Medyaya dair raporlarda Türkiye nasıl görünüyor?

Prof. Dr. Emre Bağce Independent Türkçe için yazdı

Her yıl hazırlanan Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülkede basın özgürlüğünün durumu değerlendiriliyor / Fotoğraf: Pixabay

Dünyada ekonomik, toplumsal, siyasal, bilimsel birçok alanda ülkelerin ne durumda olduğuna dair pek çok rapor, endeks yayımlanıyor. Bu raporlarda ülkeler sıralanıyor. Birleşmiş Milletler (BM) Kalkınma Programı’nın her yıl yayımladığı İnsani Gelişme Endeksi, örneğin ekonomi, eğitim ve sağlığı göz önüne alarak ülkelerin insani yaşam şartları bakımından durumlarını rapor ediyor.

Bir başka kurum, Barış Fonu, Kırılgan Devletler Endeksi ile ülkelerin siyasi, ekonomik, askeri, toplumsal koşullarını ve istikrar durumlarını 200'ü aşkın parametreyi göz önüne alarak karşılaştırıyor, bir bakıma ülkelerin risk haritalarını çıkarıyor. Ülkeleri çok sürdürülebilir seviye ile çok yüksek alarm arasında pek çok kategori altında sınıflandırıyor.

Bazı endeksler hukukun üstünlüğü, demokrasi ve özgürlükler, bazıları gelir dağılımı ve yoksulluk, bazıları şeffaflık, verimlilik ve rekabet, bazıları da basın özgürlüğüne dair ülkelerin profilini çıkarıyor.

Bir vakitler dillerden düşürmediğimiz bilgi toplumu günümüzde veri madenciliğiyle yoluna devam ediyor. Veri tabanlarındaki milyonlarca araştırma, makale, kitap veya rapor ülkelerin ve toplumların birikimlerine, kaynaklarına, imkân ve meselelerine dair esaslı bilgiler sunuyor.

Bir bakıma, ülkelerin ve toplumların her türlü kaynağı, değeri, mevcut ve potansiyel gücü veya zayıflığı analiz ediliyor, insan bedenindeki organların faaliyetini ve durumunu izlemek üzere çekilen röntgen veya diğer görüntüleme sistemleri gibi, ülkelerin durumları görüntüleniyor.

Ülkeler sadece kendi toplumlarıyla ilgili değil, başka toplumlarla da ilgili değerli ve stratejik bilgilere ulaşıyor. Bu bilgileri karar ve politikalarına kattıklarında nasıl bir farklılık oluşturduklarını bir hayal edin!

1985 yılında kurulan Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, 2002 yılından beri, bilgi teknolojilerinin sunduğu imkânlarla ve buna karar verip uygulayacak ortalama akıl sayesinde, her yıl dünyada 180 ülkenin basın özgürlüğü bakımından durumunu raporluyor ve ülkeleri sıralıyor.

2019 raporunda ilk sırada Norveç yer alıyor, ikinci sırada Finlandiya, üçüncü sırada İsveç. Son üç sırada ise Çin, Kuzey Kore ve Türkmenistan bulunuyor. 

Türkiye, 2019 Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 157'inci sırada. Türkiye’nin önündeki üç ülke Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Ruanda ve Irak; arkasındaki üç ülke ise Kazakistan, Burundi ve Özbekistan.

Türkiye’nin Basın Özgürlüğü Endeksi’nin ilk yayımlandığı tarihten bugüne dünyadaki yeri 98 ile 157 arasında değişiyor. 

basın (2).jpg
Fotoğraf: Pixabay​​​​​​​


Basın özgürlüğü sıralama kriterleri

Basın Özgürlüğü Endeksi’nde yedi kritere bakılıyor:

İlk sırada bulunan “medyada çoğulculuk” başlığı altında fikir ve kanaatlerin ne derece medyada yer bulduğu değerlendiriliyor.

İkinci kriter “medya bağımsızlığı”. Bağımsızlık derken medyanın ne ölçüde siyasi, idari, ticari ve dini güç ve etkilerden bağımsız işlediği ölçülüyor.

Üçüncü kriter olarak haber ve enformasyon sağlayanların faaliyet gösterdiği çevrenin durumuna; medyanın veya medya çalışanlarının haber veya enformasyon verirken ne derece “oto-sansür” uyguladıklarına bakılıyor.

Kriterlerden dördüncüsü, medyanın haber ve enformasyon faaliyetlerini düzenleyen hukuki çerçeve ile ilgili.

Beşincisi kurumların ve haber üretimini etkileyen prosedürlerin şeffaflığı.

Altı ve yedincisi ise, medyanın alt yapı koşulları ile medyaya ve medya çalışanlarına yönelik baskı veya taciz durumu.

Basın özgürlüğü puanları ne anlama geliyor?

Ülkeler yukarıdaki her bir kategoride 0 ile 100 arası puanlanıyor. Basın Özgürlüğü Endeksi bir bakıma, medya üzerindeki yükü veya baskıyı ölçmeyi amaçladığı için, “sıfır puan” medyanın, ürettiği içeriğin niteliğinden ve kalitesinden bağımsız olarak, bütünüyle çoğulcu, özgür, bağımsız, şeffaf koşullarda faaliyet gösterdiğini ifade ediyor. Yani medya üzerindeki yük veya baskı sıfır kabul ediliyor.

Haliyle, 100 puan ise medyanın özgür ve bağımsız olmadığı, bir bakıma, medyanın nefes alamaz bir halde olduğunu gösteriyor. Ülkeler aldıkları puana göre beş grup altında, farklı renklerle tasnif ediliyor.

  • 0 - 15 puan arası: İyi durum (beyaz)
  • 15.01 - 25 puan arası: Tatminkâr durum (sarı)
  • 25.01 - 35 puan arası: Sorunlu durum (turuncu)
  • 35.01 - 55 puan arası: Zor durum (kırmızı)
  • 55.01 - 100 puan arası: Çok ciddi durum (siyah)

Türkiye’nin dünyada 157’nci sırada yer aldığını belirtmiştik, puanı ise 52,81. Bu puan ile medya basın özgürlüğü bakımından “zor durumda” kategorisi altında sınıflandırılıyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler’in Türkiye’ye dair değerlendirmeleri arasında medyada çoğulculuk, bağımsızlık, medya sahiplik yapısı ve gazetecilerin çalışma koşulları özellikle vurgulanıyor.

Diğer birkaç rapor ne diyor?

Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) ülkelerin yönetimleriyle basın özgürlüğüne dair raporlar hazırlıyor. Bu raporlarda, yönetimlerin basın ile ilişkileri basında sahiplik yapısı çerçevesinde değerlendiriliyor, özellikle hukukun üstünlüğü ilkesi ile basın özgürlüğü arasındaki ilişkiler analiz ediliyor. 

Türkiye’de medyanın durumuna dair ocak ayında IPI bir rapor yayımladı. Değerlendirmeler arasında, yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığı, masumiyet karinesi, etkili yargı süreci ve AİHM’e etkili erişim, adil yargılanma hakkı, suçun somut unsurlarının belirsizliği, ifade özgürlüğü, haber alma ve yayma özgürlüğü, Basın İlan Kurumu’nun şeffaf ve adil şekilde kaynakları dağıtması konularında görüş ve eleştiriler bulunuyor.

Avrupa Konseyi’nin Gazeteciliği ve Gazetecilerin Güvenliğini Koruma Platformu’na Ortak Kuruluşların şubatta yayımlanan yıllık raporu ise “Demokrasi Tehlikede: Avrupa’da Medya Özgürlüğüne Yönelik Tehdit ve Saldırılar” başlığını taşıyor. Bu kuruluşlar arasında, Avrupa Gazeteciler Federasyonu, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu, Avrupa Gazeteciler Derneği, Sınır Tanımayan Gazeteciler, Gazetecileri Koruma Komitesi, Uluslararası Basın Enstitüsü ve PEN International gibi kuruluşlar yer alıyor.

Bu raporda, ülkelerle ilgili değerlendirmeler yapılıyor, uyarılarda bulunuluyor. Basın özgürlüğü bakımından ülkelerin durumuna işaret ediliyor. Bu çerçevede, Sınır Tanımayan Gazeteciler, Freedom House gibi kuruluşların raporlarına referanslar verilerek ülkelerin durumu göz önüne seriliyor. Özellikle rapor bir uyarıyla, İnterpol’ün kırmızı bülteninin ülkeler tarafından gazetecilere yönelik kötüye kullanıldığına dikkat çekiyor.

Raporun üzerinde düşünmeyi gerektirecek bir yönü daha bulunuyor. Türkiye, İtalya, Rusya ve Macaristan medyanın durumu bakımından ayrı birer başlıkta ele alınıyor.

Freedom House’un 2019 Haklar ve Özgürlükler Raporu’nda ifade ve inanç özgürlüğü altında basın özgürlüğü ve bağımsızlığı ayrıca ele alınıyor. Siyasi haklar ve özgürlüklerin tümüne dair puanlamada 100 puan alan ülke en özgür olarak niteleniyor.

Türkiye 31 puan ile 212 ülke ve bölge arasında 156’ncı sırada kendine yer buluyor. Endeksin ilk sırasını 100 puan ile Finlandiya, İsveç ve Norveç paylaşıyor. Ardından Hollanda, Kanada, Yeni Zelanda, Lüksemburg ve Avustralya geliyor.

Fikir vermesi bakımından, bu raporun yayımlandığı ABD ise pek iyi bir konumda değil, listede kendine 53'üncü sırada yer bulabiliyor.

Sonuç mu?

Türkiye’de çok sayıda ulusal ve yerel gazete çıkıyor; televizyon, radyo ve internet mecrası yayın yapıyor. Bu kuruluşların medyada çoğulculuk, sahiplik yapısı, bağımsızlık, şeffaflık gibi hususlarda ciddi sorunları bulunuyor.

İşlevlerini yeterince yerine getiremeyen medya, kurumsallaşma bakımından zayıf bir görüntü veriyor. Medyanın içinde bulunduğu hâl, dünyada medyaya dair raporlarda farklı açılardan yorumlanıyor, bazen yumuşak, bazen sert biçimde eleştiriliyor. Türkiye, endekslerde ise hayli düşük bir profil sergiliyor. 

Yerel ve ulusal medyanın yetersizlikleri, uluslararası medya kuruluşlarının haber ve enformasyon pastasından pay almak üzere Türkiye’ye yönelmesinde cezbedici bir ortam oluşturuyor. 

Siz kendinizi konuşmazsanız, başkaları konuşur

Rapor ve endekslere dair, birçok eleştiri yapılabilir ve yapılmalıdır da. Ancak tespit ve önerileri bütünüyle reddeden veya görmezden gelen bir tepki anlamsız olacaktır.

Bilimselliği, yöntemi, verileri, sonuçları, yorumları bakımından rapor ve endekslerin her biri ince elenip sık dokunabilmeli, medyaya dair görüş ve eleştirilere rasyonel ve tutarlı cevap ve çözümler üretilebilmelidir. Böyle olabilirse, Türkiye kendini dünyaya daha sağlıklı anlatma imkânı da bulabilir.

Raporlar üzerinden, daha faydalı sonuçlar elde edilebilecek sorular da sorabilmeliyiz. Farklı kuruluşların hazırladığı endekslerde Norveç, İsveç, Finlandiya vb. ülkeler neler yapıyorlar ve neler yapmıyorlar ki, en başta yer alıyorlar? Türkiye veya başka bir ülke ne yapıyor veya ne yapmıyor ki daha düşük puanlar alıyor? Bu soruları sormak ve çözüm odaklı cevaplar aramak gazetecisinden yöneticisine, kadınından erkeğine ülkesini seven herkesin görevi, sorumluluğu değil midir? 

Sorularımızı ne ölçüde doğru ve samimiyetle sorabilirsek, meselelerimizi o derece samimiyetle ve hakkaniyetle çözebiliriz.

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU