Merkez sağ nedir?

Altan Tan Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Pinterest

Türkiye siyasetinde olur olmaz herkesin dillendirdiği ancak ne olduğunu kimsenin doğru düzgün anlamadığı kavramlardan biri de 'Merkez sağ' kavramıdır.

MHP'den ayrılanların kurduğu İYİ Parti'de; Yavuz Ağıralioğlu ile Koray Aydın'ın İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener tarafından görevden alınarak pasifleştirilmeleri üzerine bu 'merkez sağ' meselesi tekrar gündeme geldi.

Yapılan operasyon ile ilgili iddialardan biri Meral Akşener'in partiyi MHP'nin bir diğer benzeri olmaktan çıkararak merkez sağ bir parti haline getirmek istediği yönünde.

Bunu kısaca ifade etmek için de 'Bozkurttan, Kırata' metaforu kullanılıyor.

Bozkurt'un Ülkücülerin sembolü olduğunu hemen herkes bilir, ancak genç nesil Kırat'ı bilmeyebilir.

Şaha kalkmış 'Kırat' Süleyman Demirel'in Adalet Partisi ile Doğruyol Parti'lilerinin amblemi.

Meral Akşener iyi mi yaptı, kötü mü yaptı veya ne yapmaya çalışıyor ayrı bir konu.

Ancak bu 'merkez sağ' meselesine bir açıklık getirmek gerekiyor.

Batı demokrasilerinde merkez sağ ve merkez solun örnekleri var.

İngiltere'de Muhafazakar Parti, Almanya'da Hıristiyan Demokrat Parti ve Sosyal Demokrat Parti ilk akla gelenler.

Avrupa demokrasilerinde bu partilerin siyasi programlarını etkilemiş ve kavramsallaştırmış onlarca düşünür ve siyasetçi var. 

Konumuz uzun uzadıya siyaset bilimi ve felsefesi dersi vermek değil.

Muhafazakar sağ ve Hıristiyan Demokratların siyasi duruşlarını çok kısa olarak ifade edersek;

  1. Toplumun dini değerlerine (Batı'da Hıristiyanlık) saygılı olmak.
  2. Toplumun dini değerleri yanında milli-yerel değerlerini, ülkenin birlik ve bütünlüğünü,  dilini, gelenek ve göreneklerini sahiplenmek
  3. Sermaye ve toprak sahiplerinin mülkiyet haklarını korumak.
  4. Toplumun güvenliğini öncelemek
  5. Ekonomik olarak kalkınmacı bir politika izlemek.


Sosyal Demokrat partiler ise;

  1. 'Proletarya Diktatörlüğüne varmadan düzen içinde işçi-emekçilerin her türlü haklarını koruma
  2. Eğitim, sağlık ve işsizlik sigortası gibi konularda 'Sosyal Devlet' ilkesini savunma
  3. Göçmen ve mültecilere yardım etme, 
  4. LBGT ve benzeri cinsel ve ahlaki konularda (kürtaja onay verme gibi) daha serbestçi bir yaklaşımda bulunma,
  5. Etnik, mezhebi ve siyasi farklılıklara saygılı olma,
  6. Çevre ve mimari estetiğe önem verme gibi politikalarıyla öne çıkarlar.


Türkiye'de ise meselenin tamamen farklı bir tarihi var.

Sondaki sözü başta söyleyelim;

Türkiye tarihinde hiçbir zaman gerçek anlamda bir merkez sağ ve yine gerçek anlamda bir merkez sol (Sosyal Demokrat Parti) olmadı.

Türkiye'nin en büyük talihsizliği de bu.

Yıllarca 'sol', 'sosyal demokrat' parti olarak yutturulmaya çalışılan CHP kuruluşundan itibaren halkın değer ve hayat tarzıyla uyuşmayan bir yol izledi.

Kürt meselesinde ise ulusalcı paradigması ile sağ partilerin de gerisinde kaldı.

Sonraki yıllardaki CHP de (Birkaç yıldır süren Kemal Kılıçdaroğlu'nun olumlu çabaları hariç) katı bir Kemalist ideolojinin dışına çıkmadı, çıkamadı.

Bırakınız 'sol', 'sosyal demokrat' bir parti olmayı, liberal demokrat bir parti bile olamadı.

Ülkemizin önemli aydınlarından İdris Küçükömer'in belirttiği gibi işçilerin ve köylülerin çoğu yıllarca sağ partilere oy verdi.

CHP, 45 bin kömür işçisinin yaşadığı Zonguldak'ta Genel Başkan Bülent Ecevit'i aday göstermesine rağmen uzun yıllar Adalet Partisi'nden fazla oy alamadı.

Bugün de Kadıköy, Bakırköy, Şişli, Beşiktaş, Çankaya, Karşıyaka, Marmaris, Ayvalık, Bodrum, Nilüfer... CHP'ye;

Ümraniye, Bağcılar, Arnavutköy, Sultanbeyli, Yıldırım, Keçiören, Altındağ... AK Parti'ye oy veriyor!


Merkez sağa gelince;

Türkiye'de kendilerini 'merkez sağ' olarak tanımlayarak iktidara gelmiş Demokrat Parti, Adalet Partisi ve Doğruyol Partileri cumhuriyetin ana paradigmasının sınırlarının dışına çıkmamaya özen gösterdiler.

Kürt meselesinde bu özeni daha da katmerleştirdiler.

Sağ iktidarların hüküm sürdüğü uzun yıllar içinde binlerce Kürde sırf Kürt ve Kürdistan dediklerinden dolayı ağır cezalar verdiler, 'Kürdüm' demeyi, bile yasakladılar.

Büyük toprak sahiplerini ve sermaye sınıfını kolladılar. Haksız servet edinmenin, rantın önünü açtılar. 

Halkın desteğini sağlamak için de çoğu kez dini ve dini değerleri istismar ettiler. 

Hemen her konuda 'mış' gibi yaparak halkı uyuttular.

İslami konularda ezanın Arapça aslına döndürülmesi, Hac kısıtlamalarının kaldırılması gibi kısmi iyileştirmelerle tüm dini cemaat ve tarikatları 'Devletleştirerek' arka bahçeleri haline getirdiler. 

Özellikle Kürtlerin rejimle çatışan ailelerinin çocuklarını milletvekili yaparak sistemin içine aldılar ve erittiler.

(İtiraf etmek gerekirse birkaç istisna dışında bu mirasyedilerin büyük bir kısmı eritme potasına gönüllü olarak atladılar.)

Merkez sağ partilerin CHP'den farklı oldukları alan kapitalist kalkınma modelleri oldu. Burada da halkı değil sömürenleri öncelediler.

Demiryollarına değil, karayollarına ağırlık verdiler.

Sözün özü merkez sağ, yıllarca işçileri köylüleri dinle uyutarak, dindarları ve Kürtleri asimile ederek adına 'merkez' denilen değirmende öğüttü.

Hiçbir zaman bu çevrelerin meşru haklarını tanıyarak toplumsal bir uzlaşma ve barış ile adilce üretim ve hakça bölüşüm yolunu seçmedi.

Bir kez daha tekrarlayacak olursak hep 'mış' gibi yaptı.

Merkez sağ denilince hep aklıma genç kızları evlendirme vaadi ile kandırarak kötü yola düşüren Türk filmlerinin unutulmaz aktörü 'Tecavüzcü Coşkun' geliyor.

Attila İlhan'ın dediği gibi; 

'Hangi Atatürk'

'Hangi Seks'

'Hangi Sağ'

'Hangi Sol'

Meclise başörtüsü ile giren milletvekili Merve Kavakçı için 'Cumhuriyete başkaldırmış bu kadını atın dışarı' diyen Ecevit'in solu mu,

Yoksa 'Başörtülüler Arabistan'a gitsin' diyen Demirel'in sağı mı?

Hayatı boyunca İttihatçılığıyla övünen Celal Bayar da, Demirel'de, Cindoruk da, Tansu Çiller de Mesut Yılmaz da... özlerinde CHP'liydiler.


Sevinilecek bir durum var ki o da şu;

Eski çamlar bardak oldu ve 'merkez' artık eski merkez değil.

Veya tersinden bir ifade ile halkın artık eski merkezi 'merkez' olarak kabul etmesi mümkün değil.

Onun içindir ki 'Tecavüzcü Coşkunların' işi bitti!

Toplumsal merkez bugün ayrı bir noktada.

Öncelikle tüm ülkede büyük bir uzlaşma ile barışı ve refahı sağlayacak yeni merkezi tanımlamak ve oluşturmak gerekiyor.

Bu yeni merkezin sağı ve soluna konuşlanmak ise sonrasının işi!

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU