Şeyh Said Mahkemesi zabıtları içinde ortaya çıkan en sürpriz belgeler Miralay Cıbranlı Halid Bey'in ilki 18 Nisan 1923, sonuncusu ise 7 Aralık 1923 tarihli olan; amcazadesi ve kız kardeşinin kocası Binbaşı Kasım Bey'e yazmış olduğu 5 adet mektuptur.
Bu mektupların 'sürpriz' ve ilginç olmalarının nedeni öncelikle hakkında çok az bilgi ve belge bulunan Azadi Örgütü'nün kurucusu ve lideri olarak kabul edilen Miralay Cıbranlı Halid Bey'e ait olmasıdır.
Halid Bey'in Bitlis Divan-ı Harb-i Umumisi'ndeki yargılanması ve idam edilmesi ile ilgili bugüne kadar hiçbir bilgi ve belge yayımlanmamış, tüm çabalara rağmen mahkeme zabıtları bugüne kadar açıklanmamıştır.
Cıbranlı Halid Bey ve arkadaşları ile ilgili Mahkeme tutanaklarının tamamı büyük bir gizlilikle devlet, (muhtemelen Genel Kurmay) arşivlerinde saklanmaktadır.
Binbaşı Kasım'ın kendini aklamak için Halid Bey'in aleyhine delil olarak mahkemeye sunduğu bu mektuplar Cıbranlı Halid Bey ile ilgili elde edilen ilk resmi belgeler olmaları hasebiyle oldukça önemlidir.
Mektupların önemini arttıran bir diğer önemli nokta da Halid Bey'in mektuplaştığı Binbaşı Kasım Bey'in (Ataç), 15 Nisan 1925'te; birlikte olduğu bacanağı Şeyh Said Efendi'yi Muş Abdurrahman Paşa Köprüsü'nde silah doğrultarak teslim aldıktan sonra hükümet kuvvetlerine teslim eden kişi olmasıdır.
İdam edildikten sonra mezar yeri de belli olmayacak şekilde yok edilen Cıbranlı Halid Bey (Varto 1982-14 Nisan 1925 Bitlis'te idam) Varto merkezli Cıbran Aşireti'nin lideri Mahmut Bey'in oğludur.
Oldukça iyi bir eğitim alan Halid Bey, İstanbul'da bulunan Aşiret Mektebi'ni bitirdikten sonra Harbiye Mektebi Aşiret Sınıfı'na girdi ve Erkan-ı Harp Mektebi'ne alınan tek Kürt kökenli Harbiye Mektebi Aşiret Sınıfı öğrencisi oldu.
Yaver Yüzbaşı rütbesiyle mezun olarak Osmanlı Ordusu'na katıldı ve Filistin cephesine gönderildi.
I. Dünya Savaşı'nın başlaması üzerine Filistin'den Varto'ya çağrıldı.
Cibran aşireti mensuplarından oluşan dört hafif süvari alaylarının başına geçti ve Doğu Anadolu'yu işgal eden Rus ordusuna karşı, "Cemé Zoro ve Arpa Deresi" arasındaki kesimde savaştı.
Bu savaşta "Ruslara kök söktüren" kişi olarak gösterdiği kahramanlıktan dolayı Miralay (Albay) rütbesine terfi ettirildi.
Birinci Dünya Savaşı'nın bitmesiyle yeniden Varto'ya yerleşti ve Kürtlerin istiklali için faaliyetlere başladı.
Kürtler arasındaki faaliyetleri dikkati çekince(özellikle Alevi ve Sünni Kürt aşiretlerini bir araya getirmek için Dersim ve Varto'da toplantılar yaptı), Ankara Hükûmeti ile arası açılmaya başladı.
1920 yılında, rütbesi dondurulmak suretiyle Erzurum Garnizonu'na pasif bir göreve atandı.
Cibranlı Halit Bey 1920'nin sonunda Erzurum'da, 24 arkadaşı ile birlikte Kürdistan İstiklal Komitesi'ni kurdu.
Gizli faaliyet gösteren cemiyet, 1923 Lozan Anlaşmasının imzalanmasından sonra kitlesel bir faaliyete başladı.
Genel bir Kürt ayaklanması hazırlıklarına devam ederken 20 Aralık 1924'te Erzurum'da tutuklandı ve Bitlis'e götürüldü.
Bitlis'te kurulan Bitlis Divan-ı Harbi Umumi'de yargılandı.
Yargılanmanın kimler tarafından ve nasıl yapıldığı, mahkeme tutanak ve kararları hala açılmadı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Sadece 1925 Ayaklanmasının planlayanlar olduğu ve devletin zamanın tedbir alarak bunu açığa çıkardığı Şark İstiklal Mahkemesi Savcısı Ahmet Süreyya Örgeevren tarafından ifade edildi.
İdama mahkûm edilen Kürdistan İstiklal Komitesi Başkanı Cibranlı Halit Bey, Yusuf Ziya Bey, Yusuf Ziya'nın kardeşi Teğmen Ali Rıza Bey, Yusuf Ziya'nın damadı Faik Bey ile Molla Abdurrahman ile birlikte Bitlis'te asılarak idam edildiler. (Vikipedia)
Cıbranlı Halid Bey'in mektuplarını okuyan hemen herkesin ilk gözüne çarpan şey mektuplardaki edebi üsluptur.
Türkçe-Osmanlıcaya olan hakimiyeti, meramını ifadesindeki açıklık ve netlik, söz dizimindeki mantıksal kurgu dikkat çekicidir.
En kesin ve sert cümleleri kurarken bile (amcazadesi ve eniştesi Kasım Bey'i yer yer hakarete varacak şekilde eleştirmesine rağmen) nezaket sınırlarını aşmamaktadır.
Din, felsefe, sosyoloji, tarih ve edebiyatla ilgilidir.
Çağının ve ülkesinin siyasi olaylarını yakından takip etmektedir.
Lozan Anlaşması görüşmeleri devam ederken Britanya temsilcisi Lord Gurzon'un toplantıda Kürtlerin kendi serbest iradeleri ile seçilmiş temsilcilerinin bulunmayışını dile getirerek İsmet Paşa'yı eleştirmesi üzerine, içlerinde eski İttihatçı yeni Kemalist Muş Milletvekili Hacı İlyas ve amcazadesi Kasım Bey'in de bulunduğu bazı Kürtlerin, Kürtlerin bir talepleri olmadığı ve Ankara hükümetini destekledikleri yönünde telgraflar çekmelerine 18 Nisan 1923 tarihli mektubunda oldukça tepkilidir:
Utanmadın mı ki Lord Gurzon milletimizi tezyif ediyor, Hacı İlyas ve hempaları kendisini müdafaa ediyor diye Varto kendisini kaybetmiş. Bizim elimizden kendi hukukumuzu müdafaa etmek gelmiyor. Hiç olmazsa müdafaa edene hücum etmeyelim…
…Halet bir halt etmiş Ankara'ya yazmış. Ben de inadına yazdım ki bu zaman Kürtlük cereyanı zamanıdır. Bu bizim hakkımızda daha iyidir. Ne için mani oluyorsun…
…Şeyh Mahmud, Simko, Seyyid Taha birleşerek İngilizlerin muavenetiyle İran cenubunda hareket-i taarruziyeye başlamışlardır. Muvafafakiyetleri de memuldür. Kardeş kardeşin elini tutmalıdır.
İşittiğime göre Şeyh Mahmud'un hükümdarlığı kuvvetlenmektedir. Uyuşukluk doğru değildir. Hatta meydan-ı faaliyette şerefle ölmek gerektir.
7 Temmuz 1923 tarihli mektubunda Binbaşı Kasım Bey'e olan kızgınlığı daha da artmıştır:
Sen de birtakım haysiyetsizler gibi Kürdistan menfaati aleyhine telgraf kırıyorsun. Sana onun için muğberim.
Bu hareketi hiçbir taraftan cebir ve tazyik görmeyerek yapıyorsun.
Varto'dan gayrı yüz kazadan ibaret Kürdistan'ın hiçbir tarafından böyle bir telgraf gelmedi. Muhalif değilim iddiasındasın. Bir daha nasıl olur?
Diyorsun ki bir defa da benim fikrimle hareket et…
Türk mefkuresi bizim için muhaldir. Fakat mefkuremizin ifrat ve itidalinin tevhidi mümkündür. Kavmiyet mefkuresine muhalif olanlar milleti meyanında menfur olur…
İtidali bana değil kendine tavsiye et. Ben esasen mutedilim. Bunların fırsat zuhurunda seni ve beni ve bizim gibi mefkure sahiplerini bırakmayacakları şüphesizdir.
Hamdolsun şimdi fırsat ellerinde değildir. Biz onlara rabt-ı ümit edemeyiz. Çünkü bunların da müspet bir gayeleri yoktur…
İslami kanadın lideri Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey'in 27 Mart 1923'te öldürülmesi olayında da Ankara'da olan bitenlerin farkındadır:
…Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey muhalif olduğundan Mustafa Kemal Paşa'nın Muhafız Bölüğü Kumandanı Topal Osman tarafından öldürüldü.
Muhalif mebuslar, Trabzonlular çok ısrar ettiğinden Topal Osman çaresiz takip ve itilaf edildi. Aferin Trabzonlular ve muhalif mebuslar. Bu meseleden sonra Mustafa Kemal taraftarları Meclis'in yeniden intihabı için takrir verdiler, (Cinayetten 4 gün sonra 1 Nisan 1923) muvaffak oldular.
Yeniden intihap (seçim) suretiyle Meclis'te bir tek bile muhalif mebus bulundurmamak istiyorlar. Trabzon ve Erzurumlular yine muhalif mebuslarını tayin edeceklerdir. Ben de dua ederim ki Hacı İlyas'ı intihap etmeyiniz (seçmeyiniz).
…Mustafa Kemal Paşa Birinci Müdafa Grubu namıyla bir fırka teşkil etmiştir. Maksatları din perdesi altında hakimiyet-i hükumet ve keyfemayeşa (keyiflerine göre) hareket etmektir. Zemin ve zamanı müsait bulunca hükümdarlığını ilan etmektir.
İkinci bir maksatları da dini kaldırmak ve dinsiz bir hükumet teşkilidir. İşte Hacı İlyas da bu adamın fırkasına mensuptur. Kimse bu deniye rey vermesin…(30 Nisan 1923 tarihli mektup)
Halid Bey'in geleceğe yönelik bu öngörüleri neredeyse birebir gerçekleşmiştir.
Ekrem Cemilpaşa, Bitlis Milletvekili Yusuf Ziya, Celadet Bedirhan gibi laik seküler Kürt ulusalcılarının zıddına Kürtçeye Akide kitabı çevirecek derecede dindar bir kişidir.
Bu kere mektuplarınızı aldım. Mazeretinizin bir noktasını bile kabule şayan görmedim. Din ve millet hususunda hiç kimsenin mazeretini kabul etmem. Ya benimle hemfikir olursunuz yahut kat-ı alaka ederiz. Hiç olmazsa bi-taraf kal ki badi-i teessüfüm olmayasın. Tabiatım doğru yoldur. Riya, tekapu ve saire yoktur. Başım din ve milletin uğruna fedadır.
(29 Mayıs 1923 tarihli mektup)
Cıbranlı Halid Bey'in mektuplarında dikkat çekici bir noktada 7 Temmuz 1923 tarihli mektuptaki ifadeleridir;
Ben burada Efendi ile görüştüm. Kendim onun hadimü'l-efkarı olduğum gibi nezdindekiler ile de hem-efkarız. Meseleyi ihmal etmeyiniz. Zira bu halas-ı umumi meselesidir.
İsmi zikredilmese de 'Efendi' olarak zikredilen kişinin Halid Bey'in teyzesi oğlu ve kız kardeşinin kocası Şeyh Said Efendi olduğu belirtilmektedir.
Halid Bey, 7 Aralık 1923 tarihli son mektubunda bir türlü ikna edemediği Binbaşı Kasım ile ilişkisini kestiğini beyan etmektedir.
…Halen sen ne yaptığını bilmiyorsun. Otuz senedir hukukumuz vardır. Ruhen ve fikren hem-meslek idik ve şimdi teessüf ediyorum ki her hususta ayrılıyoruz…
Sabık (eski) genç mebusu (Bugünkü Bingöl'ün ilçesi, Şeyh Said Kıyamı'nda vilayet Maden ve Siverek ile birlikte cezalandırılarak ilçe yapıldı) Hamdi'nin Diyarbekir'deki Şeyh Said Mahkemesi'ne ibraz edilen 24 Eylül 1924 tarihli ihbar mektubu (raporu) da oldukça ilginçtir.
Sabık mebus Hamdi, Ankara Hükümeti'ne Said-i Kürdi (Nursi) ile Cıbranlı Halid Bey'in 1924 Eylül ayı başlarında Erzurum'da görüştüklerini ihbar etmektedir.
Molla Said-i Kürdi nam eşhas İstanbul'da müteşekkil Kürt cemiyetince mukarrer olduğu veçhile vilayat-ı şarkiye havalisine memuren i'zam edilerek Kürdistan namıyla muhtariyet teşkil ve ilanıyla Irak'a rabtı amal-i batılanesine rağmen, evvel emirde Erzurum'a gelerek Varto aşiret reisi Miralay Kürt Halid Bey'le ve ahiren Oğnut nahiyesinden geçmekte iken aşiret reisi Binbaşı Baba Bey'le ve saire ile de görüşerek teati-i efkarla Muş, Van cihetlerine savuşmuş ve bu havali Ekrad ve aşair ve rüesa ve meşayihiyle (şeyhleri ile) bi'l-ittihad (birlikte) bir takım fena propagandalarla ve ilkaat-ı menfure ilcasıyla efkar-ı umumiyeyi tahriş ve tesmim etmekte ve dolayısıyla Musul'un Zaho kazasındaki Kürt cemiyeti ile bu babda muhabere ve ittihad etmekte oldukları müstahberdir.
Kürt siyasal tarihi açısından bu belge de çok önemlidir.
Bazı şahıslar Said-i Kürdi ile Cıbranlı Halid Bey'in Erzurum'daki bu görüşmelerine Şeyh Said Efendi'nin de katıldığını iddia etmektedir.
Ancak elimizdeki belgelerde böyle bir kayıt mevcut değildir.
Cıbranlı Halid Bey, Kürt Teali Cemiyeti Reisi Seyid Abdülkadir Efendi, Şeyh Mahmudé Berzenci ve Şeyh Ahmed Barzani'nin Said-i Kürdi ile birlikte Osmanlı Devleti içinde Kürt haklarını (muhtariyet) savundukları, ayrılık ve bölünmeye karşı oldukları bilinmektedir.
Ne yazık ki idam edilen Cıbranlı Halid Bey ve Seyid Abdülkadir Efendi'nin mahkeme zabıtları ısrarla gizlenmektedir.
Bir an önce açıklanmaları dileğiyle.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish