Wole Soyinka, Of Africa [Afrika'ya Dair] adlı çalışmasındaki "Herodot'un Çocukları" yazısında Afrika kıtasının dünya konjonktüründeki yerini şöyle açıklar:
Amerika ve Avustralya'nın aksine, hiç kimse fiilen Afrika kıtasını 'keşfetmiş' olduğunu iddia etmemiştir. Ne kıta bir bütün olarak ne de kıtanın sonradan doğan zürriyetleri -modern devletler- gerçekte Amerika'nın Columbus Günü'ne eşdeğer bir günü kutluyorlar. Bu kıtaya kendi kendini oluşturan bir kimlik, diğer kıtaların ve alt kıtaların reddettiği adı konmamış otoktoni vermiştir...
Afrika, hiçbir girişken millet, iktidar ya da maceracı bireyle anılmaz. Afrika, üzerinde spekülasyon yapılan hem gerçek hem fantezi olarak tetkik edilen, hatta biçim verilen 'hakkında bilinen' bir kıta olarak var olur.
Yazıma Soyinka'nın bir alıntısıyla başlamamın nedeni, postkolonyal entelektüellerin tarihsel ve kültürel olarak nasıl bir söylemsel yapının içine doğduklarını göstermektir.
Bir çıkış noktası nasıl olabilir, Soyinka'nın arayışı bunu çok net biçimde gösterir.
Bugüne kadar ürettiklerine baktığımızda Soyinka, Afrika kültürünün geçmişiyle bugünüyle tüm yükünü sırtında taşıyan, adım adım, ilmek ilmek koca bir kültürü edebiyatın zirvesinde yaşayan, dünya edebiyatında eşi az bulunur "sui generis" bir kişiliktir.
Wole Soyinka, sadece Afrika edebiyatının değil, çağdaş dünya edebiyatının da son dönemlerdeki en büyük oyun yazarlarındadır.
Ancak bu tanımlama şüphesiz Soyinka gibi edebiyatın hemen her alanında yetkin bir edebiyat devi için eksiktir. Soyinka aynı zamanda modernist Afrika şiiri ve romanının da öncü isimlerindendir.
Şiirlerinde bir William Butler Yeats'le, T. S. Eliot'la aşık atarcasına yetkin olan Soyinka, Henry James kadar İngiliz edebiyatının içinden konuşan romancılığıyla da dikkat çeker.
Soyinka, 1986 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülen Afrika'nın ilk ve tek siyah yazarıdır.
Soyinka aynı zamanda postkolonyal Afrika'nın en önemli düşünürlerindendir, eleştirileri ve yönlendirmeleriyle de Chinua Achebe ile birlikte kuşağının bir anlamda ebeliğini de yapmıştır.
Türkçe edebiyatta Soyinka'nın hâlâ çevrilmemesi büyük bir ayıptır. Nobel ödülüne rağmen tek bir kurmaca eseri ya da şiir kitabı, oyunu Türkçe'de yoktur.
Oysa Soyinka modern Türkçe şiire önemli katkılar sunabilecek ender şairlerdendir.
Yakın zamanda bir kurgu-dışı çalışması, Afrika'ya Dair, Hece Yayınları tarafından okurla buluşma imkânı bulmuştur.
Soyinka'ya ilginin olmayışının açıklaması elbette Afrika'ya bakışla da ilintilidir.
Türkçe edebiyatın Wole Soyinka'yı yok saymasını nasıl değerlendirmek gerekir acaba?
Onlarca dile çevrilen Soyinka'nın eserlerinin çevrilmediği ve dolayısıyla okunmadığı ülkelerden birisidir Türkiye.
Soyinka bu konuda yalnız değildir elbette. Bir diğer Afrika kökenli Nobel edebiyat ödülü sahibi şair Derek Walcott da aynı makus talihe sahiptir.
Walcott modernist şiirin dünyadaki en yetkin isimlerindendir. Nobel edebiyat ödüllerini dört gözler bekleyen yayıncılar her iki şairi de es geçmiştir.
Şüphesiz Soyinka da Walcott da modern Türkçe şiirini besleyecek, şiirde farklı kanallar açabilecek önemli kaynaklar olarak orada duruyor.
Soyinka'nın klasikleşmiş şiiri "Idanre", Modernist tarzın en güzel örneklerindendir. Soyinka şiirlerinde Yoruba mitolojisini, kozmolojini evrensel bir dünya görüşü olarak sunar.
Yoruba tanrılarına ve temsillerine, adaklar adanan "ataların varlığına" dair inançlara, "ölüp tekrar tekrar annesine musallat olmak için dönen bir çocuktan" bahseder.
Soyinka, şiirin temelini Ogun miti üzerine kurar. Yedi farklı biçimde görünen çift karakterli tanrı Ogun, "Demir ve metalürji Tanrısı, Kâşif, Zanaatkar, Avcı, Savaş Tanrısı, Yol Bekçisi, Yaratıcı Öz"dür şiirde.
Ogun'a ek olarak, Orunmila, Sango, Orisa-nla ve Esu gibi pek çok Yoruba tanrısından "Idanre" şiirinde bahsedilir.
Ölüm ve Kralın Süvarisi
Özellikle 1975 yılında yayımladığı Death And The King's Horseman [Ölüm ve Kralın Süvarisi] tragedyası tarihselliği ve oyundaki kurgusu ve ustalığıyla bir başyapıttır.
Yoruba ulusunun Oyo krallığında geçen oyun, 1940'larda yaşanan gerçek bir hadiseye dayanır.
İngilizler, 1860'dan 1960'lı yıllara kadar Nijerya'daki krallıkları, bağımsız etnisitelerden oluşan küçük bölgeleri birbirine bağlayarak "indirect rule" dedikleri yerli halkın önde gelenlerine kısmi haklar tanımak suretiyle uyguladıkları yönetim biçiminde gerektiği yerde müdahale ediyorlardı.
Soyinka, Achebe'nin Tanrının Oku'nda gösterdiği "beyaz tehdidin" doğurduğu trajediyi gözler önüne serer.
Yoruba töresine göre kral öldükten sonra, bir ay sürecek cenaze töreninin son gününde kralın atlarının seisi kralı öte dünyaya uğurlarken kendisini de kurban eder ki kralı huzur içinde yatsın.
Oyun kralın süvarisi Elesin, sömürge valisi Simon Pilkings, pazarın sahibesi Iyaloja ve Elesin yurtdışında okumuş oğlu Olunde etrafında döner.
İlk perde Elesin'in şarkılar eşliğinde markete girmesiyle başlar. Pazar yerinde gördüğü kadınla bir kere birlikte olmak ister, ölüme gitmeden önce, pazarın sahibesi Iyaloja da istemeyerek de olsa onu kırmaz.
Onun çocuğunu taşımaya razı olur. Törene katılan sömürge valisi Pilkings ise Elesin'in intihar edeceğini duyar duymaz ona engel olur, bu sırada İngiltere'den dönen doktor oğlu Olunde, kendi kültürüne olan hayranlığından dolayı babasının görevini ifa etmedeki başarısızlığını bir zillet olarak algılar ve intihar eder.
Oğlunun cesedini gören baba Elesin ise daha sonra kendi canına kıyar.
Oyunda trajik olan Elesin'in düştüğü durumdur, bir yandan geleneği temsil eden oğlu, öte yandan hışmı ve şiddeti temsil eden sömürge güçleri.
Çaresiz Elesin'in ölümü geleneğin de çözülüşüdür tıpkı Achebe'de Okonkwo'nun teslimiyete boyun eğişi ve yok oluşu gibidir.
Soyinka drama edebiyatında bir çığır açmıştır, oyunlarının üç ayrı saç ayağı vardır: Klasik Grek tragedyası, Shakespeare ve Afrika geleneksel değer ve mitolojisi.
Soyinka her üç besleyici unsuru metinlerinde mezcederek, modern dramanın ifade sahasını genişletmiştir. Afrika'nın yerli ritüellerinden ürettiği dramatik ifade onu "Afrika'nın Shakespeare'i" kılmaya yeter.
Gündelik yaşantıyı, insani değerleri daha doğrusu Afrikalılığı simgeleyen kültürü, Batı drama biçimine katkı sunarak ifade biçimi yaratması şüphesiz Soyinka'nın özgünlüğünün yanı sıra yetkinliğini de ortaya koyar.
Soyinka'nın 1965 yılında yayımladığı The Interpreters [Mütercimler] romanı, postkolonyal Nijerya'nın politik ve sosyal olarak çürümüşlüğünü gösterir.
Yurtdışında öğrenim görmüş beş entelektüel arkadaşın, bağımsızlıktan sonra ülkenin geleceğine dair yorumlarını içerir roman. Soyinka'nın kurmaca dili, romanı politik bir yüzleşmeden ziyade daha karmaşık bir yapıya büründürür.
Aynı şekilde Season of Anomy [Anomi Mevsimi] romanında Soyinka, üslubunu daha da sertleştirerek belki de ideolojik denebilecek eleştirel bir yapıt ortaya koyar.
1975'te yayımlanan romanda, Soyinka'nın ülkenin iç sorunlarına yarı politik yarı ütopik yaklaşımı dikkat çeker.
Önceki romanındaki yorumları şairin başını belaya sokacaktır, dönemin Biafra sorununa çözüm önerisi olarak Biafra'yla ordunun görüşmesini yazması, barış elçiliği yapması cezalandırılacaktır.
Biafra savaşı boyunca 1967-69 yılları arasında hapis yatan Soyinka, Afrika özünü, hümanizmini savunur, büyük bir kurmaca ustası olan şair, romanlarıyla Afrika politik romanının çıtasını bir hayli yükseltmiştir.
Modern dünya klasikleri arasında sayabileceğimiz Season of Anomy, Afrika'nın talihsiz yüzünü çok sert tarzda yansıtsa da iyimserlik ve umut ışığı da taşır beraberinde.
Politik bir alegori olarak okunabilecek metin, trajik yanıyla da dikkati çeker, ancak Soyinka'nın dil ustalığı sorunun yapısal boyutlarının yanı sıra girift tarafını da biçim olarak ortaya koyar.
Wole Soyinka, Afrika Rönesansının en önemli isimlerindendir.
Eleştirel bakışı ve entelektüel kişiliğiyle sağlam bir edebi duruşu olan Soyinka yapıtlarıyla tek başına postkolonyal edebiyatın sarsılmaz bir kalesidir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish