Tahıl anlaşmasıyla Türkiye'nin artan sorumluluğu

Gülru Gezer Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Ukrayna krizinin başından itibaren Türkiye kendisini farklı konumlandırdı. NATO'nun en eski üyelerinden biri olan Türkiye, Rusya'ya yönelik yaptırımlara katılmadı, Rus uçaklarına hava sahasını kapatmadı, Rus iş insanları için bir nevi "güvenli liman" oldu.

Öte yandan, aynı Türkiye, BM Genel Kurulu'nda Rusya'yı kınayan kararın ortak sunucusu oldu, Rusya'yı "en önemli ve doğrudan tehdit" olarak nitelendiren ve NATO'nun önümüzdeki 10 yıl boyunca yol haritası olarak düşünülebilecek Stratejik Konsept'i diğer NATO üyeleriyle birlikte kabul etti, ayrıca Ukrayna'ya Bayraktar TB2'ler tedarik etmeye devam etti. 

Türkiye tüm bunları yaparken hem Ukrayna hem de Rusya'yla olan yakın ilişkileri sayesinde diyalog kanallarını açık tutarak taraflar arasında "kolaylaştırıcı" rolünü üstlendi.

Almanya ve Fransa gibi bazı ülkeler benzer bir rol üstlenmeye çalışmış olsa da, Ukrayna ve Rusya'nın Türkiye'ye duyduğu güven ve liderler arasındaki yakın ilişkiler Türkiye'nin şu ana kadar bu rolü başarıyla yürütmesini mümkün kıldı. 

22 Temmuz'da imzalanan "Tahıl ve Yiyecek Maddelerinin Ukrayna Limanlarından Emniyetli Sevki Girişimi Belgesi" ya da bilinen adıyla "Tahıl Anlaşması" Türkiye'nin üstlendiği rolün ilk somut sonucu oldu. 


Milyonlarca insanın beklediği anlaşma

Dünyanın en büyük dördüncü tahıl ihracatçısı olan Ukrayna, krizden önce ayda 7 milyon ton tahıl ihraç ederken, Rusya'nın askeri operasyonuyla birlikte bu miktarın ayda 1,5 milyon tona düştüğü belirtiliyor.

Tahıl ihracatının yüzde 90'ını deniz yoluyla yapan Ukrayna, tahılı farklı yollarla dünya piyasalarına ulaştırmaya çalışmış olsa da, bunun haftalar alması nedeniyle ürünlerin istenilen oranda ve hızda sevk edilmesi mümkün olamamıştır. 

Rusya'nın gıda ürünleri ya da gübre satışına yönelik Batı'nın bir yaptırımı bulunmamaktadır.

Öte yandan, bu ürünleri taşıyacak şirketlere, bankalara ve sigorta şirketlerine yönelik uygulanabilen yaptırımlar nedeniyle Rusya'nın da tahıl sevkiyatında ciddi aksamalar oldu. 

Bu nedenle, bilhassa buğday ihtiyacının yüzde 40'ını Ukrayna ve Rusya'dan sağlayan Afrika'da un ve unlu mamullerin fiyatları neredeyse ikiye katlandı.

BM Dünya Gıda Programı'nın (WFP) ahiren yaptığı açıklamaya göre, dünya genelinde tahıl krizi nedeniyle 47 milyon insan akut açlıkla karşı karşıya. 


Umut verici ama bir o kadar da kırılgan

Anlaşma özetle; 120 gün boyunca Ukrayna'nın Odessa, Çornomorsk ve Yujniy limanlarından çıkan ve tahıl ile benzeri gıda ürünlerini taşıyan gemilerin Rusya tarafından herhangi saldırı ya da tacize uğramadan güvenli bir şekilde Karadeniz'den dünya pazarlarına ulaştırılmasını öngörüyor.

Dört ayın sonunda anlaşmanın tarafların rızasıyla uzatılması mümkün. Rusya, bu anlaşmaya karşılık olarak, BM ile, Rus tahıl ve benzeri gıda ürünlerinin engelsiz bir şekilde küresel piyasalarına erişiminin kolaylaştırılmasını sağlayacak ayrı bir mutabakata vardı.

Rusya'nın önündeki engellerin kaldırılmasıyla hem Ukrayna hem de Rus tahılının dünya pazarlarına ulaştırılması artık mümkün hale geldi.   

Tahıl anlaşmasının başarılı bir şekilde uygulanması ve tüm tarafların taahhütlerine uyması Afrika, Ortadoğu ve Asya'da yaşayan milyonlarca insanın hayatını doğrudan etkiliyor olması nedeniyle önemli. Tarafların bu anlayış ve sorumlulukla hareket etmeleri gerekmektedir. 

Ancak Rusya'nın daha anlaşmanın imzalanmasının üzerinden 24 saat geçmeden Odessa limanına füze saldırısı düzenlemesi karamsarlığa ve Rusya'ya yönelik ciddi tereddütlerin oluşmasına neden oldu.

Nitekim, anlaşmanın imzalanması sonrasında Batı Başkentlerinden gelen açıklamaların neredeyse tümü Türkiye ve BM'yi överken, Rusya'nın taahhütlerini yerine getirmesi gerektiğine vurgu yapıyordu.

Hatta, Kanada Başbakanı Trudeau bir adım daha ileriye giderek, Rusya'nın üzerine düşeni yerine getirme konusunda inancının sıfıra yakın olduğunu, Kanada'nın Rusya'ya itimat etmediğini açıkladı. 

Füze saldırısına gelen tepkiler üzerine Rus yetkililer, Odessa'ya yapılan saldırının tahıl anlaşmasıyla bir alakası olmadığı, Rusya'nın anlaşma çerçevesinde tüm taahhütlerini yerine getireceği yönünde beyanatlarda bulundular. 

26 Temmuz'da Ukrayna limanlarından çıkan ve Ukrayna limanlarına gidecek olan gemileri denetlemek üzere BM, Türkiye, Ukrayna ve Rusya'nın yetkililerinden oluşan Müşterek Koordinasyon Merkezi'nin açılışı yapıldı.

Açılıştan birkaç saat önce Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Rudenko Rusya'nın tarımsal ürün ihracatına yönelik engellerin kaldırılmaması halinde anlaşmanın çökeceğini belirtti. Söz konusu açıklama anlaşmaya yeniden gölge düşürdü. 

Ukrayna tarafı ise anlaşmayı uygulamada kararlı. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski geçen hafta Odessa Limanı'nı ziyaret ederek çalışmaları yerinde inceledi.

Somali'ye gitmesi planlanan ilk konvoyda Türk bandıralı bir geminin de bulunduğu basına yansıdı. Konvoyun 3 Ağustos'ta Türk karasularında olması bekleniyor. 

Önümüzdeki dönemde anlaşmanın sürdürülebilirliğini büyük ölçüde Rusya'nın tutumu belirleyecektir.

Anlaşmanın başarılı olması tüm tarafların çıkarına ve yararınadır. Rusya esasında bunun gayet iyi farkındadır. 


Türkiye'nin sorumlulukları artıyor

Krizin başından bu yana "kolaylaştırıcı" ve "ev sahipliği" rolünü sürdüren Türkiye artık anlaşma ve Müşterek Koordinasyon Merkezi'ndeki görevi nedeniyle ilave sorumluluklar üstlenmiş durumdadır.

Bu da muhakkak ki bazı sınamaları beraberinde getirecektir. 

BMGK Genel Sekreterei Guterres'in Sözcü Yardımcısı Farhan Haq, 27 Temmuz'da düzenlediği basın toplantısında, Türk makamlarının gemilerin denetlenmesinde oynayacağı öncü role değindi.

Türkiye'nin önümüzdeki dönemde anlaşmanın uygulanmasına yönelik olası sorunların aşılmasında doğrudan müdahil olması ve taraflar arasında, krizin başından itibaren ustalıkla kurduğu dengeyi bozmadan, çözüm yolları bulması gerekecektir. 

Ayrıca, Rusya'nın işgal ettiği Ukrayna topraklarından aldığı tahılı Rus tahılı olarak dünya pazarlarına satmaya çalıştığı yönünde ciddi iddialar bulunmaktadır.

Bu konunun son dönemde Ukrayna ve Türkiye arasında gerilime neden olduğu biliniyor. Söz konusu iddialar Türkiye'nin tarafsızlığına gölge düşürmemelidir. 

Tüm bu hususlar göz önünde bulundurulduğunda Türkiye'nin yeni rolünün kolay olmayacağı açık.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın'ın geçtiğimiz hafta yaptıkları açıklamalardan Türkiye'nin rolünün tahıl anlaşmasıyla da sınırlı kalmayacağı, bir sonraki adımın taraflar arasında ateşkesin sağlanması amacıyla diplomatik çabalara yoğunlaşılması olduğu anlaşılıyor. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 5 Ağustos'ta Soçi'ye yapacağı ziyarette tahıl anlaşması ve taraflar arasında ateşkes için müzakerelere yeniden başlanması gündem maddeleri arasında olacaktır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Rusya'nın anlaşmaya sadık kalması ve Odessa limanına gerçekleştirilen füze saldırısına benzer bir durumun yeniden yaşanmaması yönünde Putin'den güvence isteyeceği tahmine müsaittir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın doğrudan müzakerelerin sürdürülmesi ve tarafların masaya dönmeleri konusunda da Putin'in nabzını yoklaması ve bu yönde telkinde bulunması kuvvetle muhtemeldir. 

Türkiye, bugüne kadar hassas dengeler üzerine kurduğu kolaylaştırıcı rolünü başarıyla sürdürebilmiştir.

Sorumlulukları artmış olan Türkiye'nin yapıcı rolünün devamı büyük ölçüde tarafların samimiyet ve iyi niyetlerine bağlı olacaktır. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU