Papa Françesko'nun Irak ziyareti, hafta içinde konuşulan ve uluslararası kamuoyunda gündem olan konulardan biriydi.
Özellikle Papa'nın Erbil ziyareti esnasında Bölgesel Kürt Yönetimi ile olan temasları "tarihi ziyaret" olarak aktarıldı.
Ancak o ziyaret sırasında Bölgesel Kürt Yönetimi'nin önceden organize ettiği detay, bir skandal olarak ziyaretin ve Papa'nın verdiği barış mesajlarının önüne geçti.
Irak Bölgesel Kürt Yönetimi, Papa şerefine bastırdığı pullardan birinde yer alan haritada Türkiye'nin doğu ve güneydoğu bölgelerini Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'ne dahil ederek, "Büyük Kürdistan"ın bir parçasıymış gibi gösterdi.
Üstelik bu pullar Papa Françesko'ya bizzat Barzani ailesi tarafından tanıtıldı.
Tanıtımda Kürt Yönetimi'nin lideri Mesut Barzani ve eski Başbakanı Neçirvan Barzani de vardı.
Papa'ya verilecek olan bu pulların uluslararası basında yer alacağından emindi Barzani ailesi.
Dahası, o haritada Türkiye'nin doğu ve güneydoğu bölgesinin Kürt yönetimine dahil edilmiş gösterilmesi sonucunda Türkiye'nin vereceği sert tepkiyi de öncesinde biliyorlardı.
Peki, daha öncesinde defalarca benzerleri yaşanan kriz, neden göz göre göre tekrarlandı?
Bölgesel Kürt Yönetimi, Türkiye ile defalarca istişare ettiği, ortak yapılan toplantılarda Irak ve Türkiye'nin sınırlarına ve egemenlik haklarına saygı göstermenin karşılıklı önemine vurgu yapıldığı bu konuda neden bile bile yaraya parmak bastı?
Türkiye'den tepki geleceğinden emin olarak üstelik…
2000'li yılların ortalarında Kürt yönetimi ile yaşanan benzer krizler ve Türkiye'nin sıkça karşılaştığı harita skandalları, ikili görüşmelerin başlamasıyla tekrarlanmamaya başlamıştı oysa ki.
Sadece ikili görüşmelerin başladığı dönemde de değil…
2007-2008 yıllarında TSK'nın PKK terör örgütüne yönelik Irak'ın kuzeyine düzenlediği operasyonlar sırasında bölgede gazeteci olarak görevliydim.
O yıllarda Irak'ın Cumhurbaşkanı ve KYB'nin lideri Celal Talabani idi.
Talabani ve Barzani'nin Türkiye'ye "giremezler" denildiği bir dönemdi.
İşte böyle kritik bir süreçte Celal Talabani'yle yaptığım ilk röportajda, hem bir Kürt lider hem de Irak'ın Cumhurbaşkanı olarak ilk defa "PKK bir terör örgütüdür. Bağımsız bir Kürdistan olacağına da inanmıyorum" demişti.
Kısa bir süre sonra da dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün davetlisi olarak Türkiye'ye geldi.
O dönemden itibaren "Büyük Kürdistan" vurgusu böyle önemli görüşmelerde yapılmamaya başlandı.
Papa Françesko'ya verilen pullarda yer alan haritada olduğu gibi, Türkiye'nin doğu ve güney doğusunu "Büyük Kürdistan"ın bir parçasıymış gibi gösteren skandallara resmi ortamlarda denk gelinmedi.
Benzer skandallar daha çok yurt dışında, özellikle ABD'de düzenlenen konferans ve seminerlerde Türkiye'nin karşısına çıkar oldu.
Kürt lider olarak Celal Talabani bağımsız bir Kürdistan'a inanmıyorum açıklamasının devamında şu gerekçeleri sıralıyordu;
Güneyimizde Araplar var, onlar bağımsızlığımızı desteklemiyor. Doğumuzda İran var, onlar da bağımsızlığımızı istemiyor. Kuzeyimizde Türkiye var. Siz de bağımsız bir Kürdistan istemiyorsunuz. Batımızda da Suriye ve Ürdün var. Onların da bize bakışı aynı. Peki bu durumda biz dünyaya nasıl açılabiliriz? Kimlerle ticaret yapabiliriz? Hiç kimseyle… Aç kalırız.
O dönem Kürt yönetimi için dünyaya açılabilecek en kuvvetli kapı Türkiye'ydi.
Bu nedenle Türkiye ile ilişkiler kuvvetlendirildi, PKK'ya neredeyse sırt çevrildi.
Hatta Barzani yönetimi terör örgütü PKK'ya her fırsatta "bizim Türkiye ile ilişkilerimizi bozuyorsunuz" mesajı göndermekteydi.
Dolayısıyla Türkiye'yi uluslararası platformda rahatsız edecek pek çok hareketten kaçınır olmuşlardı.
Peki değişen ne oldu da, Papa'nın Erbil ziyaretinde uluslararası kamuoyuna duyurulacak şekilde Türkiye'nin topraklarına ait olan bölgeler, bile bile, sanki "Büyük Kürdistan"ın bir parçasıymış gibi haritada gösterilebildi?
Kuşkusuz bu çekincesiz davranışta Suriye'nin son on yıldır içinde bulunduğu durumun önemli bir yeri var.
Özellikle Suriye-Irak ve Türkiye-Suriye sınırlarına yakın konuşlanan PYD/YPG unsuru, bölgesel Kürt yönetimini cesaretlendiren faktörlerden biri.
Bir diğer konu da Irak merkezi yönetiminde yaşananlar. Mecliste Kürt milletvekili sayısının artması, Kürt siyasetçilerin Bağdat yönetiminde de seslerini daha çok yükseltebilir olması konunun bir diğer önemli ayağı.
Asıl önemli konu ise ABD'nin hem Suriye'de hem de Irak'ta YPG/PYD ile işbirliğinin artmış olması. Bu ilişki, Biden döneminde daha da kuvvetlenecek gibi görünüyor.
Özetle, Papa Françesko'nun Irak ziyaretinde, Erbil'de kendisine hediye edilen pullardan birinde yer alan o harita, Türkiye'nin tepkisini çekeceği bilerek hazırlanmış görünüyor.
Kürt yönetimini bu denli cesaretlendiren de politik açıdan bölgede değişen konjonktür.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish