Bir Kürt diplomatı olarak Mevlanzade Rıfat (2)

Faik Bulut Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Mevlanzade Rıfat’ın siyasi ve fikirsel hayatı, iki ana evreden oluşur.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Serbestçi (özgür) ve liberal Osmanlıcı olan ilk evresi, geçen hafta Independent Türkçe gazetesinde yayımlandı.

İkinci evresi, Kürt meselesi içindeki mücadelesidir.

Genelde çoğu araştırmacı yazar tarafından en az görülmek istenen veya görmezlikten gelinen bölüm budur.

Değinenler ise kötüleyici tarzda ifadeler kullanmaktadır.
 

Serbesti gazetesi imtiyaz sahibi Mevlanzade Rıfat.jpg
Serbesti gazetesi imtiyaz sahibi Mevlanzade Rıfat Bey


Örneğin biyografi.net isimli sitede şöyle bir tanımlayla karşılaşmaktayız: 

Mevlanzade Rıfat; gazeteci ve yazar. Meşrutiyet döneminde Serbesti gazetesinde liberal ve Kürtçü yayınlar yaptı. İttihat Terakki Partisi’nin aktif muhaliflerinden biriydi. Serbesti’de ve o dönem İstanbul’da çıkan diğer Kürtçü yayınlarında birçok makalesi yayınlandı. Aynı tarihlerde İstanbul’da kurulan Kürt Öğrenci Derneği’nin (Hêvi) yayın organı Roja Kurd’de yayınlanan yazıları vardır… Serbesti, İstanbul’da Kürtçü aydın Mevlanzade Rıfat tarafından haftalık gazete olarak (6 Ocak 1908-1913) yayınlandı…


Dikkat edilirse, burada ciddi bir yanıltma söz konusudur.

Çünkü Mevlanzade’nin çıkardığı Serbesti gazetesi, onun yaşamının birinci bölümünün, yani sıkı bir Osmanlıcı olduğu dönemin eseridir.
 

serbesti gazetesi.jpg
Serbesti gazetesi


Orada daha çok II. Abdülhamit devrindeki baskılara karşı özgürlükçü ve liberal politikalar savunulmaktadır. 
 

Serbesti-no-1-306x420.jpg
Serbesti gazetesi​​​​​​​nin 1 No'lu nüshası


Mevlanzade, bu konudaki amacını da açıkça ifade etmiştir:

İnkılâbımızın (II. Meşrutiyet devrimi) önceki devrine, Sultan Abdülhamid istibdadı; ikinci devrine de ‘İttihat ve Terakki Zorbalığı’ diyeceğiz. Ve duruma göre, üçüncü bir kuvvetin yani ‘Yapıcıların’ ortaya çıkmasını bekleyeceğiz.


Bu sözlerden de anlaşıldığı kadarıyla, ilk dönemde yayınlanan Serbesti’nin “Kürtçü” bir niteliği bulunmamaktadır.
 

Mevlanzâde'nin Osmanlının yıkılmasında Siyonistlerin rolünü anlatan kitabının kapağı .jpg
Mevlanzade'nin, Osmanlı'nın yıkılmasında Siyonistlerin rolünü anlatan kitabının kapağı


Liberal bir Osmanlıcı olarak imparatorluk egemenliğinde yaşayan halkların, özgürlük ve eşitlik temelinde barış içinde bir arada yaşamasının yolunu önermiştir Mevlanzade:

Evet, biz görüyorduk ki Yakova’da bulunan bir Arnavut ile (Arabistan) Necd’de bulunan bir Vahhabi’nin;

İstanbul’da bulunan efendi ile Yemen’de bulunan bir Zeydi’nin (Zeydi mezhebi mensubunun);

Selanik’te bulunan bir Yahudi ile Hicaz’da bulunan bir Bedevi’nin;

Konya’da bulunan bir Türk ile Süleymaniye’de bulunan bir Kürt’ün;

Adalar’da bulunan bir Rum’la Van’da bulunan bir Ermeni’nin sosyal ve ruhsal durumu, gelenek ve görenekleri bir değildir.

Merkezi yönetim, bir kanun hükmünü bu çeşitli unsurlar üzerinde aynı etki ve kuvvetle uygulama kabiliyetine sahip değildir.

Evet biz, kanunların, kavimlerin örf ve âdetleri göz önüne alınarak düzenlenmesini ve bütün unsurların yalnız ‘Osmanlı’ yüce adı altında köklü surette bağlanarak birleştirilmesini ve bu suretle öteden beri var olan kavimler arası anlaşmazlıkların giderilmesini istiyor;

Kavimlerin birliğine göre vilayet dairelerinin genişletilmesini, ona göre de kanunlar düzenlenmesini esas buluyorduk.

 

Mevlanzade'niin kitabının kapağı-31 Mart-Bir İntilalın Hikâyesi .jpg


“Sürgün Hatıralarım” isimli kitabının basımını yapan Avesta yayınevi, Mevlanzade Rıfat’ın siyaset ve gazetecilik hayatını, iki evreye ayırmıştır:

...Önceleri, modern Kürt hareketinin kurucularından olan Bedirxan ailesi fertleri, özellikle Kamiran ve Celadet Bedirxan kardeşler gibi, Kürtlerin temel haklarını Osmanlı çatısı altında arayan Mevlanzade Rıfat, daha sonraları bu Osmanlıcı politik görüşten vazgeçerek Kürt bağımsızlıkçılığı fikrine doğru evrilmiştir.

Kürt düşün hayatının iz bırakan bir aktörü olan Mevlanzade Rıfat, döneminin önemli Kürt şahsiyetlerine dair can alıcı bilgiler içeren ‘Sürgün Hatıralarım’ isimli kitabında Osmanlı'nın son dönemi ve Kürt literatürü açısından oldukça çarpıcı ve zengin bilgiler vermektedir.


Belki de Mevlanzade’nin Kürt meselesiyle uğraşmasından ötürü, onun hayatı ve mücadelesinin ikinci bölümü görmezlikten gelinmektedir.

İki çarpıcı örnek verelim:

İlki, yurtdışında yaşayan Kürt aydını Malmîsanij’den: 

…Kürtler söz konusu olunca Türkiye’de Kemalizm’e sözde muhalefet eden değişik kesimlerin tavrı aynıdır: İnkâr.

Nurcuların Said-i Nursi’nin eserlerinin Kürtler ve Kürdistan’la ilgili bölümlerini tahrif ettiklerini bir çalışmamızda belirtmiştik…

Geçen yıl Pınar Yayınları tarafından, aslen Süleymaniye Kürtlerinden olan Mevlanzâde Rıfat’ın ‘Türkiye İnkılâbı’nın İçyüzü’ adlı kitabı yeniden yayınlandı…

Metin Hasırcı’nın basıma hazırladığı kitabın başında, Mevlanzade Rıfat kısaca tanıtılmış. Fakat onun Kürt oluşundan ve Kürdistan Teali Cemiyeti genel merkezi üyeliğinden söz edilmemiştir…

Oysa bizzat Mevlanzade, bu hususu kitabında belirtmiştir…

Hatırlatalım ki, değişik kaynaklar, onun Mondros Mütarekesinden sonraki dönemde bağımsız Kürdistan kurulması için çalıştığını kaydederler. 

Sözünü ettiğimiz kitabın bu baskısında olduğu gibi, bazı Türkçe kaynaklar, genellikle onun 1930’da öldüğünü yazarlarsa da, aynı kitabın Arapça baskısında, 1872-1950 yılları arasında yaşadığı yazılıdır. Ölüm tarihi kesin değildir. 

Burada asıl üzerinde durmak istediğimiz husus, bu baskıda bir bölümün çıkarılmış olmasıdır. Üstelik bahsedilen bölümün çıkarıldığından hiç söz edilmemiştir…

Pınar Yayınları, yayınladığı kitabın ‘birinci basım’ olduğunu yazmış olsa da, durum öyle değildir. Çünkü Mevlanzade’nin bu kitabının ilk basımı, Arap harfleriyle (Türkçe) formalar halinde 1929 yılında Halep şehrinde yapılmıştır.

Daha sonra Ermeniceye çevrilerek üç kez basılmıştır. 1992’deki Arapça baskısı ise Şam’da gerçekleşmiştir… Bu nedenle Kürtler konusunda, Türk kaynaklarına ihtiyatla bakılması gerektiğini hatırlatırım. 1


İkincisine Mustafa Coşkun’un, Mevlanzade Rıfat’ın gazetecilik yaşamı ve serüvenini konu edinen tezinde rastlıyoruz: 

Mütareke dönemiyle birlikte ulusal kurtuluş (Milli Mücadele) hareketine muhalif bir ‘Jön Kürt’ olarak ortaya çıkan Mevlanzade Rıfat Bey, bu süreçte Kürt cemiyetleri içerisinde aktif bir rol alarak İngiltere, Fransa ve Yunanistan devletleri ile temaslarda bulunmuş; (bu yüzden) 150’lik olarak sürgün edilmesinin ardından ise hem yurtdışında Türkiye Cumhuriyeti aleyhine faaliyet gösteren kişi ve gruplarla birlikte hareket etmiş, hem de Türkiye lehine muhbirlik yapmıştır…

1869-70 doğumlu bir gazeteci ve politikacı olması hasebiyle, II. Abdülhamid, II. Meşrutiyet ve Milli Mücadele dönemlerinin önemli hadiselerine yakından tanıklık eden, her üç dönemde de muhalefet saflarında bulunması nedeniyle bu hadiselerden doğrudan etkilenen Mevlanzade Rıfat’ın yaşam öyküsünün, geç Osmanlı erken Cumhuriyet dönemi muhalefetinin önemli bir örneğini teşkil ettiği ve bu yüzden de değerli olduğu kanaatindeyiz. 2


Tez sahibi Coşkun, bir ihtimal, Mevlanzade’nin gazetecilik yanını derinlemesine işlediği için, kendisinin tespit ettiği bazı maddi eksiklik ve yanlışları da gerekçe göstererek, Murat Issı’nın “Mevlanzade Rıfat Bey ve Kürdistan” başlıklı yazısını okumasına rağmen, Rıfat Bey’in Kürt merkezli faaliyetleriyle ilgilenmemiştir.

Onun geçmişi hakkında bilgi veren Murat Issı’nın bazı hatalarını düzeltmekle yetinmiştir.

Dolayısıyla biz de Mevlanzade’nin geçmişine dair Coşkun’un tespit edip düzelttiği hayat hikayesinden bazı bölümler almak durumundayız.

Öncelikle Mevlanzade’nin ailesi hakkında ayrıntılı bilgi verelim:

Mevlanzade Rıfat Bey’in dedesi, Süleymaniye eşrafından Mehmed Bey’dir. Babası Abdurrahman Nacim Efendi (1862-1894) olup, Osmanlı zamanında 30 yıllık memuriyeti vardır.

Mevlanbeyzade lakabıyla da anılan Abdurrahman Nacim, 21 Mayıs 1883 tarihinde, Süleymaniye’nin Şehrizor kazasında dünyaya gelmiştir.

Süleymaniye ve Bağdat medreselerinde tahsilini tamamlamış; 1862-63 senesinde, 29 yaşında iken 400 kuruş maaşla Dersaadet Kütüphaneler Müfettişliği’ne tayin edilmiştir.

Memuriyeti sırasında imparatorluğun farklı bölgelerinde çeşitli görevler icra etmiş; bir süre için de Paris’teki Mekteb-i Osmani’de hoca olarak görev yapmıştır. 

 

Nacim Efendi 1888’de Diyarbakır Vilayeti Bidayet Mahkemesi riyaseti ulâsı (Asliye Mahkemesi üst başkanı) iken, ‘ahkâm-ı kanuniyeye mugayır harekâtı’ (yasaya aykırı davranışı) nedeniyle hakkında soruşturma açılarak görevinden azledilmiştir.

İki yıl sonra itibarı iade edilen Nacim Efendi, Beyrut İstinaf Mahkemesi Müddeiumumîliği (başsavcılığı) yapmıştır.

Son görevi de 1894’te terfi ettirilerek getirildiği Mamuretülaziz (Elazığ) İstinaf Mahkemesi Ceza Dairesi başkanlığıdır. 

O, yıllarını sıradan bir memur olarak geçirmemiştir. Türkçe, Farsça ve Arapça dillerinde kaleme aldığı eserler ve İstanbul’daki vakıf kütüphanelerinde mevcut kitapların izahlı kataloglarını hazırlayarak Osmanlı kültür hayatına da önemli katkılar yapmıştır.

Yaşadığı dönemde şairlik yönüyle de tanınan Nacim Efendi, 1895 yılında Harput’ta vefat etmiştir. 3


Mevlanzade’nin memurluk yaşamı da dikkat çekicidir:

1,500 kuruş maaşla Sinop’ta hapishane müdürü olmuş; ancak Sinop mutasarrıfı (mülki amiri/yöneticisi) tarafından “serkeşâne ve muhalif-i nizam” (dik başlı, itaatsiz ve düzen muhalifi) ithamıyla 9 Eylül 1895 tarihinde şikayet edilmiştir.

Neticede görevden ayrılan Mevlanzade, bu defa Kastamonu Valisi Halil Halid Bey’in hususi kâtibi (özel kalem) olmuştur.

Azledilmesine rağmen bu yeni görevi almış olması şunlara bağlanıyor:

Halid Bey, Veliaht Reşad Efendi’ye hocalık yapmıştır ve aynı zamanda katibi Rıfat Bey gibi Süleymaniyeli Kürtlerdendir.

Üstelik Jön Türklere sempatisiyle de tanınmaktadır. 

Velinimeti ve hemşerisi Halid Bey’in 1910’da ölümünden sonra, Mevlanzade maaş ödenmeksizin Kayseri’ye sürgün edilmiştir.

Avrupa’ya kaçma hazırlığındayken evi basılıp evraklarına el konulup tutuklanmıştır.

Hükümete çektiği birçok acil telgraf sonucunda zaptiye nezaretinde (emniyet denetiminde) olması şartıyla tahliye edilip (Haziran veya Ekim 1904) Kayseri’de mecburi ikamete tâbi tutulmuş;

1905 yılının ilk yarısında Yemen’in Sana şehrine sürgün edilmiş; Meşrutiyet ilanına kadar üç yıl orada kalmıştır. 4

Yemen dâhil, mecburen gittiği şehir ve ülkelerde tanık olduklarını “Sürgün Hatıralarım” isimli kitapta yazmıştır.
 


Mevlanzade’nin hayatının birinci bölümüne ilişkin bilgileri geçen hafta yayımladığımızdan, yaşamının ikinci faslına başlayabiliriz. 

Diyarbakır doğumlu araştırmacı-yazar ve çevirmen Murat Issı’ya göre;

Mevlanzade Rıfat Bey’in, kendi deyişiyle Kürt ve Kürdistan davasına yönelik ilgisi Bâb-ı Âli Baskını'ndan (23 Ocak 1913) sonraki dönemlerde başlamıştır…

1918 yılında kurulan Kürdistan Teali Cemiyeti’ne katılan Mevlanzâde Rıfat, Seyid Abdülkadir’e yakın durmuştur.

Çıkardığı gazetelerde Kürtler ve Kürdistan konusundaki yazılara yer vermiş; Osmanlı hükümetiyle yapılan bir görüşmeye Kürtleri temsilen katılmıştır.

‘Anadolu harekâtı’ diye isimlendirdiği Mustafa Kemal ile arkadaşlarına karşı sert ve eleştirel bir tavır almak suretiyle sonraki yaşamında anti-Kemalist bir duruş sergilemiştir.

Rıfat Bey’in el yazısıyla tuttuğu biri 5, diğeri 7 sayfalık olan raporları, bir yandan Mustafa Kemal ile Bedirhan kardeşler arasında Kürt meselesi ekseninde dönen mücadeleyi anlatıyor;

Diğer yandan Kürt milliyetçilerinin İngiltere, Fransa ve Yunanistan devlet temsilcileriyle bin bir zorluk altında yaptıkları diplomatik faaliyetlere ışık tutuyor. 

Rapora göre; Paris Konferansı (Ocak 1919) görüşmelerinden dönen İngiliz ajan Noel, devletinin Kürt temsilcilerine bir mesajını iletmiştir:

İngiltere devleti Kürdistan’ın çıkarları doğrultusunda hareket etmeye hazırdır ve bunun ilk pratik adımları yakında atılacaktır.


Bahsedilen ilk adım kısa sürede atılır. Haziran 1921’de İstanbul’daki Yunanistan Elçiliğinden askeri bir ateşe Mevlanzade ile görüşür.

Kemalist harekete karşı, Yunan devletinin Kürtlerle ortak çalışmak istediği resmi olarak bildirir.

Teklifi kabul etmesi halinde, Yunan yönetimi Kürtlere ekonomik ve askeri yapacak; silah ve para, İngiltere işgali altındaki Bağdat üzerinden ulaştırılacaktır.

Yunan yetkili, İngiltere’nin bu plan ve tekliften haberdar ve hemfikir olduğunu da söyler. 

Teklifi kendi içinde değerlendiren Kürtler, anlaşma için üst düzey bir Yunan siyasetçiyle görüşme talep ederler.

Temmuz ayında İzmir’e giden heyet, orada Yunan Başbakanı ve Adalet Bakanı olan Dimitrios Gounaris ile görüşür.

Bu görüşme sonucunda sınırları belirlenmiş ‘Bağımsız bir Kürdistan Devleti’nin ilan edilmesi noktasında karara varılır.

Devletin geçici yönetim yeri ise İngiliz denetimindeki Musul olacaktır. 

Gelgelelim Kürt Heyeti, bindirildiği gemide iki ay boyunca açık denizde boş yere dolaştırılıp, eylül ayında Bağdat’a götürülür.

Mevlanzâde, kendilerini oyalayarak zaman kazanmaya çabalayan İngilizlerin bu aldatmacasının farkına varmış, ancak yapılacak bir şey kalmamıştır.

Irak başkentindeki İngilizler, Kürt Heyeti’ni iki noktada bilgilendirmişler: 

Bir: İngiltere, Arap Mezopotamyası ile Kürdistan’ın güneyini birleştirmeyi planlamaktadır.

Heyet, ‘böylesi bir planın Kürdistan’ın bir kere daha parçalanması demek olduğunu’ belirterek, ‘hiçbir şart ve koşulda kabul etmeyeceğini ve karşı duracağını’ beyan etmiştir.

İki: ‘Kürtlerin harekete geçmek konusunda geciktiklerini’ iddia eden Yunan Devleti, vadettiği yardımları yapmayacaktır.

Çünkü Yunanlılar, Kemalistler karşısında yenilgi üzerine yenilgi almaktadır.

Heyet, Süleymaniye’de İran’da isyan eden Kürt hareketi lideri Sımko İsmail ile görüştükten sonra, Mevlanzade’nin İstanbul’a dönüp olup biteni arkadaşlarına iletmesi kararını alır.

Dönüş yolunda karşılaştığı Peder Martin’le yaptığı konuşmalar üzerine Mevlanzâde, Beyrut’taki Fransız Yüksek Komiserliği’ne aşağıdaki teklifi götürür:

İngiltere, Kürtlerin çıkarlarına hizmet etmiyor. Eğer kabul ederse, Fransa kendisine bağlı bağımsız bir ‘Kürdistan Devleti’ kurulmasına yardımcı olabilir; Milletler Cemiyeti örgütüne bu devletin Fransa’nın mandası (himayesi) altında olduğunu bildirebilir.

Asgari kuzey sınırları Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbekir, Sivas ve Harput olacak olan böyle bir devletin topraklarında yaşayan Ermeni, Asurî, Keldani gibi halklara din ve millet fark gözetmeksizin otonom hakları sağlanacaktır.

Kürtler, devletin güneyinde Kemalistlerle Arapların her türlü yayılmacı emeline set çekecektir.


Beyrut’tan Atina’ya geçerek bizzat dışişleri ve savaş bakanlarıyla görüşen Mevlanzade, Kasım 1921’de İngilizlerin de içinde olduğu silahlı bir heyetle (bir grup Kürt ) Osmanlı yönetimindeki Kürt bölgelerine gitmiş; bir yıl sonra, bölgeyi terk etmeye mecbur edilmiş; aynı yıl San Remo’da (İtalya) sürgünde yaşayan Sultan Vahdettin ile Kürtler konusunda görüşmüş, ancak eli boş dönmüştür. 5

Bu sırada uzun bir dönem Çerkes Ethem ile birlikte Ortadoğu, Yunanistan, Romanya ve Kıbrıslı Türkler arasında mülteci gibi gizlenerek Ortadoğu’ya, Beyrut ve Halep’e geçmiştir. 
 

Hoybun Örgütü ve Ağrı Ayaklanması kitabı-Mevlanzade Rıfat'ın rolü de anlatılıyor. .png
Hoybun Örgütü ve Ağrı Ayaklanması kitabında Mevlanzade Rıfat'ın rolü de anlatılıyor


Ağrı İsyanı’nı hazırlayacak olan Hoybun örgütünden önce, Halep Kürt Örgütü isimli bir oluşumda yöneticilik yapan Mevlanzade Rıfat Bey, bir istihbarat raporuna göre;

Çerkes Ethem ile birlikte Şeyh Sait ayaklanması sırasında bir şekilde olayların içine girmişler; bu amaçla Türkiye sınırları içindeki Kürt bölgelerine gizlice sızarak Şeyh Sait ile görüşme yapmayı planlamışlar.
 

Fransız istihbaratina göre Mevlanzade'nin Ortadoğu'da birlikte çalıştığı Çerkes Ethem'in Gerçek hayat hikayesine kitap kapağı-001.jpg
Fransız istihbaratına göre, Mevlanzade'nin Ortadoğu'da birlikte çalıştığı Çerkes Ethem'in Gerçek Yaşam Öyküsü kitap kapağı


Sonra da Yusuf Ziya Bey ile birlikte, sahte pasaportlarla Türkiye-Yunanistan üzerinden Beyrut ve Suriye’ye dönmüşler. 
 


Aynı raporlara bakılırsa;

Şeyh Sait’in idam edilmesinden sonra üç ayrı bölgede vuruşmaların devam etmesi üzerine Van-Hakkâri çatışmalarına aracılık/kurye rolünü, Mevlanzade ve Çerkes Ethem ikilisi Türkiye-Irak sınırları içinde gerçekleştirmeye çalışmışlar. 

1927’de Lübnan vatandaşlığına hak kazanan Mevlanzade ile Çerkes Ethem, Fransız ve İngiliz istihbarat takipleri sürecinde bazen tutuklanmış, bazen de yakalanıp diğer ülkeye teslim edilmişler. 

Hakkında neredeyse her gün rapor tutulan Rıfat Bey, istihbarat raporlarının gösterdiği kadarıyla Kürt Hoybun (Xwebûn-Bağımsızlık) Cemiyeti'nin kuruluş sürecinde faal bir rol oynamış;
 

Hoybun Cemiyeti kurucuları ve bazı üyeleri.jpg
Hoybun Cemiyeti kurucuları ve bazı üyeleri


Beyrut ve Kahire’deki Fransız yetkilileriyle bir ‘Kürt devleti’ kurulması yönünde çok yönlü diplomatik görüşmeler yapmış;

1929’da Irak’a geçmek isteyen bir Kürt grubuyla birlikte görülmüş;

Ağustos 1930’da radikal Kürt milliyetçi örgütleri içinde Şeyh Said’in oğlu Selahaddin Efendi ile aynı komitede çalışmıştır. 
 

Mevlanzade'nin görüştüğü Şeyh Selahaddin .jpg
Mevlanzade'nin görüştüğü Şeyh Said’in oğlu Şeyh Selahaddin


12 Eylül 1930’da kalp krizinden vefat eden Mevlanzade’nin asıl trajedisi şudur: 

50 yılını siyasete adayan Rıfat Bey, klasik devlet mantığının olmadığı, bunun yerine manda yönetimleri ve bu yönetimlerin batılı büyük devletler tarafından yürütüldüğü Ortadoğu siyasetinde; kimi zaman Fransızlar tarafından eski bir İngiliz ajanı, kimi zaman İngilizler tarafından Osmanlı ajanı, kimi zamansa Osmanlılar tarafından İngiliz-Fransız ajanı ve en nihayetinde öldükten sonra da Türk ajanı olarak isimlendirilmekten kurtulamamıştır. 6


Yukarıda kendisinden alıntı yaptığımız Mustafa Coşkun, onun “Türkiye için muhbirlik yaptığına” ilişkin iddiaya yer verirken; klasik devlet zihniyet kalıplarıyla düşünen bir kadın akademisyen de şunları yazmıştır: 

8 Ocak 1928 tarihli rapordan anlaşıldığına göre; Hilafet yanlıları da Kürt ve Ermenilerle ortak hareket etme kararı almıştır.

Kürt Devrim Komitesi üyelerinden olan Rıfat Mevlanzade, komitesinin verdiği talimatlar doğrultusunda Halep’e giderek eskiden Osmanlı hükümetinin resmi görevlisi olan şimdiyse Damat Ferit Paşa kabinesinin eski içişleri bakanı Mehmet Ali’nin başkanlık ettiği ve merkez bürosu Paris’te olan Türk Devrimi karşıtı komitenin gizli ajanı Radi Bey ile görüşmüştür.

Radi Bey, 9 Kasım tarihli Mehmet Ali’nin kendisine gönderdiği mektubu Rıfat’a sunmuştur. 7


Mevlanzade’nin yaptıkları, akademisyen Mutlu Can’ın ifadesiyle, özellikle de Kürtlerde diploması noktasında “Tarihten günümüze, günümüzden tarihe müthiş bir gönderme” sayılır. 

 

 

Kaynakça:

1. Yeni bir kitap, yeni bir sahtekârlık”, Medya Güneşi, 5 Haziran 1994, sayı 51, yıl 7.
2. Mustafa Coşkun, “Mevlanzade Rıfat Bey’in Gazetecilik Hayatı ve Siyasi Faaliyetleri”, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, yıl 2019. 
3. Abdurrahman Nacim Efendi hakkında Sicil-i Ahval Defteri kaydı, BOA, DH.SAİDd, D:13, G:125 ile Ali Birinci, “Nâcim Efendi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nden aktaran Coşkun, agy. 
4. Coşkun, agy. 
5. Murat Issı, “Mevlanzade Rıfat Bey ve Kürdistan”, Kürt Tarihi dergisi, Ağustos-Eylül 2013. Ayrıca Vahdettin ile görüşme için bkz. Tarık Mümtaz Göztepe, Osmanoğullarının Son Padişahı Vahideddin Gurbet Cehenneminde, Sebil Yayınevi, 1968-İstanbul. 
6. Murat Issı, bu noktada daha çok Fransız devlet arşivleri ve istihbarat raporlarından yararlanmıştır. Mesela; CADN, Mandat. Syrie-Liban. no. 1055, Dossier 1926-1927 içinde “Question Kurde. Mouvement Kurde in Syrie annees 1926 et 1927” ; CADN, Mandat. Syrie-Liban. no. 1055, “R. C., By, le 16 Septembre 1927, information No. 840/51, s. 2”. CADN Mandat. Syrie-Liban. no. 1055 \ Dossier 1926-1927 içinde “R. C. 5, S. R. C. -2 eme Section. Beyrouth, le 23 Decembre 1927. Information No. 1051/51”.
7. Yrd. Doç. Dr. Esra Sarıkoyuncu Değerli, “Ağrı İsyanlarında Yabancı Parmağı (1926-1930)” , Dumlupınar Üniversitesi sosyal Bilimler dergisi, sayı 22, Aralık 2008. 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU