 20 yıl boyunca yasaklanmasıdır.
İstanbul ve Boğazların güvenliği uluslararası garanti altına alınırken tüm devletler için kapalı yapılan Karadeniz'de bir müddet sıcak çatışma çıkması önlendi.
Fransa, Akdeniz coğrafyasında ve Kudüs'teki kutsal mekanlar üzerinde Osmanlı Devleti'nin desteğini alarak Katolik dünya üzerindeki lider ülke imajını korudu.
Avusturya Balkanlar'da Osmanlı toprakları üzerinde genişlemek isteyen bir güç olarak Rusya ile rekabet halindeydi.
Ama Avusturya için tehdit Prusya ve İtalyan yarımadasında birlik sağlamak isteyen Sardunya'dan geliyordu.
Zira bu iki ülkenin genişlemesi Avusturya İmparatorluğu'nun toprak kaybı anlamına geliyordu.
Avusturya'nın Kırım Savaşı'ndaki tarafsızlık konumu ne kendisine ne de Rusya'ya fayda sağladı.
Rusya'nın boşalttığı Romanya ve Moldova topraklarını geçici olarak da olsa işgal ederek fırsatçılığı gösterdi.
Bu tutumları Moskova'nın ve İstanbul'un dikkatinden kaçmadı. Prusya ise izlediği tarafsızlık siyasetiyle Rusya'nın sempatisini çekti.
Sardunya ise gelecek savaşlarda İtalya'nın tutumuna önderlik edercesine savaş sonunda takındığı tavırla İngiltere ve Fransa nezdinde itibar kazandı.
Kırım Savaşı Osmanlı Devleti'nin modern dönemde batılı ülkelerden siyasi ve askeri yönden destek aldığı tek savaştır.
İngiltere'nin amacı 1815'te kurduğu Avrupa dengesini tek taraflı bozmaya çalışan Rusya'yı Fransa ile birlikte durdurmaktır.
Osmanlı Devleti'nin Rusya karşısında yalnız kalması, sadece Türklerin aleyhinde bir durum oluşturmaz İngiliz ve Fransızların Akdeniz ve Doğu'daki çıkarlarının da tehlikeye girmesi demektir.
Bu yüzden Kırım Savaşı (1853-1856) müttefiklerin ortak çıkarlarını korunmasına yöneliktir.
Kırım'da bitmeyen savaş
Paris Antlaşmasıyla, Kudüs'teki kutsal mekanlara yönelik Osmanlı Devleti'nin savaş öncesinde kurduğu statükoya ilişkin 9 Şubat 1852 tarihli ferman değiştirilmeden devam etti.
Bu Osmanlı Devleti'nin itibarını koruyan bir sonuç doğurdu. Rusya'nın Kudüs talepleri karşılık bulmadığı için Çar açısından büyük bir imaj kaybı oldu.
Osmanlı Devleti'nin İngiltere ve Fransa ile ittifak yapmasından itibaren psikolojik savaş başlatan Rusya'nın temel iddiası: Avrupalı devletlerin Hristiyan dinine ihanet ederek Hristiyan Rus milletine karşı haksız ve ahlaksız saldırganlık idi.
Kırım konusunda ortaya çıkan ittifak 100 yıl sonrasının NATO ittifakı gibi değerlendirilebilir. Katolik Avrupa'nın Türkiye'yi yanına alarak Ortodoks Rusya karşısına dikilmesidir.
Kırım Savaşı Avrupa'yı Soğuk Savaş devrindeki gibi ikiye bölen savaştır. Kırım Savaşı'nda siyasi, ekonomik ve kültürel çıkarları farklı olan güçler karşı karşıya gelirken görünürde Kudüs'teki kutsal mekanlar için yüksek gayeler uğruna savaştı.
Soğuk Savaş sürecinde ise ideolojik farklılıklar öne sürülerek siyasi, ekonomik ve kültürel çıkarlar korunmaya çalışıldı.
Müttefikler 1856'da Kırım Sorununu tam olarak çözmedikleri için uzun vadede yeni sorunlarla karşılaştılar.
Avrupalı güçler 2022 yılında bu konunun etkilerinin Karadeniz sahasına yeniden yansıdığına şahitlik etmekle birlikte, Rusya'nın Ukrayna ile savaşmasına da engel olamadı.
Suçlamaların içeriği değişmekle birlikte, Avrupa için Rusya sorunu devam etmektedir. Sorunun merkezinde ise yine Kırım vardır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish