Lübnan'da kriz statükosu Beyrut'ta mayın tarlası

Bülent Şahin Erdeğer Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Houssam Hariri/AFP

Lübnan krizler ülkesi. İşin kötüsü ülkedeki siyasal sistem ve aktörler krizlere o denli alışmış ki sokaktaki insan bu labirentten çıkmak istese de sistem ve aktörleri krizsiz var olamayacaklarına inanıyorlar.

O sebepten çözüm aramak yerine sorun üretmeyi "siyaset" olarak benimsiyorlar.

Bu durumun son halkasını geçtiğimiz hafta yaşadık. 14 Ekim Perşembe günü Maruni Hristiyan Lübnan Kuvvetleri Partisi üyeleri ile yaptıkları ittifak sebebiyle kamuoyunda "Şii İkili" olarak tanımlanan Emel-Hizbullah mensupları arasında başkent Beyrut'un Tayyuna semtinde şiddetli çatışmalar yaşandı.

7 kişinin öldüğü; çok sayıda kişinin yaralandığı bu olay neden önemliydi ve arka planı neydi?

Tayyuna Maruni Hristiyan Ayn er-Rummane bölgesi ile Şii Şiyah bölgesinin sınırında yer alıyor.

1975'te iç savaşın kıvılcımı da yine bu bölgedeki böyle bir çatışma ile yangına dönüştü. Dolayısıyla da iç savaş fobisini tekrar sosyal anksiyete düzeyine çıkarttı.  
 

1.jpg
Beyrut ilçe ve mahallelerinin etnik/dini/mezhebi demografisi

​​​​​Yeşil: Hristiyan, Kırmızı: Şii, Sarı: Sünni, Mor: Dürzi-Hristiyan-Şii karma, Turuncu: Dürzi/Hristiyan karma

 

Peki, bu çatışma neden çıktı?

Ülkenin demografisini ve yakın tarihini önceki makalelerimde yer verdiğimden tekrara düşmemek için konuya Beyrut özelinde devam edelim.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ama şunu da hatırlatmakta fayda var ki Lübnan'da kimlik siyaseti yasallaştırılmış, ülkedeki her etnik-dini-mezhebi kimliğe bölüştürülmüştür.

Bu durum aslında 1975-1990 arası yaşanan iç savaşı bitirerek nihai bir barış ve birlik getirmemiş sadece durdurmuştur. İç savaşın seviyesini fiziksel şiddetten psikolojik, siyasal çatışma evresine indirmiştir.

Bu evrede de zaman zaman taraflar silaha başvurabilmektedir. Bu açıdan geçen hafta yaşanan çatışma endişe verici olsa da iç savaş sonrası bir ilk değildir.


2005 Hariri suikastı
 

 

Hizbullah-Şam rejimi güçlerinin 2005'te düzenlediği Refik Hariri suikastının davası Hizbullah'ın yargı üzerindeki vesayeti sebebiyle 15 yıl hükme bağlanamadı.

Birleşmiş Milletlere (BM) bağlı Uluslararası Lübnan Özel Mahkemesi, Hizbullah üyesi firari Selim Cemil Ayyaş'ı Kasım 2020'de "suikastı planlamak ve düzenlemek"ten suçlu buldu.


2008 Beyrut çatışmaları

2008'in mayıs ayında Lübnan hükümeti, Hizbullah'ın kontrol ettiği telekomünikasyon ağını yasa dışı ve güvenliğe tehdit görerek soruşturma başlatılacağını açıklamış ve Hizbullah bağlantılı Beyrut Havalimanı Güvenlik Şefi'ni görevden almayı kararlaştırmıştı.

Bunun üzerine Hizbullah militanları silahlarıyla Şii bölgelerden şehrin merkezi bölgelerine girmiş gövde gösterisi yaparak gözdağı vermişti.

Bu muhtıra gibi gözdağı şehirde çatışmalara yol açmış, Katar arabuluculuğu ile Hizbullah hükümeti (elde ettiği veto yetkisi ile) iktidarı da domine eder poziyona evrilmişti.


Şii-Hristiyan statükosu

Hizbullah son olarak 2016'da Maruni Hristiyanların en büyük partisi olan Özgür Yurtsever Hareket'in lideri Genelkurmay Başkanı Mişel Avn'la iş birliğine gitti.

Böylelikle 2016 sonrası Şii-Hristiyan statükosunu inşa etmiş oldu. Avn böylece Cumhurbaşkanı olurken oluşan yeni hükümet krizleri, ekonomik krizler vs. tüm krizleri üreten bir çözümsüzlük statükosu kökleşiyordu.

Avn bir yandan Fransa'ya göz kırparken öte yandan Emel'i de yanına çeken Hizbullah ÖYH ile birlikte Şam rejimi-İran'a bağımlı bir gündem mühendisliği yapıyordu.

Tabi bu durum ÖYH'nin rakibi Lübnan Kuvvetleri ve Ketaib gibi diğer Hristiyan partileri, İlerici Sosyalist Parti gibi Dürzileri, Müstakbel Hareketi gibi Sünnileri rahatsız ediyordu. 


Bu açıkça sosyal depresyon demekti.

17 Ekim 2019'da ülke tarihinin en kitlesel ve karma sivil halk hareketine şahit oldu.

Bu sivil gösterilere de kamuoyu Emel-Hizbullah şebbihalarının şiddetle müdahale ettiklerine şahit oldu.
 

 

Ve Beyrut limanı patlaması

Lübnan'daki statüko çözümsüzlükten beslenirken toplumsal depresyon 4 Ağustos 2020'de ağır bir travma ile karşılaşacaktı.

Limandaki patlama sonucu kentte 218 kişi öldü, 15 milyar dolarlık büyük bir yıkım yaşandı.
 

2.jpg
Fotoğraf: Reuters

 

Beyrut'ta 6 yıl boyunca kent merkezinde tutulan 2 bin 750 ton amonyum nitratın limanda depolanması skandalının sebebi hesap vermeyen bürokrasi, rüşvet, örgüt vesayeti, karanlık ilişkiler demekti.

Hizbullah, Beyrut Refik Hariri Uluslararası Havalimanı ve limanları kontrol ediyor. Buradan işleyen uluslararası ticaretten pay alırken kendi kaçakçılıklarını da yürütmekte. 

Suriye'de Şam rejiminin saflarında sivillere yönelik katliam, tecavüz, yağma ve diğer savaş suçları işleyen Hizbullah, evlerin fırınların hastanelerin okulların üzerine rastgele atılan varil bombalarına hammade olarak amonyum nitrat taşımakta.

Bu sebeplerden dolayı patlama sonrası sokağa yansıyan toplumsal öfke ilk hedef olarak Nasrallah'a yöneldi.

Halep'i, Humus'u, Hama'yı, İdlib'i, Doğu Guta'yı amonyum nitratlarla bombalayarak yıkan siyasi cephenin Beyrut'u da amonyum nitratlarla yıkıma sürüklediği kanısı hakim.

Patlama hakkında soruşturma açan Lübnan yargısı 17 Aralık 2020'de Hizbullah-Emel-Avn statükosunun baskısı sonucu soruşturmayı askıya almak zorunda kaldı.  
 

3.jpg
Savcı Fadi Savvan

 

Lübnan Temyiz Mahkemesi sonunda baskılara dayanamayarak, eski Maliye Bakanı ve Emel mensubu Ali Hasan Halil ve eski Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Gazi Zuaytir'in talebi üzerine soruşturmadan görevli yargıç Fadi Savvan'ı 20 Şubat 2021'de görevden aldı.

Fadi Savvan'ın yerine ise şimdiki Savcı/Müfettiş Yargıç Tarık el-Bitar atandı. 
 

4.jpg
Savcı Tarık Bitar

 

Statüko Bitar'ın da görevden alınmasını istiyor. Neden? Çünkü Bitar, 2 Temmuz'da bir önceki savcıyı engelleyen şu an Emel milletvekili olan eski Maliye Bakanı Ali Hasan Halil, eski Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Gazi Zuaytir ile eski İçişleri Bakanı Nihad Meşnuk'un milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmasını talep etti.

Lübnanlı hakim, daha sonra Halil, Zuaytir, Meşnuk ve eski Başbakan Hassan Diyab'ı ifadeye çağırma tutumunda ısrar etti.

Bitar, temmuz ayından itibaren eski Başbakan Diyab'ın da aralarında bulunduğu bazı siyasileri ifadeye çağırması ve 3 eski bakanın dokunulmazlığın kaldırılması talebiyle Meclise başvurmasının ardından tartışma konusu oldu.

Eylül ayında Hristiyan eski Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Yusuf Finyanus hakkında, 12 Ekim'de de Şii Emel Hareketinden milletvekili Ali Hasan Halil hakkında gözaltı kararı çıkaran Bitar, Şiilerin ve Hristiyan statükosundan tehditler almaya başladı.


14 Ekim'de Emel-Hizbullah mensupları Beyrut Adalet Sarayı önünde Bitar'ın görevden alınması için kitlesel bir protesto gösterisi düzenlediler.

Ancak yazımızın başında da belirttiğimiz üzere Adalet Sarayı devlete hakim olan statükoya muhalif Hristiyan Lübnan Kuvvetleri Partisi'nin kalesi olan Ayn er-Rummane bölgesinde.

Bu bölgeye komşu olan Şii bölgesi Şiyah'a da komşu. Dolayısıyla bu kalabalık slogan atarak gövde gösterisi yaparak iki bölgenin kesişme alanı olan Tayyuna'dan geçerken üzerlerine ateş açıldı.

Ateşe hızlı biçimde karşılık veren Emel-Hizbullah mensupları da sivil yerleşim birimlerine tıpkı Suriye'de yaptıkları gibi RPG fırlatmaktan, yaylım ateşi açmaktan çekinmediler. 
 

5.jpg
Çatışmalardan korunmaya çalışan öğrenciler Lübnan kamuoyunda iç savaş endişesinin simgesi oldu

 

Hizbullah'ın 2008'de olduğu gibi silahlarıyla Lübnan kamuoyunda, yargısı ve siyaseti üzerinde baskı kurduğu kadar Hizbullah'a karşı rakiplerinin özellikle de Lübnan Kuvvetleri'nin gizlice silahlandığı da bir gerçek.  
 

6.jpg
Emel-Hizbullah mensupları çatışıyor / Fotoğraf: AFP

 

Öyle ki Hizbullah aslında iç savaşı değil 2008 Mayıs olaylarını tekrarlamak istese de Suriye iç savaşına müdahil olması ve uluslararası konjonktür Maruni Hristiyan Lübnan Kuvvetleri gibi grupların da silaha başvurmaktan artık çekinmediğini gösteriyor.

Kurtarılmış bölgelere bölünmüş şehirde her grup kendi bölgesinden rakip bir grubun silahlı yürüyüşünü bir tehdit ve onur meselesi olarak görüyor. Bu durum da en küçük kıvılcımı bir yangına dönüştürebiliyor.

Son yıllarda ekonomik çöküş, politik istikrarsızlık, Beyrut Limanı Patlaması gibi insan yapımı felaketler vs. çok ağır travmalar yaşayan Lübnan'ın yeniden iç savaşa dönmesi gibi seçeneği en kötü senaryo olsa gerek.

Elbette Lübnan gibi istikrarsız ülkeler için olasılıklar da sürprizlerle dolu.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU